Arjantin seçimleri vahşi ABD kapitalizminin yarattığı eli testereli bir delinin şovlarıyla geçiyor.
Arjantin halkı böyle bir deliye nasıl mecbur edildi?
Böyle deli saçması şiddet sahneleri nasıl normalleştirildi, nerede tezgâhlandı?
Dönelim Allende’yi deviren Pinoşe darbesine. Bakır madenlerini devletleştiren Allende seçilmiş bir sosyalist başbakandı. Darbeye direnirken öldürüldü. Onu öldürüp madenleri Amerikan şirketine veren, direnenleri hipodromlara tıkan, anaları kayıp oğullarına ağlatan, sosyalistlere her türlü zulmü yapan…
Arjantin bugün devlet olarak bitme noktasına geldi. Bakanlıkları lağvedecek bu adam. Seçim haberleri geliyor, elinde testereyle sahnede hoplayıp zıplayan bir deli adamın şovlarını gösteriyorlar.
“Devleti böyle kesip budayacağım. Eğitim, Sağlık ve Çevre Bakanlıklarını kaldıracağım” diyor. Daha neler, neler…
Bize bu sözler hiç yabancı değil. Dünya Bankasından gelen Tansu Çiller (ve onun beraberinde getirdiği SPAN eğitim şirketi), tıpkı elinde testereyle ormana dalmış gibi, halkın ve devletin malı olan ne varsa budayıp küresel şirketlere satmadı mı? İşleri, eğitim programlarını o küresel şirketin para kazanacağı şekilde düzenlemekti.
MEB’in işlevini de bir gün bitecek şekilde belirlediler, devletin görevini “piyasaya göre eğitim sistemini düzenleyici” anlamında “regülatör” olarak tanımladılar.
Piyasaya devredecek bir şey kalmadığı zaman otomatik olarak ortadan kalkacak olan devletimizin tanımını da söylediler aslında, “desantralizasyona geçtik, liberal eğitim modeli getirdik” dediler 2006’da. “MEB kendini lağvediyor” diye yazmıştım.
Pinoşe darbesiyle aynı dönemde bizde Amerikancı Kenan Evren darbesi oldu, asker eliyle liberal darbe, NATO darbesi diyorduk. Her mahallede kuran kursları ve özel okullar, dersaneler, beş yıl kullan at ders kitapları…
Bizler askerle karşı karşıya getirilirken Dünya Bankası YÖK içinde en korunaklı ofisini kurdu. Milli Eğitimi, dal dal budamaya, piyasaya para kazandırmaya, yani liberalize etmeye o darbeyle başladılar. Aslında NATO askeri eliyle devletimiz tasfiye ediliyordu. Şimdi elinde tabancalı asker yok ama elinde testereli liberaller var. Kamucu devletimizi budayıp çakallara yem etmeye devam ediyorlar.
Hep aklıma düşer, “Devlet yoksa çoluk çocuğu koruma yoktur”. İşte Filistinli çocukların hali.
Devlet üzerine Oğuz töresinde ne diyor?
Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!
İşte, geldik devletsizliğe, kuzgunlara leş atıyoruz çocuklarımızı. İster Filistin boyutunda düşünün ister Türk Milli Eğitiminde geldiğimiz yere bakın.
Hangi yıl hangi Milli Eğitim Bakanı “Desantralizasyona geçiyoruz” demişti ve bununla “devleti lağvediyoruz” dediğini kaç kişi anlamıştı? Ve bunu dediği yıl hangi hükümet reisi “BOP eşbaşkanıyım” demişti?
Devletin varlık nedenini ortadan kaldırmayı hedef seçmiş küresel para krallarına devredilen bir eğitim programında, basılan kitaplardaki illüzyonu (göz boyamayı, aklını şaşırtmayı) bile fark etmeyen veliler çocuğunu koruyabilir mi?
