demokrasi ve onun gereğini, tamamlayıcı unsurlarını, tarafsız bir şekilde yerine getirmekle olur.
Bu da, Hak, Adalet ve özgürlük müesseselerinin kusursuz ve müdahalesiz, her ferdine eşit çalışmasını, sağlanmasının temini ile olur.
Cumhuriyet tarihini iyi bir inceleme yapıldığınız zaman, 1950 yılına kadar, meclise önerilen af yasaları da bu amaçla yapılmış olduğuna şahit olacaksınız. Bunların 13 tanesi Atatürk’ün yaşamı süresinde kendi şahsına işlenmiş suçlarda olmak üzere, hepsi de ülkenin birliğini ve beraberliğinin tesisini sağlamak içindir.
Milli mücadeleye ve Ankara hükümetine karşı çıktıkları gerekçesi ile yurt dışına sürgün edilip Türk vatandaşlığından çıkarılan ve 150’ler denilenler arasında 13 te gazeteci vardı.
Dış ülkelerden gelen haberler ve dış basında çıkan yazılardan rahatsızlık duyan vefatından bir süre önce Atatürk; Başbakan Celal Bayar, Genel Kurmay Başkanı Mareşal Feyzi Çakmak ve Bakanlarla 150 ler konusunu görüşmek üzere bir toplantı yaptı.
Atatürk o toplantıdaki konuşmasını şu sözlerle noktaladı: “Mahkemece vatan hain damgası ile sınır dışı edilen ama hemen hemen hepsi bin pişman olan 150’lerin perişanlıkları üzüntü vericidir. Bunların kimisi geçim için ele muhtaçtır. Hepsi de aileleri ile vatan hasreti içinde kıvranan ve nadim olan, Türk olarak ta haysiyetimiz bakımından bu insanlarımız için artık af yasası çıkarmak zamanı gelmiştir sanıyorum.”
Atatürk’ün alkışlarla karşılanan bu sözleri üzerine; acil olarak bir yasa taslağı TBMM’ye gönderilme kararlaştırıldı.
TBMM’nin 29 Haziran 1938 tarihinde yapılan toplantısında gündemin ilk maddesi 150’ler çok milletvekili konuşma yaptı ve tamamı da ateşli ve lehte konuşmalar yaptılar.
En son konuşmayı Başbakan Celal Bayar:”-Af meselesinin ifade ettiği diğer bir mana daha vardır, o da memleketimizde Türk vahdetinin ve rejiminin çelikleşmiş olmasıdır. Bunu cihana göstermek istiyoruz, affımızın bir gayesi de budur…”Diye yaptığı konuşmadan sonra ittifakla çıkan bir yasa günlerinden, şimdi ise çıkarılmış af yasası yüzünden, Anayasa Mahkemesine gidilip hatanın düzeltilmesini isteme günlerine geldik.
Hastalığının ölümcüllüğünü bildiği, ağırlığını yaşadığı anlarda bile MEGOLAMANLIK yaşamayan bir liderin idaresinden, ülkem bu günlere geldi. Yönetimini yaptığı yurdunun fertleri ile kavgalı, sanal alem denilen ortam yüzünden, mahkemelik olmuş yönetenlerin, yönettiği günlere geldik.
Uzun lafın kısası, Cumhuriyet rejimin de tek adamlık yönetim ile vatana ihanet edilenlerin af edildiği günlerden, demokratik ortamda, yazdıkları yazılar yüzünden senelerce ceza evlerinde yatan onlarca gazetecinin doldurduğu megalomaninin her ortamda yaşadığı günlere geldik.
Vesselam.