MUSTAFA HÜSEYİN USLU

ENFLASYONLA MÜCADELE NASIL OLUR?

TCMB’nin Para Politikası Kurulu tarafından ilan ettiği politika faizi, ekonomiyi doğrudan etkiler mi? Geliniz, bunu irdeleyelim:

Döviz kurlarında meydana gelen hızlı artışlar ile en çok duyduğumuz kelimelerden birisi de politika faizidir. T.C Merkez Bankası, piyasaya müdahale için bu aracı sıklıkla kullanır. Temelinde ise fiyat istikrarını sağlamak vardır.

Politika faizi, eskiden bir hafta vadeli repo ihale faizi olarak bilinirdi. Şimdi ise, ülkemizde en çok takip edilen faiz oranı olmuştur. Özellikle dolar kurunun 7,12 liraya kadar yükseldiği dönemde bir silah olarak kullanılmaya başlandı. Ayrıca “nas”ın korunması gerekir, iddiasıyla dikkatler politika faizi üzerine çekildi.

Politika faizinin düşmesi ve artmasında neler olur: Hemen belirtelim ki; politika faizi, TCMB ile bankalar arasında gerçekleşen fon oluşturma işlemlerinin temeli ve bankaların merkez bankasından bir haftalık borç almasının maliyetidir.

Böylelikle, iç piyasanın durumuna göre, finansal istikrarın sağlanmasında, bu araç kullanılır.  Döviz kurunun belirlenmesinde banknot basma ve ihracı imtiyazı, ödeme sistemlerinin kurulması, politika faizinin düşürme ve yükseltilmesi ile sağlanır.

Buradaki temel amaç, uygulanan para politikası ile fiyat istikrarını sağlamaktır. Bunun için bazı hamleler yapılır. Bunların başında, politika faizini artırmak/azaltmak gelir. Böylece, bankaların müşterilerine uygulayacağı faiz oranının belirlenmiş olur. Bu nedenle önemlidir ve herkesçe takip edilir.

 

Merkez bankaları bu oranları belirleyerek, ekonomik faaliyet ve fiyatlar genel seviyesini etkilemeyi amaçlar. Politika faizi de bu kapsamda ilk başvurulan araçtır. Politika faizi nasıl tespit edilir:

Politika faizine ilişkin kararlar,  Para Politikası Kurulu  (PPK) tarafından alınır. Bu karar alınırken gelecek dönem enflasyon görünümüne odaklanılır.

Faiz kararı alınırken; toplam arz-talep dengesi, maliyet politikası göstergeleri, göstergeler ve kredi büyüklükleri, ücret ve istihdam, birim maliyet ve verimlilik gelişmeleri, kamu ve özel sektör fiyatlama davranışları, enflasyon beklentileri, döviz kurları ve bunları etkileyebilecek gelişmeler, Merkez Bankası bünyesindeki ekonomik tahmin sisteminden elde edilen projeksiyonları içeren geniş bir bilgi kümesinden yararlanılır.

TCMB politika faizini artırırsa; borç alacak bankalar daha yüksek faiz ödeyecek demektir. Bunun sonucunda kredi ve mevduat faizleri yükselecektir. Bu durumda bankalar, merkez bankasından daha az fon satın alacaktır. Bu nedenle kredi toplam miktarı azalacaktır. Dolayısıyla ekonomik durgunluğa neden olunabilinir. Ayrıca, politika faizinin yükselmesiyle birlikte döviz kurlarında düşüş görülecektir.

Politika faizinin düşmesi durumunda bankalar, TCMB’den daha düşük faizle borçla, daha fazla para talebinde bulunabilir. Bankaların para talebinin artırması, kredi toplam tutarını yükseltir. Buna bağlı olarak ekonomik canlanma meydana gelir.

Ayrıca düşük faizle fon aldığı için, verdikleri kredi faizlerinin düşüşü sağlanabilir. Fakat döviz kuru da yükselebilir.

