Site icon Söz Gazetesi

KALLEŞLERDEN ULUSAL KAHRAMAN OLMAZ! / MUSTAFA YILDIRIM  

Küresel fırtına içinde unutulup giden acıma duygusunu canlandırmak için gençlere örnekler verilince çoğunlukla şu kısa yanıtı alıyoruz: “Duygu sömürüsü yapma!”

Ülkeyi yönetmekle görevlendirilen ekibin başındaki 2 Numara da “açılım” sözcüğünün altını göstermek yerine, coşkulu bir vaiz tavrıyla sesini yükseltiyor:

“Kimse anaların gözyaşları üstünden pirim yapmaya kalkmasın!”

Ses metalik, söz güzel; ama gerisi yok! Oysa soru çetin: Hangi anaların gözyaşı?

Mühendisler – İşçiler

Mühendisler, başlarına geleceği düşünmeden krom işletmesine gidiyorlardı. Otomatik silahlılar araçlarını durdurdular. Mühendisleri yan yana dizdiler ve otomatik kaleşnikof tüfekleriyle mermi yağdırdılar.

Mehmet Çetin, Bülent Fidan, Orhan Yeler, F. Mehmet Bakar, Selim Şahin, Aydın İnceoğlu, Hüseyin Yeğenoğlu, Mehmet Zeki Özçelik silahsızdılar, kimseyle bir alıp veremedikleri de yoktu; ama öldürüldüler.

Petrol sondaj kuyularında çalışan A. Hakan Yılmaz, Hakan Bayla ve Mustafa Yelkenci’yi yan yana sıraladılar ve birer mermiyle vuruldular.

Mimar Mühendis Odalarından da ses çıkmadı!

Öğretmenler

Elazığ ilinde köy okuluna gelen katiller, öğretmenlerin ailelerini bir odaya kapattılar. Öğretmen Selahattin Kurtuluş, Hikmet Kurtuluş, İzzet Yüksel, Ahmet Bekâr ve Bayram Yeşil’i okul sıralarına oturttular; yaylım ateş açarak öldürdüler.

Tunceli’nin Bükardı köyünün okulunda Öğretmen Hamza Çetin’i, Erkan Aydın’ı da kurşuna dizdiler. Yine Tunceli’nin Pirincik köyü okulunda öğretmen Fevzi Katar, Taşkın Şengen, Ünal Atlı ve Orhan Bakış’ı öldürdüler. Öğretmen Cemal Ünlü ağır yaralandı.

Tunceli Mazgirt ilçesi, Darıkent Beldesi ilkokulunda öğretmen Ali İhsan Çetinkaya, Metin Kaynar, Buminhan Temizkan, Mustafa Karınca, Rüstem Şen ve Vedat İnan’ı evlerinden çıkardılar ve yaylım ateşle öldürdüler.

Öldürdüler; çünkü ABD’ninGerilla Savaşıtalimatında devlet görevlilerinden “özenle seçilmiş hedeflerin,  planlanarak nötralize edilmeleri” yazılıydı. “Nötralize etme”nin katletmek olduğunu söylemeye gerek yok.

Türkiye’deki öğretmen sendikalarından, derneklerinden de ses çıkmadı!

Hangi açılım?

Kimlerdi o katiller? Onların anaları ağladı mı?

Mühendisleri, masum emekçileri öldürenler, “kültürel haklar” için mi bastılar tetiğe?

Savcılar onları mahkemeye çektiler mi?

Yargıçlar, mühendislerin, öğretmenlerin bedenlerine saplanan mermileri ve otomatik silahları katillere veren devletleri sorguladılar mı?

Katilleri eğiten EOKA deneyimli Yunanlı subaylar hiç sorgulandılar mı?

Katilleri besleyen uyuşturucu parasının kaynağı araştırıldı mı?

Yok muydu katliamlarla ilgili gizli ya da açık tanıklık edecek itirafçılar?

Zalimlerin ortakları

Katilleri “ulusal kurtuluş savaşçısı gerillalar” diyerek kutsayanlar,Ağrı’nın Dibinde” ağlaya ağlaya olmayan toplu mezarları arayan Tabib Odası maskeliler bu hayali cinayetleri, hiç kuşkusuz, “asimilasyona tepki” diyerek zafere dönüştürebilirler!

ABD’nin katillere yardım ettiğini bile bile, Amerika ile köklü-tarihsel ilişkilerden söz ediyor Genelkurmay Başkanı The General.

Öteki “The Generaller” de MGK toplantısında “Açılıma devam” derken birinci sorumluluklarının güvenliği sürdürmek ve katilleri yakalamak olduğunu birden unutuveriyorlar!

Bu arada Kürt yurttaşlar da yanılıyorlar; çünkü savunmasız mühendislere, öğretmenlere kıyanlar, dünyayı kana bulayan devletlerin koruması altında onurlu bir devlet kuramazlar.

Ulusal kahraman -önder- diye yutturulan katiller, çok geçmeden cana kıyan baskıcı diktatör olurlar. Katilleri de ancak savunmasızlara kıyan kalleşliğin simgesi olabilirler.

Öte yandan eşkıya devletlerle işbirliği, Bağımsız Cumhuriyet Devleti’nin yıkımını da hızlandırıyor.

Bu yıkıma ortaklık, “üniterlik”, “demokrasi”, “barış“ ve “hukuk” nutuklarıyla ancak bir süre örtülebilir. Oysa önünde sonunda yıkımın yolunu açan görevliler de yargılanmaktan kurtulamazlar.

“The General -2010” kitabında da yer alan şu satırları ekliyorum ki;

“Kalleşlerin elinden tutanlar, katiller katilini Kürt padişahlığı katına yükseltenler bugün arkalarını verdikleri emperyalistlerin ve Türk Cumhuriyeti’ne düşman Orta Doğunun karanlık güçlerinin iteklemesiyle sırıtarak gezebilirler; ancak kalleşlerin ardına takılan azınlıklar, acı ve ağır sonuçlara katlanıp gerçek “gâvur” asimilasyonuna uğrayacaklar!

Öyle olacağını anlamak için “İstiklal-i Tam” harbi sonrasında emperyalist uşağı katiller sürüsünün sonuna bakmak yeterlidir!

Adındaki “Cumhuriyet” ile idare edenler de kalleşlerin dolaylı ortaklığında boğulurken bu toprakları yurtlaştıran Türkler, kaderlerini kendileriyle birleştiren Bosna-Balkan-Kafkas göçmeni yurttaşlarımızla birlikte yine erdemli bir devlet kuracaklar!

Hiç ama hiç kuşku yok!

 

Not:

*1984-2008 katliamlarının tümü için bkz.

Ümit Özdağ, Pusu ve Katliamların Kronolojisi, Kripto Kitaplar, Ankara, 2009.

** PKK padişahı Öcalan’ın emriyle katledilen PKK’liler için bkz.

Aliza Marcus, Kan ve İnanç – PKK ve Kürt Hareketi, İletişim, 2009

*** İran Ayetullahlarının Türkiye’deki savaş kolu Kürt Hizbullahileri de PKK ile aynı yıkım masasında buluşuyor. Bkz. Zifiri Karanlıkta 2 cilt, 1 Temmuz 2016, 2017, 2025 (yayında)

 

Ankara, 22 Mart 2013

 

Exit mobile version