Site icon Söz Gazetesi

Teşekkür ederiz sayenizde milliyetçiyiz!

Lafı fazla uzatmaya gerek yok.

Biz ahmak Türklerin milliyetçiliği ‘Aksiyoner’ değil, ‘Reaksiyoner’dir.

Oysa milliyetçilikleri aksiyoner olan uluslar bu gün dünyaya hükmetmektedir.

Bizim ise aklımıza milliyetimiz ve dahi milliyetçiliğimiz yediğimiz darbelerden hep sonra gelir.

Gücün bizde olduğuna inanır ve rehavete kapılırız.

Tanrı’nın bize bahşettiği ‘Hoşgörü’yü bile yanlış kullanırız.

Kimsenin dinine, diyanetine, ibadetine ve dahi ticaretine karışmayız. Bin bir türlü akıl almadık hile ve desise ile yok olma aşamasına geldiğimiz zaman Türklüğümüz ve millet olduğumuz yadımıza gelir.

Canhıraş bir gayret ile toparlanır ve düşman belasını kovarız.

Dışarıdan gelen düşmanı kovmasına kovarız da içimizdeki düşmanları unutur, bağışlar ve yine yok oluşumuzu hazırlarız.

Tarih boyunca aynı filmi seyretmekten bıkmaz, usanmayız.

Bu yüzden de aklımızı başımıza almayı savsaklarız…

Gazi Paşa’yı kahreden cevap

 

Olay doğru, zaman da doğru lakin yer konusunda kaynaklar muhtelif. Bu da Türk’ün bir başka karakteristik özelliğidir.

Benimsediği bir şeyi coğrafya tanımadan gündeme getirir.

Neyse..

Ben Mersin’de olduğunu biliyorum.

Öyle aktaralım.

Gazi Paşa Hazretleri Mersin’e gelmiştir. Sahildeki konakların, yalıların, köşklerin, kâşanelerin kimin olduğunu sorar.

Yaşlı bir Türk cevap verir.

O yalı Yani’nin, yanındaki Hristo’nun diğeri Simon’un.”

Gazi Paşa sorduğu sorusunun cevabını zaten bilmektedir.

“Peki, baba senin evin?”

Yaşlı adam gözlerini kısarak cevap verir.

“Benim evim yok. Köyde bir damım var. Orada kalırım.”

Gazi Paşa yere bakar. Üzüntüsünü göstermek istememektedir.

İhtiyar devam eder:

“Onlar bunları yaparken biz Yemen’deydik, Galiçya’daydık, Kafkasya’daydık Paşam

Gazi Paşa kahrolmuştur.

… ve o kahroluştan sonra vatan kurtulmuştur.

 

Siyah Beyaz bu filmin o karelerini yüz yıl önce yaşayarak seyretmiştik.

Yine aynı filmi seyrediyoruz.

Lüks semtler, villalar, köşkler ve kâşaneler yine onların.

Metropollerin en güzide semtlerinde konuşlanmışlar.

İstanbul’da, Adalarda, Modalarda, lüks rezidanslarda ve villalarda yine onlar.

Yahudi uluslararası tüccar, hem de öyle böyle değil, dinlerinin ve kutsal kitapların emirlerini tamı tamına uygulamışlar.

“Yükte hafif pahada ağır” işleri meslek edinmişler. Bu yüzden uluslararası mücevherat piyasası onların tekelindedir.

Ermeni onun ustasıdır.

Telkârisidir.

Sadekarıdır.

Süryaniler ardıllarıdır…

Rum, genellikle eğlence âleminde yer edinmiştir.

Barba’sıyla, Kör Agop’uyla, Eftelya’sıyla ünlenmiştir.

Bakın bunlar içlerine bir tek Türk almazlar.

Hiçbir Ermeni, Süryani ya da Yahudi kuyumcunun ne tezgâhına, ne de atölyesine bir Tür çocuğu çırak olarak bile giremez.

Bir Ermeni mezesini dahi Ermeni’nin Şarküterisinden alır.

Bir Yahudi kendinden olandan alışverişini yapar.

Bir Rum asla ve kat’a bir Türk’ün meyhanesine gitmez.

Bu ezelden böyledir.

Ömer Seyfettin, özellikle İstanbul’da bir Türk’ün meyhane açma konusunu ve İstanbul Rumlarının tutumunu makalelerinin birinde çok iyi irdelemiştir.

Meraklısı inceleyebilir.

Onlar öyle olur da berikiler öyle değil mi?

Bir Kürt Kürt’ten alışveriş yapar.

Çerkes, Çerkes’ten,

Gürcü, Gürcü’den,

Boşnak Boşnak’tan,

Arap, Arap’tan.

Doğu Akdeniz bölgesinde kendini Türk saymayıp da Arap kabul eden, Suriye’den gelme kökleriyle iftihar edenler asla bir Türk’ün eğlence yerine gitmezler.

“Mınınna” mıydı neydi o kelime?

Her neyse ezcümle, kendilerinden olanların mekânlarında eğlenirler.

Peki ya biz ahmak Türkler?

Hele bir soyulmuş hıyar görmeyelim. Bir de üzerine iyotlu tuz dökmüşlerse yalama maratonuna katılacağımız pek açık ve alenidir.

Sadece Asala’dan sonra kurulan / kurdurulan PKK ile mücadelede vurulan hiç Ermeni, Rum, Yahudi gördünüz mü?

Dahası kaç varsılın kaç şehidi var?

Yine dönelim bir asır öncesine. Ne der o ağıdımız:

“Zengimiz baç verir şehidimiz Mehmettendir

 

İşte sadece adında Türk kelimesi olan Türkiye’de Türk’ün ahvali budur.

Gecekonduda oturur.

Lokma, ekmek hırka elbet Türk’ün midesini de ruhunu da doyurur!

Çünkü; Türk’ü yöneten Pakrodinler böyle buyurur.

Bakmayın ve aldanmayın köreltilmiş iştihasına.

Türk, bir tek ahmaklığınadır obur!

 

Sayelerinde milliyetçiyiz!

Bırakın ötekini, berikini!

Ne demişti cennet mekân Gaspıralı:

“Dilde, fikirde işte birlik”

Biz ahmak Türkler eğer bunu şiar kabul etmez isek vallahi akıbetimiz rezillik.

Müsterih olun daha Anadolu’da Ergenekon’a girmedik!

…ve son söz:

Türk’e düşman kim varsa, ne kadar hinlik, cinlik, hainlik varsa…

Tekmiline teşekkür ederiz.

Sayelerinde milliyetçiyiz!

 

Exit mobile version