Ortadoğu denilen, her fırsatta birbirlerini öldürmeye çalışan, çağdaşlığı ve demokrasiyi reddeden, tarihin hiçbir döneminde “Kurtuluş Savaşı” vermeye cesaret edememiş köle ruhlu toplulukların coğrafyasına, önce ABD (İsrail) ve İngiltere, sonra Rusya, İran ve Çin çomak soktu.
ABD ve İngiltere’nin iki hedefi vardı;
Bölgede 2’nci İsrail olarak görev yapacak “Çakma Kürt Devletini” kurmak ve,
bölgenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürmek!
Diğerleri, ABD ve İngiltere bölge zenginliğini sömürürken, biz neden pay kapmayalım, diyerek onlar da bölgeye daldılar!
Önce Irak Devletini bitirdiler. Saddam yok edildi. Irak şimdilik üç parçaya bölündü. Libya’yı çökerttiler. Hepsi Müslüman ve hepsi aynı mezhepten olan aşiretler Libya’da hala birbirlerini öldürüyor. Kaddafi yok edildi.
Irak ve Libya’nın “Tohum Depoları”, tarihi değerleri, yeraltı-yerüstü varlıkları ve sözde uygar devletlerin bankalarındaki paraları Libyalılara verilmedi, yağma edildi. Yapılanlar, kelimenin tam anlamıyla soygun amaçlı toplu katliam idi!
Suriye’deki yıkıma Türk Devleti Erdoğan’ın isteğiyle katıldı.
Vekalet Savaşları denen “Para karşılığı insan öldüren” sapıkların hepsi Suriye’ye doldu. Türkiye bu dönemde IŞİD’in Askerlik Şubesi gibi çalışarak, ne kadar dinci militan, kafa kesici ruh hastası varsa hepsini Suriye’ye gönderdi. Savaştırdı, yaralananları Türkiye’de tedavi ettirip yine gönderdi.
CB Erdoğan, Kurtuluş Savaşımızın simgesi “Kuvayı Milliye” hareketi ile eşdeğer gördüğü ÖSO denen bir ordu kurdurdu. Böylelikle, burnunun ucunu görmekten aciz AKP yöneticileri, Türk Devletini bataklığın içine attılar.
Sonunda, aşağıdaki feci tablo ortaya çıktı. Cenaze orta yerde duruyordu!
Soru şu idi; Kokmaya başlayan bu Cenazeyi şimdi kim kaldıracaktı?
Suriye Politikasızlığının BAŞ SORUMLUSU, Cumhurbaşkanı ERDOĞAN’DIR!
Erdoğan, bu politikayı uygulamaya karar verirken, ne TBMM ile, ne Muhalefet Partileri ile, ne İş-İşçi Sendikalarıyla, ne STK’larla, ne de Türk Milleti ile bilgi paylaşımı yapmadı. Ülkemizin beka sorunu haline gelmiş olan Suriye politikasına kendi karar verdi, ABD emretti Eşbaşkan uyguladı!
Suriye’de son 10 yılda, kayıplarla birlikte 800 binden fazla İNSAN ÖLDÜ.
Bunların 25 bini ÇOCUK, 30 bini KADIN idi.
9 milyon kişinin evi yıkıldı. 8 milyondan fazla Suriyeli vatanını terk etti.
14 milyon Suriyeli insani yardıma muhtaç.
Elektrik-Su-Kanalizasyon gibi tüm altyapı yatırımları çöktü.
Her iki hastaneden biri yok oldu. Sağlık çalışanları Suriye’yi terk etti.
Şu an 1,5 milyon çocuk okula gidemiyor.
ABD-İngiltere-Rusya-İran-Çin gibi ülkelerin kayıpları var mı?
Yok! Suriye’nin Petrol-Doğalgaz rezervlerini kullandılar, Şirketleri kanalıyla
50 yıllık anlaşmalar yaptılar. Soydular, kara geçtiler!
Siz hiç hırsızların ZARAR ettiğini gördünüz mü? Onların işi sadece çalmak!
Esas bu projenin yapımcısı İsrail ne oldu?
Bölgedeki rakipleri yıkıldı. Önümüzdeki on yıllar kendine gelemezler.
Barzani’nin BİRİNCİSİNİ, PKK/YPG’nin İKİNCİSİNİ kurduğu Kürt Devletinin temelleri atıldı.
Ya biz? Türk Devleti olarak CB ERDOĞAN’IN şahsi kararıyla ne kaybettik?
Binlerce yıllık tarihimizde ve Cumhuriyetten bu yana uyguladığımız,
“YURTTA SULH CİHANDA SULH” ilkemizi ve dünyaya yerleşmiş
“Türkler, komşularına ve düşmüşlere asla vurmazlar” kanısını ve itibarımızı kaybettik. Suriye Milletini, komşumuzu kaybettik!
Sayılarını kesin olarak bilmediğimiz, 12-15 Milyon arası “Geçici Koruma”
statüsündeki sığınmacı, mayınların temizlendiği yerden pikniğe gider gibi ülkemize girdi.
2015 yılından bu güne, bir EŞBAŞKANLIK uğruna binlerce vatan evladı şehit oldu. Türk Ordusunun Suriye macerasına ve sığınmacılara harcanan tahmini 250-300 Milyar Dolar (Erdoğan açıklama yapmıyor) kaynağımız heba oldu gitti. Türk Çocuklarının eğitim-sağlık ve gelişmelerine harcanması gereken paralar, ruh sağlığı bozuk biri tarafından, İhvancılık- Halifelik hayalleri için elin itine-kopuğuna-katillere verildi…
Bütün bunlar hiç yaşanmamış gibi, ölümler, tecavüzler hiç olmamış gibi,
Ege ve Akdeniz, Suriyelilerin güvenli bir yaşama kavuşmak uğruna tarihin en büyük mezarlığı haline gelmemiş gibi, dünyanın şimdiye kadar görmediği bir pişkinlikle “Sayın Esad’a bir davet gönderebiliriz” demek ancak Erdoğan’a mahsustur!
Hani CB Erdoğan Kasımpaşalı olmakla övünür ya, delikanlı geçinir ya, şunu bilmesi gerek. Kabadayılığın raconundaki kural şudur;
Leş’i, sahibine temizletirler!
Sen yaptın, sen temizleyeceksin!
Önce temizleyeceksin, sonra da Türk Yargısına hesap vereceksin.
Yok öyle ortalığı yakıp, yıkıp da bırakıp kaçmak…
Sağlık ve başarı dileklerimle
11 Temmuz 2024