Bu yazımda, Yüce Kur’an’ı ana dilimizde anlayarak öğrenme ihtiyacı olanlara gerçekten çok yararlı ve önemli çalışmaları, eserleri olan Dostum Saygıdeğer Nörolog Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR Bey’in, Şira Yayınları arasında yeni çıkan, Nisan 2024’te, Eskişehir Kitap Fuarında ilk kez okuyucularıyla buluşan, başlıktaki kitabı “KUR’AN İNCİL TEVRAT Ortak Olan Ve Olmayan MUHKEM KURALLAR”ı ele almak istiyorum.
Fakat bu kitap yazılıncaya kadar Ku’ran’ı, Kur’an’dan Kur’anca Anlamak bağlamında önce Prof.Dr. Özdemir’in Kur’an araştırmaları /çalışmaları hakkında ön ve özet bilgi sunmak istiyorum. Kendisi ile “DİN Ve BEYİN” adlı kitabını okuduktan sonra tanışmıştık.
“Kur’an İncil Tevrat Ortak Olan Ve Olmayan Muhkem Kurallar” adlı kitabı tam ve doğru anlayabilmek için Prof.Dr. Gazi Özdemir Bey’in yıllarca çok emek verdiği şu dört eserinin öncelikle bilinmesinde /okunmasında yarar var.
– “Allah’ın Tek Dini İslam’a Son Davet Kur’an”,
– “OKU! SÖZLÜK Konularına Göre Kur’an Ayetleri Alfabetik Konu Dizimi”,
– “Kabul Edilmiş Tevrat ve İncil’de Önceki İSLAM”,
– “KUR’AN ve SON İSLAM”.
Bu dört kitapta ele alınan konular bilinirse, “KUR’AN İNCİL TEVRAT Ortak Olan Ve Olmayan MUHKEM KURALLAR” kolaylıkla ve doğru anlaşılır kanaatindeyim.
- “Allah’ın Tek Dini İslam’a SON DAVET KUR’AN”, Adlı Kur’an Çevirisi Çalışması Nasıl Başladı?
Konuyu bizzat Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR Bey’den dinleyelim:
“Lise çağlarımdan itibaren başlayan din ve Kur’an merakımın birikim bilgilerimi topladığım “DİN ve BEYİN” isimli kitabı hazırlarken, Kur’an meallerini incelemem de yoğunlaştı. Meallerin çoğunun birbirine çok yakın ifade ve anlamlandırmalarda olduğunu görmem yanında, Arapça asıllarına uymayacak ifadeler içerdiklerini de gördüm. Çünkü ana dilim Arapça olduğu için, hataları kolayca fark ediyor ve hayretler içinde kaldığım oluyordu. Beni etkileyen yönler, birçok mealde kullanılan bazı ifadelerin toplumda düşünce ve yaşam kaosuna yol açacak şekilde olması yanında, uygun olmayan yorumlar ile yoğun bir şekilde devrik cümleler, akışkan olmayan ifadeler ve anlam kopuklukları olmuştur. Çünkü, birkaçı dışında mealler, anlam tercümesi ile değil, motamot kelime tercümesi yöntemi ile hazırlanmıştır. Bu nedenlerin de Kur’an’ı kolayca ve sıkılmadan, akışkan cümlelerle, anlayarak ve öğrenerek, yaşama katkı sağlayacak bilgileri edinerek okumayı engellediğini, okuma ve anlamayı zorlaştırdığını, “Kur’an’ı herhalde ben anlayamıyorum” ön yargısına soktuğunu ve bir nevi Kur’an’dan uzaklaştırmakta olduğunu hem çevremdeki aydın kişiler ve her düzeydeki hastalarımdan, hem de okuyucu ve televizyon izleyicilerinin geri bildirimlerinden öğreniyordum. Bu bildirimlerde ayrıca din denilen Kur’an’daki kuralların, dolayısıyla da İslam dininin, din adamı diye tanımlanan başkalarının bilgi dağarcığı çerçevesinde öğrenilmek zorunda kalındığı da ifade ediliyordu.
Kur’an meallerinin bir kısmı ile ilgili şikayetlerden biri de şu olmaktaydı: Okurken anlamak için sık sık duraklayıp “Acaba ne demek isteniyor, şu anlam mı, yoksa bu anlam mı kast ediliyor diye düşünmek zorunda kalıyoruz. Bu da bizi hem yorduğu, hem de “Acaba bizim anladığımız doğru mu?” endişesini oluşturduğu için, kısa bir süre sonra okumayı bırakmak zorunda kalıyoruz. Dolayısıyla da akıcı ve kolay anlaşılır olmadığı için de dini buyrukları bazı meallerden öğrenemiyoruz“.
