MAHİYE MORGÜL

10 Kasım’da Rize’de Gülbahar İlkokulunun bahçesindeyim

Saat 09.05’de elimde çiçeklerle Gülbahar İlkokulunda olacağım. İlkokulu okuduğum bu okulda hem Atatürk’ü hem Gülbahar Sultan’ı anacağım.

Okulun adı tarihten silme cezasına uğramış olsa da ben Dulkadiroğlu Beyinin kızı Gülbahar Sultan’ın kurduğu, Bağdat’tan bilim adamı öğretmenler getirerek kurduğu bu okulun adını ve Atatürk’ümüzü yerinde anarak yaşatmak istiyorum.

Cumhurbaşkanımız Maraş’ta açılan yeni yola Maraş- Elbistan doğumlu Gülbahar Sultanımızın adını vermek yerine Edebiyat Yolu dese de, halk edebiyatında eser vermiş Maraşlı şairlerin adlarını viyadüklere verse de, onlardan daha büyük Maraşlı iki valide sultan unutulmuştur. Biri  Fatih Sultan Mehmed’in annesi Sitti Mükrime Hatun, diğeri, Fatih’in oğlu padişah II.Beyazıt’a eş olan Gülbahar Ayşe Hatun’dur. Bozkurt Beyin kızıdır. Yavuz Sultan Selim’in annesi olarak ünlenmiştir. Rize’yi Osmanlı tarihinde bilim adamı ve Kaptanı Derya yetiştirmede önemli merkez yapan kutlu bir anadır.

Adını verdiği Gülbahar İlkokulunun bahçesinde törene katılmak ve bunu yazmak, mezun olduğum okulun adını yaşatmak için önemlidir. Bu bahçede birçok 10 Kasım’da şarkılar marşlar söyledim, şiirler okudum. Burada olmak, beni okutan ve bugün hayatta olmayan tüm öğretmenlerime de teşekkür borcumdur.

Gülbahar İlkokulundan mezun olan Rizelileri, ellerinde bahçelerinden topladıkları çiçeklerle, burada yapılacak olan Mustafa Kemal Atatürk’e saygı törenine katılmaya bekliyorum.

………….

Sular yukarıya doğru akıyorsa bu nedir?

Rize’deyim, zemin katta yer seviyesinde oturuyorum. Dün sabah lavabonun altındaki giderden köpükler çıkmaya başladı. Kulak verdim, yukarı katta çamaşır makinesi su boşaltıyordu, bir yandan da “plup, plup” sesler geliyordu. Yani gider bir yerde geçit vermiyor, sudan daha geniş alan kaplayan köpükler geri dönerken ilk çıkıştan dışarı yayılıyordu. 

 Tıkanma var diyerek üst kata haber verdim. Çamaşır makinesi durduruldu, tesisatçı çağrıldı. Üst daireden kaynaklı değil dediler, yöneticiye haber verdim, başka tesisatçı geldi. Akşama kadar tesisatçının biri geldi biri gitti, ana giderin genişletilmesi gerekiyormuş. Ana gider genişletildiği zaman geri püskürme sorununun daha da büyüyeceğini hiç biri söylemedi.

Sonunda anladım ki sahil şeridinde deniz seviyesinde zemin kat ve bodrumlar böyle risk altındadır. Şiddetli yağmurda aynı hızla denize ulaşamayan sular kanallarda sıkışır ve böyle evlerin alt katlarındaki çıkış noktalarına yönelir. Bu yüzden İmar İskân Bakanlığı su basmanı seviyesinden aşağı bodrum katını yasaklamıştır, ancak belediyeler bu yasağı bilmezden gelip imar izni veriyor.

Eğer benim sorunumu halletmek için apartmanın ana giderini genişletecek olursak bu daha büyük sorun yaratacaktır; her deniz kabarmasında hiç engele rastlamadan deniz kanalizasyondaki pis suyu evimin içine kadar getirecektir. İşte, minik bir tsunami!

Prof.İlyas Yılmazer ve arkadaşları boşuna haykırmıyor konutları dağlık alanlara yapın diye. Yani, Rize’de deprem olmuyor belki, ama sıkça rastlanan bu tür su felaketleri nedir?

Bilim adamları depremi erken teşhis üzerinde çalışmışlar, bulgularını kabul ettirecek makam arıyorlar. Bu da değil ihtiyacımız olan. Rize’de su seviyesinin ani yükselmesine karşı erken teşhis olsa ne çare?

Doğayla inatlaşarak bina yapmak hangi akıldır?

………

Müyesser Yıldız serbest bırakılmalı

9 Kasım Pazartesi günü gazeteci arkadaşımız Müyesser Yıldız’ın Ankara’da duruşması var. Yazımı mahkemeden önce yazdığım için yayınlandığında duruşma yapılmış olacak. Ankara’da olsaydım mutlaka onu desteklemeye giderdim. Haksız yere aylardır tutukludur. Mahkemede suçsuzluğu anlaşılır ve serbest bırakılır diye umut ediyorum ve değerli gazeteci arkadaşımıza dualarımı gönderiyorum.

………….

Depremin erken teşhisi mümkün, ancak…

Bir grup Türk fizik bilim adamı depremin erken teşhisini bulmuşlar. Aralarındaki yazışmalar bana da geliyor. Onlara verdiğim cevabı okurlarımla paylaşmak istiyorum.

“Neden çocukların beynine ekilen deprem tohumlarına bir ses yükselmiyor? 

Depremde binalar çocukların üstüne yıkılmasın diye bilim adamları çabalıyor, ama göremedikleri bir şey var,  yıkılmasın dedikleri binaların pencerelerinden gencecik insanlar kendilerini dışarı fırlatıyor. Çare nerde?

           Kim bu işten para kazanıyorsa onlardan çare beklemek aymazlıktır. 

          Tarih boyunca bildiğimiz en iyi şey direnmektir, eski ders kitaplarını ata tohum gibi korumaya aldım, bu bir direniştir. Şimdi size düşen insanları o kitapları kullanmaya  davet etmek ve ilk örneğini kendi torunlarınıza uygulamaktır. 

Şehirleri kayalık yerlere kurarak depremi sarsıntısız atlatabiliriz, ancak yeni neslin beynine ekilen “dengesizlik” tohumunu orada da yok edemezsiniz, kayalardan atarlar kendilerini.

Ben makalelerimi Türk annelerine Türkçe yazıyorum, çünkü yazdıklarımı genlerinde direnme kültürü olan analar anlar. Erkekler hiç anlamıyor yazdıklarımı, kendinizde test edin isterseniz.

Kim bu işten para kazanıyorsa… Yanlış anlaşılmasın.

Kamucu eğitimi piyasaya göre eğitim sistemine çeviren ve okullara/velilere yeni eğitim materyalleri satarak yabancı şirketlere aracılık edenlerden söz ettiğimi belirtmeliyim.”

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.