HOLLANDA’NIN YENİ HÜKÜMETİ VE YENİ BAKANINA ÇAĞRIMDIR: LALE VE FUTBOLUNUZA KAN DAMLATMAYIN! / İlhan Karaçay
sozeditor
Daha önce Azınlıklar Bakanlığı yapmış olan Rita Verdonk’a ‘Vicdansız Sabuha’ lakabını takarak baş belalısı olmuştum.
Daha sonra bizi umutlandırarak aynı Bakanlığa gelen Ela Vogelaar’a da, ‘Siz Verdonk’un klonlaşmış halisiniz’ demiştim.
Şimdi de, İltica ve Göç Bakanı olarak gelen, sabıkalı Marjolein Faber’e sesleniyorum:’Lale ve futbolunuza kan damlatmayın’.
Hollanda, tarih boyunca hoşgörünün ve çokkültürlülüğün simgesi olmuş bir ülkedir. Bu değerlerin korunması ve geliştirilmesi, sadece yabancı kökenliler için değil, Hollanda’nın tamamı için gereklidir.
Irkçı politikaların ve söylemlerin Hollanda’nın geleceğine zarar vermesine izin vermemeliyiz. Tüm toplumu, bu tehlikeye karşı bilinçli ve duyarlı olmaya davet ediyorum.
Dün akşamki Hollanda-İngiltere maçı için kısa bir analiz.
Hollanda’nın son yıllarda göç ve entegrasyon politikaları konusunda yaşadığı değişiklikler, ülkenin çokkültürlü yapısını ciddi şekilde tehdit eden bir süreci işaret ediyor.
Geçmişte, Rita Verdonk’un Azınlıklar Bakanı olarak sert politikalarıyla, ırkçılık hafızalara kazınmıştı. Onun katı ve vicdansız tavırları yüzünden kendisine, “Vicdansız Sabuha” lakabını takmıştım.
Verdonk’un ardından gelen İşçi Partili Ela Vogelaar’dan daha insaflı ve kapsayıcı bir yönetim beklerken, o da ne yazık ki ‘Uyum Yasası’nı daha sert bir hale getirdi. Bir basın toplantısında bu sert tavrından geri adım atmayan Vogelaar’a, “Biz Rita Verdonk’tan kurtulduğumuz için sevinmiştik ama görüyorum ki siz de Verdonk’un klonlanmış halisiniz,” diyerek tepkimi dile getirmiştim. (Verdonk ve Vogelaar hakkındaki eski yazılarımı en altta bulacaksınız)
Şimdi ise, Wilders’in Partisi PVV’den Marjolein Faber’in İltica ve Göç Bakanı olarak atanması, Hollanda’daki yabancı kökenliler için yeni ve daha büyük bir tehdit oluşturuyor. Faber, geçmişte İslam ve yabancı düşmanlığı ile bilinen, nüfus değişimini ima eden ‘Omvolking’ kelimesini kullanarak bu görüşlerini açıkça ortaya koymuştu. Bakan olduktan sonra bu sözleri hatırlatılan Faber, sadece “sözümü geri alıyorum” demekle yetindi ve özür bile dilemedi.
Bu gelişmeler ışığında, Hollanda’da yaşayan yabancı kökenli bireylerin büyük bir olumsuzlukla karşı karşıya olduğunu söylemek abartı olmaz. Faber’in muhtemel yasaları, ırkçıları cesaretlendirecek ve cami baskınları gibi saldırıların artmasına neden olacaktır. Hollanda’nın çokkültürlü yapısı ve hoşgörü değerleri bu tür politikalarla büyük bir zarar görebilir. (Faber’in geçmişini de altlarda bulacaksınız)
Son günlerde yaşadığımız bazı olaylar da bu gerginliğin üzerine tuz biber ekmiş durumda. UEFA’nın Merih Demiral’a 2 maç ceza vermesi sonucunda Hollanda’ya 2-1 mağlup olmamız, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gerilmesine neden oldu. Maç öncesinde sarf edilen sözler ve yaşanan gerginlikler, zaten kırılgan olan Hollanda-Türkiye ilişkilerini daha da zedeledi. Sporun birleştirici gücü, ne yazık ki bu olayda çatışma ve ayrışmanın bir unsuru haline geldi. Hollanda’daki Türkler ve Türk kökenliler, saygı ve minnet hissi besledikleri Hollanda milli takımının başarılı olmasını açık bir dille ifade ettikleri halde, Hollandalılardan buna karşı hoş bir söz gelmedi.
