Kendi ülkesinde Başbakan’ın bile bisiklet ile işine gittiğini bilen Hollandalı, Türkiye’de bir parti başkanına gösterilen ilkel ilgi karşısında şoke oldu.
Devlet Bahçeli’nin Mersin ziyareti sırasında Hilton otelinde yaşananlar için, “Hem devlet parası çarçur ediliyor ve hem de insan onuru çiğneniyor” diyen Hollandalı, eğilip bükülenlere, hazırol vaziyette duranlara ve el öpenlere hayretle baktı.
Bir saatlik miting için onbinlerce bayrak ve flama harcaması, ülkenin dört bir yanından Mersin’e akın edilmesi ve en az 15 adet siyah otomobilin Ankara’dan gelmesi, Hollandalı için tam bir peri masalı gibiydi.
İlhan KARAÇAY yazdı:
Burası Mersin. Fotoğrafta görülen bayrak ve flamaların kime ait olduğu hiç önemli değil. Zira bu manzara Türkiye’deki her siyasi parti için geçerlidir. Bu fotoğrafı çeken Hollandalı, 17 Aralık Cumartesi günü Mersin’e giriş yapıyordu. Konaklayacağı Hilton oteline gelinceye kadar, her caddeye asılmış olan bu bayrakların neden konulduğunu sorunca, aldığı cevap üzerine, “İyi ama bu bayrakların sayısı milyon da olabilir. Yazık değil mi bu kadar para harcamaya” diye sordu. Az sonra Hilton’a yerleşen Hollandalı, çok sayıda koyu elbiseli ve kravatlı adam gördü ama buna bir anlam veremedi. Bu siyah takımlı adamların, bir gün sonra yapılacak olan mitinge gelecek olan parti liderini ağırlamaya gelen insanlar olduğunu anlamamıştı Hollandalı.
Hollandalı, sabah güneşinin yansıdığı Hilton’daki gününe mutlulukla başlamıştı.
Kahvaltısını yaptıktan sonra, elindeki kahvesi ile lobiye geçen Hollandalı, boş sandalye bulamamıştı. Zira, az sonra otele gelecek olan parti başkanını karşılamaya gelen siyah takımlı adamlar salonu doldurmuşlardı. Yürüyecek yer bile yoktu. Hollandalı hemen odasına çıktı ve az sonra da kiralamış olduğu otomobil ile dışarı çıktı.
Mersin’in güzelliklerini izleyen Hollandalı, Mersin’in 10 kilometrelik sahil bulvarında hoş vakit geçirdikten sonra, öğle uykusu için Hilton’a geri döndü. Saat 14.00 olmuştu.
Parti başkanının geleceği saatti. Hilton’a yaklaştığı zaman trafiğin yoğunlaştığını farketti. Biraz zaman aldı ama sonunda Hilton’a vardı. Ama Hilton’a giriş kapanmıştı. Polis, Hollandalı’ya el işareti ile ‘devam et’ talimatı vermişti. Hollandalı polise, otel müşterisi olduğunu söylemişti ama polis el işaretini sürdürmüştü. Korna çalanların protestosu üzerine yoluna devam eden Hollandalı, Hilton’a arka taraftan giriş bölümüne geldi. Burada da yol kapalıydı. Oradaki polis de ‘yasak’ ve ‘devam et’ uyarısını tekrarladı. Ama Hollandalı kararlıydı. Otomobilden indi ve polis şefi ile görüşmek istediğini söyledi. Otel müşterisi olduğunu, uzun yürüyüş yapamayacak kadar rahatsız olduğunu söyleyen Hollandalı’nın isteğini kabul eden şef, zor da olsa otele giriş için izin verdi. Girişte de anlatılması uzun sürecek olaylar yaşayan Hollandalı sonunda kendini otelin kapalı garajında buldu.
Otele giriş yapabildiği için sevinen Hollandalı, bu kez otele girme konusunda da zorluk yaşadı. Zevkle seçtiği ve parasını ödediği Hilton’a girmesi zorlaşan Hollandalı, bir otel çalışanının yardımı ile lobiye sokuldu.
Parti lideri Devlet Bahçeli otele gelmişti ve iki saatlik bir istirahat için odasına çıkmıştı.
Asansörlerin önü yığınlar halindeki adamlarla doluydu. Hollandalı resepsiyona yakın bir yerde bir koltuk buldu ve oturdu. Bundan sonra manzarayı seyretmeye ve fotoğraf çekmeye başladı.
Siyah takım elbiseli ve kravatlı adamların, birbirleri ile selamlaşırken, iki büklüm oluşlarını ve hazırol vaziyette duruşlarını ibretle izleyen Hollandalı, bazı yaşlı insanların, kendilerinden küçük insanların el öpüşlerini de ibretle seyretti.
