“Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük uygar niteliği ve büyük uygar yeteneği, bundan sonraki gelişimiyle geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.”[1] ATATÜRK
- ATATÜRKÇÜLÜK
Atatürkçülük, Türk milletinin
* Aklın ve bilimin yol göstericiliğinde ileri bir toplum olarak en kısa sürede çağdaş uygarlık düzeyine erişmesini,
* Milletler ailesinin bağımsız, eşit ve şerefli bir üyesi olarak demokratik ve lâik kurallar içinde mutlu bir yaşam sürmesini amaçlayan,
* İlkeleri, Türk toplumunun gereksinim ve isteklerinden doğmuş çağdaş bir düşünceyi simgeler.
Bu düşünce sistemine Atatürkçülük, Kemalizm, Atatürkizm, Atatürk Yolu, Atatürk İdeolojisi, Kemalist İdeoloji gibi çeşitli adlar verilmektedir. Ancak hangi kavram kullanılırsa kullanılsın, amaçlanan husus, Atatürk ilke ve devrimlerinin bütün halinde oluşturduğu düşünce sistemidir.[2]
Atatürkçülük, çağdaşlaşma yolunda sürekli bir atılımın, sürekli bir gelişmenin içinde olmamızı gerektirmektedir.
Bize bu gelişmeyi, bu ilerlemeyi hazırlayacak ortam ise,
LÂİK, DEMOKRATİK, ÜNİTER, SOSYAL HUKUK DEVLETİ DÜZENİ içinde CUMHURİYET SİSTEMİDİR. ULUS DEVLETTİR.
Bu nedenledir ki, gelişen bir Türkiye’de bütün ilerlemeler
– ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE IŞIĞINDA,
– ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİNİN KENDİSİNE ZEMİN OLUŞTURDUĞU BİR ORTAMDA gerçekleşmelidir.
* Çünkü UYGARLIK YOLU BUDUR;
* Çünkü ÇAĞDAŞLAŞMA YOLU bunu gerektirmektedir.
- Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin Milletimiz İçin Önemi, Amacı Ve Değeri
Atatürkçü düşünce, AKLIN ve BİLİMİN ışığında bugünün olduğu kadar geleceğin de gereklerine yanıt verdiği, kendisini sürekli yenileyen çağdaş bir görüşü simgelediği içindir ki, zamanın akışı içinde her cumhuriyet kuşağının kaçınılmaz yaşam görüşü, vazgeçilmez yaşam biçimi olarak değerini daima koruyacaktır. Çünkü
– Zamanın gereklerine uymak,
– Her çağda çağdaş kalabilmek ATATÜRKÇÜLÜĞÜN AMACIdır.
İşte Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin Türk milleti için önemi ve değeri, bu noktada toplanmaktadır.
- Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin Kaynağı
Atatürkçü düşünce,
* Memleket gerçeklerinden,
* Türk milletinin gereksinim ve isteklerinden,
* Yaşanmış Türk tarihinden kaynaklanmaktadır.
Bu bakımdan, BİREYSEL BİR DÜŞÜNCE DEĞİL,
– Millî vicdandan,
– Millî bilinçten kopup gelen MİLLETİN ORTAK AKLI,
– MİLLETİMİZİN ORTAK ARZU VE EĞİLİMLERİNİN SİMGESİ OLAN BİR DÜŞÜNCEDİR.
YAŞAMDA EN GERÇEK YOL GÖSTERİCİNİN BİLİM OLDUĞUNU KABUL EDEN ATATÜRKÇÜLÜK,
* AKILCILIĞA VE BİLİME VERDİĞİ DEĞER NEDENİYLEDİR Kİ
* ÇAĞDAŞLAŞMA YOLUNDA BUGÜN OLDUĞU GİBİ
* GELECEKTE DE GEÇERLİLİĞİNİ KORUYACAKTIR.
* Çünkü AKIL, BİLİM VE TEKNOLOJİ REHBER ALINMADIKÇA, onların kuralları ve yöntemleri benimsenmedikçe hiçbir alanda ilerlemeden /kalkınmadan söz edilemez. Onun içindir ki Atatürk:
“TÜRK MİLLETİNİN YÜRÜMEKTE OLDUĞU İLERLEME VE UYGARLIK YOLUNDA, ELİNDE VE KAFASINDA TUTTUĞU MEŞALE POZİTİF BİLİMDİR”[3]
yönlendirmesiyle bize, yolumuzu göstermiş bulunmaktadır.
