Çocukluğumda Ortaköy-Aksaray tramvayı vardı. Her Pazar sabahı ailece Ortaköy’den biner Sultanahmet’te oturan rahmetli babaannemi ziyarete giderdik. Gece geç vakit de aynı tramvay ile dönerdik. Çok soğuk bir kış gecesi titreyerek dönüş tramvayını beklerken yeni sökmeye başladığım alfabeyi durakta asılı duran tabelâ üzerinde denemeye kalktım; “Mecburî Tevakkuf Mahalli”. Hiçbir şey anlamadım, sordum. Annem ile rahmetli babam gülmeye başladılar.
Sonradan güncel olayların içinde bizzat yaşayarak ne olduğunu çok iyi anladım o kelimelerin.
Meselâ kronik nevazil bir muhterem de Amerika’da “mecburî tevakkufa” memurdu. Ve Türk Ocakları Genel Merkezi de uzunca bir süredir tam o noktada “mecburen tevakkuf eyliyor”du.
Türk Ocakları Genel Merkezi tam beş senedir Gülen’in tramvayına binmek için kuyrukta bekliyor. Hâttâ belki bindi de haberimiz yok.
“Yeni Hayat” Dergisi’nin Nisan 1998’de yayınlanan 42’inci sayısında şöyle sormuşuz:
“12 Eylül’de Türkçüleri hapishanelerde törpüleyen politikanın onyedi sene sonraki yeni versiyonu mudur acaba Fethullah Gülen olgusu? Onun için mi Türk Ocakları, geçtiğimiz yıllarda Gülen’e TÜRKLÜ?E HİZMET ARMA?ANI vermiştir? Onun için mi TÜRK YURDU dergisi “Yeni bir Medeniyet Anlayışı” konulu Özel sayısına (Mart-Nisan 98. Sayı 127-128. sayfa 116) son günlerin “pop pozcusu” Nevval Sevindi’nin Gülen ile yaptığı “Newyork Sohbetleri”nden bir bölümü, hem de “Asya’yı Kucaklayabilmek” iddialı başlığı altında almıştır? TÜRK OCAKLARI, kuruluş yılı olan 1912’den beri amblem olarak kullandığı BOZKURT’tan özür dilemelidir.”
O yıldan bu yana Türk Ocakları’nın Genel Merkez Yönetim Kurulları değiştiği halde Ocak fikriyatında en ufak bir ilerleme olmadığını, Ocak’ın daha halâ 1998’de bıraktığımız durakta tramvay beklediğini yine Yeni Hayat’ın Temmuz-Ağustos tarihli 82’inci sayısında yer alan Mehmet Aça imzalı bir yazıdan öğreniyoruz.
Aça yazısına tokat gibi bir de başlık yapıştırmış; “Türk Ocakları bir NGO mudur?”
Okuyucu Kuvayi Milliye hareketi’nin Trabzon yemeğindeki konuşmamızda; modern çağın müstemleke anlayışının bir aracı olan işbirlikçi STÖ’lere bir kuyruk takarak ŞTÖ (şaibeli Toplum Örgütü) haline getirdiğimizi iyi hatırlayacaktır.
İşte Aça da aynı bağlamda soruyor ve anlatıyor Türk Ocakları’nın nasıl bir NGO=ŞTÖ haline geldiğini.
Aça’nın yazısından anladığımız kadarıyla Türk Ocakları, AB-ABD güdümündeki Yeşil Kuşak Projesi eliyle uygulanan hoşgörü-diyalog misyonerizminin bir aracı haline gelmiştir.
Genel Başkan Nuri Gürgür bütün ağızdan dolma eski mantelli tüfeklerle beraber “Türkiye Gazeteci ve Yazarlar Vakfı”nın Abant Platformu’na katılmış. Orada “Çoğulculuk ve Siyasal Uzlaşma” adını taşıyan toplantı sonrasında yayınlanan onbir maddelik bildirinin altına da hiç sıkılmadan imza atmış.
Bakın Türk Ocakları Genel Başkanı Gürgür’ün imzaladığı metnin 9’uncu maddesinde ne yazıyor:
“Modernleşme adına homojen bir toplum yaratma çabaları kabul edilemez; siyaset türdeşlik yönündeki bir toplumsal dönüşümün aracı olamaz. Türkiye’nin temel sorunlarından biri devlet yönetimi ile halkın talepleri arasındaki uyuşmazlıktır. Devlet, toplumu bir inşa alanı olarak görmekten ve toplumsal mühendislik yapmaktan vazgeçmeli; toplumdaki farklılıkları tanıyarak tercihlerini dikkate almalıdır. Türkiye’nin bütün vatandaşlarına ve her toplumsal kesime eşit mesafede duran, bütün farklılıkların kamusal alanda temsil edilmesini mümkün kılan bir devlet anlayışına ihtiyacı vardır.”
Gürgür “bütün farklılıkların kamusal alanda temsil edilmesini mümkün kılan bir devlet anlayışı” ile neyin kastedildiğini anladı mı acaba?
Yâni bu demek midir ki biz Gürgür’ü bundan sonra Claudia Roth veya Karen Fogg’un ziyaretlerinin aranan ismi olarak göreceğiz?
Gürgür imzaladığı metnin ruhuna sâdık kalarak Mutafyan veya Barthalemeos’u ziyaret edecek mi?
Kıymetli Aça’ya bir noktada katılmıyorum, “Artık Türk Ocakları’nın üyesi değilim” diyor.
Ben Trabzon Türk Ocakları’nın üyesiyim.
Çekip gidecek olan biz değil, tüzüğe aykırı davranan “Umumî Reis” ve ona göz yuman “İdare Heyeti”dir.Amerika’da mecburî iskâna tâbi tutulan kronik nevazil muhteremin tramvayına binen ve onun türküsünü çağıranlardır.
Türk Ocakları’nın aslî unsuru Türkler’dir. Bizim gidecek yerimiz yok!
24.08.2001
(Günümüzün işaret fişeği olması açısından yeniden yayınlama gereğini duyduk. RÖ)