“Lale ve futbolunuza Kan Damlatmayın” başlıklı bu yazı ile, bu tehlikeye dikkat çekiyor ve toplumun her kesiminden insanları birlik ve dayanışma içinde olmaya çağırıyorum. Hollanda’nın temel değerleri olan hoşgörü ve eşitlik ilkelerinin korunması için, tüm toplumsal kesimlerin birlikte hareket etmesi, bu ayrımcı ve yabancı düşmanı politikaların karşısında durması gerekmektedir. Yabancı düşmanlığı ve İslamofobiye karşı daha güçlü bir direnç göstermek, bu ülkenin geleceği için hayati önem taşımaktadır.
Birkaç münferit olayı hesaba katmazsak, Hollanda, tarih boyunca hoşgörünün ve çokkültürlülüğün simgesi olmuş bir ülkedir. Bu değerlerin korunması ve geliştirilmesi, sadece yabancı kökenliler için değil, Hollanda’nın tamamı için gereklidir. Irkçı politikaların ve söylemlerin Hollanda’nın geleceğine zarar vermesine izin vermemeliyiz. Tüm toplumu, bu tehlikeye karşı bilinçli ve duyarlı olmaya davet ediyorum.
“Lale ve futbolunuza Kan Damlatmayın” başlığı altında, Hollanda’nın bu zor döneminde bir kez daha hoşgörüyü, eşitliği ve insan haklarını savunma çağrısında bulunuyorum. Gelin, birlikte bu tehlikeli gidişatı durduralım ve Hollanda’yı yeniden barış, hoşgörü ve çokkültürlülüğün simgesi haline getirelim.
HOLLANDA (ORANJE)-İNGİLTERE MAÇI
Dün akşam Hollanda milli takımının (Portakallar) İngiltere’ye yenilmesi hepimizi üzdü. Kim bilir, Türk milli takımı İngiltere ile oynasaydı belki de kazanırdı.
Hollanda milli takımını çalıştıran Ronald Koeman’ın son dönemde aldığı kararlar büyük tartışmalara yol açtı. Atletico Madrid’te bu sezon hiç forma şansı bulamayan Memphis Depay’ı ısrarla ilk onbirde oynatması, aynı zamanda formda olan golcü Wout Weghorst’u sürekli yedek kulübesinde tutması büyük eleştirilere neden oldu.
Weghorst, son dakikalarda oyuna dahil edildiğinde dahi etkili performans sergileyerek takımını birçok kez kurtarmış bir oyuncu. Özellikle Türkiye maçında ikinci yarının başında oyuna girip galibiyeti getiren golü attırması, onun ne kadar önemli bir futbolcu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Buna rağmen Koeman, Weghorst’u ilk onbirde başlatma konusunda ısrarla direniyor ve bu da hem taraftarlar hem de futbol otoriteleri tarafından anlaşılır bulunmuyor.
Dün akşam İngiltere karşısında alınan yenilgi ise bardağı taşıran son damla oldu. İlk yarıda etkisiz bir oyun sergileyen Hollanda, Weghorst’un ikinci yarının başında oyuna girmesiyle bir nebze toparlandı ancak bu kez Weghorst’un çabaları takımını kurtarmaya yetmedi. Bu mağlubiyet sonrası Koeman’ın milli takımın başındaki geleceği ciddi şekilde tartışılmaya başlandı.
