SEDAT ŞENERMEN

EMPERYALİZM NEDİR?

İnsanlık tarihinde ilk kez Kitab-ı Mukaddes’in Eski Ahit, Tevrat bölümünde “Dünya egemenliği iddiası” görülmektedir. Bu iddiayı inanç haline getirenler, bunu bir ideoloji olarak 1492 yılından itibaren uygulamaya “Mesih Planı” adıyla küresel bir proje şeklinde yaşama geçirmeye başladılar. İşte bu projenin uygulanabilmesi için dünyadaki güç, enerji kaynakları ve her tür zenginliklerin ele geçirilmesi gerekiyordu. Amerika ve diğer ülkelerin keşfedilmesiyle başlayan, günümüzde BOP olarak sürdürülen uygulamalar, bir “Dünya egemenliği iddiası”nın emperyalist küresel proje şeklinde değişik aşama ve adlarla yaklaşık 530 yıldır dünyada akan kan ve göz yaşının nedenini de açıklamaktadır. Bu durumda Tevrat’ta yer alan dünya egemenliği iddiası ile emperyalizmin ne olduğunun kısaca bilinmesi bilinmesi gerekiyor.

  1. Tevrat, Yahudilere Dünya Egemenliğini Vaat Ediyor

Kitabı Mukaddes’in Eski Ahit bölümündeki Tevrat, Yahudilere, dünya egemenliğini vaat etmekte ve dünya saltanatının yalnız Yahudilere verildiğini söyleyerek Yahudileri, bu hâkimiyeti elde etmek için koşturmaktadır:

“Bütün dünya üzerine rab (Yahova) kral olacak…[1]

Yahova: “Çünkü bütün dünya benimdir. Ve siz bana kâhinler melekûtu ve mukaddes millet olacaksınız…[2]

Kendisini “Ben Yahova’yım; ismim odur[3] şeklinde tanıtan İsrail oğullarının tanrısı, Yahudileri de “Allah (Yahova) oğulları” olarak tanımlamaktadır:

Onlar ne kandan, ne bedenin iradesinden, ne de insanın iradesinden değil, ancak Allah’tan (Yahova’dan) doğdular.[4]

“Rab cenk eridir; ismi Yahova’dır”[5] şeklindeki söylemi içeren Yahudilerce din olarak kabul edilen Kutsal Kitab Tevrat’taki tanrı Rab şöyle diyor:

İsrail oğlum, ilkimdir.”[6]

Yahudilerin “Allah oğulları” oldukları konusunda Mukaddes Kitap’ta daha pek çok ifade vardır.[7]

“Öyle bir gün gelecek ki Yahudilerin kadınları ve erkekleri peygamberlik edecekler, insanları idare ve onlara hükmedecekler, milliyet ve din ayrılıkları ortadan kalkacak bütün insanlar, yalnız insanlık adı altında birleşecekler bu birliği Yahudilerin kadınları ve erkekleri idare edecekler ve her biri peygamberler gibi olacaklar.”[8]

 “Son günlerde Rab Yahova’nın evinin dağı (Siyon dağı) dağların en kuvvetlisi ve tepelerin en yükseği olacak, milletler oraya gidecekler, giderken de şöyle diyecekler. ‘geliniz, Yahova’nın dağına, Yakup’un evine çıkalım, bize şeriatlarını öğretsinler, biz de onların yollarında yürüyelim. Çünkü şeriat siondan Yahova’nın sözü Urşelim’den (Kudüs’ten) çıkacaktır, çok milletler arasında hükmedecek, bütün milletleri azarlayacak, onlar kılıçlarını saban demirleri, mızraklarını bağcı bıçakları yapacaklar, millet, millet aleyhinde kılıç kaldırmayacak, muharebe etmeyi öğrenmeyecektir.”[9]

