Bakan Albayrak bir “Kızıl Elma” fragmanı paylaştı..
Çok güzeldi. Bilmese de iyi.
Bölgede olan askerle yapılan röportajda Mehmetçik kendisine sorulan, “İstikamet neresi” sorusunu “Kızıl Elmaya” diyerek cevaplıyordu.
Peki, nedir bu “Kızıl Elma”?
Ne menem bir işarettir bu, neresidir, nasıl varılır bilen var mı?
Kızıl Elma, Türk mitolojisinde Türkler, özellikle de, Oğuz Türkleri için üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda da cazibesi artan Türk Cihan Hikimiyeti Mefkûresi’nin cesamet bulmuş hali ya da düşüdür. Türk Milliyetçiliği’nin önemli sembollerinden birisi olan “Kızıl Elma” ideali (bazı aptalların imgesi diye anlamlandırdığı şekliyle değil), her Türk için Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi’ni (idealini) ifade eder. Türk ulaşılması gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir beldeyi fethettiği zaman bir sonraki fethedeceği belde onun için Kızıl Elma’dır artık. Bu bir Cihan Hâkimiyeti İdeali değil görev bilinci, sadakat aşkı bağlılık yeminidir kimi zaman Türk birliği idealini ifade ettiği gibi kimi zaman görev aşkı için kendi canından geçenin sadakat ölçüsüdür.
Kaynaklar “Kızıl Elma” idealinin tam olarak ne zaman, nerede ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir diyor. Yaygın anlayış, zamanla cihat anlayışının bunun yerine geçtiği yönünde. Kızıl Elma ülküsü özellikle yeniçeriler arasında yaygınlaştırılmış ve onların savaşma azmini yüksek tutmak için Hacı Bektaş-ı Veli’nin Yunus Emre’ye vermek için elinde tuttuğu himmeti temsilen kullanılmıştır. Ziya Gökalp, bu ideale “Turan Ülküsü” demiştir.
“Kızıl”, Türk kültüründe genellikle kıymetli sayılan bir renk; “elma” ise mistik bir yanı bulunan; bolluk, bereket, şifa kaynağı olarak görülen bir meyvedir. Ancak Kızıl Elma sembolleştirilmesinin elmaya değil, Eski Türklerde Güneş ve Ay’ı anlatan kızıl topa dayandığı düşünülür. Bu top, ‘muncuk’ adıyla bayrak ve tuğların tepesini süslemiş ve bazen zaferin işareti, bazen hâkimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yeri ifade etmiştir.
Murat Bardakçı’ya göre ise Fatih Notre Dame’ın katedrallerinin tepesine kondurmuş “Kızıl Elma”yı… Her ne kadar bununla ilgili verebileceği bir kaynağı olmasa da hoş…
Ancak bizim tarih bilincimiz Osmanlıdan öte gitmediği için biz Orta Asya ile ilgili Rus, Çin, İngiliz ve ABD’li kaynaklara dayandığımızdan bir türlü gerçeği göremez ıskalayıp dururuz.
Gerçek ise bambaşka!
“Kızıl Elma” bir gerçektir kaynağı da var ama dedik ya tarihçilerin bu Türklük bilincine verdiği zararı kimse vermemiştir!
Kızıl Elma ile ilgili ilk kayıtlar SUBARLAR’a aittir. Akkadlar eliyle Asurlulardan kalan bir tablette… Ne demek bu tablet Asurluların onlar Akkadlılara dayandırıyor. Tablet numarasını dahi biliyorum ama vermeyeceğim! Tarihçi zerzevat kendisi bulsun.
Bu tablette şöyle diyor:
“En güzel kızıl elmayı SUBARLI yetiştirir!”
Bizim Sumer (Şumer diye okunuyor onu bile yanlış okumuş) tabletlerini okur diye pompaladıkları ama muhafaza memurluğundan öte görevi olmayan Muazzez İlmiye Çığ okusa idi bunu ıskalamazdı. O gitmiş Noah Kramer’e kapılanmış, onu da becerememiş!
Noah Kramer yaratılış tabletlerini (Enuma Elis) okuyan birkaç kişiden biri. Yaratılışta ne diyor bakalım: “Sadece Subarlar, Sümerler, Akkadlar ve Meluhhanlar vardı. Başka hiçbir halk yoktu.”
Ne demek bu?
Tarih mi?
Tablet M. Ö. 1100’lerden kalma. Ancak Akkadlara dayandığından tarih M. Ö. 2200’ler civarına gidiyor. Bu da yetmiyor. Çünkü “Enuma Elis” 27 parçalık bir Sümer tablet takımı olduğundan ya da Assur ve Akkad tabletleri sadece dördü bulunan bu tabletleri kaynak gösterdiğinden M. Ö. 3000’ler civarından kalma olduğu sanılıyor. Hatıra yani…
Yani bu tarihte buralarda artık SUBARLI kalmamıştır!