Koeman’ın Memphis Depay ısrarı ve Weghorst’u yedek kulübesinde tutma kararı, takımın performansını olumsuz etkiliyor. Weghorst gibi formda bir golcünün sürekli olarak yedekte beklemesi, onun performansını da olumsuz etkileyebilir ve moral bozukluğuna yol açabilir. Koeman’ın bu inadını kırması ve takımın en formda oyuncularını sahaya sürmesi gerekiyor.
Artık Hollanda Futbol Federasyonu’nun ve Koeman’ın bu durumu gözden geçirerek doğru kararlar alması gerektiği açıkça ortada. Aksi takdirde, milli takımın performansı daha da düşebilir ve bu da Hollanda futbolu için büyük bir kayıp olur.
YENİ BAKAN MARJOLEIN FABER’i TANIYALIM:
Geçmişte yaptığı ırkçı davranışlar ve sarfettiği ırkçı söylemler.
Marjolein Hillegonda Monica Faber-van de Klashorst
16 Haziran 1960 doğumlu
Doğum yeri Amersfoort
Pozisyon 2 Temmuz 2024’ten beri İltica ve Göç Bakanı
Parti:Özgürlük için Parti (PVV)
Fonksiyonlar
2011-2023 Gelderland İl Meclisi Üyesi (aynı zamanda grup başkanı)
2011-2023 Üst Meclis Üyesi (2014’ten itibaren grup başkanı)
2023-2024 Alt Meclis Üyesi
2024-Günümüz İltica ve Göç Bakanı
Marjolein Hillegonda Monica Faber-van de Klashorst (Amersfoort, 16 Haziran 1960) Hollanda Özgürlük Partisi’nden (Partij voor de Vrijheid, PVV) bir siyasetçidir. Kendisi 2 Temmuz 2024 tarihinden bu yana İltica ve Göç Bakanı olarak görev yapmaktadır.
Faber daha önce 2011-2023 yılları arasında, PVV Grup Başkanı olarak, Gelderland Eyalet Meclisi üyeliği yapmıştır. Ayrıca 2011’den 2023’e kadar Birinci Meclis (Senato) üyesiydi. 2014’ten itibaren burada meclis grup başkanı olarak görev yaptı. 2023’ten 2024’e kadar İkinci Meclis (Parlamento) üyesiydi.
Gençlik yılları, kariyeri ve ailesi
Faber-van de Klashorst Amersfoort’ta doğdu ve ikinci kuşak bir kasap ailesinde büyüdü. Gençliğinde siyasetle ilgilendiğini söyledi. Utrecht’te tanısal radyoloji ve in-vivo nükleer tıp alanında yüksek mesleki kurslara katıldıktan sonra 1981’den itibaren Amersfoort De Lichtenberg hastanesinde tanısal ve nükleer laboratuvar asistanı olarak çalışmaya başladı. 1988’den itibaren ICT sektöründe çeşitli görevlerde bulundu. Bu uzmanlığı sayesinde 2000 yılında, bankaları ipotek portföylerinin teknik ve finansal yönetiminde destekleyen bir finansal hizmetler sağlayıcısı olan Stater şirketinde bir pozisyon aldı. Burada ticaret ve ICT’nin kesiştiği noktada çalıştı. Faber çocuklarını büyüttükten sonra siyasete atıldı,
Halkın Temsilcisi
Yaklaşık 50 yaşındayken televizyonda Geert Wilders ve Fleur Agema’nın yer aldığı bir reklam filmi gördü ve Wilders’e partisinin halk temsilcisi olmak için başvurdu. 2011 İl Meclisi seçimlerinde Gelderland İl Meclisine seçildi. Ayrıca burada parlamento grup lideri oldu. Aynı yıl 7 Haziran’da, Meclis’e de (Senato) seçilen Faber (çifte göreve izin veriliyor), 10 Haziran 2014 tarihinde Birinci Meclis (Senato) PVV partisinin başkanı seçildi. Avrupa Parlamentosu üyeliğine seçilmesi nedeniyle bu tarihte grup başkanlığından istifa eden Marcel de Graaff’ın yerine seçildi ve halefi oldu. Faber, Senato’da Göç ve İltica Komitesi / JHA Konseyi’nin başkanıydı.