Milletler, dillerini, dinlerini, milliyetlerini, düşüncelerini bırakacaklar, silahlarını ziraat âletleri yapacaklar, savaşı unutacaklar, Yahudilere işçi ve köle olacaklar, Yahudiler bu kalabalığa başkanlık ve peygamberlik edecekler, devlet ve saltanat sahibi olarak yaşayacaklar, dünya ilk günahtan önceki cennet haline gelecek…

Milletler kılıçları saban demirleri yaparken, Yahudiler de saban demirlerini kılıç yapacaklar kendilerine boyun eğmeyen, Yahova yasasına karşı gelenleri yok edecekler. Yahova şöyle diyor:

“Milletler arasında şunu ilan edin. Bir cenk hazırlayın, yiğitleri harekete getirin (kahramanları uyandırın) savaşçıların tümü yaklaşsınlar, yukarı çıksınlar. Saban demirlerini kılıç, bağcı bıçaklarınızı mızrak yapınız. Zayıf olan ben kahramanım desin.”[10]

“Ey sion –Siyon– kızı[11], kalk harmanı döv, zira boynuzunu demir, tırnaklarını tunç edeceğim. Sen dahi çok kavimler ezeceksin ve onların kazancını Yahova’ya ve mallarını bütün dünyanın rabbine ayıracağım.”[12]

“Ve boyun eğmeyen milletlerden hışım ve gazabımla intikam alacağım.[13]

“Milletlerin cümlesini dahi sarsacağım. Milletlerin tümünün arzu ettikleri (değerli şeyleri) gelecekler ve bu evi izzetle dolduracağım. Orduların rabbi diyor. Gümüş ve altın dahi benimdir diye orduların rabbi buyurur.”[14]

Sen benim topuzum ve cenk silahlarımsın ve seninle milletleri kıracağım ve seninle ülkeler helak edeceğim.” [15]

Hemen tüm stratejik planlamalar, Tevrat’ta yer alan ilkeler doğrultusunda uygulamaya çalışılır.[16]

  1. Kavram Olarak Emperyalizm Nedir?

Türk Dil Kurumu, emperyalizmi[17]Bir milletin sömürü temeline dayanarak başka bir milleti siyasi ve ekonomik egemenliği altına alıp yayılması veya yayılmayı istemesi, yayılmacılık[18] olarak tanımlamıştır.

Emperyalizm, ekonomik bir kavram olarak da şöyle tanımlanabilir:

(a) “Bir ülkenin sömürü amacıyla başka bir ülkeyle eşitsiz değişime dayalı ticaret yaparak ya da başka yollarla o ülkeyi siyasi ve iktisadi egemenliği altına alıp yayılması veya yayılmak istemesi.”

(b) “Uluslararası sermaye dışsatımıyla tanımlanan, sanayi sermayesi ile banka sermayesinin birleşip mali sermayeyi oluşturduğu kapitalizmin en yüksek aşaması.[19]

Latincesi ‘imperium (büyük devlet’ten) olan emperyalizmin bir tarih terimi olarak tarifi de şöyle yapılmıştır:

a-) “Bir devletin sınırlarını genişletme siyasası.”

b-) “Bir devletin sınırları içine ya da erki altına aldığı ülke ve ulusları sömürme siyasası.”[20]

Diğer bir tanımla emperyalizm,

* Bir ülkenin başka bir ülke üze­rinde,

* Onun doğal veya üretilmiş zenginliğini almak amacıyla,

Siyasal araçlarla doğrudan,

Ekonomik araçlarla dolaylı olarak hâkimiyet kurmasıdır.[21]

  1. Emperyalizmi Anlamak

Emperyalizmi bütün boyutlarıyla kavrayıp, anlamadan halkın sömürülmesi de önlenemez, vatan savunması da yapılamaz. Çün­kü emperyalizm, hangi kılıkta, hangi olguda ve eylemde olursa olsun tanınmazsa,

Doğru politik eylemler yapılamaz.

Doğru örgütlenme başarılamaz.

Doğru siyasi teoriler ve

Programlar orta­ya konulamaz.

