Site icon Söz Gazetesi

ATATÜRK VE TAM BAĞIMSIZLIK

 

 

 

 

 

 

 

 

Özgürlük ve Bağımsızlık benim karakterimdir.” ATATÜRK

 

Atatürk devriminde devletin vazgeçilmez ilk ana unsuru Tam Bağımsızlık”tır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk ulusunun kendi adına ve cumhuriyet olarak kurmuş olduğu ilk devlettir. Daha önceki Türk devletleri bir hanedan devletiydi. Bu yönüyledir ki, Türkiye Cumhuriyeti büyük millî egemenlik teorisinin, Türkiye’deki gerçekleşmesidir. Atatürk bunu Türk halkıyla birlikte başarmıştır. Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurarken onu asla vazgeçilmez iki ana temel üzerinde yükseltmiştir:

* Tam Bağımsızlık ve

* Millî Egemenlik.

O’nun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde izlediği devlet politikası ise millî egemenliğe dayanarak bağımsız yaşamaktır.

Bunu Atatürk şöyle ifade etmiştir:

Öyle bir dönemdi ki o, düşmanlarımız yalnız Osmanlı Devleti’ni yıkmak istemiyorlardı, aynı zamanda, devletin asli unsuru olan Türk Milletini de yok etmek istiyorlardı. Milletimiz elbette buna izin vermedi, yeni bir iman ve kesin bir ulusal azimle ayağa kalkarak, benim önderliğimde yeni bir devlet kurdu. Devletin dayandığı ana esaslar

TAM BAĞIMSIZLIK VE

KAYITSIZ KOŞULSUZ MİLLÎ EGEMENLİKTİR.[1]

O’nun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde izlenen devlet politikası ise millî egemenliğe dayanarak bağımsız yaşamaktır.[2]

Atatürk’ün gerçekleştirdiği Türk Devrimi bir çağdaşlaşma programı ve ezilen ulusların tümüne örnek oluşturan bir kalkınma yönetimidir. Temelinde bulunan altı temel ilkenin  (Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik) tümüne tek tek ya da bütün halinde yön veren, tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik anlayışı vardır.

Bilindiği üzere, Nutuk’un okunduğu Cumhuriyet Halk Fırkası İkinci Büyük Kongresi (1927), bir tüzük değişikliği yaparak;  Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık olarak tanımlanan üç anlayışı, partinin temel ilkeleri haline getirmişti.

1931 Kongre’sinde bunlara; Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik de eklenmiş olan bu altı ilke,

1937’de Anayasa maddesi haline getirilerek yalnızca partinin değil, devletin temel ilkeleri oldu.

1923-1938 arasında gerçekleştirilen devrim atılımlarının tümü, bu altı ilke içinde ifadesini bulur; hiçbir girişim dışarıda kalmaz. Örneğin;

Saltanat ve Hilafetin kaldırılması Cumhuriyetçilik ile

Dil-tarih yenileşmesi Milliyetçilik ile

Tarım ve sağlık atılımları Halkçılık ile

Eğitim birliği, tekke ve zaviyelerin kapatılması Laiklik ile

Kamulaştırmalar ve ekonomik uygulamalar Devletçilik ile

Hukuk ve yenilikçi girişimler Devrimcilik ile ilişkilidir.[3]

 

  1. Atatürk’e Göre Tam Bağımsızlık Nedir?

Tanımı ve Kapsamı

 

Bu konuda Prof.Dr. Enver Ziya Karal’ın değerlendirmesi önemlidir.[4] Ona göre: “Atatürk’ün düşüncesi bir tek ana ya da kaynak düşünceden çıkmıştır. Bu ana düşünceyle bağlantıları sağlanamadığı sürece açıklanmaları ve anlaşılmaları güçleşmekte ve güçleştirilmektedir.”

“Atatürk’ün düşüncelerinin bütün kaynağı bağımsızlıkdüşüncesidir.”

