I-) İNSAN KALABİLMEK İÇİN “AKIL TUTULMASI”DAN KURTULMAK ŞART
“Dünyayı kontrol etmek artık beyinleri kontrol etmekten ve yönlendirmekten geçiyor.”
Bugün, yapılması gereken birinci ve öncelikli en acil görev, çok uzun bir zamandır, her tür kitle iletişim araçlarıyla birey ve toplum olarak, BOP kuşatması yönlendirici ve görevlileri tarafından muhatap kılındığımız “beyin yıkama, zihin kontrol, bilinçaltı işgal, algı yönetimi”nin ne olduğunu, hangi amaçla, kimler tarafından, ne için yapıldığının idrak ve bilincine varmaktır.
Kılavuzu aklıselim olmayanın rehberi, ya içindeki şeytan ya da dışındaki şeytan/şeytanlardır.
Esasen dünya egemenliği iddiasındakiler için,
* Algı yönetimi amaç,
* Akıl tutulması, zihin kontrol, beyin yıkama, bilinçaltı işgal, algı operasyonu, propaganda, psikolojik savaş, örtülü operasyon, kamu diplomasisi ve enformasyon savaşı ise araçtır.
Algı yönetimi, “hedef insan veya toplumu” hedef alanın istediği şekilde düşünmeye ikna etmek için etkilemesidir.
Günümüzde kulağımıza, gözümüze, zihnimize hitap eden her şey algılarımızı etkiler ve şekillendirir. Dolayısıyla algı yönetimi toplum mühendisliğinin temel işlevidir.
Bu yöntemlerin özü,
– “Eğer istediğim şeyi istemeni sağlayabilirsem;
– O zaman istediğim şeyi yapman için,
– Seni zorlamama gerek yok” ifadesinde yer almaktadır.[1]
- “Akıl Tutulması” Nedir?
“Akıl tutulması” beyin yıkama, zihin kontrolü, bilinçaltı işgali, algı yönetimi, kamu diplomasisi ve benzeri yöntemlerle sert güç, yumuşak güç, akıllı güçten birinin gerektiği yerde devreye alınması dâhil, her tür kitle iletişim araçları (ses, yazı, görüntü, resim, müzik, film gibi sanat dallarını oluşturan /yöneten /yönlendiren medya, radyo, tv, sinema vs gibi araçlar) kullanılarak,
* Hedef kitledeki birey ve toplumun selim aklını işletmesini engellemek ve
* Davranışlarını yönlendirmek için, onu aklı ile düşünemez, sorgulayamaz hâle getirmek üzere yapılan çeşitli eylem /işlem /operasyonlardır.
- “Akıl Tutulması”nda Amaç Nedir?
– Verileni alan,
– Ona göre tutum ve davranışlarını geliştiren,
– Düşünmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen,
– Emre amade sürü halindeki birey ve toplum inşa etmektir.
“Akıl tutulması” eylemleri /işlemleri, hedef kitledeki birey ve toplumu kötüye yönlendiren (emmare) nefsinin güdümünde iblis-egemen düşünemeyen, yani sadece fikreden, bir başka deyişle mantıklı düşünmeden yaşayan, biat kültürü bağımlısı, “ben bilmem, abiler-şeyh, mürşit, seyit gibi adımıza fikredenler bilir” şeklinde uyutulmuş /uyuşturulmuş beyinlerden oluşan bir sürü oluşturmak için yapılmaktadır. Din, inanç, kültür, sanat, ekonomi, ticaret, siyaset, rejim, sistem ne gerekiyorsa, bunları ancak ben/biz biliriz/veririz mantığında olan, kendilerini dünyanın, bölgenin, ülkenin, küresel egemen elitleri var sayanların ve onlara bağlı/bağımlı çalışanların her konuda çeşitli yöntemlerle, her tür kitle iletişim araçlarıyla uyguladıkları bir operasyondur.
“Akıl tutulması” aslında “aldatma ve kandırmaca” esasına dayanır. En etkilisi “Allah ile aldatma”dır.
