SEDAT ŞENERMEN

AKLINI KULLANMAYAN NEDEN HAYVANDAN DAHA AŞAĞI DÜZEYDEDİR?

1. Aklı Olup Da İşletmeyen Hayvandan Daha Aşağı Düzeydedir

Ve ant olsun ki tanıdıklarınızdan-tanımadıklarınızdan birçoğunu; kalpleri /akılları olup da onlarla iyiden iyiye düşünüp anlamayanları, gözleri olup da onlarla görmeyenleri, kulakları olup da onlarla işitmeyenleri cehennem için türetip ürettik.   İşte onlar dört ayaklı hayvanlar gibidirler. Hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar duyarsızların ta kendileridir.” (A’raf/179)

İlk bakışta A’raf/178. ve 179. ayetlerden insanın doğru yola veya sapıklığa yönelmesinin Allah’ın zorlaması ile olduğu yolunda bir yanlış anlam çıkarılabilirse de, ayetlerin bulunduğu bölümdeki söz akışı dikkate alınarak değerlendirildiğinde Allah’ın kimseyi zorlamadığı görülmektedir. Çünkü cennete girebilecek yeteneklerle donatılmış insan,

* Allah’ın kılavuzluk ederek gösterdiği dosdoğru yola girmeye kendisi direnmekte,

* Yaptıklarıyla cehennemi hak etmekte ve

* Bunu da kendi aleyhine tanıklık ederek itiraf etmektedir.

Dolayısıyla Allah, kimseyi zorlamamakta, tam aksine, özgür bıraktığı kadın-erkek kişinin kibre kapılarak gösterdiği dosdoğru yol olan sıratı müstakime gelmemesini kınamaktadır.

Kendilerine verilmiş olanselim akıl nimetini /gücünükullanmayan, onu işleterek selimleştirmeyen /aklıselim sahibi olmayanlar, ayette dört ayaklı hayvanlardan daha sapık olarak nitelenmiştir.

Hayvanların sadece içgüdüleriyle ve doğal ihtiyaçlarının yönlendirmesiyle hareket etmelerine fakat kendi yarar ve zararlarını bilmelerine karşılık,

Zihinsel ve fiziksel onca donanıma sahip insanın kendi yarar ve zararını ayırt edememesi ve kendi zararına yol açacak davranışlarda bulunması, onun o dört ayaklı hayvanlardan daha aşağı nitelikte olduğunu göstermektedir. [1]

Allah’ın verdiği selim aklı ve diğer yetenekleri gerektiği gibi kullanmayan duyarsız kişiler, Furkan/43-44’de ve daha başka ayetlerde de kınanmıştır:

Ve ant olsun ki Biz, sizi güçlü kılmadığımız şeylerde onları güçlü kılmıştık; size vermediğimiz imkânları onlara vermiştik. Onlara da kulaklar, gözler ve duygular vermiştik. Buna rağmen kulakları, gözleri ve duyguları onlara hiçbir yarar sağlamadı /kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşatıverdi.” (Ahkaf/ 26) 

Onların durumu, bir ateş yakmak isteyen kimsenin durumu gibidir. Ateş, ateş yakan kimsenin kenarını aydınlatınca, Allah, onların nûrlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde görmez olarak bıraktı. 18Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler! Artık onlar dönmezler.-” (Bakara/17-18)         

Ve kâfirlerin hâli, sadece bir çağırma veya bağırmadan başkasını işitmeyen şeylere çoban haykırışı /karga haykırışı yapan kimsenin hâli gibidir; sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bu yüzden onlar akıl da etmezler.” (Bakara/171)           

Peki onlar, yeryüzünde dolaşmadılar mı ki kendilerinin, akıl edecekleri kalpleri /selim akılları ve işitecekleri kulakları olsun. Gerçek şu ki, gözler kör olmaz, fakat beyinlerdeki kalpler /selim akıllar (işletilmeyince) körelir.” (Hacc/46)         

Ve her kim Rahman’ın (yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah’ın) öğüdünden, anılmasından körleşirse, Biz ona bir şeytan musallat ederiz de artık o, onun için akrandır /yandaştır; ve şüphesiz ki yandaşlar /akranlar, körleşenleri Yol’dan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin kılavuzlandıkları doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zühruf/ 36, 37) 

2. İblis Egemen Kişi[2] Selim Aklını Kullanmadığı İçin Hayvan Gibidir, Hatta Daha Aşağı Düzeydedir

Kötü duygularını, tutkularını kendine tanrı edinen kişiyi gördün mü /hiç düşündün mü? Peki, onun üzerine sen mi vekil oluyorsun?

Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten vahye kulak vereceğini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar ancak hayvanlar gibidir. Aslında yol bakımından daha sapıktırlar /şaşkındırlar /aşağıdırlar.” (Furkân/43-44)

Bu ayetlerde, inkarcıların geçici çıkarları için ebedî yaşamlarını mahvettikleri ve kendilerini felâkete sürükledikleri bildirilmektedir. Ayrıca iblis egemen inkârcıların, kendilerine verilmiş olan akıl nimetini kullanmayarak hayvanlardan beter bir durumda olduklarına dikkat çekilmektedir. Çünkü hayvanların sadece doğal ihtiyaçlarını gidermek üzere içgüdüleriyle hareket eden ama kendilerinin yarar ve zararlarını da bilebilen yaratıklar olmalarına karşılık, zihinsel ve fiziksel birçok yetenekle donatılmış olan insanın kendi yarar ve zararını bilememesi, bu tip insanların dört ayaklı hayvanlardan daha aşağı bir durumda olduklarını göstermektedir.

İblis Egemen İnkârcılar İle  Hayvanların Karşılaştırılması

Körü körüne tutkularının ardından giden iblis egemen inkârcıların durumu, sürücüleri tarafından otlağa mı yoksa mezbahaya mı götürüldüklerini bilmeyen hayvanların durumuna benzemektedir. Çünkü böyle insanlar da nereye sürüklendiklerini, felâkete mi yoksa kurtuluşa mı gittiklerini bilmemektedirler. Aradaki fark ise, hayvanların akıllarının olmaması ve götürüldükleri yer konusunda sorumluluklarının bulunmamasıdır. İşte, selim akıl nimetiyle donatılmış olan insanların hayvanlar gibi davranması, onların durumlarını hayvanlarınkinden çok daha kötü yapmaktadır.

Hayvanlar; kendilerine iyi davranan ile kötü davrananı ayırt ederler; kendilerine faydalı olanı arayıp zarar verenden kaçarlar; kendilerine yem vereni, bakıp gözeteni tanırlar ve ona itaat ederler. İblis egemen inkârcılar ise; kendilerine yapılmış olan lütuflar ile kendilerinin düşmanı olan şeytanın kötülüğünü birbirinden ayırt etmezler; faydaların en büyüğü olan sevabı isteyip zararların en büyüğü olan ahret azabından kaçınmazlar; kendilerini bu dünyada yaşatan, gözeten ve kendi iyilikleri için uyaran Allah’a şükür ve itaat etmezler.

Hayvanlar bilgisiz oldukları için bilinçli davranışlarda bulunamazlar. Ama bilgili olan iblis egemen kişilerin bilinçsiz davranışları, onların hayvanlardan sapık olduğunu gösterir.

Hayvanların ilim sahibi olmamalarının kimseye zararı yoktur. Ama insanların cehaleti büyük bir zarar kaynağıdır. Çünkü cahil iblis egemen müşrikler, Allah’ın yolunu eğri göstermek gayreti içine girerler ve diğer insanları Allah’ın yolundan saptırırlar.

Hayvanların yaratılışlarındaki özellikleri gereği, onlardan bir konuyu araştırıp da o konu hakkında bilgi sahibi olmaları beklenemez. Ama insanların her türlü araştırmayı yapıp bilmedikleri konuları öğrenme imkanları vardır. İşte iblis egemen inkârcılar, araştırma yapmak bir tarafa, kendilerine altın tepside sunulan hazır bilgileri bile reddettikleri için hayvanlardan daha aşağı seviyededirler.

– Hayvanlar, ilimsizliklerinden dolayı cezalandırılmazlar. Ama inkârcılar, bu nedenle cezalandırılacaklardır.[3]

İblis egemen aklını kullanmayan inkârcıların hayvanlar gibi davranmaları hâlinde karşılaşacakları sonucun korkunç olacağı bellidir. Buradaki amaç inkârcıların uyarılmasını bıraktırmak değil, kâfirleri kınamak suretiyle onları bir kez daha uyarmaktır.