Doğru politik hedefler belirlenemez.

Emperyalizm kavramı temel alınmadan yapılan siyasal değerlendirmelerle doğ­ru sonuçlara varılamaz.[22]

 

  1. Emperyalizmin Tarihinde Üç Büyük Evre

 

Emperyalizm tarihi üç büyük evreye ayrılmaktadır:

Birincisi, 16. yüzyıla kadar devam eden ve imparatorlukların genişleme­siyle somutlaşan evredir.

İkincisi, coğrafi keşiflerle başlayıp 19. yüzyıla kadar devam eden emperyalizmdir ve “eski emperyalizm” olarak adlandırılmaktadır.

Üçüncüsü ise “yeni emperyalizm”dir ve yaklaşık 1880‘lerde başlamış ve sömürgelere yeniden büyük ilgi duyulmasına, Asya ve Afrika’nın yeniden paylaşılmasına yol açmıştır.[23]

Rosa Luxemburg’a göre kapitalist olmayan alanlara doğru olan kapitalist yayılma sadece daha fazla birikimin bir aracı değil, aynı zamanda kapitalizmin yaşaması için de gerekli ve olmazsa olmaz bir şartıdır. Öyleyse, emperyalizmi kapitalizminson evresi” ola­rak görmek dünya üzerinde olan biteni anlamlandırmada son de­rece önemli açılımlar getirecektir.[24]

Kapitalizmin en yüksek aşamasına, ekonomik, siyasal ve askeri yayılma siyasetiyle, halkları (devletleri) ekonomik ve siyasi yönden bağımlı kılarak ulaşılır,[25] Marx, “Sermaye Birikimi” adlı çalışmasın­da, emperyalizmin, kapitalizmin içsel dinamiklerinin bir sonucu olduğunu yazmıştır. Marx’ın emperyalizmle ilgili düşüncesi şöyle anlatılır:

“Kapalı kapitalist bir ekonominin, kapitalist olmayan top­lumsal formasyonlara açılmaksızın, onların ürettiği toplam artık değeri içine çekemeyeceği (ememeyeceği) için çökece­ğini iddia ediyordu. Emperyalizm, kapitalist olmayan çevre olarak ne kalmışsa, onu ortadan kaldırarak yapılan reka­betçi bir mücadeledir.[26]

 

Emperyalizm teorisyeni olan Lenin’e göre kapitalizm genişle­dikçe hammaddeye olan ihtiyaç artar ve rekabet sertleşir. Böylece dünya çapında hammadde arayışı alevlenir ve sömürge elde etme mücadelesi amansızlaşır. Buna neden olan ise sermaye ihracının zorunlu olmasıdır. Lenin’e göre kapitalist üretim biçimi, üretimi hiç durmadan genişletecek bir birikim eğilimidir. Ona göre dış pazar­ların varlığı zorunludur. Çünkü var olan bütün eski üretim biçim­lerinin aksine kapitalist üretim, esas olarak sınırsız bir yayılma eğilimi göstermektedir.[27]

Lenin, emperyalizmin kapitalizmin tekelci ve zorunlu bir aşa­ması olduğunu belirtiyor ve emperyalizmi şöyle tanımlıyor:

Emperyalizm, tekellerin ve mali sermayenin egemenliği­nin ortaya çıktığı; sermaye ihracının birinci planda önem kazandığı; dünyanın uluslararası tröstler arasında payla­şılmasına başlanmış olduğu ve dünyadaki bütün toprak­ların en büyük kapitalist ülkeler arasında bölüşülmesinin tamamlanmış bulunduğu, bir gelişme aşamasına ulaşmış kapitalizmdir.”[28]

 

Lenin, kapitalizmin,

Serbest rekabet dönemiyle

Emperyalizm dönemini birbirinden ayırmaktadır.