- Tarihte Bilinen İlk “Akıl Tutulması” Uygulaması
“Şeytanın zaferi için gereken tek şey, iyi adamların hiçbir şey yapmamasıdır.” Edmund BURKE (1729-1797)
Muhatabın potansiyel selim aklının devre dışına itilerek, kendisinin düşünemez duruma getirilmesiyle gerçekleştirilen “akıl tutulması” örneğini tarihte ilk olarak Âdem-İblis kıssasında buluyoruz. İlk kez aklını işleterek bilgilenen insan olan Âdem ve eşine, kendi içlerindeki şeytan İblisleri tarafından “akıl tutulması” uygulanmıştır. Hem de Yüce Allah tanık gösterilerek “Allah ile aldatma” bağlamında.. Âdem ve eşi bu olayda selim aklını kullanmayı ve sorgulamayı bir an ihmal ile tuzağa düştüklerini Kur’an’da ilgili ayetlerde açıkça görüyoruz.
- İblis /Şeytan Bunu Nasıl Başardı?
İblis/Şeytan, Âdem ve eşini aldatırken Allah’ın kendilerine yasakladığı ağacın meyvesini yedirebilmek için;
* “Ebedilik tutkusunu” ve
* “Sonsuz iktidar fikrini” kullanmıştı.
– İblis /Şeytan, sözlerinin doğruluğuna inandırıcı olmak için de, Allah’ın adını kullanarak yemin etti.
Böylece tarihte ilk kez “Allah ile aldatmak” eylemi, cin şeytanı İblis tarafından Âdem ve eşine karşı başlatılmış oldu.
Her insanın beynindeki kötüye yönlendiren (emmare) nefsi olan İblisin, alınan her duyumdan sonra kişiye verdiği ilk iç sesi, diline gelen ilk sözü ya da beyninde oluşan ilk fikri uygulayanlar, iblis egemen davranmış olurlar. Gün içinde her duyu, algı, veri, olgudan sonra bunları, iblisin/şeytanın dürtüsü /yönlendirmesi doğrultusunda eylem/yaşam biçimi edinilir ve böylece gün boyunca aynı şekildeki uygulamalar gerçekleştirilirse, bunu yapanlar kendileri bizzat şeytanca davranarak şeytanlaşmış olurlar. Tarih boyunca iki tür şeytan (biri, beyindeki iblis, diğeri onun yönlendirmesini yaşam biçimi edinen insan şeytanı) olduğunu bu şekilde uygulamalardan görebiliyoruz. Demek ki ilk kez İblisin başlattığı “akıl tutulması”, daha sonra günümüze kadar dünyanın her tarafında insan ve cin şeytanları tarafından geliştirilen teknolojik olanaklardan da yararlanılarak her tür kitle iletişim araçlarıyla gizli /açık sinsice yapılmaktadır.
İblisin/Şeytanın aldatıcı etkinliğinin dayanağı, insana karşı saklı, gizli, örtülü olması ve sinsice davranmasıdır. Bu nedenle “akıl tutulması” işlemleri sembollerle ifade edilir, operasyonlar hedef kitledeki birey ve toplumu uyandırmamak için saklı, gizli, örtülü olarak yapılır. Gücünü gizlilikten alan bu şeytani uygulama, beyindeki selim akıl işletildiğinde, yani aklıselim devreye girip olaya egemen olduğunda etkisini kaybeder. Güneş doğunca karanlık gece nasıl sona eriyorsa, akıl selimleşince, iblis/şeytan da tamamen etkisiz kalır.
- İnsanı Aldatan İki Varlık
“Akıl tutulması”, muhatabı aldatmak esasına dayandığına göre, İNSANI ALDATAN ŞEYLER nelerdir?
“Akıl tutulması” operasyonundan kurtulmanın, onu etkisiz kılmanın yolu, yöntemi, ilkeleri var mıdır?
Bu konuda işin başı nedir ona bakalım.
