Sevgili Uğur Mumcu’yu o hain saldırıda kaybettiğimizden beri “Uğur Mumcu Yaşasaydı” başlığını koyarak pek çok köşe yazısı yazıldı. Benim derdim çocuklar. Yaşasaydı çocukların çekildiği eğitim tuzağının arkasında hangi güçlerin olduğunu mutlaka araştırır yazardı.
Çocukların içine çekildiği tehlikeyi görmezden gelmezdi, başını çevirip geçmezdi. Örneğin, Atatürk’ün, Ali’nin, Ayşe’nin, “Ulusal Egemenlik Bayramı” cümlesinin adını çizdiren bulmacaların tuzak olduğunu görürdü, “Elle elle elle. Ali yatakta yat. Ayten yatakta oynama. Oyna Ayten oyna.” gibi sınıfta dramatize edilmesi dahi kabul edilemez olan cümleleri eminim o da normal karşılamazdı ve bu cümlelerin kaldırılması için kendisinden imza istediğimde ilk önce verirdi.
İçinde bilimin yok olduğu “hiç” değerindeki ders kitaplarının nerelerde böyle yazıldığını araştırır, bakan Ziya Selçuk’un Amerikan SPAN şirketiyle ne kadar iç içe olduğunu belgeleriyle ortaya dökerdi.
Uğur Mumcu’yu Ankara’da 24 Ocak sabahından itibaren bir hafta boyunca anacağız. Yaşasaydı bugün neleri araştırırdı, bunu konuşacağız elbette. Umarım çocuklarımızın bugün nereye sürüklendiğini de konuşuruz.
Talim terbiye Kuruluna 14 Ocak 2020 tarihinde verdiğimiz 45 imzalı dilekçeden sonra 21 Ocak 2020 günü 137 imzalı dilekçe daha verdik. İkinci dilekçemizi Temel Eğitim Genel Müdürlüğüne verdik. Erkek ve kız çocukların apış aralarına yönelik akran zorbalığı şeklinde görülen tacizlere velilerin okul müdürlerine yaptığı şikâyetler bu daireye ulaştırılmaktadır. Bu şikâyetlerin içinde sonuçlanan soruşturma olup olmadığını öğrenemedim, ancak şikâyetlerin artarak devam ettiğini biliyoruz.
Eğer verdiğimiz imzalarımızla tacize uğrayan çocukların ve utandığı için şikâyet edemeyen velilerin sözcüsü olabilirsek, çocukların ve annelerin ahı tutar ve bakan görevden alınırsa MEB içerisinde soruşturma başlatılabilir diye ümit etmek istiyorum.
Bakanlıkta yeni memurlar o kadar deneyimsiz o kadar işinin yabancısıdırlar ki, dilekçemizi verirken gördüm. Bana verdiğim dilekçenin tarih sayısını vermeyi bilmiyor, ben istedikten sonra önceki günün tarihiyle yazıyor, tekrar isteyince damga basmayı akıl ediyor. “Dilekçemizin cevabını kime vereceksiniz?” diye sordum, “Onlar bilirler” dedi. “Benim adımı, dilekçeyi teslim edenin adını yazın” dedim. Anladı mı bilmiyorum.
Ben de destek imzası vermek istiyorum diyenler için bu ikinci dilekçemizin kayıt numarasını yazıyorum: 21.1.2020 /1517783
Bu şikâyet dilekçesine katılmak isteyen aşağıdaki Sonuç ve İstem bölümüne ıslak imza atarak bakanlık adresine iadeli taahhütlü gönderebilir.
……..
Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğüne -Ankara
(Atatürk Blv. No: 98 Bakanlıklar/ANKARA)
Konu: 21.1.2020 /1517783 tarih sayılı şikâyet dilekçesine katılıyorum.
Sonuç ve İstem:
Biz, aşağıda isim ve imza sahipleri olarak;
İlkokul 1.Sınıf Türkçe ders kitaplarında gördüğümüz özel isimlerle yapılan ayıplı ve kişiye yönelik aşağılayıcı cümlelerden, bu cümlelerin yol açtığı akran zorbalığından, ötekileştirme ve yalnızlaştırmadan, adımızın üzerini çizdiren bulmacalardan ve bu yolla hiçlik duygusuna sebebiyet verilmesinden, Milli ve Manevi değerlerimize yönelik kabul edilemez değersizleştirmelerden ve böylece çocuğun kendisiyle, arkadaşıyla ve milli değerleriyle barışık olmadığı huzursuz bir sınıf ortamı yaratılmasından şikâyetçiyiz.
