Site icon Söz Gazetesi

DİN DİYE ÜLKE NEREYE KOŞTURULUYOR? / İsmail Arlı

 Cumhuriyet tarihimizi inceleyecek olur isek, 1926 senesinde çıkarılan Nüfus cüzdanı kanununa göre TC vatandaşlarına çok yapraklı ismine Nüfus cüzdanı belgeler verilmeye başlandı. 1976 senesine kadar dünyaya gelen yurttaşların bu belgeyi alma mecburiyeti getirildi. 1976 senesinden sonra ise bu belge Nüfus kimlik kartı ismi ile tek sayfa olarak değiştirildi. Bazı yeniliklerle şu anki şekli ile devam ediyor.

1926 senesinde verilen belgelerde vatandaşların dini, mezhebi, askerlik durumu da belirtilir, dolayısı ile devlet tarafından bilinirdi. Hatta 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında, nüfusun %99 İslam % 1 gayrimüslim olarak tespit edilmişti. Bu oran 1934 te de ve diğer tespitlerde de aynı oranı vermişti.

1976 senesinde yapılan değişiklikten sonra bu tespit sağlıklı şekilde yapılmaktan uzaklaşmış. Bu demek oluyor ki, eski veriler üzerinden ülkenin din oranını, bazı çokbilmişler belirliyorlar. Zira kendine araştırmacı denenler(nasıl araştırıyorsa!)2019 senesinde ülkenin % 89.5 nu Müslüman olarak tespit edilirken, 2023 yılında %92.3 Müslüman, %3.2 Deist, % 2.7 Ateist ve diğer dinler olarak belirliyorlar. Acaba bu yapmış oldukları araştırmaya kendileri de inanıyor mu?

Gordon Kerr’in tespitine göre Dünyada 4200 faal dinin olduğu ve bunların inanç olarak çoğunluğu Hristiyan, İslam, Budist ve Musevi olarak ilk dört sırayı oluşturuyor.

Bu dinlerin içinde en fazla inananı olan Hristiyanlığın, İslam dininin insanlığa tevdi oluşundan sonra, Kur’an da belirtildiği gibi atıl sayılan bu din, 4 tane ayrı kişiler tarafından yazılmış İncil isminde kutsal kitabı olduğu halde, neden büyüdüğünü hiç düşündünüz mü? Nedenine gelince, bu dine şu an önderlik yapanlar, Hristiyanlığın her ülke insanının arasında yayılması ve insanların dinlerini tanıyıp öğrenmesi için, Dünyanın her ülkesinde organize ettikleri lobiler ile o ülkelerin ana dili ile Kiliselerde, oluşturdukları ev kiliselerinde, gezerek ve sanal alemde, basın yolu ile  bastırdıkları İncil ve Hristiyanlığı anlatan kitapları ücretsiz olarak dağıtıyorlar. Örnek olarak Türkiye’yi göstere bilirim. Telefonunda ki Facebook, İnstagram, You Tube kullanan herkesin, bedava İncil yolluyoruz reklamını görmeme ihtimali yoktur, tahmin ederim. Bu reklam benimde telefonuma defalarca geldi ve hala gelmekte. Merak ettim doğrumu diye, bende istedim. 15 gün sonra bana da gönderdiler. Bir yazar ve yayıncı olarak iyice inceledim. Değerlendirmem ise, yollananlar kitaplar 80 gr 1. Hamur kağıt ile basılmış ve hiçbir imla ve redaksiyon hatası olmayan iki adet kitap, bir tanesi ilk  baskısı 1987 yılında yapılmış, diğer baskıları daha da sadeleştirilmiş anlaşılır bir Türkçe ile İstanbul menşeli “ Kitabı Mukaddes Şirketi” tarafından hazırlanmış, kaçıncı baskısı olduğu bilinmeyen Hristiyanların kutsal kitabı İNCİL,  diğeri ise Diyarbakır Kilisesinin katkıları ile hazırlanmış 15. Baskısı olan “HEY Gâvur! Anlatsana…” isimli kitap. Bu kitapları bana getiren kargo elamanı tanıdık olduğundan bana ‘- İsmail bey, bir şey dikkatimi çekti, bu yayın evinden yollanan aynı bu ölçülerde birçok kitabı kişilere götürdüm, herhalde liste başı bir kitap’ dedi. Gerçeği söyleyince hayrete düştü. Dikkatimi çeken bu olaydan sonra merak edip araştırma yaptım ve devletin bilinen kayıtlarında 1388 kilisenin olduğu bunun 398 adedinin faal olarak gözüktüğü, fakat apartman dairelerinden oluşan çok miktarda kilisenin söylentilere göre eski FETO evleri gibi, sohbet toplantıları adı altında faaliyet gösteriyor olduğunu tespit ettim maalesef.