Öne çıkardığı hususlar,

* Sanayi sermayesiyle banka sermayesinin kaynaşarak mali-sermayeyi oluşturması ve

* Dev tekellerin ekonomi üzerinde belirleyici bir role ulaşması;

* Ulusal sınırlara artık sığmayan mali-sermayenin serma­ye ihracı yoluyla dış pazarlara yani tüm dünyaya yayılması;

* Bü­yük emperyalist devletlerin dış ticaretinde meta ihracına nazaran sermaye ihracının belirleyici önem kazanması;

* Serbest rekabetin dev tekeller arasındaki rekabete dönüşmesi;

* Dünyanın toprak ba­kımından paylaşımının tamamlanmış olması ve

* Nüfuz alanları te­melinde yeniden-paylaşımın gündemde olmasıdır.

Bu durum “emperyalizm çağını”, savaşlar, devrimler ve karşı-devrimlerle yüklü bir çağ haline getirir.

Emperyalizm, tek keli­meyle, mali-sermayenin egemenlik sistemidir. Yani emperyalizm, kapitalist dünya sisteminin en son gelişmişlik düzeyini ifade etmektedir.

  1. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa’nın en ulvi duy­guları emperyalistleri kutsamak için harekete geçmiştir. Papayla krallar, demokratlar ve revizyonist sosyalistler, işçi sınıfı ve pat­ronlar, misyonerler ile dinsiz kapitalistler el ele, çağa damgasını vuran emperyalizmin peşine takılmakta bir sakınca görmemişler­dir. Avrupa’da emperyal olguların dokunmadığı yaşam parçası hiç kalmaştır.[29]

 

  1. Emperyalizmin Doğu’daki Adı: ORYANTALİZM

 

Günümüzbilgi” ve “bilimçağı olarak değerlendirilmektedir. Sömürgeci çağ, kontra-bilim yöntemiyle en sıradan basit sorunları bile anlaşılmaz kılmış büyük bir “aydınlar” topluluğu yaratmış; insanlığın bilincini çarpıtarak varlığını sürdürmüş; İncil’deki şeytan tarifine uygun bir pratik sergilemiştir. “Şeytanın en büyük kurnazlığı kendisinin olmadığına bizi inandırmasıdır.”

Her canlı, doğasına uygun davranacağından ötürü, sömürgeciliğin bu çabası yadırganamayabilir. Bu görev yerine getirilmeden, sistem varlığını sürdüremez. Bu nedenle, kendilerinin deyimiyle dünyayıkeşfetme” ve “fethetmehareketi olan sömürgecilik, “aydınlanma çağı” olarak ifade ettiği 1218. yüzyıllarda yapılan çok yönlü hazırlıklar sonucu, doğaya ve insana müdahale etmiştir. Bu müdahalenin sonucu olarak, tüm dünya insanlığının sosyal, ekonomik, kültürel vs. analizi yapılmıştır.

Her düşünce, sömürgeciliğin bir sistem olduğunu kabul etmektedir. Ancak sistemin nasıl çalıştığına, günlük yaşamı nasıl düzenlediğine dair bir fikir yürütememektedir. Ya da genel söylemlerle sorunu ifade etmektedir. Yine her düşünce, Batı’nın Rönesans ile büyük bir hazırlık yaptığını belirtmektedir. Ama bu hazırlığın ne şekilde yapıldığına dair, yeterince düşünce üretilmemektedir.

Nedir bu çok boyutlu hazırlık?

 

  1. Emperyalizmin Beş Aşamalı Hazırlık Dönemi

 

(a) İlk bilgi toplama dönemi: Bu süreç 12. yüzyılla, yani Marko Polo macerası ile başlatılabilir. Bu dönem misyonerler, tacirler (kosmos vb..) döneminin dünyayı tanıma ve bilgi toplama dönemidir.

(b) Keşif yapma dönemi: Bu süreç 14. yüzyılda Kristof Kolomb ile başlatılabilir.