“Atatürk, 1921’de bir gazeteye verdiği demecinde; bağımsızlık benim karakterimdirdedikten sonra, bu düşüncenin ata kalıtı olduğunu, bu düşünceye Türk ulusunun bağlı bulunduğunu söyler ve Bu nedenle bence ulusal bağımsızlık bir yaşama sorunudurder. Bundan ötürü ve hemen belirtilmesi gereken nokta, “bağımsızlık” sözcüğüne Atatürk’ün verdiği anlamdır. Dar anlamıyla “bağımsızlık” sözcüğünde yalnız ulusal bir topluluğun siyasal özgürlüğü akla gelir. Atatürk’e göre “bağımsızlıközgürlüğü de kapsayan çok geniş anlamlı bir kavramdır ve özü şudur:”

“(…) Tam bağımsızlık denildiği zaman siyasette, maliyede, ekonomide, adalette, askerlikte, kültürde ve bu gibi konularda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk ulus ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir.[5]

Enver Ziya Karal şöyle devam ediyor:

Bu tanıma göre, Türk Bağımsızlık Savaşı, yalnız yurt topraklarını saldırgan düşman ordularından kurtarmak anlamına gelmez. Bu anlamı, yukarıda değinilen (siyaset, maliye, ekonomi, adalet, askerlik) yönlerinde ve en çok kültür konusunda yabancı ve saldırgan etkilerin de Türk toplum yaşamından atılması anlamını taşır. Bu nedenledir ki, Türk Devrimi’ni, Kurtuluş Savaşı içinde görmek gerekir.”[6]

Atatürk’ün düşünce ve eyleminde “bağımsızlık” kavramının belirleyici olması, O’nu, Türk yenileşmecilerinden ayıran en önemli özelliği ve farkıdır.

 

  1. Atatürk’ün Uyguladığı Bağımsızlık İlkesinin İki Yönü

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlık düşünce ve eyleminin pratikte iki yönü vardı:

* Bir yönü “kapitalist emperyalizmekarşıydı.

* İkinci yönü de “Sovyetlere karşı bağımsızlık” idi.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında silah ve para yardımında bulunan Sovyetlere karşı da bağımsızlığı temel amaç edinmiştir. Sovyetlerin bu yolla devlet üzerine “siyasal ipotek” koymasını ortaya koyduğu kesin tavırla Atatürk engellemiştir.

Milletçe kesin olarak savunulması gereken haklar da özellikle iki noktada önem kazanmıştı:

Birincisi devlet ve milletin bağımsızlığı

İkincisi, vatanın asli bileşiminde çoğunluğun, azınlıklara feda edilmemesidir” demiştir ayrıca Atatürk..

 

Milletlerin Yargı Hakkı, Bağımsızlığın Birinci Koşuludur

 

Bir devlet için bağımsızlığını yitirmek, çökmesinden daha kötüdür. Büyük sorun ise malî sorundur. Bu noktada adlî bağımsızlığın önemini de ayrıca vurgulamak isterim. Adalet dağıtımı görevi her bağımsız devletin vazgeçilmez bir hakkıdır, ona kimse karışamaz. Milletlerin yargı hakkı bağımsızlığın birinci koşuludur. Adalet kuvveti bağımsız olmayan bir milletin, devlet olarak varlığından söz edilemez. (Ayrıca şunu da vurgularım ki) Ulusal bağımsızlık millî kültürle eştir.[7]

 

  1. Atatürk’ün Belirlediği Milli Ülkü, Milletimizi Tam Bağımsız Olarak Ebediyete Kadar Yaşatmaktır

 

Atatürk, bizim milletçe uymamız gereken millî ülkümüzün ne olduğunu ise şöyle belirlemiştir:

Nedir o ülkü? Millî ülkü milletimizi yaşatmaktır, ancak tam bağımsız olarak yaşatmaktır! Tam bağımsızlık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, üzerinde yükseldiği temellerden biridir.