Fakat ekonomiyi siyaseten elinde tutanların “nas”ı düşünerek, politika faizini düşürmedeki haklı sebepleri tam olarak istenilen sonucu 2023 Mayıs ayında yapılan seçimlere kadar hiçbir zaman veremedi. Politika faizinin düşürülmesi daima bankaların işine yaradı. Merkez Bankasından borç alan bankalar, kendilerine uygulanan politika faizi oranları doğrultusunda sattıkları kredilere, kendilerine uygulanan faiz oranlarına indirim yapıldığı kadar bir indirim yapmadılar.

Hâlbuki bankalara uygulanan politika faizinin düşürülmesi yanında ilaveten kendilerine uygulanan mevduat munzam karşılıkları oranlarının da düşürülmesi gerekirdi. Çünkü şu anda uygulanan mevduat munzam karşılıkları % 35’tir. Bu durumda ise bankalar, topladığı mevduatına ancak % 65’ini kredi olarak verebilir. Ancak, bu oran % 25 yapılmalıydı ki, bankalar bu yolla topladıkları her 100,- TL’nın 75,-TL’sını kredi olarak piyasaya kullandırabilsindi. Bankalar ancak bu şekilde, ticari hayata verdikleri kredinin faiz oranlarını düşürebil sinlerdi. İşte her iki tedbirin birden aynı anda uygulanması gerekirdi. Yani hem politika faizi ve hem de munzam karşılıklarında değişmelir yapılmalıydı.

Dolayısıyla “nas” şayet korunacak ise, iş sadece politika faizinin düşürülmesi yetmez. Aynı zamanda munzam karşılıklar oranlarının da düşürülmesi gerekmektedir. Böylece bankaların kullandırdıkları kredilere uygulayacakları faiz oranları düşebilir. Böyle olsaydı elbette, “nas” bir parça korunurdu. Değilse nas’ın korunması mümkün değildir.

Fakat Merkez Bankasının piyasaya müdahale etme araçlarıyla enflasyona karşı mücadele tek başına yetmez. bu tür araçlarla ülkeyi devalüasyona götüren enflasyonla gerçek mücadelenin yapılması gerekir. Bilineceği üzere enflasyon talep ve maliyet enflasyonu şeklinde iki çeşittir. Ülke nüfusuna yetecek ve hatta ülkenin ihtiyaçlarının üretilmesi gerekir. Hatta bu tedbirlerde yetmez. Ülkemizin üretmede yetersiz kaldığı ve ithal edeceği petrol ve makine cihazlarına ödeyecekleri bedellerini karşılayacak şekilde üretim yapmak lazımdır. Şayet ülkenin nüfusunun talep ettiği ihtiyaçların üretimi sağlanamaz ise talepte; ayrıca üretimin gerçekleştirilmesinde ve tüketim pazarlarımıza ulaştırılmasında kullanılan petrol ve elektrik enerji yetersizliğinde de maliyetleri etkileyen ara maliyetler düşürülmedikçe daha çok enflasyona muhatap olunur. Özetle şu anda hem talep ve hem maliyet enflasyonu vardır ve dış borçlar da büyüdükçe enflasyonu önlemek hayal olur. Dış ülkelerin paraları karşısında da ülke paramız yükselen ve devam eden şekilde değer kaybeder. Tehlike bu nedenle büyüktür.

Toplumun ahlaki dejenerasyonu (bozulması) de devamlı bozulur. Borçlu borcunu alacaklı alacağını alamaz, insani ilişkiler bozulur, tefeci mafyası piyasaya hâkim olur, üretim yapmaktan uzaklaşılır. Rızkın 10 da dokuzu olan ticaret ise yapılamaz olur. Siz hiç üretimin olmadığı yerde ticaret yapılabildiğini duydunuz mu? Evet bir şekilde olur. Ticaret yurtdışından ithal edilen gıdadan makine teçhizatlarına varıncaya kadar mallarla yapılır, ülke dış borca boğulur ve devamlı artan enflasyon da devalüasyonu (kur ayarlamasını) tetikler. O bakımdan ülkenin çok yetersiz kaldığı üretimini arttıracak tedbirlere bir an önce başvurması gerekmektedir.

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.