Rize’nin geleneksel turunçgil meyveleri tek tipe inmeye başladı. Portakal adıyla geliyor, ama o da değil.
Önceleri en az dört çeşit portakalımız vardı; Yatak portakalı (sıkmalık), Yafa, Finike ve Kan portakalı. Bunlar yerlilerimizdir.
Vaşington geldi, nasıl geldiğini araştırmak hiç aklıma düşmedi, ama şimdi merak etmeye başladım. O geldi bizim sıkmalıklar bitti. Manavda çok şık görünüyor, albenisi var diye insanlar ona yöneldi, sıkmalıkların suyu kurudu!
Portakallık mahallesi insanı olup da kendi bahçesindeki sıkmalıkları beğenmeyip manavdan Washington satın alanları biliyorum. Bu insanlar kendi bahçelerindeki türün bilinçsiz yok edicileri olduklarını hiç bilmediler. Bilinçli tüketici olmayı beceremediler.
Dönelim genetiği bozuk portakallara…
Rize Millet Parkı’nda İtalyan ziraat şirketinin genetiğini bozup pazarladığı abuk subuk görüntülü sözde portakal fidanlarını görmeye başladık. Kaş’tan arkadaşım diyor ki, bizde de ağaç kavunu diye İtalya’dan ithal pürüzsüz dış görünüşlü, polema adlı bir şey satılıyor manavlarda. Portakal diye portakala benzer susuz bir meyve var bahçelerde, bunun fidanını da dışarıdan getiriyorlar.
Bir anı. Rizeli bir gemici anlatmıştı; gemilerde çalıştığı 1970 yıllarında gemi İtalya’nın Toronto kentine uğramış, manavda mandalinanın üzerinde “Rize mandalinası” etiketini okumuştu. Şimdi İtalya bize genleriyle oynanmış portakal satıyor, bakar mısınız?
Portakalın suyu sıkılan türü bitiriliyor. Yeni İtalyan fidanlar Antalya’da yayılmaya bizde de parklara girmeye başladı. Vaşingtonun küçüğü gibi, içinde çekirdek yok, tatlı ama saman gibi, misafire bile ikram edilemez halde. Bir de Kaş’tan arkadaşım der ki, “Portakallar bir yıl veriyor, ertesi yıl kararmış yamru yumru tuhaf bir meyvesi oluyor.” Yani genleriyle bu kadar oynanmış haldedir.
Öyleyse yapacak bir tek şey var; gümrük duvarlarını yükseltip, bizde yetişen hiç bir meyveyi ve fidanını dışarıdan almayacağız. Oğuz atamız Zulkarneyn gibi davranmalıyız.
Artık İsrail tohumu buğdayla ekmek yemekten vazgeçeceğiz. Yeni evlilerde kısırlık bundan yayılıyor, görmüyoruz.
Buğday türlerimizi kaybettik, turunçgil türlerimizi de kaybetmeyelim.
Rizeli fidancılara sipariş vereceğim, her bir çeşitten onar tane sembolik fidan satın alıp Güneysu taraflarında bahçesi olan dostlarıma hediye edeceğim, orada büyümelerini sağlayacağım. Kalem aşı almak isteyenler için turunçgiller müzesi olsun istiyorum.
Bu arada, yeni bir ağaç kavunu türü buldum bizim Portakallık mahallemizde. Adı KARAGÖZ. Dağ dibindeki Güngör ailesinin bahçesindeyken 1970’de aile Rize’yi terk ederken bitişik komşuları Karayel ailesine hediye etmişler.
Turunçgil ağaçlarımız artık korumaya alınması gereken endemik bitki konumuna gelmiştir. Kişiler kendi özel bahçelerinde çay bahçelerinden biraz fedakârlık edip turunçgil çeşitleriyle yeni bahçeler kurmalıdır. BEN ŞAHSİ DESTEĞİMİ VERMEYE HAZIRIM.
Bu maksatla belediye başkan sekreterine gittim, randevu talep ettim. Konumuzla ilgili olarak endemik meyvelerimizi korumak üzere meclis kararıyla arsa tahsis edilmesini isteyeceğim. Batum’da var.
Apartman yapılırken müteahhitler bahçeye dikmek zorunda oldukları meyveleri dikmiyorlar ve bahçenin tamamını helikopter sahasına çeviriyorlar. Sokağımızda böyle silme beton örten inşaatçıyı belediyeye şikayet ettim. Betonun altındaki toprak da ölüyor!
Ya yeni park alanlarına ekilen kalıp ithal çimlere ne demeli? Onun altındaki toprak da ölüyor.
Korkunç bir zirai yok edişle karşı karşıyayız. Ve kimse İtalyan şirketleriyle baş edemiyor. Yeni Roma köle tacirleri işbaşında, işbirlikçilerini bulmuş, çocuklarımızın olan en şifalı meyveler ellerinden alınıyor. Meyvelerimizin genleri çürütülerek cesetlerine ağaç diye baktırılıyoruz. Dur diyelim.
Bildiğimiz şifalı meyveler de yok edilirse biz neden şifa kitapları yazıyoruz? Öyleyse ilk görevimiz genleri bozulmamış şifası yüksek meyvelerimizi geleceğe taşımak olmalıdır.
İşte meraklısına turunçgillerle dolu bir şifa paketi.
1. Turunç marmeladı. Kabuğu ve çekirdeği de içinde olandan.
2. Ağaç kavunu kabuğu reçeli.
3. Finike portakalı kabuğundan çerez, kuru üzüm ve dut kurusu karışımı.
4. Greyfurt. Komposto yapılır, suyuna tarçın kabuğu atılır.
5. Nar kompostosu. Narın kabuğu ayrıca kurutulur, kabuk çayı içilir.
6. Sir’den Bal sirkesi. Sabahları bir kaşık, 21 gün içilir.
7. Kral yoğurdu. Sir’den yapılmış bal sirkesi anasıyla günlük süte mayalanmış yoğurt.
8. Armut sirkesi. 21 gün sirkeli suyla günlük temizlik için ve haftalık banyo temizliğinde sirkeli su kullanımı için. Az sirke katılmış suyla, kulaklar, kulak altı boyun, koltuk altı, burun içine çekme (bu yolla sinüslere ve östaki borusuna basınçla sirkeli su gönderme), kasıklara, basura ve ayak parmak altları sıvazlanır. Kalan sirkeli su başına dökülür, kafa derisi ve saçlar sirkeli suyla ıslatılır.
Bu şifa paketini şiddetli grip geçirmekte olan dostum, yazarı olduğum Zümrüt Rize Gazetesinin sahibi Faik Bakoğlu’na bugün hazırladım, gazeteye götürdüm. Şifalar olsun.
Turunç çeşitlerimizi korumaya, herkes görev başına!