“Akıl tutulması” bir aptallaştırma, beyindeki selim akılı kullanılmaz kılmak için onu uyuşturma, narkozlama, insanı düşünmeden yaşayan bir varlık durumuna düşürmek eylemi olduğuna göre, öncelikle beynimizi tanımak ve onu nasıl işleteceğimizi bilmekle işe başlayabiliriz.
Beş duyu ile alınan her duyum için beyindeki iblisten gelen yönlendirmeyle oluşan ilk iç sesi beklemeye almak, onu uygulamamak, ilk yapılması gereken iştir. Beyindeki selim aklı kullanabilmenin olmazsa olmaz ilk şartı, iblisin her duyumdan sonraki yönlendirmesinde onu, etkisiz, pasif kılmaktır. Bunu hiç unutmayalım. İlgili duyum üzerinde duygusal davranmak yerine, konuya /olaya akıllıca bakmak için beynimizde kullanılmaya hazır selim akli melekemizi, yani potansiyel selim aklımızı işleterek
– Önce zihinsel eylemlerden anlama (taakkul),
– Kavrama (tefakkuh) aşamalarından geçildikten sonra,
– Benzer tarihsel örneklerden ibret/ders alarak anımsayarak düşünmeyi (tezekkür),
– Daha sonra konu üzerinde plan, proje, teori üreten düşünme işlemi (tefekkür)den sonra bir tık ileriye geçerek,
– A, b, c, yedek eylem planı bağlamında tedbirleri oluşturmak (tedebbür) ile aklıselim sahibi oluyoruz.
* Aklıselim sahibi kişi ya da
* Ortak, birleşik aklıselim sahibi toplum olmak, her türlü aldatmacayı etkisiz kılmak için yeterli ve doğru olacaktır.[2]
Kişi ya da toplum, beynindeki aklını selimleştirmazse kullanmazsa, “akıl tutulması” operasyonlarıyla onları, birileri beyinlerinden istediği kadar ve dilediği şekilde kullanırlar.
- ÇOK ALDATICI Cin ve İnsan /Bireysel ve Kurumsal ŞEYTANLAR “ALLAH İLE ALDATIRLAR”
“Ey insanlar! Rabbinize takvalı davranın. Ve babanın çocuğuna hiçbir fayda vermediği, çocuğun da babasına hiçbir şeyle yarar sağlamadığı günden ürperin. Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. O halde basit yaşam sizi aldatmasın. Ve sakın o çok aldatıcı (el-ğarûr /şeytan) sizi, Allah ile aldatmasın.” (Lokmân/33)
Lokmân/33. ayeti, tüm zaman ve mekânlardaki insanlara hitap etmektedir. İnsanlar takvaya, kendilerini Allah’ın koruması altına almaya davet edilerek, kimseye yardım edilmeyecek olan o güne haşyet duymaya çağırılmaktadır. Allah’ın vaadinin gerçek olduğu bildirilmekte, kimsenin dünya hayatına aldanmaması, özellikle de hiçbir bireysel ve kurumsal algı operasyonu düzenleyen aldatıcıların;
* “Allah ile aldatmasına” ve
* “Ebedilik tutkusu”, “sonsuz iktidar fikri /hırsı” “lüks yaşam rüşvetleri ile aldatmasına” kanılmaması istenmektedir.
İnsan sosyal bir varlıktır. Bu nedenle de, ana-baba, kardeşler, çocuklar, arkadaşlar, öğretmen, öğrenci ve komşulardan oluşan sosyal bir çevreye sahiptir. Karşılıksız sevgi ve saygı ile en sıkı bağlar ana-baba ve çocukları arasındadır. Ayetten anlaşıldığına göre, diriliş günü baba ile oğul bile birbirine yardım edemeyecektir. Durum böyle olunca el, ele /yabancıya nasıl yardım edecektir?
Lokmân/33’de selim akıl sahibi insanlar aldatılmaya karşı iki kez peş peşe uyarılmaktadır.