(c) Bilgi ve deneyimleri sistematize etme dönemi:

Üniversitelerin ve derneklerin, bilgileri branşlarına göre toparladığı ve felsefenin adım adım oluşturulduğu dönem. Bu dönem 15-16. yüzyıl sürecini kapsar. (Mason örgütlenmeleri vb.)

(d) Gerek bilgi, gerekse de askeri teknik birikimin pratiğe yansıtıldığı dönem: 17-18. yüzyıl bu süreci ifade eder.

(e) Bu ise, Dünya Sömürgeler İmparatorluğu’nu ilan etme dönemidir: (18. yüzyıl sonrası)

Bu dönemde bilim dalları derinleştirilmiş, üst bir otorite düzeyine çıkarılmıştır. Fizik, kimya, biyoloji, doğa bilimleri, mühendislik alanındaki uzmanlıklar geliştirildiği gibi, kıtalara yönelik Mason locaları kurulmuştur. Asya toplumlarının ve özellikle Ortadoğu’nun ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik vs. gerçeklerini en ince ayrıntısına kadar inceleyen,  irdeleyen özel bölümler oluşturulmuştur. Bu bölüm; Doğu bilimi ya da oryantalizm olarak ifade edilmektedir. Masonun yurdu, sadece doğduğu yer, ya da içinde, yetiştiği topluluk değil, “bütün dünya” olduğundan, her yerle ilgilenmek, her alanın sorununu çözmek durumundadır.[30]

Bu hazırlık sürecinde sömürgecilik, çok boyutlu hazırlıklar yapılmış; salt iktidar gücünü değil, kendi kontrolünde muhalif güçler de yaratmıştır. Mason işaretlerinde Jachin (J.:.) ve Boaz (B.:.) sütunları, Güneş’le Ay’ı temsil ettiklerinden, eril ve
dişil, etken ve edilgen, ışıklı ve karanlık iki temel ilke arasındaki çatışma, evrendeki yapıcı güçlerle yıkıcı güçler arasındaki güçlerin arasındaki kavganın gereği olarak, yapay karşıtlarını oluşturmuş, asıl gelişebilecek alternatif gücün önünü tıkamıştır. 300-400 yıllık hazırlık sonucu, insanlığın büyük çoğunluğu ve (en azından) düşünürleri, yazarları sömürgecilerin istemleri doğrultusunda programlanmıştır. Bütün felsefi akımlar, düşünceler, eğilimler sömürgeci sistemin birer farklı versiyonu olarak şekillendirilmiştir. Kimilerinin niyeti bu olmasa bile, bütünlüklü düşünmekten yoksun olduklarından ötürü, sisteme hizmet etmişlerdir. Sistem dışı olan ideolojilerin de sistematiği bozularak “kabul edilebilirlik” sınırlarına çekilerek, marjinal kalması sağlanmıştır.[31]

Bu belirlemeyi yaparken sömürgeciliğin homojen olduğunu sanmak doğru değildir. Sömürgecilik yekpare bir düşünce değildir. Örneğin,

Hitler tarzı sömürgecilik milliyetçi bir karakter taşırken,

Siyonist karakterli sömürgecilik “enternasyonal” ya da kendilerinin deyimiyle “küresel” karakterlidir.

Masonluğun en önemli faaliyetlerinin başında “İstihbarat örgütlerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi” ilk görev olmuştur. Bu örgütler salt istihbarat değil, yaşamın bütün alanlarına yönelik faaliyet sürdürmüşlerdir. Nitekim İstihbarat örgütleri batı ülkelerinde hızla geliştirilmiş, etkin güç duruma getirilmiştir. Bu ana çekirdek güçler, esnek ve müdahale gücü olarak konumlandırılmışlardır. Yasal örgütler olmadıklarından ötürü, her tür faaliyeti gösterebilmişlerdir.

