Bundan sonra depremler sürecek ve sahil mahallelerinde de tsunamiler görülecek demek yanlış olmaz. Çünkü savaş yüzyılındayız ve herkes korunaklı mevzi belirlemek zorunda.
Naci Görür hoca Çukurova için konuşurken yüksek binaları ovaya kurmak yanlıştır dedi. Adı üstünde tarım ovasıdır. Eski Seyhan nehri kurudukça onun yatağında kurulmuş şehirdir. Eski uzun köprünün ayakları iki kilometre ötede Kuruköprü semtinden çıkıyor.
Yandı Çukurova yandı… Deprem ovayı vurur! Ovayı yerleşime açmaya devam ediyoruz, eyvah eyvah!
Rize’de kendi oturduğum mahalleyi düşündüm, sahilde dümdüz portakal bahçelerinin meyve hali gibi yan yana dizildiği yer, Hal Düzlüğü, Haldoz. Depremde ya da denizden gelecek şiddetli su baskınlarında, tsunamide ilk harap olacak mahalle bizimki. Ve bizim mahalleyle aynı sırada deniz seviyesinde olan diğer sahil mahallelerimiz.
Karadeniz sahili neden dik yamaçlarla inilen daracık düz şeritte yerleşimlere sahiptir. Eğer bir yerde geniş düzlük varsa onlar da derelerin doldurduğu gevşek zeminlerdir.
Karadeniz’in jeolojik tarihi pek bilinmez, oysa bugün tarih bilmek çok önemlidir. Kısaca MÖ.6500 de, buzul çağı sona ererken, çöken zeminin üzerine Akdeniz’den gelen sular dolmuş, sonra da yüzlerce yıl dik yamaçlardan bu çöküntü alanına inen verimli yüzey toprağı sahilde dar alanlarda birikerek düzlük bahçeler kurulmasına yaramıştır. Bahçeli konaklarımız meşhurdur.
Bilmiyoruz ki daha eskilerimiz evlerini hep yukarıda yamaçlara kurmuşlardır.
Şimdi turunçgil bahçeleriyle ünlü Portakallık/Haldoz, İslampaşa/Humrik, Dalyan /Tophane, Gülbahar, Bağdatlı ve Müftü Mahallesinin altı işte o alüvyonlu ve çakıllı dolgu zemindir. asla güvenli kaya zemin değildir.
Şu anda yeni açılan inşaat temellerine bakınız, hafriyatta neler var? Çakıl, toprak, beyaz deniz (çay) taşları göreceksiniz. Bu sahilde zemin açarken dip kayayı bulan inşaat yoktur, olamaz yok!
Hele de çok daha yakın tarihte dolan Askoroz nehir yatağında sanayi, okullar, oteller, devlet binaları yapmak izah edilemez. Jeoloji bilmemek, tarih bilmemek, su kültürünü bilmemektir. Nehir bir gün yatağına döner.
Bir de yasaya aykırı şekilde deniz seviyesinin altında oto park, depo, zemin kat dükkan, vb yapmışız.
Yani, ilk depremde veya denizden gelecek dev dalgalara, ya da tetiklenmiş bir tsunamide bizi ne bekliyor, düşünmeye başlamalıyız.
Her yağmurda kendi oturduğum apartman dahil, mahallemizde yükselen apartmanların bodrum ve otoparklarından pompayla su boşaltılmaktadır. Zaten hızlı yağmurda suya doyan toprak, bir de deniz suyu ile taşkına maruz kalırsa, alt katlar suyla dolarsa, faciayı siz düşünün.
Neden yasak olduğu halde zemin altı oto park ve depolara izin verilebiliyor?
Tıpkı fay hattı üzerinde bina yasağı olması gerektiği gibi.
Her seferinde “bu bağa ders olsun” mu diyeceğiz?
Yeni yerleşimleri hızla yukarı bölgelere alalım ve otopark sevdasından kurtulalım. Şehir dışında otopark, şehir içinde raylı sistem taşımacılık ve taksi. Bu kadar basittir. Cesur bir meclis kararı lazımdır. Maliyeti de sıfır olacak şekilde, projesi yıllar önce Rize Belediyesine verilmiştir.
Daha büyük felaketler gelmeden Rize’de bilimsel bir şeyler yapalım.
Sağlıkla…