Hollandalı bir ara otelin terasına geçmeyi başardı. Terasta, karşılaştığı bir tanıdık tek başına kahve içiyordu. Sohbet sırasında Hollandalı bu tanıdığına sorularını sıralamaya başladı:
“Böyle bir organizasyon ile, otel müşterileri çok rahatsız ediliyor. Bu konuda otele yapılan organizasyon teklifi ret edilemiyor mu?”
Muhataptan cevap yok.
Hollandalı devam ediyor:
“Adabınız, geleneğiniz ve saygınız önemlidir ama, yabancılara da saygılı olmak gerekmiyor mu?”
Muhatap, denizdeki iki hücumbotu göstererek, “Bakınınız, terör korkusu ne gibi önlemler aldırıyor.” demekle yetindi.
Hollandalı sorularına istediği yanıtı alamıyordu. Devam etti.
“Tamam anladım, ama müşterileri çok rahatsız eden böyle bir organizasyonu ret edemiyorlar mı?”
Muhatap şöyle yanıt verdi: “Ret için çok önemli bir gerekçe gösterilmesi lâzım. Meydana gelecek rahatsızlıkları önceden bilmek mümkün değil. Ben şahsen şahit olmuştum. Bir otelin genel müdürüne bile giriş izni vermemişlerdi. Hatta bir polis genel müdüre, ‘Biz az önce otel sahibini bile içeri sokmadık’ diye cevap vermişti. Ne yapalım bu da bizim örf ve geleneğimiz.”
Az sonra, Devlet Bahçeli’nin asansör ile aşağı ineceği haberi geldi. Hollandalı da manzarayı izlemek için asansör önüne gitti. Asansörlerin önü, bakleşen insanlarla doluydu. 10 dakika sonra asansörün kapısı açıldı. Ortadan ayrılan bekleşenlerin arasında dışarı doğru yürüyen parti başkanı, hiç kimseye tek laf bile etmeden dışarı çıktı ve otomobiline binerek miting alanına gitti.
Hollandalı çok merak etmişti. ”Bu mitingi nasıl izlerim” diye sorduğu zaman, Mersin33 Televzyonu’ndan canlı izleyebileceği söylendi. Televizyonda miting alanını dolduran onbinlerce insanı gören Hollandalı, bu kez daha çok şaşırdı. Zira, kendi ülkelerinde bir siyasi parti başkanının veya bir Başbakanın toplantısına sadece davetlilerin katıldığını ve bu sayının birkaç yüzü geçmeyeceğini bilen Hollandalı, dört bir yandan gelen insanların tercihine de bir anlam veremedi.
Hollanda’da, başbakan işine bisikleti ile giderken, Türkiye’de bir siyasi liderin 500 kilometre uzaktaki bir yerdeki miting için, Ankara’dan en az 15 adet siyah otomobilin gelmiş olduğunu gören Hollandalı, Hollanda Başbakanını kastederek “Vay zavallı Rutte vay!” demiştir sanırım.
Hollanda Başbakanı Mark Rutte, işine bisikleti ile giderken elma yemeyi de ihmal etmiyor.
Şimdi, kendi ülkesinde bu adet ve geleneğe sahip olan bir Hollandalı’nın, Türkiye’de gördüğü ve yaşadığı adet ve geleneklere şaşkınlıkla bakması gayet normaldir tabii.
Hollandalı’nın yaşadığı miting günü böylece bitti mi?
Tabii ki ‘hayır’.
Miting sonrası Hilton’u yeniden dolduran siyah takımlı ve kravatlı adamlar, bu defa kendi aralarındaki gruplar olarak toplanmaya başladılar. Bu toplantılar sırasındaki ‘üst-alt’ seviyelerin birbirlerine karşı tavırları, Hollandalı için gerçekten çok ilginçti.
Hollandalı son olarak şunları söylüyordu:
“ Şahsen ben saygılı davranışları takdir ederim. Hollanda’da bir işveren karşısında sadece işini düşünen ve patronunun varlığını görmemeye çalışan bir işçi tipi varken, Türkiye’de, patronu geldiği zaman ayağa fırlayıp hazırol durumuna geçen işçi tipi var. Patrona karşı saygılı olamak iyi ama, patron yerine işine saygılı olmak daha yararlıdır. Aynı durum siyasi partilerdeki ilişkilerde de var. Türkiye’de bu durum maalesef çok rencide edici bir durumdadır. Hoş, liderler veya üstler böylesi aşağılayıcı bir durumu tasvip etmezler ama, bence bu ilkelliğe son verilmesi gerekir.”
Üstteki fotoğrafın bugünkü yazımız ile ilgisi yok ama, insanların önünde diz çökmenin ne kadar garipsenecek bir durum olduğunu anlattığı için önemlidir. İşte, bir zamanların Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önünde diz çöken bir zavallının hali gerçekten çok komik değil mi?
Arkadaşlarınızla paylaşın