Bu süreçte tek boyutlu düşünür değil, çok alternatifli, her kesimin sosyal, kültürel, psikolojik, yapısına uygun olarak; milliyetçi, “enternasyonalist”, sağcı-solcu, bencil-kolektif vs. tipolojiler oluşturularak sistem sağlama alınmaya çalışılmıştır. Her türlü olasılık bilimsel yöntemlerle hesaplanarak hazırlık­lar yapılmış; atomun parçalanmasıyla birlikte toplumun dokusu, onun da ötesinde, bireylerin kişiliği çözümlenmiş, sisteme uygun hale getirilmişlerdir. Örneğin, felsefi alanda hümanist akımın oluşturulması, sömürgeci canavarlığı dengelemek içindir. Edebiyat, sanat gibi alanlar daha çok sömürgeci barbarların yüzünü örtmek maksadıyla yer yer ön plana çıkarılmıştır.

“Sağ” kesim olarak ifade edilen iktidar odaklarına karşı sömürgeci “sol sosyalist” akımlar geliştirilmiş, biri, diğerini dengeleyerek varlığını sürdürmüştür. Lucien Febvre’nin deyişiyle “Bir yandan olgular bilimlerin içinde, şimdiye kadar görülmedik bir yer tutmaya başlamışlar; öte yandan da, fikir1er yeryüzünde şimdiye kadar duyulmadık bir rol oynamaya başlamışlardır.”[32]

 

  1. Emperyalizm, Kapitalizmin Son Aşamasıdır ve Kapitalizmle Bir Bütündür

 

  1. İ. Lenin, “Emperyalizm, çürüyen kapitalizmin son aşaması­dır” diyor. Kapitalizm, bu sözün söylendiği yıllarda emperyalist aşamaya girmiştir. Kapitalizmin çürüyüş süreci de devam etmektedir. Küreselleşme ve dünyanın tek pazar haline gelmesi günü­müzde hem çürüyüşü hızlandırmış hem de emperyalizmi daha da azgınlaştırmıştır.

Lenin’in bu sözüyle bize anlatmak istediği bir konu daha var:

Emperyalizm bir bütündür. Sadece kapitalizmi sembolize eden şirkete emperyalizm diyemeyiz.

Kapitalist şirket, devlet ve emperyalizm bir bütündür.

Emperyalizm Her Kılığa Girer, Emperyalizmin Dokunmadığı, Değiştirmediği, Dönüştürmediği, Sömürmediği Yaşam alanı kalmamıştır.

Emperyalizm kapitalizmle bir bütündür. Kapitalizm ekonomik değerleri sömürebilmek için her kılığa girer.

Emperyalizm kelimesi, ya olayın kendisini ya da bu olayı çeşitli gerekçelerle açıklayan, haklı çıkarmaya çalışan ve doktrin alanında ortaya çıkan eğilimleri dile getirmektedir. Emperyalist eğilim, çok daha derin bir eğilimle; saldırgan­lık ve kendini koruma güdülerine, yani yaşama eğilimine bağlı görünmektedir. Bu eğilimin, toplumları, her yönden (demografik, ekonomik, siyasi, askeri, kültürel) genişleme­ye ittiği söylenebilir.”[33]

 

Bu açıdan değerlendirildiğinde emperyalizmin,

* Siyasi emperyalizm,

* Kültür emperyalizmi,

* Ekonomik emperyalizm,

* Demografik emperyalizm,

* Askeri emperyalizm

* Dini emperyalizm ve

* Gıda Emperyalizmi gibi çeşit­li biçimleri vardır.

Tarihi bakımdan bu durumların hiçbirine saf halde rastlanmaz. Bu türler, her zaman iç içe geçmiş durumdadır.

Devletler, emperyalist amaçlarına varmak için çok defa çeşitli emperyalist modelleri bir arada kullanırlar. Herhangi bir emperyalizm türünü belirleyen, bu türlerden sadece birinin varlığı de­ğil, baskın bir unsurun bulunuşudur.