* Gerek bu açıklamalar,
* Gerek DİN ve BEYİN kitabında yapmış olduğum Kur’an ayetlerine ilişkin olan yorumların isabetli ve anlaşılır oluşlarına yönelik geri bildirimler,
* Kur’an’daki İslam’ın öğrenme eksikliği ve
* Devamlı bir şekilde “Hocam, ilahiyatçı değil de, dinini Kur’an’dan anlayıp öğrenen bir bilim adamı olarak keşke Kur’an’ı bir de siz tercüme edip yorumlasanız ve İslam’ı Kur’an’dan öğrenmemizi sağlasanız” beklentisi,
* Beni, büyük bir sorumluluk gerektiren bu tercüme-anlamlandırma ve yorumlama işine cesaretlendirip durmuştur.
Din adamları diye tanımlanan bazı kişiler ve bazı din âlimleri düzeyindeki akademisyenler, Müslümanlığı benimseyen bizlere yüzyıllardır dini ve din kitaplarını, yaşadıkları zamanın bilgileri çerçevesinde anladıkları şekilde yorumlayıp anlatmışlar, iyi niyet ve gayretlerle öğretmeğe çalışmışlardır. Ancak görmekteyiz ki, bu kişilerin asırlar süren gayretlerine, çırpınışlarına ve dini anlatmalarına rağmen Müslümanlık, diğer Kitaplı dinlere göre birçok yönden geri kalmaktan ve geleneklere, teferruatlara, Kur’an’da olmayan ve insanları zorlayan ve hata yapmamayı, günah işlememeyi ön planda tutturan gereksiz ayrıntılarla içinden çıkılmaz hale sokulmuş kurallarla boğulmaktan kurtulamamıştır. Tabi insanlarımız da, bütün iyi niyetlerine rağmen bu kaos içinden net olarak İslam dinine ulaşamamışlar ve halen çok zorlanmaktadırlar.”[2]
(a) Akıcı Anlam Türkçesi ve Öğretici Güncel Yorumu İle “Allah’ın Tek Dini İslam’a SON DAVET KUR’AN”,
Hangi Kriterlere Göre Hazırlandı?
“Anlam çevirisi ne demek?” ve Kur’an’ı tercümede uyulan ilke ve ölçüler hakkında Prof.Dr. ÖZDEMİR Bey, eserinin Giriş bölümünde şöyle açıklamaktadır:
Kur’an’ın her ayetini tercüme edip yorumlarken, motamot kelime tercümesi değil, önceki ve sonraki ayetlerin, ayetin bulunduğu surenin ve bütün Kur’an’ın ana fikirlerini göz önünde bulundurup anlamlandırdım. Çünkü her bir kelime, bir düşüncenin yansımasıdır ve bir düşünce, bir anlam taşır. Dolayısıyla her bir kelime, aktif olmayan, yani söze ve amele dönüşmemiş bir anlam enerjisi taşıyıcısı demektir.
Kur’an’dan öğrendiğim İslâm dini demek olan ayetleri, Kur’an’ın istediği gibi kolay ve açık ifadelerle yazmaya gayret ettim. Yaptığım yorumları, ilgili ayetten uzak ve sayfanın altına değil de, diğer meallerden farklı olarak anlaya anlaya, düşüne düşüne okunsun diye ayetin devamı gibi hemen altına koydum.
Kur’an’da sık geçen Temel Kavramlara ilişkin yorum ve açıklamaların ne olduğunu hatırlamak ve ayetlerle ilgili yorumlarım daha kolay anlaşılsın ve kitaptaki ulaşım yeri rahat olsun diye, Temel Kavramlara ilişkin açıklamalarımı Sureler bölümünden hemen önce ayrı bir bölüm halinde koydum.
Kur’an hatmi demek, Müzzemmil-3-4’ncü ayetlerde belirtildiği gibi, anlayabildiği kadar öğrenmek üzere Kur’anı ana dili ile baştan sona anlayarak ve düşüne düşüne okumak demektir, yoksa, anlaşılmayan kelimelerle sayfa çevirmek değildir. Amacım, bu düşüncelerini değiştiremeyecek konumda olanları da Kur’an’ı anlayarak okumaya çekmek olmuştur.