Her ne kadar 2015 Üst Meclis seçimlerinde PVV listesinin başında yer alsa da, PVV milletvekillerinden sadece birkaç oy alabilmiştir. Bunun nedeni, PVV web sitesi için oğlunun şirketine rapor etmediği bir BT ihalesi verilmesi ve bunun gazeteciler tarafından ifşa edilmesinin ardından istifa etmeyi reddetmesiydi. Ayrıca 2019 Senato seçimlerinde ve 2023 Senato seçimlerinde PVV’nin liste lideriydi.
Gelderland’da Faber, milletvekili Co Verdaas’ın İl Meclisinde hiçbir sonuç doğurmayan ancak daha sonra Rutte II kabinesindeki devlet sekreterliğinden istifa etmesine neden olan harcama talebi davranışını araştırdı. Faber ayrıca köftenin il hükümet binasının kantinindeki menüde kalmasını sağladı.
2015 yılında Faber, PVV partisinin kaç tane İslami kurum olduğunu takip ettiği “Gelderland’ın İslamlaşma Haritası” raporunu sundu. Toplumda İslam, camilerin rolü ve cihatçıların nereden geldiği üzerine bir araştırma yaptırdı. Buna eşlik etmek üzere, direniş çağrısı içeren Gelderland’daki İslami İstilayı Durdurun videosunu hazırladı.
2023 parlamento seçimlerinde PVV’nin aday listesinde seçilebilir yedinci sırada yer aldı. 6 Aralık 2023’te Alt Meclis üyeliğine seçildi ve Üst Meclis üyeliği sona erdi.
Bakanlık
Faber, 2 Temmuz 2024 tarihinde yeni Schoof Kabinesinde İltica ve Göç Bakanı olarak atandı. Bu bakanlık, söz konusu kabine göreve başladığında kurulmuştur; daha önce bu politika alanı Adalet ve Güvenlik Bakanlığı’na bağlıydı.
Tartışmalar
Faber açık sözlülüğüyle tanınıyor. O dönemde aynı zamanda Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı olan Nijmegen Belediye Başkanı Bruls’u korona döneminde “eşi benzeri görülmemiş bir virüs rezervuarı”, eyalette iklim hakkında konuşan 12 yaşındaki bir çocuğu “iklim askeri” ve İl Meclisindeki meslektaşlarını “sahte milletvekilleri” olarak nitelendirmiştir. Faber’e göre İslam kınanması gereken bir ideolojidir. “Eğer bunu durdurmazsak, her şeyimizi kaybedeceğiz; özgürlüğümüzü ve demokrasimizi. Kadınlar için, eşcinseller için, aslında herkes için, tüm inançsızlar için bir kabus.” Hollanda’da daha az Faslı olacağına dair düzenleme vaadi etrafında koparılan yaygarayı anlamadı çünkü “daha az Faslı” sloganında yanlış bir şey yoktu.[8] Wilders’e göre 2015’te halk için, daha az İslam, daha düşük vergiler ve daha fazla sağlık hizmeti için savaşan rüya gibi bir adaydı.
Şubat 2015’te Faber, NRC Handelsblad tarafından yapılan ve PVV partisinin web sitesinin bakımını oğlunun ortağı olduğu bilişim şirketine yaptırdığını ortaya çıkaran bir soruşturmayla ilk kez kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırıldı. Bu işlemin 8.000 avronun üzerinde bir grup parasını (grubu desteklemek amacıyla) içerdiği ortaya çıktı.
