HÜSEYİN ÖZBEK

9 Eylül’e Gazze üzerinden atılan sis bombası / Av. Hüseyin Özbek

9 Eylül 1922’de köpük kesmiş atlarıyla Kordon’a giren mızraklı süvariler üç yılı aşkın tutsaklığı bitirecektir. 15 Mayıs 1919 işgaliyle başlayan utanç günleri sona ermiş, dağlarında çiçekler açan İzmir’in göklerinde yeniden ay yıldızlı bayrağımız dalgalanmaya başlamıştır. Türk Ordusunun önünden yel gibi kaçan yalnızca Yunan Ordusu değildir. Ekmeğini yedikleri, suyunu içtikleri, uyruğu oldukları ülkeye ihanete soyunup, işgalcilerle iş birliği yapan Rumlar da İzmir’den suyun öte yakasına kapağı atma telaşındadır.9 Eylül 1922, bir kentin kurtuluşundan, ülkenin düşmandan temizlenişinden daha öte anlamlar taşımaktadır. Başta, Yunan Ordusunu donatıp Anadolu’ya gönderen İngiltere olmak üzere, emperyalist blogun yenilmezlik algısı yıkılmıştır. Mazlum milletler, doğru bir önderlik altında birleşilmesi halinde emperyalizmle başa çıkılabileceğini görmüştür.Mustafa Kemal, Türk Milletini kurtuluşa götüren lider olduğu kadar, mazlum milletler için de bir rol modelidir. Bu nedenle, emperyal sömürü altında inleyen, Asya ve Afrika’nın mazlum milletleri ona Doğunun Kahramanı adını vermişlerdir.Doğunun kahramanı, yalnızca antiemperyalist bir kurtuluş savaşının değil, kalkınmanın, uygarlaşmanın, aydınlanmanın da simgesidir. Kısacası o, hem kurtuluşun hem de kuruluşun öncü modelidir.

9 Eylül, salt bir yerel kurtuluş olarak da görülmemelidir. Yunan Ordusunun asli unsurlarının 26 -30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi sürecinde imha edilmesiyle, Türk Ordusu için İzmir yolu zaten açılmıştı.  Bu zaferle birlikte, Yunan Ordusunun Trakya ve Marmara’da, hiç çatışmaya girmemiş olan zinde unsurlarının savaş azmi ve Anadolu’da tutunma iradesi de kırılmıştır. 30 Ağustos zaferi, bir anlamda Yunan Ordusuyla birlikte Yunan Parlamentosunu ve Yunan kamuoyunu da topyekun bozguna uğratmıştır.

Türk Milletinin Özgürlük ve Bağımsızlık mücadelesinin siyasi/idari/askeri merkezi Ankara ile işgal İstanbul’ unun Mütareke hükümetleri iki farklı anlayışın, iki farklı tutumun temsilcileriydiler. Mütareke İstanbul’unda Damat Ferit hükümetleri ihaneti, Tevfik Paşa ve benzerleri korkaklığı ve acizliği temsil ederler. Fakat her iki çizginin ortak özelliği, Türk Milletini tanımamaları ve zafere inanmamalarıdır.    Bu arada, Damat Ferit’in teslimiyet ve iş birliği çizgisinin, bir düşünce ve anlayış olarak günümüze kadar ulaştığını not edelim.

Emperyalizmin tetikçisi olarak Anadolu’ya gönderilen Yunan Ordusunun, 9 Eylül 1922’de çıktığı yerden geri gönderilmesinin 102.yıldöneminde yapılanlara bakar mısınız? Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’deki hak ve çıkarlarına karşı Postmodern Haçlı koalisyonlarının kurulduğu bir dönemde 9 Eylül’ün görkemli törenlerle kutlanacağını bekleyenler bir kez daha hayal kırıklığına uğradılar. Gazze üzerinden atılan sis bombalarının toz dumanı arasında 9 Eylül’ün cami önüne bırakılan bebek misali unutuluvermesi bir kenara not edilmeli ve kesinlikle unutulmamalıdır! Halbuki 9 Eylül günü ilk dersin, “ 102.yıldönümünde 9 Eylül 1922’yi anmak ve anlamak” olarak işlenmesi ne kadar anlamlı olurdu.

Uğruna kan döküp can verdikleri vatan toprağında huzur içinde uyuyan Mehmetlere, gün gelip, Gazze üzerinden atılan sis bombalarıyla 9 Eylül’ün önemsiz bir ayrıntıymış gibi sıradanlaştırılacağını söyleselerdi inanırlar mıydı dersiniz?

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.