Kitabın “Allah’ın Tek Dini İslam’a Son Davet Kur’an” olan adını da İbrahim-52 nci ayetten aldım.
(b) Çeviride Göz Önünde Bulundurulan Kriterler
İslam dininin, temel ilkelerinin mutluluk sağlayıcılığı, kolaylaştırıcılığı, özgür bir iradeyi, sorgulayıcılığı ve eleştirel aklı ön planda tutan bir din oluşu bilinciyle, Kur’an ayetleri, şu kriterlerin göz önünde tutularak anlam verildiği, yorumladığı (Kendi özgün ifadeleriyle) açıkça görülmektedir:
- Allah’ı daima öncelikli tuttum,
- Tüm Kur’an mesajlarını göz önünde bulundurdum,
- Surenin diğer ayetlerini göz önünde bulundurdum,
- Sınırlı da olsa bazı ayetlere ve inişlerine ait Hz. Muhammed’in bir örnek verişi varsa onu ekledim,
- Ayet ile ilgili olay varsa dipnota koydum,
- Zamanımız bilgilerini göz önünde bulundurdum,
- Mesajın anlamlandırılması ve yorumunda evrensel olmasını ve tüm insanlara hitap etmesini benimsedim,
- Zaman üstü düşünülebilir ve uygulanabilirliliğinde olmasını önemsedim,
- Yorumu, Allah ile yaptığımız 7 maddelik anlaşmaya sadık kalmaya gayret ederek, imanlı olmanın 5 gaybına ve Muhsinliğin muhkem mesajlarına uygun ve çelişme olmamasına özen göstererek yapmaya dikkat ettim,
- Anlamlandırmayı ve Yorumu, Kur ’an’daki aslına sadık kalarak, yaşamakta olduğumuz çağın toplumunun yaşam koşullarına uygun yaptım,
- Kur’an’ın önemsediği üzere, zorlayıcı değil, kolaylaştırıcı olmayı ön planda tuttum,
- Al-i İmran-7 nci ayette belirtildiği üzere, bir ayette bilgi veya fiil halinde bulunan ve çoğunlukla kesin hüküm /temel amaç ve hedef demek olan mesajı belirledim. Her biri birer ibad etme yöntemi olan kesin mesaj varsa, ayetin dipnotunda onu koyu harflerle vurguladım. “Son Davet Kur’an”, bu yönüyle İLK VE TEK KUR’AN TERCÜMESİ olmaktadır.
- Vücudumuzun maddi ve/veya manevi yapısına, duygumuza yönelik zarar veya zorluk verici bir anlam vermedim,
- Allah’a yakınlaştırıcı yola yönelmemize katkı sağlayıcılığı göz önüne aldım,
- Aynı inançta olanlar arasında ayrımcılığa /ayrı gruplaşmalara yol açacak anlam ve yorumlardan uzak durdum,
- ekilciliğe dayalı farklılaşmaya yol açacak yaklaşımı benimsemedim
- İnananlar arasında cinsiyet ayırımına yol açmamaya önem verdim,
- Kişinin malvarlığını korumayı gözettim.
- Akışkanlığı sağlamak amacıyla da, ayetlerin esas anlamlarına dokunmadan, aksine daha da pekiştirerek sebep-sonuç ilişkilerine paralel bağlantılarına yönelik bağlaçlar veya bağlantıyı sürdürecek kelimelerle devam etme yöntemini kullandım.
- Dipnotlardaki yorum ve açıklamaları, ayetin anlamını pekiştirmek ve varsa başka ayetlerle de bu pekiştirmeye katkı sağlamak amacıyla ekledim. Dipnotlara ayrıca ayetten anladığımın savunmasını ve gerekçelerini de yazdım.
Bir nevi filtre olarak da kullandığım bu kriterler yanında, her biri birer farz olan muhkem /evrensel kesin hükümleri belirlemede, yıllarca olan Kur’an arkadaşlığım sayesinde Kur’an’da kullanıldığını fark ettiğim şu ilkelere de dikkat ettim:
(1) Verilecek bir mesaj, kıssa-hikaye içinde verilmektedir. Bazı kıssalar, birden fazla tekrarlanmıştır. Ancak her tekrarda farklı bir mesaj verilmek istenmektedir.