1 Mart 2015 tarihinde NPO Radio 1’de liste liderlerinin tartışması sırasında Faber, diğer partilerden gelen baskılara rağmen istifa etmeyi düşünmediğini, ancak faturayı kendisinin ödeyeceğini açıkladı
2015’te Nijmegen’deki bir bakım merkezinde, o sırada Heumensoord’daki barınakta kalan bazı sığınmacılarla birlikte yapılması planlanan bir yemek gecesi, Faber’in internette yürüttüğü bir kampanyanın tehdit ve hakaretlere yol açması üzerine iptal edilmek zorunda kaldı. Bu ve benzeri ifadeler nedeniyle bir Hoevelaken sakini nefret söylemi ve ayrımcılık suçlamasında bulundu. Faber hakkında dava açılmadı.
Faber 2017 yılında Wilders, Markuszower ve diğer bazı kişilerle birlikte Arnhem belediye binası önünde Fas doğumlu Ahmed Marcouch’un belediye başkanı olarak atanmasını “Arnhemnistan’a hayır!” sloganı altında protesto etti. “Ülkemizi kaybediyoruz!” diye de feryat etti. Wilders’in söyleminde bu, Marcouch’un Arnhem’i bir İslam şehrine dönüştürmek isteyeceği ve geri alınması gerektiği anlamına geliyordu. Gösteri çağrısında Wilders, Marcouch’u “İslamofaşist Müslüman kardeş al-Quaradawi’nin hayranı” olarak nitelendirdi.
Eylül 2019’da Faber, sosyal medyadaki bir paylaşımında “güvenilir bir kaynağa göre” bir bıçaklama olayının failinin Kuzey Afrikalı görünümlü olduğunu ve görünüşe göre biradan nefret ettiğini, ancak medyanın bunu kasıtlı olarak haber yapmayacağını yazmasının ardından tekrar inceleme altına alındı. Ancak üç kurbandan ikisi failin beyaz bir adam olduğunu söyledi ve Faber’i oy satın almakla suçladı. Senatör, tweet’ine yanıt olarak yorumlarda ve medyada nefret söylemi ve yalan haber yaymakla suçlandı. Ancak, “Tweetim doğru” diye ısrar etti. Savcılık Faber’in ifadelerini düzeltmek için devreye girdi ki bu son derece alışılmadık bir durumdur. Faber daha sonra paylaşımını yayınlarken kaynağının niteliğini dikkate almamasının beceriksizlik olduğunu açıkladı. Ancak beş yıl sonra, İltica ve Göç Bakanı adaylığıyla ilgili olarak milletvekilleriyle yaptığı duruşmada sözlerini geri aldı, ancak özür dilemedi: “Tweetim doğru değildi.”
2020 genel görüşmeleri sırasında Faber, “yeniden nüfuslandırma” konusunda “bir gündem oluşturulduğunu” ilan etti. Bunun üzerine Başbakan Mark Rutte kendisine bu terimin Nazi ideolojisinden kaynaklandığını belirtmiş, Faber de bunun Birleşmiş Milletler tarafından kullanılan “ikame göç” teriminin bir tercümesi olduğunu ifade etmiştir. 2024 yılındaki oturumunda ise terimin Nazi çağrışımından “tamamen uzaklaşarak” terimin “yanlış ve istenmeyen” olduğunu belirtmiştir. Ancak Faber “endişe verici demografik eğilimlerden” bahsetmeye devam etmiş, bu da muhalefet üyelerinin Faber’in sadece “yeniden nüfuslanma” terimiyle arasına mesafe koyduğunu, düşünceyle arasına mesafe koymadığını iddia etmelerine yol açmıştır.
2022 yılında Senato’da Faber, genel değerlendirmeler sırasında araya girip Rutte’ye “o zaman beşinci kol aslında hükümet masasının arkasında oturmuyor mu?” diye sorduktan sonra başkan tarafından söz verilmedi ve tartışmanın geri kalanı için askıya alındı. (Faber’in ‘Beşinci Kol’ dediğine biz ‘Derin Devlet’ diyoruz. Bunu kabul etmiş olduğunu gösteren Faber, Derin Devlet’e karşı dayanacak mı acaba?)