– Bu aldatmalardan ilki, insanı geçici dünya çıkarlarının aldatmasıdır.
– İkincisi ise herhangi bir “Aldatıcının = el-ğarûr bireysel ve kurumsal cin ve insan şeytanlarının” insanı, Allah’ı da kullanarak aldatmaya kalkışmasıdır. İnsan,
* Ne dünyevi menfaatlerin kendisini aldatmasına izin vermeli,
* Ne de Allah’ın rızasını gözetiyormuş havasını veren aldatıcılara aldanma durumuna düşmelidir.
Beynindeki aklını işleterek aklıselim sahibi olan kişi, her iki durumda da aldatılmaya karşı uyanık olmalıdır. Ayette konu edilen “Aldatıcı” varlık, “kötü birisi şeytan)” olabileceği gibi, insanın emmare nefsi (=İblis) veya bu özellikteki bir birey veya grup da olabilir.[3]
II-) ATATÜRK’Ü DOĞRU ANLAYARAK ÖRNEK ALMAK
- Küresel Aldatıcı Şeytanlık Emperyalizme Aldanmayan Tek Adam Atatürk’ü Günümüzde Anlamak Ne Demektir?
Atatürk’ü doğru anlamak, onu yaşadığı tarihsel gerçeklik içinde yaşayan Atatürk’ü tanımakla mümkündür. Bu açıdan bakıldığında “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk, vatanı bölünmez bütünlüğünü oluşturan Misakı Milli sınırları içinde özgür ve tam bağımsız kılmak için, yaşadığı dönemde durumu ve düşmanı doğru tanımış ve tanımlamıştı: Bağımsızlığımızın korunması ancak Emperyalizm’e karşı mücadele etmekle mümkündür.
Atatürk bu konuda şöyle söylemektedir:
“Efendiler, biz hakkımızı saklı bulundurmak, bağımsızlığımızı emin bulundurabilmek için heyeti umumiyemizce, heyeti milliyemizce, hepimizi mahvetmek isteyen EMPERYALİZME KARŞI ve bizi yutmak isteyen KAPİTALİZME KARŞI heyeti milliyece mücadeleyi uygun gören bir görüşü takip eden insanlarız.”[4]
Atatürk, “Milli Mücadele”nin özü itibariyle antiemperyalist bir mücadele olduğunu çok iyi biliyordu[5] ve emperyalizm konusunda şöyle diyordu:
“En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan milletler. Bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hâkim olan kapitalizm âfeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir.”[6]
“Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı savaşıyoruz.”[7]
Kurtuluş Savaşı emperyalizme karşı verilen bir bağımsızlık savaşıdır.
Atatürk, ayrıca bağımsızlığımızı tehdit konusunda sürekli bir düşmanlıktan kendini kurtaramayan Batı’ya işaret etmektedir:
“Batı’nın Türk milletini mutlaka mahvetmek hususunda mevcut görüş pek derindir. Bugünkü Avrupa diplomatlarının kafalarında hâsıl olmuş bir görüş değildir. Bundan önce, çok ve çok öncekileri zamanında yerleşmiştir.”
“Bu, âdeta babadan evlâda irsen geçen bir zihniyet, bir âdet, bir anane olmuştur. Onun için Batı’nın bu ananeden vazgeçmesi, bu miras alınmış zihniyeti değiştirmesi, bozması, itiraf etmek lazım gelir ki, o kadar kolaylıkla mümkün olmamıştır ve olmayacaktır.”[8]
Atatürk, kapitalist emperyalizme, iç ve dış düşmanlara karşı sonu zaferle sonuçlanan ve başarıyla yürüttüğü mücadelede “yaşamda en gerçek yol gösterici” olarak belirlediği ve benimsediği aklıselim ve bilimin kılavuzluğundan hiç ayrılmadı. Dünyada beynindeki selim aklını hem kendi adına hem mensubu olmakla övündüğü tüm milleti adına, tam kapasite, gece-gündüz, her konuda devlet planlama teşkilatı gibi plan/proje/teoriler üreterek işleten/kullanan, toplumsal aklı, aklıselim halinde geliştirerek kendisini AKILTÜRK[9] yapan Mustafa Kemal ATATÜRK’TÜR.
