Kış çayı denilince soğuk algınlığına karşı, nezle ve gribe iyi gelen çaylar aklımıza gelir. Dikkat edilmesi gereken husus şudur; kış çayları demlenir ve taze içilir, ertesi güne bırakılmaz. İçim saati akşam yemeğinden sonradır. Uyku sırasında gevşemiş halde olan hücrelere gündüz aldığımız vitaminler onarım yapacaktır, bu nedenle iyi bir uyku beslenmenin de önemli parçasıdır. Uykuyu kaçıran yoğun demli çaylar ve kahve gece içilmez.
Kış çayının buharı teneffüs edilerek içilir. Bu nedenle büyük fincanda iki elle tutarak içilmelidir.
Ihlamur çayı: Yaygın olarak bilinen kış çayıdır. Dinlendirir, kas gevşetir. Bu nedenle uykuya geçme sorunu yaşayanlara önerilir. Limon dilimiyle takviye edilmesi önerilir.
Yenidünya çiçeği ve yaprağı: Yerel adı muştur. Kasım ayında çiçek açar. Taze çiçeğinden de çay yapılır. Avokado için söylenen böbrek dostudur ifadesi yenidünya için de geçerlidir. İki meyvenin de şekil olarak böbreğe benzerliği bize bu yönde ipucu vermektedir.
Ayva yaprağı ve kabuğu: Kış meyvesidir. Ayva kabuğu, çekirdeği ve yaprağı kaynatılarak çay olarak içilirse idrar yolları enfeksiyonuna iyi gelir. Bağırsakları kuvvetlendirir.
Ökse otu çayı: Kasım ayında toplanıp kurutulur. Sadece püskül halinde görünen üçlü yaprakları sapından kırılarak ayıklanır, bez üzerinde gölge yerde kurutulur. Beyaz tohum gibi duran çiçekleri çay için kullanılmaz, dışarı atılır.
Vücudun genel bağışıklığı için yılda bir kere üç haftalık çay kürü önerilir. Şöyle ki, bir hafta içilir, 3 gün ara verilir, tekrar yedi gün içilir, üç gün ara verilir, son bir hafta daha içilerek 21 günlük kür tamamlanır. Tarihte en fazla isim yapmış, mitolojiye geçmiş prenses Media’nın ilacı olarak bilinir. Yaşlı armut ağacının dalında kendiliğinden yetişir, ağacın özsuyuyla beslenir. Armut çekirdeğinde bulunan B-17 vitaminindeki hücre yenileme özelliği aynen ökse otunda da olmak durumundadır.
Tarihsel not: Ökse adı Oğuz Türkçesiyle OĞUZE olarak açılım bulur. “O’gade”den bugüne “okse oti” olarak gelmiş olmalıdır. Ardeşen’in Oce köyünde çokça bulunur. Köyün adı OĞUZE’den Oce’ye dönüşmüş görünüyor. Keza batı dillerine Hekate, Hikati, Kate vb telaffuzlarıyla geçmiş olmalıdır. Antik Karadeniz (Kolkhis /Eyzi Halkı) kralı Ayateş’in kızkardeşi olan baş şifacı Hekate antik dönemde İstanbul’un ve Latmos (Milas) sahilinin de koruyucu kraliçesi olarak ilan edilmiş, mağaralarda heykelleri yapılmıştır. Baş şifacı Oğuzlu anamızı cadı ve büyücü ilan eden Roma kralları onu gözden düşürmek için halen daha çocuklara korku filmi karakteri onu göstermektedirler. Hıristiyanlığın doğuşunda 1.yy’da Rize’de ilaç bilen üç bin kadını yakarak öldürten Romalı Yahudi tefeci krallar kadını değersizleştirmeyi öyle başlatmışlardı. Baştan aşağı siyah örtü altına sokarak kadını kiliseye hapsetmiştir, ortaçağ denilen 1.bin yıl, Hıristiyanlığın doğuşu denilen karanlık çağ böyle başlamıştı. Anadolulu ilaç bilen kadınlar kilise tarafından afaroz (dinsiz ilan) edilip yakılarak öldürülüyordu. Şimdiki çağın başında, 2001 yılında Afganistan’a saldırıp Buda Heykelini yıkarken “3.bin yılın haçlı seferini başlattık” diye ilan eden Amerikan başkanı Bush böyle demekle bilge kadınları yeniden aforoz edeceklerini de itiraf etmiş demektir. Bugün, batıda yapılan ilaçlar tam şifa vermiyorsa, Anadolulu ve Asyalı kadınlar kendi ilaçlarına dönmek zorunda kalmışlarsa, bundan da bir cezalandırma yoluna gideceklerse, insanoğlu bir arpa boyu yol gitmemiş demektir.