(2) Verilecek bir mesaj için “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” yöntemi, yani biri kast edilerek ve sanki ona söyleniyormuş gibi verilmektedir.
(3) Verilecek bir bilgi tek bir ayette değil, aynı surenin ayetlerine veya birçok sureye ve Kur’an’ın bütününe birden fazla ayete serpiştirilerek verilmektedir.
(4) Olumlu bir bilgi, olumsuz veya yanlış bir ifade içine gizlenerek veya keşkeli bir temenni şeklinde belirterek verilmektedir.
(5) Temel kavramlar bölümünde de belirttiğim gibi, ayetteki bir kesin hükmü ve bilgiyi, fiili bulunan cümlede bulma için kendime özgü bir yöntem kullandım.
Ben, Allah’ın bahşettiği kapasiteme göre Kur’an’dan anladığımı yazmak üzere gayret ettim. Şüphesiz bu anladıklarımın bazısı, başkalarının anladıklarına mutlaka uymayacaktır. Bütün anlayışlar bir çaba demektir ve takdire layıktır(s.XV-XVI).
- “OKU! SÖZLÜK Konularına Göre Kur’an Ayetleri Alfabetik Konu Dizimi”[3]
(a) Konulu Tefsir Ne Demektir?
Bir konuda Kur’ân’n görüşünü öğrenmek için konuyla ilgili tüm ayetlerin bir araya getirilip tarihsel bağlama göre bunların yorumlanması yöntemine “konulu tefsir” denilmektedir.
Arap tefsîr literatüründe “et-tefsîru’l-mevzûî” olarak geçen “konulu tefsîr”, Kur’an’daki bir konuyu, Kur’an’ın temel hedef ve ilkelerine uygun bir şekilde belli usuller çerçevesinde bütüncül olarak araştırıp ortaya koyma yöntemine verilen addır.
Saygıdeğer Prof.Dr. Gazi Özdemir Bey, Kur’an’ın anlam çevirisi temelli “Allah’ın Tek Dini İslam’a SON DAVET KUR’AN” adlı çevirisinden sonra, isteyenin, Kur’an’da yer alan dilediği bir konuyla ilgili ayetleri bir arada hemen topluca bulabilmesi amacıyla “Konularına Göre Kur’an” bağlamında “OKU! Konularına Göre Kur’an Ayetleri” adlı kitabını hazırladı. Her biri hiç de kolay olmayan bu emek-yoğun çalışmalar esasen birbirini tamamlamaktadır.
(b) “OKU! Konularına Göre Kur’an Ayetleri”ni Yazarımızın Giriş Bölümündeki Anlatımından Dinleyelim.
Kuran’ı anlamak ve Kuran’a göre yaşamak, iman eden bir insanın yaşamındaki en büyük amaçtır. İnsan ki
– Tek Allah’a kul olmak ve
– İlahî tek güç olarak O’nu kabul etmeyi içine iyice sindirmek için yaratıldığına ve
– Bu kulluk görevini de ancak O’nun yolladığı Kitap olan Kur’an’a uyarak yerine getirebileceğine göre,
* Dünya üzerindeki hiçbir şey, Kur’an’ı anlayıp uygulamaktan daha önemli olamaz.
Kur’an’ı anlamak demek, Dünya Eğitim okulundan mezun olmamızı sağlayacak salih /olumlu ameller gerçekleştirme kuralları demek olan kesin (muhkem) hükümleri öğrenmek, her birini birer ibadet olarak kabul edip içselleştirmektir. Çünkü bizi başarılı kılacak olan bu hükümlere uygun yaşamak ve olumluluklar gerçekleştirmektir. Kesin hükümler veya bu özellikli bir bilgi bazen tek bir ayette, bazen bir surede veya birkaç surede birden fazla ayette, hatta bazen de bütün Kur’an’a serpiştirilmiş bilgi kırpıntıları şeklidedir. Bu nedenle de Kur’an’ın mutlaka ana dil veya çok iyi bilinen bir dilde yazılmışından okunmalıdır. Böylece de anlaşılmalı, üzerinde düşünülmeli ve benimsenmelidir.