Bu konuda ne demişti Atatürk:
“Allah, dünya üzerinde yarattığı bu kadar nimetleri, bu kadar güzellikleri insanlar yararlansın, varlık içinde yaşasın diye yaratmıştır ve en son derecede yararlanabilmek için de, bütün yaratıklardan esirgediği zekâyı, aklı insanlara vermiştir.”[10]
“Bu dünyada her şey insan kafasından çıkar. Bir insan başının ifade edemeyeceği hiçbir şey yoktur.”[11]
“Her şeyin kaynağı insan zekâsıdır.”[12]
“Akıl ve mantığın çözemeyeceği sorun yoktur.”[13]
Günümüzde BOP kuşatması altında bulunan güzel yurdumuzun yeniden tam bağımsızlığını sağlamak konusunda Atatürk’ü ve yaptıklarını örnek almak zorundayız. Bunun için öncelikle “aklımızı birey ve toplum olarak işleterek”, aklıselimle, emperyalizme karşı verdiği mücadeleyi örnek almak; her tür “akıl tutulması” operasyonlarını da boşa çıkaracaktır. Bugün için Cumhuriyeti, O’nun kurduğu kurucu değerler üzerinden yeniden inşa etmek, O’nu gerçek manasıyla doğru anlamakla mümkün olacaktır.
Kaynakça
[1] Sedat ŞENERMEN, Tarihsel Uygulamalarla AKIL TUTULMASI KİTLENME, İstanbul, 2017, Nergiz Yayınları. [2] Bkz. Sedat ŞENERMEN, Aklın Kaynağı İSLAM’DA BEYİN, İstanbul, 2014, Nergiz Yayınları. [3] Hakkı YILMAZ, Tebyinü’l-Kur’an /İşte Kur’an, İstanbul, 2015, c.4, s.543. [4] Prof.DR. Cihan DURA, Ataname, İstanbul, 2017, Nergiz Yayını, s.263; Sedat ŞENERMEN; ATATÜRK, Emperyalizm ve Batı Merkezcilik, İstanbul, 2022, s.589. [5] Onur ÖYMEN, “Emperyalizm ve Dış Politika”, (Derleyen: Prof. Barış DOSTER), İstanbul, 2014, Prof.Dr. Alpaslan IŞIKLI Anısına (Kitabı içinde), Kaynak Yayınları, s.246. [6] Hâkimiyet-i Milliye, 20 Temmuz 1920; bkz. Sedat ŞENERMEN; ATATÜRK, Emperyalizm ve Batı Merkezcilik, s.590. [7] Atatürk’ün Bütün Eserleri, İstanbul, 2003, Kaynak Yayınları, cilt: 12, s.121. [8] Sedat ŞENERMEN; ATATÜRK, Emperyalizm ve Batı Merkezcilik, s.599. [9] ‘AKILTÜRK’ ifadesi emperyalizme karşı mücadelesini eserleriyle yaşamı boyunca Atatürk çizgisinde sürdürerek ruhunu Hakk’a teslim eden (Merhum) Saygıdeğer EROL BİLBİLİK Bey’e aittir. [10] Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, (Toplayan: Nimet UNAN), 1959, 2.Basım, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, c. II, s.108. [11] Prof. Afet İNAN, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Ankara, 1959, Türkiye İş Bankası Yayınları, s.182. [12] Falih Rıfkı ATAY, 19 Mayıs, Ankara, 1944, s.41. [13] Afet İNAN, Atatürk Hakkında Hatıralar Belgeler, s.270; Bkz. Sedat ŞENERMEN, Atatürk Devrimleri Kur’an Temellidir, İstanbul, 2022, Şira Yayınları, s.21.