Tarihler, 1993 yılını gösteriyordu. Uğur Mumcu devletin PKK ve bunların İsrail devleti ile bağlantılarnı araştırıyordu.
Araştırmalar sonucunda önemli bilgilere ulaştı ve Cumhurbaşkanlığı Çankaya köşkünü aradı. Cumhurbaşkanı Özal'dan randevu istedi. Randevusunu telefonla görüşerek anlattı. Önembi bilgilere ulaştığını iletti..
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Mumcu'nun anlattıklarıyla hayrete düştü. Uğur Mumcu'ya gerekli talimatını verdi. Vazifesi, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis Paşa'ya durumu anlatmak ve birlikte Cumhurbaşkanı ile görüşmekti. Eşref Bitlis Paşa durumu kavramıştı. Uğur Mumcu bildiklerini Eşref Bitlis Paşa'ya anlatırken, Özal'da, danışmanı Adnan Kahveci'yle paylaştı.
Aradan geçen dört ay içinde ise, ardı ardına cinayetler meydana gelmeye başlamıştı. 24.01.1993 günü bütün dengeleri alt edecek şekilde, bir uyarı haberle Ankara uyandıan Gazeteci Uğur Mumcu, arabasına konan patlayıcı bir bombayla, suikasta maruz kalmış ve hayatını kaybetmişti. Arkasında gelen bir haber daha: Mumcu'ya yapılan suikastın 12 gün sonrası, Adnan Kahveci, 5 Şubat 1993’te eşi ve iki çocuğuyla birlikte Bolu –Gerede yakınlarında otobanda ters yola girerek trafik kazası geçirdi. Adnan Kahveci ve eşi olay yerinde can verdi. 17 yaşındaki kızları Aslıhan Kahveci ise bitkisel hayata girdikten 10 gün sonra hayata gözlerini yumdu. Kaza dikkatsizlik sonucu mu meydana geldi, yoksa Kahveci’nin ölümü kaza süsü verilmiş bir suikast mıydı? Teoriler değişikti: Maliye Bakanı ve dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın danışmanlığını yapan Adnan Kahveci’nin ölümüne, hazırladığı Kürt Raporu’nun neden olduğu ileri sürülmekte.. Kahveci Kürt sorunu hakkında konuşmanın çok kolay olmadığı yıllarda askeri çözümlerle bir yere varılamayacağını söylüyor ve koruculuk sistemine karşı çıkıyordu. Adnan Kahveci Cumhurbaşkanı Özal’la birlikte gizli bir proje üzerine çalışıyordu. Bu proje ABD ve AB yapılanmasına karşı güçlü bir uluslarası örgütün kurulmasına yönelikti. Adı Ufuk ötesi olan projenin sadece Kahveci’nin değil, Özal’ın da ölümüne yol açtığı düşünülüyordu.Kahveci’nin oğlu Cihan Kahveci bir tv kanalının 360 derece programında çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Kahveci’yi öldürenlerle Özal’ı öldürülenlerin aynı kişiler olduğunu söyledi. Suikastın arkasında MOSSAD olduğunu ve suikasti 2010 yılında Amerika New York’taki bir otel odasında ölü bulunan Erhan Göksel olduğunu ileri sürdü.. ''Kaza Hollywood filmlerinde görülmemiş bir organizenin sonucuymuş. Düzenleyen aynı zamanda Özal'ı da zehirleyen, danışman kılığında yanaşan, daha sonra Verso Siyasal Araştırma Şirketi kurarak anketler yapan, tüm siyasilerin yakından tanıdığı, bir çok lider ile yakın çalışarak Türk siyasetini de şekillendiren Erhan Göksel. O tarihte bu işi 10 Milyon dolar için yapıyor." Cihan Kahvecinin iddialarını Erhan Göksel'in ailesi ve avukatları sert bir şekilde yalanladı. Avukatları Cihan Kahveci’nin siyasi beklentiler için vefat eden Göksel’e iftira attığını söyledi. Kahveci bakanlık döneminde yolsuzlukların üzerine gözü kapalı gitti. Çok sayıda tehdit almasına rağmen geri adım atmayı bir an olsun düşünmedi. Gazetelere yaptığı açıklamada “Ben Türkiye’nin en büyük toprak ağası, arazi mafyasıyla uğraşıyorum. Doğru bildiğim yoldan beni kimse ayıramaz.” diyerek meydan okudu. İddiaya göre Kahveci yolsuzluk soruşturmalarında damarına bastığı baronlar tarafından öldürüldü.Araştırmacı Yazar Aytunç Altındal, Kahvecinin ölümünde bir dış bağlantı olmadığını söyledi. Yani Kahveci’nin ölümü kaza süsü verilmiş bir suikastte olsa da bu komploda iç odakların parmağı vardı.
Vatan gazetesine konuşan Anayasa Komisyonu Başkan Burhan Kuzu, Kahveci’nin katil zanlısının suçluları iade etmeyen Honduras’a kaçtığını söyledi. Kahveci’nin diğer oğlu Mehmet Bozkurt’un da kazayla ilgili derin şüpheleri var. Yıllarca kazanın normal bir kaza olduğuna inandığını ancak zamanla fikrinin değiştiğini söyledi. Babasının levha hatası yapmadığını, levhanın bilerek oraya konulduğunu ileri sürdü. Fakat sonuç, öyle veya böyle değişmiyordur. Ard arda gelen ölümler, kaderleri böyle de olsa, tesadüfle izah edilemezdi.
Gelelim ölümler zincirine, Adnan Kahveci'den 12 gün gün sonra da, Jandarma Komutanı Eşref Bitlis Paşa, havada iken, bindiği uçağı düştü. Türkiye, Komutan mevkiindeki şehidine ağlıyordu. Özal şaşkındı, karşısındaki güçler, Çankaya'da etkisiz bir Cumhurbaşkanı istiyorlardı. Yalnızlaştırılmıştı. Plânlar yapıyordu.
Ancak, bir ölüm geldi: Eşref Bitlis'in ölümünden iki ay sonra, ani bir şekildeTurgut Özal merhumlar zincirine katıldı. Beklenmeyen bir ölüm ve şoktu bu.
Ölümünden bir hafta sonra, Bingöl-Elazığ yolunu kesen PKK'lar asker taşıyan iki otobüsten 33 asker şehit edildi.
Sonuç olarak verilen mesajda, "Milli kararlar alıp, uygulayamazsanız; kurduğumuz oyunlarla böyle yaparız." deniyordu.