Yukarıda açıkladığımız nedenlerle;
a- Birinci sınıfa henüz başlayan kız ve erkek çocukların maruz kaldığı apış arası tacizleri nedeniyle çok sayıda velinin resmen şikâyetçi olduğu bilinmektedir. Bu tacizlere yol açacak şekilde ELLE ile yapılan cümlelerin kaynağı olan ses temelli ELAT ile değil, ABC ile başlayan “tümden gelim” yöntemiyle okuma yazma öğretimine dönülmesini,
b- Okutulmakta olan İlk Okuma Yazma ve Türkçe-1 ders kitaplarının bir an önce kaldırılmasını,
c- Özel isimlerin üzerini çizdiren bilmeceli bulmacalı etkinliklerin müfredattan kaldırılmasını istiyoruz, ve;
d- Yukarıdaki çok vahim pedagojik hatalara onay veren Milli Eğitim Bakanı Ziya SELÇUK, Temel Eğitim Genel Müdürü Cem GENÇOĞLU ve Talim Terbiye Kurulu Başkanı Burhanettin DÖNMEZ’i görevlerinden istifaya davet ediyoruz.
… / … / 2020 Ankara
İsim / Adres / Telefon / İmza
………..
Değerli okurlarımın Uğur Mumcu’nun ruhunu sevindirecek böyle bir duaya amin diyeceklerini çok iyi biliyorum.
Mumcu’yu öldürenlerin yandaşı Taraf adlı gazetede 1994 yılında yayınlanmış bir yorumda Uğur Mumcu’nun katledilmesine “Mustafa Kemal’den alınmış intikam” demeye getirdiler. Mustafa Kemal’e “Katli vaciptir” fetvası verdiren İngiliz işgal valisine direnmeyen Şeyhülislam Mustafa Sabri ile paralel düşen bir gazetede böyle yazdılar:
"M. Kemal, kendine muhalif yayın yapan bir matbaa kurdu diye hilafet yanlısı Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'i bir suikastla ortadan kaldırır.
İslâm düşmanı yazılarıyla tanınan gazeteci Uğur Mumcu da aynı yöntemle yani bir suikastla mundar vücudu ortadan kaldırılmıştır. Böylece intikam. M. Kemal'in mana soyundan gelen birisinden alınmış oldu. M. Kemal'in kan dökücülüğünü, "kansız devrim olmaz" diye aklayan Uğur Mumcu böylece kendisine İslâm devrimcilerince yapılan suikastın meşruluğunu da ifade etmiş olmaktaydı. Öyle ya, kansız devrim olmaz." Haftalık Taraf Dergisi 18. Sayı 7 Ekim 1994”
………
Uğur Mumcu kafasındaki hangi soruya cevap ararken Mısır’daki Müslüman Kardeşler’e ulaşmıştır?
İşgal altındaki İstanbul’dan İngiliz gemisiyle kaçtığı Mısır’da Müslüman Kardeşler örgütünü kuran İngiliz mandacısı bir şeyhülislam, bu örgütü Müslümanlar adına mı yoksa İngilizler adına mı kurmuştur? Asıl soru budur.
Öldürülmesini İran’ın üzerine yıkmaya çalışanları gördük. Kazım Karabekir’in anılarında da eminim Erzurum işgal valisi Ravlington’u nasıl esir aldığı, onun Malta sürgünleriyle nasıl takas edildiği, Malta’dan Rus denizaltısıyla Rizeli denizcilerin 18 Kars Cumhuriyeti parlamenterini nasıl kurtardıkları, işgalci İngilizlerin Karasu kaymakamlığında Türk katliamı yaptıklarını ve katliamın K.Karabekir’in görevlendirdiği Necati Memişoğlu ile yakın arkadaşları Topçu Süleyman Asaf, İpsiz Recep ve diğer Rizeli milislerle nasıl bertaraf edildiğini, Batum’un ve Kars’ın İngiliz işgalinden nasıl kurtarıldığını, 1918 Ardahan Kongresinde İngilizlere tek çakı bile teslim edilmeyeceği gibi kararları anlattığı için, kısaca doğrudan İngilizlerle savaştığımız cephelerde onların yenilgilerini anlattığı için Doğu cephesinin muzaffer komutanı Kazım Karabekir’in anıları basılmadan yaktırıldı ve buna bir kılıf yaratılarak Mustafa Kemal’in üzerine yıkıldı.
Emperyalist güçlerle işbirliği yapanlar bundan kendilerine bir malzeme üretmeyi başardılar. Yok efendim, Atatürk öldürttü, çünkü Kazım Karabekir dindardı,vb. Konuyu nerden nereye taşıdıklarına bakınca içindeki İngiliz parmağı görünüyor.
İngilizler için söylenen ünlü söz gibi:
“Komşunun tavuğu ölse İngiliz’den bileceksin. Öldürür, senin üzerine atar, sittin sene komşunla kavgalı olursun.”
Sevgili Uğur Mumcu bugün sağ olsaydı SPAN Amerikan eğitim şirketinin Tansu Çiller’le birlikte ABD’den geldiğini, FETÖ yöntemiyle kimleri palazlandırıp tepelere taşıdığının foyasını ortaya dökerdi. Bu ayıplı ders kitaplarının altından daha kimleri çıkartırdı!..
Ruhu şad olsun, ışıklar içinde uyusun!