İçinde bulunduğu toplumu dizayn etmek için bir çok ünlü düşünürün ahlak üzerine sözler söylediklerini görürüz. Bir toplumun ahlak seviyesi toplumun gelişimini gösterir.. Adalet ve din için ahlaklı olmak gerekir. Bu durumda din eşittir ahlaktır. Haliyle de, adalet eşittir ahlaktır.
Denklemi, “Din = adalet = ahlak” şeklinde kurmak gerekir. Böyle olunca da, adalet = ahlak olur. Adaletin olmadığı bir yerde, ahlak olmaz, ahlak olmayınca da din olmaz. Böyle olunca da, “din ve ahlak göğe çıkar, edebiyatı yerde kalır” denilmesinde hiçbir abartı olmaz.
İyilik ve kötülüğe yatkınlık insanın yaratılışında herhalde vardır. Çirkin davranışlarda bulunuldukça insanın kötülüğe bulaşması kolaylaşır. Psikoloji ilmiyle ilgilenenlerce ulaşılan sonuç şudur, “başkalarına kötülük yapmaktan sakınıp, yaptığı olumsuz hareketlerden dolayı gerek bu dünyada gerekse ölümsüz dünyada cezalandırılacağını düşünebilen insan, başkalarına kötülük yapmaktan sakınır.” Zamanla iyi bir insan olmakla kazanılacak manevi huzur ve tatmini kendisinde görür. Bu insan da zamanla daha iyi yönetilebilir.
Dolayısıyla kendisini Yaratanın bilincine varamayan kimse, tarafsız bir ahlak kavramından uzakta kalır. Ahlakı olmayınca, adaleti de olmayacak, sonuçta bir yerde boşta kalınacaktır. Bu yüzdendir ki, adaletin temeli insan içindir, adaletin temeli de mülkündür. Mülk Yaratıcınındır. Yaratıcı da mülkünü adalet üzerine yaratmıştır.
Bu genel girişten sonra, dış güçlerin bir toplumu dejenere etmek için çok şey yapacağını görürüz. Ünlü Çin filozofu Konfüçyus, “Bir ülkeyi yıkmak isterseniz önce dilini, sonra da ahlak yapısını bozun”, der. Ünlü filozof, bir ülkenin yıkılmasının devamı için ahlaktan sonra eğitim sistemi, mali yapı, halkın parçalara ayrılması, gelir dağılımının bozulması gibi başlıca altı unsuru sıralar. Bir toplumu parçalama yöntemlerinin başında, o toplumun ahlakının bozulmasına çalışılması önemli yer tutar.
İnsan nefsinde iyi huylar mutlaka vardır. İyi ve kötüye gidişte, ilk olarak ebeveynlerin rolü etkilidir, sonradan devreye çevre girer. Okul dönemi eğitimlerde ise ahlak, etik kuralların öğretilmesiyle daha iyi gelişir.
Kurumların Etik Yönetmeliklerinde ahlak değerleri dürüstlük, doğruluk, tarafsızlık, yasa dışı emirlere karşı direnme, ayrımcılık, kayırma, rüşvet yolsuzluk, görev ve yetkinin kötüye kullanımı, istismar etme, ihmal, bencillik, dalkavukluk, işe siyaset karıştırma, bedensel ve cinsel, psikolojik şiddet-mobbing vb. kötülükler sıralanır. Kamu Görevlileri Etik davranış ilkeleri yönetmelikleri, 5716 sayılı Kanunun 08.06.2005 tarihli R.Gazete’de Başbakanlık genelgesinin yayımlanması ile Kurumlar 2005 yılında ardı ardına Etik Yönetmeliklerini yayınlamışlardır. Bu tedbirleri alınması öncesinde, ülkemizde bir ahlak eksikliği yaşanırken, etik kurallar yönetmelikleri yayınlanması sonrasında, bilhassa devlet ihalelerinde bilakis ahlaki çöküntü, müslüman bir ülke olmamıza rağmen, hızla artış göstermiştir.
Üstelik, “Din güzel ahlaktır “hadisine reğmen, Gazali/İhya-3-50”
İşe alımlarda liyakatin gözetilmemesi, ihalelerde usulsüzlüklere ilişkin olan ahlak değerleri her geçen gün zayıflayarak, insanların birbirine karşı olan ahlakı, birbirlerine karşı düşman olacak şekilde bozulmuştur. Hatta cinayetler bile çoğalmıştır. Peki, insanlarımızın ayrıştırmasına ve insanlar arasında körüklenen bozgunculuğa ne demeli?!
Ülkemizin son 9 yılında mali yapının bozulması ve ekonomik dengesizlikler, toplum ahlakının bozulmasında önemli etken olmuştur. Buna karşılık, “bir insan taraf tutmaya başlar başlamaz, dünyada o kadar az şey görmeye başlar”, misali, taraf tutma davranışları oldukça artmıştır.
Din kaynaklı birkaç hadisi okuyucu dikkatine sunmadan geçemeyeceğim:
“Benim katımda en sevimliniz, ahlakça en güzel olup, etrafındakilerle hoş geçinendir ki, onlar herkesi sever ve herkes de onları sever. Benim katımda en sevimsizleriniz koğuculuk yapan, dostların arasını açan, temiz kimselerde kusur arayanlardır.” (Taberanî, Evsat, 7693, VIII/341,342)
Diyen Peygamberimiz, yetişmesine önem verdiği sahabilerinden Muaz b. Cebel’i Yemen’e vali olarak atayıp gönderirken, şu öğütte bulunur;
“Yemen’e vali olarak giderken ayağımı üzengiye koyduğum sırada, Resûlllah’ın bana son öğüdü: Ey Muâz b. Cebel! İnsanlara karşı ahlakını güzelleştir” !
Yine, Peygamberimizn sık, sık şöyle dua ettiği bilinir: “Allah’ım, ayrılık ve bozgunculuktan, iki yüzlülük ve kötü ahlaktan sana sığınırım” Nesaî, Sünen, İstihaze, 21, VIII, 263-264.
Günümüzün mevcuttaki yaşantımıza ise bir bakalım. Arzu eden ahlaka uyuluyor mu acaba?!