“Omvolking” kelimesi, Hollanda’da ve genel olarak Avrupa’da oldukça tartışmalı ve hassas bir terimdir. Bu kelime, “nüfusun değiştirilmesi” veya “yerine yenisinin konulması” anlamına gelir ve genellikle aşırı sağ görüşlü gruplar tarafından göçmen karşıtı bir söylemde kullanılır.
“Omvolking” terimi, orijinal Hollanda veya Avrupa nüfusunun, yüksek göçmen akışları nedeniyle demografik olarak değiştirildiği veya yerlerinden edildiği fikrini ifade eder. Bu tür bir söylem, genellikle göçmen karşıtı duyguları körüklemek ve göçmenlerin ülkenin kültürel ve demografik yapısını olumsuz yönde değiştirdiğini savunmak amacıyla kullanılır.
Bu kelimenin kullanımı, özellikle resmi veya yüksek profilli yetkililer tarafından kullanıldığında, büyük bir tepki çekebilir çünkü bu söylem, etnik veya kültürel gerilimleri artırabilir ve toplumsal uyumu tehdit edebilir. Dolayısıyla, Hollanda İltica ve Göç Bakanı’nın bu terimi kullanması, hem Hollanda’da hem de uluslararası düzeyde dikkat çekmiş ve tartışmalara yol açmış olabilir.
Vicdansız Sabuha hem eski bir
solcu ve hem de gardiyanmış !
Geçen haftaki yorumumda, Hollanda’nın Azınlıklar ve Entegrasyon Bakanı Bayan Rita Verdonk’a “Vicdansız Sabuha” lakabını uygun bulduğumuzu ve bu lakabın, çok gaddar olan bu bayana yakıştığını ve hatta “cuk oturduğunu” yazmıştım.
Bu hafta sürmanşet haberimizde ve Hollandaca olarak yayınladığımız tasarısında, karekterini daha iyi anlayabileceğiniz Verdonk hakkında daha geniş bir araştırma yaptık.
Daha önce Hollanda Milli İstihbarat Örgütü’nün bir dairesinde müdürlük yaptığını yazdığım Verdonk’un, daha nice marifetleri varmış.
Bayan Verdonk ile röportaj yapan, feministlerin dergisi Opzij’in ocak ayındaki bir yayınını bulduk.
Sizlere Hollandacasını da sunacağım bu yayına baktığımız zaman, şimdiki katı kuralcı Verdonk’u çok daha iyi tanıyacağız.
Geçen sayımızda Verdonk için ‘katı kuralcı’ dediğimiz için korkmuştuk. ‘Acaba bunu hakaret addedip bizi mahkemeye verri mi?’ diye korkmuştuk.
Ama Opzij’deki röportajı okuyunca bu korkumuz kayboldu. Zira bu röportajda Verdonk için ‘Yüreği nasırlaşmış’’ deniliyordu.
Geçen hafta, bundan sonra kendisinden ‘Vicdansız Sabuha’ diye söz edeceğimize söz verdiğimiz Verdonk için ‘gardiyan’ dedik ama, aslında bayan Verdonk bir hapishanede müdür yardımcılığı yapmış.
Verdonk çocukluğundan bu yana hep erkek gibi davranmış.
Gelecekteki ideali sorulduğu zaman, “Dünyaya bir daha gelirsem, erkek olarak gelmek isterim” diyen Verdonk şöyle devam etmiş: “Kız olduğum için, gecenin belli bir saatinde evime dönmem lazımdı. Diskoya gittiğim zaman, dansa kaldırılmak için hep bir erkek beklerdim. Ama erkek olsaydım ne böyle bir ihtiyacım olurdu ve nede eve dönme saati zorunluluğu…”
Rita Verdonk, bir sigortacı ve emlakçının kızı olarak büyüdü.
İyi bir solcuydu. Kapıda duran Mercedes’i reddedecek kadar solcuydu.
PSP (Pasifist Sosyalist Parti)’nin üyesiydi.