Kuran’ın dizilişi, temelde “insan yazımı” olan kitaplardan tamamen farklıdır. Bu kitapların hemen hepsinde, konular arasında birbirini izleyip tamamlayan bir sıralama ve bir bölümleme yapılır, giriş-gelişme-sonuç şeklinde bir düzen kullanılır. Kuran’ı hiç okumamış olan bir insan da, “insan yazımı” kitaplardan edindiği alışkanlık sonucunda, büyük olasılıkla, konularına göre tasnif edilmiş bir Kitapla karşılaşacağını bekleyecektir. Kuran’ın da “imana ilişkin konular”, “ahiret” “ahlâk” ve “hukuk” gibi bölümlere ayrılmış olduğunu zannedecektir. Oysa Allah’ın Kitabı, bu türden bir dizilişe sahip değildir. Aksine, sureler ve ayetlerde çok farklı konulardan birbiri ardına ve anlayışa en uygun tarzda ilahi bir düzen içinde söz edilir. Kuran’ın ele aldığı farklı konuların hemen hepsi, Kitab’ın farklı bölümlerine dağılmış durumdadırlar. Kuşkusuz bunun son derece büyük hikmetleri vardır. Bence bunun en önemli amacı, okuyanın ön yargısız ve konsantre olmasını zorlamaktır. Çünkü aynı konudaki ayetlerin farklı yerlere yerleştirilmiş olması, bunlar arasındaki bağlantıyı çözmek için zihinsel bir çaba gerektirir. Bu hikmetlerin bir diğeri de, Kuran’ın dizilişinin,
“Andolsun, biz öğüt alıp-düşünsünler diye, sözü birbiri ardınca dizip-indirdik”(Kasas/51) ayetinde belirtildiği gibi,
insanı düşünmeye ve araştırma yapmaya zorlamasıdır.
Dahası, bu zihinsel çaba ile Kuran’ın bazı sırları da ortaya çıkar ve farklı surelerdeki ayetlerin birbirlerini tamamladıkları ya da açıkladıkları fark edilmeye başlanır. İşte bu nedenledir ki,
* Kuran’ı hem ona akıcılık ve hikmet veren normal diziliş düzeni içinde okumak,
* Hem de farklı yerlerindeki tamamlayıcı ya da açıklayıcı ayetleri bir araya getirerek araştırmak gerekmektedir.
İşte bu “Konularına göre Kur’an Ayetleri” kitabı, söz konusu olan “bir araya getirerek araştırma” amacına yardımcı olabilmek için hazırlanmıştır. Şüphesiz Kur’an’ı eksiksiz anlayıp, değindiği konulara tamamen vakıf olabilen ve bütün kesin (muhkem) hükümlerin hepsini belirleyip doğru yorumlar da yapabilme özel yetenek ve beyin yapısında yaratılmış olan tek kişi Hz. Muhammed olmuştur. Dolayısıyla da asırlar içinde kim olursa olsun, Kur’an araştırmacısı konumundaki bizlerin hiç birimiz Hz. Muhammed’in bu özelliğinin yanına bile yaklaşamayız. Ben Lise yıllarımdan beri Kur’an’ı araştırıcı yaklaşımla inceliyorum, yani 60 yıldır döne döne Kur’an’ı okuyorum ve halâ her okuyuşumda yeni bir bilginin veya özelliğin farkına varıyorum(s.5-6).
- “KUR’AN ve SON İSLAM”[4]
(a) Tüm Allah Elçilerinin Tebliğ Ettiği “İslâm” Nedir?
“İSLÂM” demek, tek ilâh olarak Allah’a şirk koşmaksızın iman etmek, böylece “Sevgi, barış, hoşgörü ve araştırma; ürettikleri ile fayda sağlama” temelli bir yaşamda olmak demektir. Böyle bir yaşama yönelik,
– Yapılması yasak olanlar ile
* Yapılması istenen kurallar bütünü “DİN” ifadesi ile tanımlanmaktadır.
– Her biri birer farz kural olan yasakları çiğnemek “Haram”,
* Yapılması birer farz olarak istenen buyrukları yapmamak ise “Günah” diye isimlendirilmektedir.
Bu yöntemlere göre Kur’an’da,
– Yapılmaması istenen 213 yasak, 14 tane ism/günah özelliğinde haram riskli haram vardır.
* Yapılması istenen buyruklar ise 213 tanedir.
Toplam olarak 440 olan ve din denilen Son İslam’ın “din denilen bu kuralları”nı bilmek, Son İslam olan Dini benimseyip yaşamayı başarmak, “Son İslam”ı uygulamak olmaktadır.
