Küçücük çocuklara idam sahnesini öğretiyoruz. Tam da öğrenci intiharlarının yürekler dağladığı bir dönemde. Vahşet eğitimi veriyoruz.
Önceki yıl mahkeme kararıyla kaldırttığımız 4.Sınıf İnsan Hakları Ders kitabında bu çizgi filmdekine benzer cellatlı metinler ve görseller vardı. Kitapta masallardaki kötü karakterleri öne çıkartan bir anlatım biçimi seçilmişti; kesik başlar, kafa uçurmalar, kardeşin kardeşe kıydığı, idam fermanları, zehirlemeler, acımasızlıklar, vb. kâbus gibi anlatımlarla doluydu. Kitaba velilerden gereken tepki gelmedi.
MEB şimdi evlerde velinin de izlediği bir yönteme geçince vahşet eğitimi yapıldığı fark edildi. Umarım veliler bu bahaneyle çocuklarının ders kitaplarına bu gözle bir daha bakarlar.
Zannediliyor ki bu bir münferit olaydır. Öyle değil. Bu bir ekip işidir, ekibin üst düzey sorumlusu Ziya Selçuk ve Talim Terbiye Kurulu Başkanı Burhanettin Dönmez ve hatta önceki Talim Terbiye Kurulu Başkanı Alparslan Durmuş’tur. Çünkü Durmuş’un kurucusu ve sahibi olduğu EDAM Şirketinin 3 bin kişilik kadrosu evde öğrenme modeline 2004 yılından beri hazırlık yapmaktadır. İsteyen şirketin yayınlarına bakabilir, Evde İlmihal kitaplarına kadar yazdılar bastılar.
Ziya Selçuk şimdi evde öğrenmenin ilk gününde yayınlanan çizgi filmle ilgili olarak halktan özür dilerken halkımızın pek alışık olmadığı bir şey söyledi:
“Paket yayınlarda bu gibi denetimden kaçan durumlar olabilmektedir.”
Biz daha önce eğitimde özel paket program diye bir şey hiç duyduk mu?
Sormak gerek; sözünü ettiğiniz paket program nerede hazırlandı?
Siz ki, eğitimi özelleştirmek üzere görevlisiniz, uzaktan öğrenmenin paket programlarını hazırlayan özel şirketin adı nedir?
Soracaklarımız bundan ibaret değildir.
21 Aralık 2019 akşamı Haber Türk kanalında Teketek‘teydiniz. “2040 yılında gelecek olan bir değişime hazırlıklı olmak için NANO ROBOT NESİLLER yetiştireceğiz” demiştiniz. Nano Robot Nesil eğitiminin paket programını da aynı özel şirkete mi hazırlatacaksınız?
Biliyoruz ki bu düzeyde bir hazırlık 3 bin kişiyle çalışan EDAM şirketinde olanaklıdır. MEB onaylı birçok ders kitabı orada basıma hazırlanmıştır. Bu şirketin Ensar Vakfıyla ortak yazarları konferansçıları olduğu bilinmektedir. 2017 yılından beri okutulan 1.sınıf Türkçe ders kitabının bu şirkette hazırlandığı da bilinmektedir. 2019-2020 yılında kullanılmaya devam edilen bu Türkçe-1 kitabını uzaktan öğrenmeye geçilir geçilmez başka bir özel şirkete hazırlatmış olamayacağına göre, bugün sözünü ettiği PAKET VİDEO DERS PROGRAMI da aynı şirketin ürünüdür. Bunu kuvvetle tahmin ediyorum.
Ders kitaplarına davalar açmış bir eğitimci yazar olarak bugün halka izlettirilen şu çizgi film de aynı ellerden geçmiş, aynı kafadan aynı felsefeyle üretilmiştir. Çünkü mevcut ders kitaplarında da aynı yaklaşım egemendir.
Ve dahası, bugün çocuğun eğitim hakkı TV aracılığıyla da kötüye kullanılmıştır. Bundan sonrası da gelecek, şaşırmayalım. Partisiz Ziya Selçuk’un T.Çiller tarafından oraya getirildiğini düşünenlerdenim. Sayın Erdoğan’ı zora sokacak işler yapmak suretiyle iktidarı yıpratacağı kanaatindeyim. İlk günden ilk yıpratmayı yaptı bile. Bakan Selçuk görevinden azledilmelidir. Öğretmenlik Meslek Kanununu bütçeden geçirmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şu anda uzaktan öğretimle sıkıştırılmaktadır.