- ATATÜRK İlkeleri Türk Toplumunun İhtiyaçlarından Doğmuştur
ATATÜRK’ÜN,
– Samsun’a çıkışından sonra gelişen olaylarla,
– Erzurum ve Sivas Kongrelerini izleyen gelişmeler,
– 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması ile sonuçlandı. Böylece;
* İçte PADİŞAH HÜKÜMETİNE,
* Dışta da SALDIRGAN DÜŞMANLARA KARŞI girişilen hareket yeni bir devlet düzeni ile yürütüldü.
Bu yeni yönetim, zafer kazanıldıktan, vatan toprakları düşmandan temizlendikten sonra padişahlık yönetiminin son kalıntılarını da ortadan kaldırdı.
Bu YENİ YÖNETİMİN GETİRDİĞİ SİSTEM, AKILCI, GERÇEKÇİ VE İLERİCİ BİR YÖNETİM BİÇİMİydi.
Bu sistemle halk
– KENDİ EGEMENLİĞİNE SAHİP OLUYORDU.
– EKONOMİK VE SİYASAL BAĞIMSIZLIĞINI elde ediyordu.
– Toplum düzeninde bir değişiklik, bir devrim yapılıyordu.
ATATÜRK ilkeleri bir bütünü oluşturan ilkelerdir. Bu nedenle, ortak özelliklerinin bulunması da gerekli ve doğaldır. Bu özellikleri şöyle sıralayabiliriz:
(a) ATATÜRK ilkeleri Türk toplumunun ihtiyaçlarından doğmuştur. Bunların kabul edilmelerinde ve benimsenmelerinde herhangi bir dış baskı, körü körüne taklitçilik ya da özenti etkisi kesinlikle yoktur.
(b) Bu ilkeler, ATATÜRK tarafından hem sözle, hem de uygulama ile belirlenmiştir. Her birinin anlam ve kavram yapısını;
– Türk ulusunun RUHUNA,
– Türk ulusunun KARAKTERİNE,
– Türk ulusunun GELENEK VE YETENEKLERİNE UYGUN düşen yönleriyle değerlendirmek gerekir.
(c) ATATÜRK ilkelerini birbirinden çözüp ayırmaya, tek tek değerlendirmeye girişmek; onları devrim hareketlerinden ayrı düşünmek büyük yanlışlık olur. Bunlar, bir bütünü oluşturan öğelerdir. Sağlıklı bir canlının organları gibi birbirleriyle tam uyum içinde bağlantılıdırlar. İşte bu uyum, bu bütünlük ve bu bağlantılık “ATATÜRKÇÜLÜK’’ dediğimiz dünya görüşünü ortaya çıkarmıştır.[4]
- 1981 “ATATÜRK YILI” Olarak Dünya Kutlanmıştır
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization – UNESCO)’nun 27 Kasım 1978 tarihinde Paris’teki 20. Genel Kurul toplantısında, 1981 yılının Atatürk’ün doğumunun 100. yılı olması nedeniyle bütün dünyada “Atatürk Yılı’’ olarak kutlanmasına karar verilir.
UNESCO’nun bu kararı doğrultusunda, Atatürk’ün doğumunun 100. yılı bütün dünyada, “1981 Atatürk Yılı” olarak kutlanır. Bu uygulama, dünyada ilk ve tektir.
27 Kasım 1978 Tarihli UNESCO Genel Kurulu kararında aynen şunlar yazılıdır:
“UNESCO Genel Konferansı; Uluslararası anlayış işbirliği ve barış yolunda çalışmış üstün kişilerin gelecek kuşaklar için örnek olacakları inancıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün doğumunun 100. yıl dönümünde, 1981 yılında anılmasını kararlaştırmıştır. UNESCO’nun ilgilendiği tüm alanlarda Atatürk’ün olağanüstü bir reformcu olduğu göz önünde tutularak, ÖZELLİKLE SÖMÜRGECİLİK VE EMPERYALİZME KARŞI EN ÖNCE AÇILAN SAVAŞLARIN İLK LİDERLERİNDEN BİRİ OLDUĞU KABUL EDİLMİŞTİR. Atatürk’ün dünya ulusları arasında karşılıklı anlayışın, sürekli barışın kurulması için çalışmaları olağanüstü bir örnektir. Tüm yaşamı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımını gözetmeden, bir uyum ve işbirliği çağının doğacağına olan inancını anımsatarak, eylemlerini her zaman barış, uluslararası anlayış ve insan haklarına saygı yönünden yapmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Atatürk’ün kişiliğini ve eserinin çeşitli yönlerini ortaya çıkarmak üzere, 1980 yılında yapılacak sempozyum hazırlıkları için Türk Hükümeti ile UNESCO’nun işbirliği yapmasına karar verilmiştir.”[ * ]
- Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin Özellikleri
Atatürkçü düşüncenin en belirgin özelliği,
AKLIN VE BİLİMİN IŞIĞINDA GELİŞMEYE AÇIK bir yön göstermesidir.