Tam Bağımsızlık İlkesi Ataöğreti’nin varoluş ilkelerindendir. Milletimizin dışa karşı tüm kararlarını serbestçe kendisinin alması demektir. Milletin varlığı, korunması ve geleceği Millî Egemenlik İlkesi ile birlikte Tam Bağımsızlık İlkesi’ne bağlıdır. Bu ilkelerin, dolayısıyla Tam Bağımsızlık İlkesi’nin gerekleri ne derecede yerine getirilirse, devlet ve millet varlığının dokunulmazlığı, devamlılığı ve gelişmesi de o ölçüde garanti altına alınmış olur.[8]

 

Atatürk’e Göre Milletimiz Ve Tam Bağımsızlık

 

Esas, Türk milletinin saygın ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas, ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla sağlanabilir. Ne kadar zengin ve refaha kavuşturulmuş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar insanlık karşısında uşak olmak durumundan yüksek bir davranışa lâyık olamaz. Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden yoksunluğu, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağı dereceye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.

Hâlbuki Türk’ün saygınlığı ve onuru ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet, tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Bu nedenle, ya bağımsızlık, ya ölüm![9]

 

  1. Bağımsızlığın Önemi

 

Bağımsızlık ve özgürlüklerini her ne pahasına ve her ne karşılığında olursa olsun zedeleme ve kısıtlamaya asla hoşgörülü davranmamak; bağımsızlık ve özgürlüklerini bütün anlamıyla koruyabilmek ve bunun için gerekirse, son bireyinin son damla kanını akıtarak insanlık tarihini şanlı örnek ile süslemek; işte, bağımsızlık ve özgürlüğün gerçek niteliğini, geniş anlamını, yüksek değerini, vicdanında kavramış milletler için temel ve ölmez ilke! Ancak bu ilke uğrunda her türlü özveriyi, her an yapmaya hazır milletlerdir ki, devamlı olarak insanlığın değer verilişine ve saygısına lâyık bir topluluk olarak düşünülebilir.[10]

 

Eğer bir millet; kararlarını doğrudan veya kendi kurumları aracılığıyla serbestçe kendisi alıyor ve uyguluyorsa, o millet bağımsızdır demektir. Eğer kararlarında hiçbir alan sınırlaması yoksa ve bu husus vurgulanmak isteniyorsa, o zaman “tam bağımsızlık” denir. Tam bağımsızlık, yani “istiklâli tambir milletin varlığını sürdürmesinin temel koşullarındandır. Yalnız varlığını sürdürmesi değil, kendisini gerçekleştirmesi, yani sahip olduğu nitelik ve yetenekleri sonuna kadar geliştirmesi, kullanıp değerlendirmesi, o milletin tam bağımsız olmasına bağlıdır.

 

İşte bu anlamda Türk milletinin özgürlük ve bağımsızlık tutkusunu tarihsel gelişimi içinde Atatürk şöyle özetlemektedir:

Türkiye halkı, yüzyıllardan beri özgür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı yaşama gereği saymış bir milletin kahraman evlâtlarıdır. BU MİLLET, BAĞIMSIZLIKTAN UZAK YAŞAMAMIŞTIR, YAŞAYAMAZ VE YAŞAMAYACAKTIR! Türk milleti bütün uygar milletler gibi içerde ve dışarıda tam anlamıyla özgür olacaktır, bağımsız olacaktır. Amerika, Avrupa ve tüm uygarlık dünyası bilmelidir ki, Türkiye halkı her uygar ve yetenekli millet gibi kayıtsız ve koşulsuz özgür ve bağımsız yaşamaya kesin karar vermiştir. Bu meşru kararı ihlâle yönelik her kuvvet Türkiye’nin ebedi düşmanı kalır. Bu hususta insanlık ve uygarlık dünyasının temiz vicdanı kesinlikle Türkiye ile beraberdir.[11]

 

  1. Atatürk’ün Özgürlük ve Bağımsızlık Konusunda Türk Milletine Vasiyeti Veya Verdiği Görev

 

Kurtuluş Savaşı’yla kan ve gözyaşı karşılığında kazanılmış olan bağımsızlığımız bir varoluş konusudur.[12] Bu nedenle Atatürk’ün, bu konudaki görevlendirmesi şöyledir:

BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜĞÜ EN DOĞAL İHTİYAÇ OLARAK GÖRÜN. Çok yüksektir bağımsızlık ve özgürlüğün değeri, bunun bilincinde olun.