Gençlik çağında bir gıda marketinde kasiyelik yapmış. Sonra bir patat-friet dükkanında çalışmış. İyi bir eğitim gördükten sonar 28 yaşındayken Scheveningen Hapisanesinde Müdür Yardımcılığı görevine getirilmiş.
Daha sonra Hollanda Milli İstihbarat Örgütü’nde bir bölümün başkanı olmuş.
Röportajda belirtildiğine gore, bu görevlerde karşılaştığı durumlar nedeniyle ‘yüreği nasırlaşmış’.
Dünyaya bir daha gelirse erkek olma ideali taşıyan Verdonk’un şimdiki ideali ise, entegrasyonu sağlamak ve Hollanda’yı yabancı külürlerin etkisinden kurtarmak.
Hollandacada “Niet lullen, maarpoetsenvrouw” olarak nitelenen Verdonk,
“Gevezelik yapma, toz bezi ile çalış” anlamına gelecek bir yapıya sahipmiş.
Geçen hafta Rota Verdonk’a “Vicdansız Sabuha” lakabını yakıştırdığımız için çok isabetli bir iş yaptığımıza şimdi daha çok inandık.
Peki, bir zamanların sol ideolojisine sahip Rita Verdonk, sonradan nasıl sağcı olmuş? Bir zamanlar yabancılara toz kondurmayan ve yabancılara sahip çıkan PSP Partisi üyesi olan Verdonk, nasıl olmuş da sonradan sağcı VVD Partisi’nin üyesi olmuş?
Erkek olmak, dansa kaldırılmayı beklememek ve eve istediği saatte gitmeyi istemekle, solculuktan sağcılığa geçmenin bir bağı var mı acaba?
Bizce olmamalı ama, bu anlaşılmaz değişimi çözmek için psikologlara, sosyologlara sormak gerekecek.
UMUTLANDIĞIMIZ BAKAN ELA VOGELAAR’IN HİKÂYESİ
10 YIL ÖNCE KALDIRILAN UYUM MECBURİYETİ YASASI, 1 OCAK 2022’DE YENİDEN UYGULANACAK
Hollanda’ya aile birleşimi yoluyla gelecek olanlar Hollandaca kurslarına katılmak ve diğer kuralları öğrenmek mecburiyetinde olacaklar.
Türkiye-Avrupa Birliği arasında imzalanan Ortaklık Konseyi Kararı nedeniyle 10 yıl önce iptal edilen uyum şartı, Belediyeler verilen bir yetki ile yeniden uygulanacak.
Türkler İçin Danışma Kurulu, yurttaşlarımızı bilgilendirmek için 21 Aralık Salı günü bir basın toplantısı düzenledi.
Hollanda’da, Rita Verdonk’un Uyum Bakanı olduğu sırada konulmuş olan ‘Hollanda’ya Uyum Yasası’, Türkiye’den aile birleşimi kanalıyla gelecek olan insanlarımız için büyük bir engel teşgil ediyordu. Bireyin, Hollanda’ya gelmeden önce Hollanda dilini ve tarihini bilme zorunluluğu yaratan o yasanın yürürlükten kalkması için, Hollanda’daki tüm sivil toplum kuruluşları ile el ele vermiştik.
Benim, ‘Vicdansız Sabuha’ olarak tanımladığım Bakan Verdonk, hükümet değişikliğinden sonra gidince çok sevinmiştik.
Verdonk’un ayrılmasından sonra yerine atanan Uyum Bakanı Ela Vogelaar umudumuz olmuştu. Ne var ki, Verdonk’un politikasını aynen devam ettiren Vogelaar’a basın toplantısında, ‘‘Verdonk’tan sonra siz umudumuz olmuştunuz. Ama görüyoruz ki, siz de Verdonk ile aynı görüşü savunuyorsunuz. Bana göre siz de Verdonk’un klonlanmış halisiniz’ demiştim. Hollandaca Wijlen (rahmetli) olan Vogelaar, 69 yaşında iken intihar ederek hayatına son vermişti. Fotoğrafta İlhan Karaçay solda ve Ela Vogelaar sağda görülüyor.