Atatürk ilkelerini dogma halinden kurtaran, dogmatizm’den uzaklaştıran özelliği, işte bu noktada toplanmaktadır. Atatürkçü düşünceye göre;
“YAŞAMDA EN GERÇEK YOL GÖSTERİCİ BİLİM VE TEKNİKTİR. BİLİM VE TEKNİĞİN DIŞINDA YOL GÖSTERİCİ ARAMAK DALGINLIKTIR, BİLGİSİZLİKTİR, DOĞRU YOLDAN SAPMAKTIR.”[5]
Yine Atatürk’ün şu sözleri Atatürkçülüğün bu özelliğini bütün açıklığı ile vurgulamaktadır:
“Ben manevî miras olarak hiçbir nass-ı katı’[6], hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. BENİM MANEVÎ MİRASIM BİLİM VE AKILDIR. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.”[7]
İşte Büyük Önder Atatürk’ün, Atatürkçü düşüncenin temelini belirleyen ölmez sözleri…
ATATÜRK İLKELERİ, MİLLÎ MÜCADELE’NİN başından itibaren türk devrimi’nin temelini oluşturmuş, bu devrimin uygulamalarına yön vermiştir.
BAĞIMSIZLIK, MİLLÎ EGEMENLİK, BARIŞÇILIK VE AKILCILIK, CUMHURİYETÇİLİK, MİLLİYETÇİLİK, LÂİKLİK, HALKÇILIK, DEVLETÇİLİK, DEVRİMCİLİK, Atatürkçü düşünce sisteminin temel ilkeleridir.
Bu ilkeler, gerek anlamları, gerekse amaçları yönünden birbiri ile çok yakından ilişkili, birbirini tamamlayan ilkelerdir.
HEPSİNİN AMACI TÜRK MİLLETİNİ EN KISA ZAMANDA ÇAĞDAŞ UYGARLIK DÜZEYİNE ERİŞTİRMEYE YÖNELİKTİR.
Atatürk ilkeleri, tümüyle akılcı ve gerçekçi bir temele oturmuşlardır; çünkü Türk milletinin özellikleri, bugünkü ve yarınki gereksinimleri göz önüne alınarak çağdaş yaşamın gereklerine uygun olarak belirlenmişlerdir.[8]
Atatürk ilkeleri, Türk toplumunda çağdaşlaşma yönünü belirleyen, Atatürk Devrimlerine temel oluşturan ilkelerdir.
Bu bakımdan
ATATÜRK DEVRİMLERİ, ATATÜRK İLKELERİNİN ESER, EYLEM, KURUM HALİNE DÖNÜŞMÜŞ ŞEKİLLERİDİR. Atatürkçü düşünce içinde birbirine bağlı bir bütün oluşturan Atatürk ilke ve devrimleri, Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine en kısa zamanda ulaştırabilmek için aklın ve bilimin çizdiği yolları kapsar. Çünkü Atatürk ilke ve devrimlerinin felsefesinde yapıcılık yatar. İyiye, doğruya, faydalıya yöneliş yatar. İnsanlaşma ve uygarlaşma yatar.
Atatürk Devrimlerinin ete kemiğe bürünmüş devlet şekli Cumhuriyettir.
- Türk Devrimi’nin Cumhuriyet Anlayışı,
Türk Devrimi’nin Cumhuriyet anlayışı, görüşü uygulayışı Türk Tarihine özgündür, özeldir.
– Göktürk ‘toy’larındaki katılımcılıktan,
– Anadolu Ahi paylaşımcılığından ve
– İslamiyet’in danışma (meşveret-şura)[9] örneklerinden oluşuyordu.[10]
Cumhuriyetçilik anlayışı böyle oluştu, geçmişten ve yaşamın içinden gelen özellikleriyle ilkeleşti. BİRİNCİ MECLİS, CUMHURİYETİ İLAN ETMEDİ ama özgün yapısıyla cumhuriyet düşüncesi, ilke ve işleyiş olarak onun içinde yaşıyordu. Halk adına; yasa çıkarıyor, uyguluyor, hatta yargılıyordu.