Demek ki neymiş?
Sümerler Türk değilmiş! Arapmış…
Bu Sümerler Türk’tür diyen ekrad-ı bi-idrake ispati son cevabımızdır! Vesselam.
Sümerler Türk olsa idi Subar olmayacaktı. Hâlbuki biz biliyoruz ki Subarlar kesin kes Türk! Nereden mi günümüze kadar isim gelmiş de ondan…
Mesela Adıyaman’da bir ilçe ismi SUVAR…
SUBAR/SUVAR/SUVER/SEVER/SASPIR/İSPİR hep SUBAR’dan türetme…
Peki, Sümerler Arap, ya Akkadlar?
El Cevap: YAHUDİ…
Arap yarım adasına denizin karşı tarafından doğu yakasından gelenler bazılarına göre Hindu bazılarına göre İrani+Hindu karışımı…
Subarların ARMAN kolu M.Ö. 3221 tarihinde EBLA’yı (Bu günkü İDLİB) boşaltarak Anadolu’ya geçen son guruptur.
Orta Asya mı dediniz?
Güldüm…
Bu tarihte Orta Asya’ya Türk henüz varmamıştı!
Ermenilere ismini veren bu ARMANLAR, yoksa Ermenilerin etnik ismi HAY’dır…
Anadolu’daki Ermenilerin çoğunluğu Ermenistan da olduğu gibi % 51’den fazlası ARMAN’dır. Hasan Celal Güzel bir Armandı…
Bunların ilginç özellikleri var!
İlk çiftçi bunlar…
İlk sulu tarım yapan bunlar… SUBAR suyu vardıran; suyu getiren; su veren demek.
Bunların ongunu bilin bakalım ne?
Sumerlere göre Babbar/Bapbir yani…
PARS
Peki, pars hangi höyükteki T biçimli taşların üstünde nakşedilmiş?
Duyar gibiyim…
SUBARLI’nın mezar sistemi nedir?
Söyleyelim
Kaya plakası peynir dilimi gibi kesiliyor (Rock Slabs). Mezar içine yerleştiriliyor. Mezar 1.50 m derinliğinde ise plakanın boyu 1.50 m. Mezar içinde taban kaya, tavan kaya ve duvarlar kaya. Elbiseleriyle gömülüyor. Altın yok. Bakır kap kacak var. Mezar tavan ve duvarları her ne kadar gâvur ‘red ochre’ dese de kızıl aşı (elma) rengiyle boyanıyor.
Başka ne renk olsaydı?
Peki, Anadolu’da kimlerde buna rastlıyoruz?
Urfa’da Göbekli Tepe, Karahan Tepe, Hakkari Norşin Höyüğü, Batman Kuriki Höyüğü ve Eskişehir’de Küllüoba Höyüğü hep bu gurubun. Hele DNA’ları bir çıksın göreceğiz!
Demek ki Kızıl Elma’nın dayandığı bir gerçeklik var görene!
Sayın Mahir Ünal Beyim “BİZ TÜRKİYEYİZ” doğru da
TÜRKİYE SUBARLININ ve KIZIL ELMA SUBARLININ MALI!…
Haydar Ali on iki yaşında bir Arap uşağıydı. Tel Abyad’da oturuyordu. Evden çıkamaz durumdaydı açlıktan ölüyordu. Ölse ne gam, duymuştu ki Türk Ordusu geliyordu. Dün gece Mehmetçik Tel Abyad’a girdi. Uğradıkları ilk ev Haydar Ali’nindi. Mehmetçiğin uzattığı kumanyayı almadı.
Sordular: “açlıktan ölüyorsun yesene, neden yemiyorsun?”
Verdiği cevap herkesi ağlattı: “Ben açlıktan ölüp de huzura gidersem çocuğum affedilirim. Ama ben verdiğiniz ekmeği yer de ölürsem huzura gittiğimde. Sen Resulullah’ın ordusunun kumanyasını nasıl yersin derse yaradan, ne cevap veririm?”
TANRI TÜRKÜ KORUSUN
Söyle ey Tanrım, hangi yarattığın seni ben gibi sayar?
Yarattığın için elini taşın altına koyar,
Aşkın için bir yıldız gibi şu hayattan kayar,
Madem bu senin ordun, TANRIM SEN TÜRKÜ KORURSUN…
Öttür şu cihanda Tanrım, öttür Türkün borusun,
Bırak Tanrım, bırak şu ödsüz sırtlanlar ürüsün,
Ey Türk sırtlanlara cihanı dar eden börüsün,
Yaraşmaz mı Tanrım desen TANRI TÜRKÜ KORUSUN…
İmanlarına iman katsın diye güven verdin.
Doğrusu Türke sen fethi apaçık vaat ettin.
Türkü günahlarından böylece Sen azat ettin.
Yaraşmaz mı Tanrım desen TANRI TÜRKÜ KORUSUN…