Bu veli, seçimlerdeki illüzyonu görebilir mi? Şimdi bakın, “yüzde elli artı bir kuralı kalksın, en fazla oy alan seçilsin” dillendiriliyor. Hani demokrasi halkın çoğunluğunu temsiliyet idi!!! Oyları yüzde otuza düşmüş bir parti var hükümette. Milli bir şahlanışla milli birliği uyandırabilir ve öylece seçime giderse, onu da gerçekten “milli” duruş olarak göstermeyi başarabilirse, belki.
Tarih boyunca devlet kurma geleneği olan bir milletin devlet yönetim işi basit seçim hesaplarına kaldıysa, işimiz Allah’a kaldı demektir. Bakın Atatürk 1932’de yazdığı Medeni Bilgiler kitabında, “Temsilî Hükümet” bölümünde ne diyor? (age s.120)
“Biliyoruz ki, devlet, milletin kendisidir. Milleti, idare edenler devlet değildir. Çünkü irade milletindir. Ancak, milletle idare edenler arasında hukuki münasebetler vardır. Bu münasebetten temsil fikri meydana çıkar. Temsil fikrini şöyle de ifade edebiliriz:
Millet, asıldır. Millet işlerini idare edenler, onun mümessilleri olabilir. Bu mümessiller, millet nam ve hesabına devlet işlerini görürler. Millet devletin işlerine muhtelif tarzlarda iştirak eder. Bilhassa mümessilleri intihap eder.
….. Millet mümessillerinden teşekkül eden hükümete TEMSİLİ HÜKÜMET denir.”
Bu bahsin devamında, “Temsili Rejim” diye bir başlık vardır, verasetle gelen İngiltere gibi iki meclisli yönetimlerde millet sadece birini seçer, oysa Cumhuriyet idarelerinde tamamını halk seçer, der.
Bakalım şimdi bizim meclisimize: Halkın bizzat seçmediği bir kabinemiz var. Temsil güçleri yok, ama iş yapıyorlar. MEB ne iş yapıyor? SPAN Amerikan eğitim şirketinin işlerini yapıyor. Bizim milli menfaatlerimizi değil o şirketin kasasına para akıtma işi yapıyor. Yeni işi sınav piyasası kurmak. YÖK gibi devlet sınavlarını yapan bir merkezi kapatıp işini piyasaya atmak. Böylece devletimizi küçültürken o emperyalist şirketi büyütüyor. Sonuç olarak, eğitimi küresel piyasaya devretme işinin regülatörü, aracısı bir MEB, işi bitince ortadan kalkar.
“Yüzde elli artı bir” illüzyonuyla, “katılanların seçtiği” bir referandum(!)la başkanlık yetmedi, şimdi azınlık hükümeti olma hakkı istiyor, vay vay vay… Bu sistemin adı var mı?
İşte Arjantin’de yaşanan da budur. Sağlık ve Eğitim tamamen piyasaya devredildiği için deli gömleği giydirilmiş bir liberal adam çıkıp “kapatacağım” diyor. O bakanlıklar zaten kapanmıştı, fiilen halk devletsiz kalmıştı da, şimdi resmen kaldırılacak. Elinde testereyle seçim gösterisi düzenliyor. Bizim SPAN şirketinin hazırladığı ders kitaplarındaki görseller gibi her şey, zaten içinde eğitim yok.
Ha, bizde bir de Savunma Bakanlığının önündeki “milli”nin kalkması lazım, küresel askerlik şirketleri piyasası açıldı, oralara devrolması gerekir. Onu da azınlık hükümeti kurma yetkisi alınca yaparlar.
Arjantin bir deliye nasıl mecbur edildi, bunu iyi analiz edelim. Dünya çıldırıyor. Biz de bu delilerin ortasında kaldık, bizim kendi devlet töremize dönmektir çaremiz. Askerlik eğitimi, halk sağlığı ekipleri ve müspet ilimlerle donanmış yönetim kadrosu töremizi anımsatırım.
21.11.2023
Rize