Mustafa Kemal, yeni Türk devletinin yönetim biçimi ve ona biçim veren CUMHURİYETÇİLİK anlayışı için:
* “TÜRKİYE; MİLLİYETÇİ, HALKÇI, DEVLETÇİ VE DEVRİMCİ, BİR CUMHURİYETTİR.. YURTTAŞLARIN KİŞİSEL VE TOPLUMSAL ÖZGÜRLÜĞÜNÜ, EŞİT VE DOKUNULMAZ KILMAK, MÜLKİYET HAKLARINI SAKLI TUTMAK, CUMHURİYETİN TEMEL ÖZELLİĞİDİR. BU HAKLARIN SINIRI, DEVLET VARLIĞI VE OTORİTESİ İÇİNDEDİR. GERÇEK VE TÜZEL KİŞİLERİN FAALİYETİ, GENEL YARARLARA AYKIRI OLMAYACAK, YASALAR BU TEMELE GÖRE YAPILACAKTIR.”[11]
* “BAŞARDIĞIMIZ İŞLERİN EN BÜYÜĞÜ, TÜRK KAHRAMANLIĞI VE YÜKSEK KÜLTÜRÜ OLAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ’DİR. BU BAŞARIYI TÜRK ULUSUNUN VE ONUN DEĞERLİ ORDUSUNUN, BİR VE BERABER OLARAK, KARARLI BİR BİÇİMDE YÜRÜTMESİNE BORÇLUYUZ.”[12]
* “TÜRK MİLLETİNİN KARAKTERİNE VE GELENEKLERİNE EN UYGUN YÖNETİM; CUMHURİYET’TİR.”[13]
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ SAĞLAM TEMELLER ÜZERİNE KURULMUŞTUR. BU TEMELLER;
– DEVRİMLER, DEVRİM KANUNLARIDIR;
– TÜRK TOPLUMUDUR,
– YÜKSEK TÜRK KÜLTÜRÜDÜR.
İNANCIM ODUR Kİ, TOPLUMUN BİREYLERİ TÜRK KÜLTÜRÜYLE NE KADAR DOLU OLURSA, CUMHURİYETİMİZ DE O KADAR SAĞLAM OLUR. TÜRK KAHRAMANLIĞININ, ULUSAL AZMİN VE ULUSAL BİLİNCİN ÜRÜNÜDÜR.”[14]
Emperyalizme dünya tarihinde en büyük yenilgiyi tattıran, onun yenilmezlik büyüsünü geçersiz kılan, Türkiye Cumhuriyetini kuran, “BENİM MANEVÎ MİRASIM BİLİM VE AKILDIR” diyen Atatürk’ün, gösterdiği yolda Cumhuriyetimizi, milletçe, 21. yüzyılın akıl, bilim idrak düzeyinde yeniden güncelleyerek inşa etmek, her Türk vatandaşının iman ve vatan borcu olduğunu düşünüyorum.
Sedat Şenermen
Kaynakça
[1] Mustafa Kemal ATATÜRK, ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, I-II-III, Ankara, 1987, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını. ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, c.II, s.272. [2] Prof.Dr. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 2007, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, s.87. [3] Hâkimiyet-i Milliye gazetesi, 30.10.1933; ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, c.II, s.272. [4] Osman Güngör FEYZOĞLU, Atatürk İlkeleri ve İnkılâbımız, İstanbul, 1982, Milli Eğitim Basımevi, s.56. [ * ] Osman AYDOĞAN, 27 Ekim 2017 [5] ATATÜRK’ÜN Maarife Ait Direktifleri, İstanbul, 1939 (Maarif Vekâleti Ana Programa Hazırlıklar Serisi: A, No:1), s.19; Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s.88. [6] Nass-ı katı: Ayet ya da hadiste -bir iş hakkında- kanıt olarak gösterilen söz. [7] Hamdullah Suphi TANRIÖVER’den naklen, Cemal KUTAY, Mustafa Kemal’in Ufuktaki Manevi Mirasçısı ile Sohbet, SOHBETLER, Nisan.1971, s.2-3;Prof.Dr. İsmet GİRİTLİ, Kemalist Devrim ve İdeolojisi, 1980, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, s.13; Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s.88.
[8] Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s.89. [9] Bkz. YÜCE KUR’AN ÂL-İ İMRÂN/159; ŞÛRÂ/38. [10] Metin AYDOĞAN, Ülkeye Adanmış Bir Yaşam (2), Atatürk ve Türk Devrimi, İzmir, 2020, 14.Baskı, Gözgü Yayıncılık, s.389. [11] Ulus gazetesi, 7 Mayıs 1935. [12] S. TURAN, Atatürk’te Konular Ansiklopedisi, 1995, Yapı Kredi Yayınları, 2.Baskı, s.129. [13] ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, Ankara, 1954, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, c.III, s.74; Metin AYDOĞAN, Ülkeye Adanmış Bir Yaşam (2), Atatürk ve Türk Devrimi, s.390, 391. [14] Prof.Dr. Cihan DURA, Ataname, İstanbul, 2017, Nergiz Yayınları, s.329.