Öğretmen Meslek Kanunu geçseydi Eğitim Fakülteleri kapatılacaktı. Şimdi korona salgınını fırsat bilip eğitimi eve taşıyan Selçuk öğretmensiz öğrenmeyi böylelikte başlatmayı denemiş oldu.
….
TRT’nin bu yayını onaylamasına ne demeli?
Menderes’in idamını anlatan çizgi filmin TRT gibi resmi devlet televizyonundan yayınlanmış olması ayrıca hukuksuzluktur. Sansürlenmeliydi. O paket video dersler için ulusça ödediğimiz vergiler bir yana, bunun RTÜK gibi resmi denetimi olan ve bizim paramızla işletilen TRT’de yayınlanması ikinci skandaldır.
Kanımca, Bakan Ziya Selçuk ve Talim Terbiye Kurulu Başkanı Burhanettin Dönmez eğer orada kalmaya devam ederlerse bundan en büyük zararı Cumhurbaşkanı Erdoğan görecektir.
Halkımız kendine ve çocuklarına yapılanların hesabını sormaz, ama Cumhurbaşkanına yapılanlara sessiz kalmaz. 15 Temmuz’da görülmüştür. Eğer eğitim paketinde ilk derste bir başbakanın idamını film yapıyorsanız, bunun mafya diliyle gönderildiği bir yer vardır diye düşünülür. Özür dilenecek asıl sorun buradadır. Bunun da özrü olmaz, istifa edilir.
…..
Ve ilkokul Türkçe 1 videosu…
1.Sınıf Türkçe dersinin videosunu izleme fırsatım oldu. Çocuklara “Herkesin sesi güzel değildir” diyen bir mesajı var, yanlıştır. “Bazı insanların sesi güzeldir” diyebilirdi. Maksat üzüm yemek değil çocukları dövmek olunca cümleler de böyle olumsuzdan kuruluyor.
“Güzel” sözcüğü kadar pozitif enerji veren, çocuğu hayata bağlayan başka sözcük yoktur. Bunu bile çocuktan esirgeyen bir Türkçe eğitiminden ne fayda beklenir?
Neden ille de olumsuzluk!
Üzerinde durulacak asıl sorun budur; çocukları birbirinden farklı özelliklere göre kategorize etmek, ayrıştırmak, içine kapatmak, yalnızlaştırmak… Bunlar eğitim değildir. Oysa eğitim çocuğu sosyalleştirmek içindir.
Neoliberal küresel eğitim modelinde çocuk tüketicidir, bireydir, ihtiyaçları da farklıdır. Onun için ilk derste bile “farklılıklarımız” eğitimi veriliyor. Nano Robot bireyler böyle derslerle yetiştirilecek.
Bu videoda görüldüğü gibi, türbanlı öğretici hanım şarkı söylemediği halde şarkı söylemiş gibi cümle kurdu, dalga geçmek için söylenen “lay lay lom” sözünü şarkı söylemek olarak kullandı.
Sonra, “Ela yeni araba aldı” diyerek çocuğa ne öğretmiş olacağız?
“Cansu tatlı incir yedi” gibi yanlış cümleler de var; incir zaten tatlıdır!
Bu öyküde çocuklar kendi seslerinin güzel mi çirkin mi olduğunu düşünmeye sevk ediliyor. Oysa bu yaşta çocuk sesleri henüz oturmamıştır, birlikte söyledikçe sesleri uyumlu çıkmaya, yani yerine oturmaya başlar. Öyküde ise çocuklar kendi sesiyle ilgili karar vermeye yönlendirilmektedir, bu çok yanlıştır, erken yaşta çocuğun şarkı söyleme cesaretini kırar, içine kapatır.
Öğretici kızın seçimi de hatalı olmuştur. Şöyle ki; sözleri tam olarak anlaşılmıyor, hızlı okuyor, çocuklar onun hızına uyamaz. Bazı kelimeleri farklı, bazılarını atlayarak okuyor.
Öğretici kız seyirciye gaz veren şovmen gibi "Sakin olun hep beraber yapıcaz…", “Haydi…” diyor. Oysa insansız sanal öğreticidir. Kamera karşısında “mış gibi” ders nasıl anlatılır, bunun eğitimini Ensar Vakfı Öğretmen Akademisi kurslarından almıştır.
İşte Ziya Selçuk’un “kadrom” dediği sertifikalı öğreticilerden bir örnek.
Çocuğa ve topluma tamamen yabancı bir öğretici modeliyle karşılaştık.
Ekrana bakarak öğrenme modeli için son diyeceğim bir Türk atasözü var:
“Bakmakla öğrenilseydi köpek kasaplık öğrenirdi.”