Örneğin, kültür emperyalizmi, diğer emperyalizm türlerinin uygulanmasında onlara yardımcı olur ve onları tamamlar. Yani emperyalizm siyasal, kültürel, ekonomik, demografik, askeri, gıda, dini ve benzeri şartlara bağlı olarak gelişmiştir.

 

Sedat Şenermen

 

Kaynakça

[1] Kitabı Mukaddes: Eski Ahit; Tevrat; İstanbul, 1969, Kitabı Mukaddes Şirketi Yayını, Zekeriya, 14/9, s.899.

[2] Tevrat; Huruç, 19/6, s.73.

[3] Tevrat; İşaya; 42/8, s.704.

[4] Kitabı Mukaddes: Yeni Ahit; İncil; Yuhanna; 1/12-13, s.92.

[5] Tevrat; Çıkış; 15/3, s.68

[6] Tevrat; Çıkış; 4/22-23, s.57.

[7] Bkz: Eski Ahit; Tevrat; Tekvin; 6/4, s.5; Eyüp; 1/6 ve Eyüp; 38/7; Yeni Ahit; İncil; Yuhanna; 8/41.

[8] Tevrat; Yoel; 2/28.

[9] Tevrat; Mika; 4/1-2- 3.

[10] Tevrat; Yoel; 3/9,10.

[11] “Siyon Kızı” ve “Yeruşalaym Kızı” deyimleri İbrani dilinde “İsrail oğulları” anlamındadır. Doç.Dr. Yaşar KUTLUAY; Siyonizm ve Türkiye, İstanbul, 1967, Selçuk Yayınları, s.10.

[12] Tevrat; Mika; 5/13.

[13] Tevrat; Mika; 5/15.

[14] Tevrat; Haggay: 2/7-8.

[15] Tevrat; Yeremya; 51/20.

[16] Sedat ŞENERMEN, Dinler ve Dünya Egemenliği, İstanbul, 2013, Togan Yayınları, s.67-68.

[17] Emperyalizm. Fr. impérialisme; İng. imperialism.

[18] Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük.

[19] BSTS / İktisat Terimleri Sözlüğü, 2004.

[20] BSTS / Tarih Terimleri Sözlüğü, 1974.

[21] Turan KARAKAŞ, “EMPERYALİZM VE TÜRKİYE”, Prof.Dr. ALPASLAN IŞIKLI Anısına (Kitabı içinde), İstanbul, 2014, (Derleyen: Barış DOSTER), Kaynak Yayınları, s.106.

[22] Sedat ŞENERMEN, Atatürk, Emperyalizm ve Batı-Merkezcilik, İstanbul, 2022, Nergiz Yayınları, s.385.

[23] www.vikipedi/özgürânsiklopedi.com.tr

[24] Rosa LUXEMBURG, Accumulation of Capital, (Çeviren: Agnes Schwarzschild, Routhledge, London, 1963, s.186,187.

[25] Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedi, “Emperyalizm”, s.3682.

[26] Tom BOTTOMORE, Marksist Düşünce Sözlüğü, (Çeviren: Uygur KOCABAŞOĞLU), İstanbul, 1993, İletişim Yayınları, s.374.

[27], [28] Viladimir İlyiç LENİN, Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, (Çev. Cemal SÜREYA), Sol Yayınlar, Ankara, 1974, s.100, 101.

[29] Sedat ŞENERMEN, Atatürk, Emperyalizm ve Batı-Merkezcilik, s.392.

[30] [31] İbrahim ÜLGER, SÖMÜRGECİLİK Batı İdeolojisinin Sefaleti, İstanbul, 2018, Ulak Yayınları, s.221, 222, 223.

[32] Lucien FEBVRE, Uygarlık, Kapitalizm, Kapitalistler, (Çevirmen: Mehmet Ali KILIÇBAY), İstanbul, 2001, İmge Kitabevi Yayını, s.57.

[33] Meydan Larousse Ansiklopedisi, “Emperyalizm”, İstanbul, 1969, Meydan Yayınevi, c.4, s.238.

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.