Gerçi bugün Türkiye’de “adaletin var olup olmadığı?” ve varsa “Ne kadar var olduğu?” Soruları gündemdedir ve tartışılmaktadır.
Savcılık makamı neden önemlidir?
Dikkat ediniz bu ülkede makamının önünde ‘Cumhuriyet’ unvanı bulunan tek makam ve mevki ‘Cumhuriyet Savcılarına aittir.
Bu Cumhuriyetin savcılara emanet edilmesi demek değildir de nedir?
Savcılar bu nedenle Cumhuriyeti korumak ve kollamak zorundadırlar.
Peki korumakta mıdırlar?
O ayrı bir mevzuu..
*
Gelelim sadede…
Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Şark İstiklal Mahkemesi Müddeiumumisi Ahmet Süreyya Örgeevren'in tarihe mal olan münasebetlerinin önemli bir kısmına
Evvelinde Süreyya Örgeevren’i biraz tanıtalım.
Kaynaklara göre astığı astık kestiği kestik bir savcıdır.
“Ne kadar baba oğul mahkûm varsa evvela babanın gözü önünde oğlunu sonra babayı astırırdı. Babanın feryadı ise zerre kadar vicdanını sızlatmazdı."
"Astırdıkları arasında masumlar da vardı. Zira Örgeevren ’de bir şarklı adaveti(düşmanlığı) vardı.”
İstiklal mahkemeleri ile ilgili çok şey yazıldı, çizildi.
Bir takımı tevatürden ibaretti. Ama tarihe mal olmuş kanıtlı, tanıklı ve dahi ispatlı olanlar da elbet vardı…
Savcı, yani; o devrin lisaniyatıyla ‘Müddeiumumi’ Ahmet Süreyya Örgeevren de melaneti tanıklı ve kayıtlı olan savcılardan sadece biriydi.
Alımlı, çalımlı savcı bu kadar ünlü olacak da dünyalıktan nasibini almayacak. Öyle mi?
Evladı babanın gözleri önünde astıracak kadar his ve vicdan yoksunu birinin makamı ne olursa olsun dünyalığını düşünmemesi akıllara seza değil mi?
Savcı Süreyya Örgeevren İstanbul Büyükada’da rahmeti rahmana intikal etmiş bir Müşirin (Yani Mareşal’in) bir köşkünü satın alır.
Her şey iyi güzel gitmektedir.
Köşkün satılmasından ve bir savcı tarafından satın alınmış olmasından Gazi Paşa haberdar olur.
Meşhur Savcı’yı çağırtır. Riyaseticumhur (Cumhur başkanlığı) makamından görevli iki kişi de huzurdadır.
Haşmetli ve azametli savcı efendi huzura gelir.
Gazi Paşa görevli iki memura savcı efendinin maaşını ve bütün tahsisatlarını (ödeneklerini) hesap ettirir.
Bütün hesaba kitaba ve savcı efendinin bütün anlattıklarına rağmen geliri bir türlü köşkün bedeline denk gelmemektedir.
Gazi Paşa hiddetlenmiştir.
“Siz benim şerefimle oynadınız. Çaldınız, çırptınız. Utanmaz herif” diyerek kovmuş, kovmakla da yetinmeyip suratına meşhur Osmanlı tokadını da aşketmiştir.
Malum köşk ise elinden alınmıştır.
Kaynaklar olayın sonrasının ayrıntılarına maalesef değinmemişlerdir.
Ancak çok daha sonraları malum savcı hatıralarını yayınlamıştır.
Hatıratının içeriğinde pişmanlık duyduğu olayları da aktarmak zorunda kalmıştır.
“Diyarbakır Şark İstiklal Mahkemesi başsavcısı Ahmet Süreyya Örgeevren yıllar sonra yazdığı anılarında bu olaydan söz ederek itiraflarda bulunmuştur. "Bir gün mahkemeye karayağız, yiğit bir Kürt genci getirdiler. Hakimler sorguya çekti. Türkçe bilmediği anlaşılınca, hakimler danıştılar ve delikanlının idamına karar verdiler. . . "
Mahkemenin idam gerekçesi dehşet vericidir: "Türkçe bilmeyen bir kimseden bu memlekete hayır gelmeyeceğinden idamına. . . " "Hemen o gece çocuğu götürüp astılar"
Baş savcı, Ahmet Süreyya Örgeevren devamla bu olayın etkisinden kurtulamadığını anlatıyor: "Dağkapı"da Yalova adlı küçük bir otel vardı. Orada kalıyordum. Uyur uyumaz, o Türkçe bilmeyen çocuk rüyama girerek boğazıma sarıldı ve Türkçe, niye beni bıraktın beni idam ettirdin? diye tehdit etti. Sabaha kadar bu hal iki-üç kere tekrarladı. Deliye dönmüştüm.
Bu satırlar: Latif Epözdemir’in yazısından alınmıştır. (http://www.dengekurdistan.nu/authors.aspx?an=27210&aid=71)
*
Demek ki hakikaten vicdan denilen bir şey var.
Bunu günümüzün savcıları asla unutmamalılar…
*
Okura bilgi notu:
Olayları nasıl gördüğünüz ve nasıl yorumladığınız biraz da hangi açıdan baktığınıza bağlıdır.
Ben Savcı Süreyya Örgeevren ile ilgili bilgileri İbrahim Arvas’ın Tarihi Hakikatler isimli kitabından alıntıladım. (HTS Yayıncılık)
Malumunuz, İslamcı kesimin önemli isimlerinden biridir ve 2. Dönem Van milletvekilidir.
Diğer kaynak ise metnin içinde belirtilmiştir. Yorum size aittir.