Peygamberimize yönelik olan “Peki, onun üzerine sen mi vekil oluyorsun?” ifadesi, onun, müşrikleri tevhide yöneltebilmek için ne kadar çok gayret ettiğinin kanıtı ve aynı zamanda Rabbimizin onu teselli edişidir. Bu tarz teselliler Kur’an’da birçok kez yapılmıştır.

İblis egemen kişilikten kurtulmanın biricik yolu /çaresi, kadın-erkek her kişi için geçerli olmak üzere selim aklını işleterek, yani aklını selimleştirmek üzere zihinsel eylemlerle taakkul, tefakkuh, tezekkür, tefekkür ve tedebbür ederek aklıselim sahibi olmaktır.[4]

3. Hangi Nedenler Aklını Selimleştirmeyenleri Hayvandan Aşağı Seviyeye Düşürmektedir

Furkân/44’deki “dinlemeyen veya aklını işletmeyen, kullanmayanların yolca hayvandan daha sapık olmasınınnedenleri ne olabilir? Çünkü bu Furkan/44. ayeti

Önce, “onlar hayvan gibidir” diyor;

Ardından “onlardan daha sapık oldukları”nı vurguluyor. 

Soruya, Kur’an’dan şu ayetlere bakarak yanıt bulabiliriz.

Tüm gökler /uzay, yeryüzü ve bunların içinde bulunan her şey, Allah’ı noksan sıfatlardan arındırırlar. O’nun övgüsü ile birlikte noksan sıfatlardan arındırmayan hiçbir şey yoktur. Fakat siz, onların Allah’ı noksan sıfatlardan arındırmalarını iyi kavramıyorsunuz. Şüphesiz ki O, yumuşak davranandır, çok bağışlayandır.” (İsrâ/44)

Bu ayette “her şey” ifadesinin içinde “hayvanlar” da vardır.

Göklerde ve yeryüzünde olan kimselerin, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, kıpırdayan canlılar (hayvanlar dâhil) ve insanların çoğunun Allah’a boyun eğip teslimiyet gösterdiklerini görmedin mi /hiç düşünmedin mi? Birçoğu da üzerlerine azap hak olmuş olanlardır. Ve Allah, kimi hor kılarsa artık onun için bir yücelten yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini işler.” (Hacc/18)

Allah’a boyun eğip teslimiyet gösterenler”içinde hayvanlar da sayılıyor.

Göklerde ve yeryüzünde bulunanların, dizi dizi uçanların (kuşların, arıların, bulutların, boranların) Allah’ı her türlü noksanlıktan arındırdıklarını görmedin mi /hiç düşünmedin mi? Hepsi kendi arındırmasını ve desteğini /doğaya yapacağı katkıyı kesinlikle bilmektedir. Allah da, onların işlemekte olduklarını en iyi bilendir.” (Nûr/41)

Bu ayetlerde görüldüğü gibi hayvanlar da;

* Allah’ı tespih ederler /Allah’ı noksan sıfatlardan arındırırlar (tüsebbihu lehu).

* Allah’a secde ederler /Allah’a boyun eğip teslimiyet gösterirler (yescüdü lehu)

* Allah’ı, hem tespih ederler /Allah’ı noksan sıfatlardan arındırırlar (yüsebbihu lehu), hem de hepsi kendi arındırmasını ve desteğini /doğaya yapacağı katkıyı kesinlikle bilmektedirler” (kad ‘alime salâtehu ve tesbîhahu).

İnsan, Allah’a karşı olan iman ve ibadetini (kulluğunu) (Zâriyât/56) ve yeryüzünde evrene egemen olmak bağlamında kültür, uygarlık, teknoloji oluşturacak çalışmaları (Bakara/30) yerine getirmeyince, hayvandan daha sapık bir duruma düşmektedir. 

Hayvanlar, kendilerini besleyenlere itaat eder,ona doğru koşar, sahibini tanır, kendisine faydalı olanı bilir; düşmanını tanıyıp ondan kaçar; önüne konan yemeğin kendi tabiatına uygun olup olmadığını koklayarak anlar.

Ama insan, kendini yaratıp besleyenden uzak kalıp O’na itaat etmez. Düşmanını tanıyıp ondan kaçmaz. Şeytan ve nefsinin kendisine düşman olduğunun farkına varmaz. İşte bu yaptıkları ile böylesi bir in­san, hayvandan daha sapık bir duruma düşmez mi?

