İsrail-İran arasındaki füze savaşını, aslında Amerika’nın Çin’e karşı girişimi olarak değerlendirmek lazım. Çünkü Çin %60 civarındaki enerji ihtiyacının yüzde 30’nu İran’dan karşılıyor. Çin, İran’dan yıllık 50 milyar dolar tutarında petrol ithal ediyor. Hindistan da %18 oranında petrol ithal ediyor.
Dolayısıyla İran’ın ayakta kalması ve Hürmüz Boğazı’nın da kapanmaması gerekiyor.
Aksi bir durum yani İran rejiminin düşmesi ve boğazın kapatılması sadece küresel dünya için değil, Hindistan, Rusya ve özellikle Çin’in de kaybetmesine yol açacaktır.
Çin ve Rusya hem
BRICS hem ŞİÖ’de İran ile birer ortak ve stratejik bir dost.
Çin ve Rusya açısından enerji ve ulaşım hattı üzerinde olmasının yanı sıra Orta Doğu’ya açılan kapı olması bakımından İran stratejik bir öneme sahip.
Dolayısıyla İran-İsrail çatışmasını, Rusya ve Çin’in İran ile olan stratejik işbirliğini adeta test ettiğini söyleyebiliriz.
Amerika ve Batı sert güçle ve aleni tehdit ve şantajlarla İsrail üzerinden İran’ı vururken Rusya ve Çin’in sergilediği sessiz tavrı ve diplomatik sabrı hiç de iyiye alamet değil.
Açık tehdit içeren bu krizin bu şekilde devamı, Rusya ve özellikle Çin’in sergilediği diplomatik sabrı zorlayacaktır. Bu zorlama durdurulmadığı takdirde üçüncü dünya savaşının da önü açılır. Bu nedenledir ki, iki ülke arasındaki krizin sonlandırılması bölgesel ve küresel dengeler açısından önemlidir.
Hindistan, Rusya ve Çin ve hatta Japonya devreye girerek Türkiye ile birlikte İsrail’i yani Amerika’yı ateşkese zorlayacak bir diplomatik inisiyatif geliştirmek zorundadır.