Bunun için bağımsızlık ve özgürlüğün mahiyetini, kapsamını, tarihini iyi öğrenmemiz gerekir. O tarih ki derslerle doludur. Bu uğurda,

BAĞIMSIZLIK İÇİN HER ÖZVERİYİ GÖZE ALIN. İşte ancak o zaman insan gibi yaşar, insan olarak saygı görürsünüz” diyor Atatürk ve devamını şöyle getiriyor:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİ YAŞATMAK, BAĞIMSIZLIĞINI KORUMAK BİRİNCİ GÖREVİNİZDİR. DAİMA BU GÖREVİ DÜŞÜNÜN, BU GÖREVLE YAŞAYIN. Şöyle deyin:

DEVLETİMİZİN VE MİLLETİMİZİN BAĞIMSIZLIĞI KUTSALDIR, DOKUNULMAZDIR; O SONSUZA KADAR GÜVENDE VE VAR OLACAKTIR.Unutmayın ki, Millî hedefin ruhudur tam bağımsızlık, üzerine aldığınız görevin özüdür. Bir ölüm kalım sorunudur, Türk ulusunun varlığını sürdürmesinin temel koşuludur. Tarihe karşı yüklendiğiniz bu görevi, bütün bir ulusa karşı yüklendiniz, unutmayın.[13]

Cumhuriyetin kuruluşunun ve Lozan Barış Antlaşması’nın 100. yılında Atatürk’ün,Özgürlük ve Bağımsızlık Konusunda Türk Milletine Vasiyeti” veya verdiği bu kutsal görevi, “damarlarımızdaki asil kan” ile hakkıyla yerine getirmek vatan ve iman borcumuzdur.

 

Sedat Şenermen

 

Kaynakça

[1] Prof.Dr. Cihan DURA, Ataname, İstanbul, 2017, Nergiz Yayınları, s.95. [2] Cihan DURA, Ataname, s.97. [3] Metin AYDOĞAN, Ülkeye Adanmış Bir Yaşam -2 Atatürk Ve Türk Devrimi, İzmir, 2020, 14.Baskı, Gözgü Yayıncılık, s.388-389. [4] Prof.Dr. Enver Ziya KARAL, “Atatürk’ü Anlamak”, Atatürk ve Devrim, (Konferanslar ve Makaleler, 1935-1978), Ankara, 1980, TTK Yayını, s.172. [5] ATATÜK, Nutuk, cilt: II, s.623-624. Ayrıca bkz. Prof.Dr. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 2007, 3.Baskı, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, s.141. [6] Prof.Dr. Hikmet ÖZDEMİR, Atatürk’ü Yeniden Düşünmek, İstanbul, 2011, 3. Baskı, Remzi Kitabevi, s.128-129. [7], [8] Cihan DURA, Ataname, s.187, 188, 186; Bkz. Sedat ŞENERMEN, Atatürk Devrimleri Kur’an Temellidir, İstanbul, 2022, Şira Yayınları, s.317-321. [9] Mustafa Kemal ATATÜRK, Nutuk, İstanbul, 1981, 14.Baskı, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayını, Milli Eğitim Basımevi, cilt: I, s.13. [10] Mustafa Kemal ATATÜRK, ATATÜK’ÜN Söylev ve Demeçleri, (Toplayan: Nimet UNAN), 1959, 2.Basım, Türk İnkılâb Tarihi Enstitüsü Yayını, cilt: II, s.249. [11] ATATÜK’ÜN Söylev ve Demeçleri, cilt: II, s.35. [12] Sedat ŞENERMEN, Atatürk Devrimleri Kur’an Temellidir, s.323. [13] Cihan DURA, Ataname, s.188.

 

 

 

 

 

Exit mobile version