Verdonk’un yerine gelen İşçi Partili Ella Vogelaar umudumuz olmuştu.
Ne var ki, Ella Vogelaar da, sosyal demokrat olmasına rağmen bu zorunluluğun yürürlükte kalmasından yana olduğunu açıklamıştı.
Bu konuda yapılan bir basın toplantısı sırasında, sorularına hep olumsuz yanıt veren Vogelaar’a, ‘Verdonk’tan sonra siz umudumuz olmuştunuz. Ama görüyoruz ki, siz de Verdonk ile aynı görüşü savunuyorsunuz. Bana göre siz de Verdonk’un klonlanmış halisiniz’ diyerek, oradakileri hayrete düşürmüştüm. (İntiharından sonra çok üzüldüğüm Vogelaar, demek ki bunalım içindeydi ve ne yaptığını, ne dediğini bilmiyor olabilirdi)
Daha sonra, başta Türkler İçin Danışma Kurulu (İOT) olmak üzere, Türk Sivil Toplum Kuruluşları ile birlikte yaptığımız mücadeleler meyvesini vermiş ve 10 yıl önce bu yasa yürürlükten kaldırılmıştı.
Gerekçemiz, ‘Türkiye-Avrupa Birliği arasında imzalanan Ortaklık Konseyi Kararı’ idi. Yani, Avrupa Birliği ülkeleri, Türkler’e karşı böyle bir şart koyamazlardı.
Aile birleşimi kanalıyla Hollanda’ya gelecek olanlara derin bir nefes aldıran, 10 yıl önce kaldırılmış olan yasa, şimdi Belediyelere verilen bir hak nedeniyle yeniden uygulanmaya başlanacak.
Yeni yılın ilk gününden itibaren yürürlüğe girecek olan yeni uygulamaya karşı neler yapılabileceğini, 21 Aralık Salı günü yapılacak olan bir basın toplantısında öğreneceğiz.
Basın toplantısını, Türkler İçin Danışma Kurulu organize ediyor.
Başkan Zeki Baran’ın yanısıra, avukatlar Fadime Kılıç ve İsmet Özkara’nın katılacağı basın toplantısında, Belediyelere verilen sinsice bir yetki ile yeniden uygulanacak olan bu kurallara karşı neler yapılabileceği konuşulacak.
Hollanda’da çeşitli Federasyonlar’ın yer aldığı Türkler İçin Danışma Kurulu İOT Başkanı Zeki Baran.
Bakınız, Türkler İçin Danışma Kurulu Başkanı Zeki Baran bu konuda neler diyor:
“10 Yıl önce durdurduğumuz uygulamanın, daha sonra yeniden gündeme geldiği ilk günden itibaren, İkinci Meclis, Birinci Meclis ve Danıştay nezdinde yoğun girişimlerde bulunduk ama maalesef bu girişimlerimiz siyasiler nezdinde karşılık bulmadı ve geriye sadece yeni yasadan mağdur olacak kişilerin başvurusuyla konuyu yeniden yargıya taşımak kaldı. Kararlara itiraz ve temyiz süreçleri hakkında yukarıda isimleri geçen avukatlarla birlikte kamuoyunu bilgilendirmek istiyoruz. Uyum kurslarına zorunlu katılımı içeren yeni Uyum Yasasına prensip olarak karşıyız. Ama bunun yanı sıra yasanın, yeni gelenler açısından bazı iyileştirmeler içerdiğinin bilincindeyiz. Örneğin Hollanda’ya yeni gelen Türkler de yeni yıldan itibaren, Hollandaca öğrenme ve diğer uyum olanaklarından yararlanabilecekler.”
Hollanda’nın, sinsice bir planı ile Belediyeler tarafından uygulanacak olan Uyum Yasası’nın yeniden durdurulması için, açılacak olan yeni mahkemelere ihtiyaç olacak.
Bakalım bundan sonraki süreç nasıl sonuçlanacak.