 İşte ülkemde yaşanan bu çalışmaların eşdeğerleri diğer ülkelerde de tatbik edilerek dinlerinin büyük kitleler tarafından benimsenmesini sağlıyorlar. Buna İSLAM dinine karşı bir nevi silahsız HAÇLI SEFERİ diye biliriz, bence!.

Gelelim asıl konuya İnsanın kendi anne, babasını, kendi ismini seçme şansı olmadığı gibi dolayısı ile kendi dinini de seçme şansı yoktur. Bir insan hangi dine mensup ebeveynler den dünyaya gelmiş ise onların mensup olduğu dinde ataerkil düzende kendi dini oluyor. Tamam, güzel de araştırmacıların en son açıkladıkları orana göre, nüfusunun %92.3 benim gibi İslam olan ülkemde, maalesef Kutsal kitabımız kendi dilimizce, yani Türkçe okunması kimin verdiği belli olmayan, fetva ile günah sayılınca, ülkemin insanlarının çoğunluğu sözde Müslüman kategorisine girince, Deist, Ataist ve Hristiyanlık oranının gerçek anlamda yapılacak bir resmi tespitte çok fazla ortaya çıkacağı görülecektir.

Maalesef Kur’an’ı Kerimde ki ayetin, hatta kıldığı namaz da okuduğu duanın Türkçe anlamını bilmeyen Arap etkisinde kalmış, çoğunluğa sahip, kendini Müslüman zannedenler ile dolu bir ülke olduk.

Bir kilise, birde şirket binlerce kitap bastırıp, kargo ücretini ödeyip dinine, Müslüman olduğunu her fırsatta haykıran bir ülkede mürit toplama mücadelesi verirken, benim ülkemde devletten en fazla hazine yardımı alan ünitelerin başında gelen ve ülkenin dininin idaresinden sorumlu olan DİYANET İŞLERİ başkanlığı neden İslam dinine bu hizmeti vermez. 13 dilde binlerce Kur’an’ı kerim bastıran ve o dillerin konuşulduğu ülkelere İslam dinine hizmet etmek amacı ve gayesi ile hediye yollanan yerlerde, acaba Arapça okunmaması günah değil mi sorusunu getiriyor akıllara. DİYANET neden devletten aldığı onca ödenek ve her Cuma namazından sonra, ne kadar toplandığı ve açıkça nerelere harcandığı belirtilmeyen yardımlar ile bir kilise ve şirketin yaptığı işlemi yapıp bu güzel mukaddes kitabımız Kur’an da ki ayetleri ülkemin insanının öğrenmesine hizmet için, Kürtçe bastırdığı gibi, Türkçe de bastırıp dağıtamaz mı? Acaba bu işlemi yapmasını engelleyen veya yasaklayan bir kanun varda bizler mi bilmiyoruz. Eğer öyle bir şey varsa 2002 yılından bu güne, Müslümanlığı her an gündemde tutup, iktidarda kalan ve Ülkeyi yöneten AKP nin Genel başkanı ve milletvekilleri göremediler mi? Haydi onlar görmedi diyelim. Muhalefet ne iş yapar, neden bir çaba gösterip müdahale de bulunmaz. Anlaşılan şu ki LAİKLİK nedir anlayamamışlar, tamam her fert kendi inancını yaşamakta hürdür. Lakin aleni bir şekilde yapılan iş, uzun lafın kısası, bir nevi insanların inançlarına müdahaledir. İnsan aklında oluşan bazı şeyleri düşünmekten yapamıyor, FETO denilen zatı, devletin yapısına ve İslam dinine zarar verme sebebi ile aforoz edenler, acaba laikliğe sığınarak, devletin yetkili kurumlarının benden daha iyi bu yaşanan eylemleri bildiğinden eminim. Ve acaba devlet yetkililerinin Vatikan ile olan ilişkilerinden mi bu eylemi, bunun yanında İslam dininin özünde olmayan, tarikatların eylemlerini kamufle etmek için mi, duyarsız ve seyirci kalıyor.

Bakalım kimi suçlayacaklar?

Herhalde tabi ki tek bildikleri ülkeme laikliği getirdiği için Mustafa Kemal ATATÜRK olacaktır. Zira yüce insan ve arkadaşlarının kurup emanet ettiği vicdanı hür, dini hür insanların yaşayacağı Cumhuriyet sayesinde geldikleri yeri ve makamı hazmedemeyip, hem ülkeyi, hem dini nereye koşturuyorlar acaba?

 

Exit mobile version