Kurutulmuş Dut yaprağı çayı: Dut yaprağının sarması yenildiği gibi kurutularak çayı da yapılmaktadır. Üç kuru yaprak bir demlikte kaynamış suyun içine bırakılır, beş dakika sonra içilir. İdrar söktürücüdür, ödem atar. Kan şekerini düzenler, kalp rahatsızlıklarına iyi gelir, kalp riskini düşürür. Sinirleri yatıştırır, dinginlik verir. Sindirim sistemini hızlandırarak kabızlığı önler.
Yaş çayı da içilir. Minerallerden zengin antioksidan deposudur. Çocuklarda kemik gelişimini destekler. Yaşlılıkta kemik erimesine karşı kalsiyum desteği verir. Kanser hücresinin yayılmasını önler. Vücudu toksinlerden temizler. Her derde deva dut çayı…
Rize’de dut kurusu yapılmadığı için, yaz kış dalında yeşil yaprağı olan dut ağaçlarından yeşil çay olarak yararlanmayı bilmek önemli görünüyor. Bu bilginin Rize’de yayılmasına yardımcı olmak hayırlı bir iş olacaktır.
Portakal Çiçeği ve Mandalina kabuğu çayı: Mevsiminde yenilen taze olgun mandalina kabukları bir süre masa üzerinde bekletilir. Bu sırada odada bulunan negatif hava temizlenir. Eğer taze kabuktan birkaç ısırık yenilirse onun da anti oksidan şifasını almış oluruz.
Salgın döneminde mandalina kabukları bolca kaynatılıp tuzlanarak kaşıkla yenilir. Buharı teneffüs edilerek akciğerler korunur.
Keza mevsiminde toplanıp kurutulmuş portakal çiçekleri ile hoş kokulu kış çayı yapılır. Sabahları siyah çay ile yapılan kahvaltı çayına bir tutam portakal çiçeği kurusu veya bir parça kurutulmuş mandalina kabuğu atılabilir. İçimi hoş hale getirir.
Turunç yaprağı çayı: Akciğer iltihabını iyileştirir. 21 gün boyunca günde bir yaprak kaynatılır, taze olarak içilir.
Yabani turunç suyu ve incir sütü zehirli böcek sokmalarında (akrep, yılan, arı, eşek arısı, vb.) panzehirdir, bunu hatırlatmak isterim. Isırılan derinin üzerine bir damlası bile zehiri yok etmeye yeterlidir. Akrep sokmasına akrebin kendisi ezilerek konursa o da panzehirdir. “Panzehiri kendindendir” deyimi bunun içindir.
Cimil çayı: Cimil yaylasında yetişen çiçeklerden kurutularak yapılan çaydır. Yayla gezisine gidenler veya yaylada inekçilik yapanlar yayladan inerken topladıkları kuru çiçekleri komşularına dağıtırlar. Adı Cimil çayı olarak geçer. Gripal enfeksiyonlara iyi gelir.
Ham karayemiş ile koah kürü: Henüz olgunlaşmamış haldeyken, yeşilken, ezilir ve kestane balıyla karıştırılır, yenir. Sabah akşam bir kahve kaşığı yenir. 21 günlük kür tamamlandığında sonuç alınmamışsa bir hafta ara verilir, tekrar 21 gün daha küre devam edilir.
Turunç yaprağı çayı: Akciğer dostu turuncun yaprağından iltihabı yok eden çay… Akciğer iltihabına 21 günde çözüm… Günde bir kere akşam saatlerinde bir bardak içilir. Bir veya iki yaprak kalın kalın doğranır, kaynatılmak üzere cezveye konur, sadece bir taşım kaynatılır, altı kapatılır, ılıması beklenir ve içilir. Fazla kaynatılmaması önemlidir, çünkü kaynadıkça içerdiği ağır mineraller suya geçer. Kaynamış turunç suyu tüm diğer çaylar gibi taze içilmelidir, ertesi güne kalan çay asla içilmez.