Selim aklını işletmedikleri /kullanmadıkları için iblis egemen  kişilik sahibi olanların durumu ayetlerde şöyle açıklanmaktadır:

Allah’ın izni /bilgisi olmaksızın, hiç kimse için iman etme yoktur. Ve Allah, kirliliği /azabı (rics)[6] aklını kullanmayanların üzerine bırakır.” (Yûnus/100)

Aklını işletmeyen iblisegemen kişiler sürüngenler gibidir.

Şimdi yüz üstü kapanarak yürüyen mi daha doğru gider, yoksa dosdoğru yolda dümdüz yürüyen mi?” (Mülk/22)

Sonuç olarak diyebiliriz ki, Yüce Allah, farkları fark ettiren Furkân suresinde aklını devre dışı bırakan, duyu organlarını kullanma­yan ve nefsine tapanlarla hayvanları mukayese etmekte, aralarındaki farkı ortaya koymaktadır.

Birinci derecedeki karşılaştırma mümin ile müşrik arasındaki farkı belirlemek,

İkinci derecedeki karşılaştırma da müşrik ile hayvanın farkını ortaya koymaktır.[5]

Kısaca, aklını kullanmak, iman etmek, duyu organlarını layık ol­dukları şekilde işlevsel kılmak, düşünmek, bilgiye sahip olmak, bu farkların ölçüleri olmaktadır. İnsanla insan, insanla hayvan arasındaki farkları belirlerken hep psikolojik, manevî çizgiden yürümenin, insanları bu erdemlere sahip olmaya teşvik amacı olduğu kesindir. Onlara bu erdemleri kazandıracak olan da nitelikli eğitim olacaktır.

Sedat Şenermen

Kaynakça

[1] Hakkı YILMAZ, Tebyinü’l-Kur’an /İşte Kur’an, İstanbul, 2015, c.2, s.475.

[2] İblis egemen kişilik için bkz. Sedat ŞENERMEN,

Tarihsel Uygulamalarla AKIL TUTULMASI KİTLENME, İstanbul, 2017, Nergiz Yayınları.

ŞEYTAN İÇİMİZDEKİ… DIŞIMIZDAKİ bireysel… küresel, İstanbul, 2019, Ulak Yayıncılık.

[3] Hakkı YILMAZ, Tebyinü’l-Kur’an /İşte Kur’an, İstanbul, 2015, c.2, s.641-642.

[4] Sedat ŞENERMEN,

KALB /AKIL, (Eylemleri, İşlevselliği ve İsimleri), İstanbul, 2014, Togan Yay.

İSLAM’DA BEYİN (Bilim ve Kur’an Dilinde), İstanbul, 2014, Nergiz Yayını.

[5] Prof.Dr. Bayraktar BAYRAKLI, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, İstanbul, 2008, c.13, s.517.

[6] Yûnus/100. ayetin sonunda geçen “Rics” sözcüğünün anlamı, “insana rahatsızlık, acı, ıstırap veren ve bunlara sebep olan her şey”dir.

Rics” sözcüğü “kirlilik, kir (temiz ve temizliğin karşıtı)” demektir. Her türlü kir, pislik “rics”tir. Bu sözcükle “haram, kötü fiil, azap, lanet ve küfür” de kastedilir. Kur’an’da geçen “rics” ile “ricz (azap)” sözcükleri aynı manadadır. Sadece birincideki “s” harfi “z” harfine dönüşmüştür.

Zeccac: “Rics, Allah’ın kötülemesine sebep olan her şeydir” demiştir. Birisi çirkin, kötü bir şey yaptığı zaman “racese’r-racülü (kişi çirkin iş yaptı)” denir.

Kötü işlere ve şirk, küfür, lânet  gibi şeylere “rics” denilmesinin nedeni, bunların “zarara, azaba, rahatsızlığa neden olmasından”dır. Kur’an’da sekiz kez geçen bu sözcüğe bakıldığında, azaba sebep olacak şeylere “rics” denildiği gibi, hastalık, rahatsızlık ve huzursuzluğa neden olacak şeylere de “rics” denildiği görülmektedir.

(Bkz. İbn MANZUR, Lisânü’l-Arab, cilt: 4, s.75-76, “R-c-s” mad.; Râgıb el-ISFAHÂNÎ, el-Müfredât, “R-c-s” mad.; Hakkı YILMAZ, Tebyinü’l-Kur’an /İşte Kur’an, İstanbul, 2015, c.3, s.682.

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.