Karnında geçmek bilmeyen sancıya turunç: 40 turunç yaprağı kaynayıp suyunu sürahiye doldurup Rize’den Batum’a, orada çalışan hasta kocasına ilaç götüren bir komşumuz varmış. Kocasını turunç yaprağının çayı ile iyileştirdiği efsane gibi anlatılır.
Korona salgınında turunç ve karayemiş çayı: Her ikisinin de çayı akciğer koruyucu olarak iş görebilmektedir. Bir yaprak bir taşım kaynatılır, ılıyıncaya kadar bekletilir, içilir.
Rize’de Kovit 19 (Korona) salgını sırasında karayemiş yaprağını kaynatıp buharını teneffüs ederek virüsün akciğer zarına yapışmasını önlemeye kullananlar oldu. Birkaç tane karayemiş veya turunç yaprağı kaynatma tası içerisinde 10 dakika kadar kaynatılır, altı kapatılır. Tepsiye alınır, hastanın yüzü buharın üzerine gelecek şekilde durulur, hastayı yakmayacak ısıda, baş üzerinden havlu geçirilerek buharını soluması sağlanır.
Limonlu kestane çiçeği çayı: Kaynatılır, posası süzülür dışarı alınır, suyu kısık ateşte kaynamaya devam ederken içine limon dilimleri atılır. Az daha kaynadıktan sonra limon dilimleri de dışarı alınır. Kaynatma suyu kavanoza alınır, akşam sabah birer kaşık içilir. Güçlü koruyucudur, probiyotiktir.
Kurutulmuş kestane püskülü çayı: Püskül çayı sabah ve akşam çayı olarak içilir. İçine kestane meyvesi de atılabilir. İçimi; bir bardak suda üç dört püskül beş dakika kaynatılır, süzülüp içilir.
Tozlanma dönemi sonunda dalında kurumuş halde asılı duran püskülleri toplanır, tamamen kuruması için bez torbada saklanır. Kışın soğuk algınlığı nezle grip gibi durumlarda içilir. B1, B2, E ve C vitamini, potasyum, fosfor, kalsiyum, demir, serenyum ve sodyum gibi elementler içerir. Erken yaşlanmayı önler, detoks özelliği vardır. 21 günlük kür yeterlidir. Ateş düşürür, zihni ve bedeni yorgunluğu giderir. Karaciğer koruyucudur. Hamilelikte önerilmez, nadir de olsa kusma görülebilir.
Kanser tedavisinde taze kestane çiçeği: Kırmızı çiçekleriyle yapılır. Arıların balözü toplama döneminde kırmızı püsküllerine arı gelir. Eğer bu dönemde kestanenin kırmızı çiçek tozları toplanıp kurutulursa bunun çayı kanser tedavisinde de kullanılabiliyor. Düzenli 21 gün her gün içilmelidir.
Bebeğin burnu tıkanmışsa: Çay kaşığı kadar kestane balına bir damla limon sıkılır, bebeğin burnuna damlatılır. Bebeğin burnu rahatlar. Varsa bal sirkesi damlatarak da açabilirsiniz.
Gribal enfeksiyona nar kompostosu ve narçiçeği çayı: Narçiçekleri henüz tomurcukken toplanır, gölgede kurutulur, kış için bekletilir. Genellikle Kasım Aralık aylarında en ağır gripal enfeksiyonlar görülür. Bu mevsim nar meyvesinin de en olgunlaştığı dönemdir. Yani doğa bize grip olacağımız mevsimde şifasını da veriyor diye düşünebiliriz.
Nar, Türklerin Narduğan bayramına adını veren meyvedir. 21 Aralık Narduğan Bayramıdır. Bu gece en uzun geceler biter. Uzun günlerin başlayacağı 21 Aralık bu nedenle Türk töresinde yılbaşıdır. Bu gün evin kapısında nar patlatılır, gelen geçen parçalarını yer. Evlerde yedi çeşit kırmızı meyve (kan yapıcı olan) bir tepside salonun ortasına konur, bir hafta boyunca gelen misafire ikram edilir. Efsaneye göre Ayaz Ata (Oğuz Ata) 21 Aralık akşamı yiyecek dağıtır.
Eskiden gelin kocasının evine girerken kapıda nar patlatılırdı. “Nar gibi bereket girsin evinize” duasıdır.