Yüzyıllardır “İslam’ın Şartı 5’tir” denilerek din, şekilsel ibad etme yöntemleri/nüsuklar demek olan Namaz, Oruç, Hac, Zekât ve Kelime-i Şahadet’e sınırlanmış ve ibat/kulluk etme sadece bu şekilselleri uygulamak olarak öğretilmiştir. Böylece de Din, davranışsal ve ahlâkî olup, yıllar içinde Kur’an’da, bu şekilsel ibad etme yöntemlerinin de olduğu 400’ün üzerinde sayıda belirlemiş olduğum bütün muhkem/değişmez amaç hükümleri de birer ibad etme yöntemi olmak üzere aynı dönemde uygulamaktan uzak tanımlanmıştır(Kur’an ve Son İslam, s.31-32).
“DİN” denilen bu kurallar bütünü, toplumların değişen sosyo-ekonomik yapılarına göre zaman zaman değiştirilmiş ve bu değişiklikler peygamberler aracılığıyla insanlara tebliğ edilmiştir. Kurallar değişse bile bu kurallar, daima Allah’ın tek dini “İSLÂM” adı altında gönderilmiş ve bu düzenleme, Kur’an ile sonlandırılmıştır.
“Çünkü her kim, tüm peygamberlerin bildirdiği ve şirk koşmadan sadece Allah’a tam bir teslimiyetle iman etmek olan İslam’dan başka bir din ararsa, Allah tarafından bu dini ve çabası kabul görmeyecek ve ahrette de kaybedenlerden olacaktır.” (Âl-i İmran/85)
– Böylece Kur’an, “SON İSLÂM”ın kurallarını,
– Önceki kitaplar olan Tevrat ve İncil ise “ÖNCEKİ İSLÂM”ın kurallarını içermektedirler.
“Çünkü Ben, bugün dininize son şeklini verdim, böylece din ile ilgili nimetimi artık sonlandırdım ve sizin için din olarak İslâm’ı tamamlayıp onayladım.” (Maide/3)
(b) Kur’an’ın MUHKEM – Değişmez Ana Kuralları Nedir?
Âl-i İmran/7’nci ayete göre, Muhkem /değişmez amaç mesajlar Kur’an’ın ana/temel hükümleridir, muhkem /değişmez amaç bükümlerdir ve her biri birer ibad etme yöntemi ve insanın yaşamında uyulması temel hedef olan ve amaç edinilmesi emredilen mesajlardır. Çünkü bu hükümlerin /ibad etme yöntemlerinin temel amacı, olumlu nefslerimizi sırat-ı müstakim denilen orta düzeyde kullanmayı, olumsuz nefsleri ise öldürmektir. Bir aktivitenin esas olan son hedefini belirten hüküm mesajlardır ve genellikle 1-2 kelime veya kısa bir cümle şeklindedirler. Salih amellerin dayanakları ve dolayısıyla “Kur’an şeriatı” denince bu hükümler anlaşılmalıdır. Çünkü bu hükümler, din denilen kurallar ve uyulması, uygulanması ve yerine getirilmesi farz olan görevler, ibad etme yöntemleridir.
Dört yüzü aşan sayıda belirlemiş olduğum bu muhkem /değişmez amaç hükümlerden de olan Namaz, Hac, Oruç, Zekât-İnfak ve Kelime-i Şahadet beşlisi, En’am-162 ve Bakara-196’ncı ayetlerde vurgulandığı gibi “Salâtlar”dan farklı olarak “Nüsuklar” diye tanımlanmakta ve bireysel ibad etmeler olmaları nedeniyle de ancak (Zekât-infak dışındakilerin) fayda sağlayıcılıkları kişiye sınırlı olan, toplum dışılığa yönelmeye (inzivaya çekilme gibi) ve gösteriş ile riya istismarcılığına da uygun olabilecek ibad etme yöntemleridir.
Yine her biri birer ibad etme yöntemi olan diğer 400 civarındaki Muhkem /değişmez amaç hükümler ise ancak toplum içinde yaşanarak pekiştirilecek ve her biri Allah’a önemli borçlar verdirecek, insanın nefsleri demek olan ahlâkî olgunlaşmasına yönelik birer ibat etme yöntemidirler. Dolayısıyla da bunların her biri, aynı zamanda “birer salât aktivitesidirler”.
Müteşabih mesajlar ise,
(a) Ana hedef ve amaç olan muhkem değişmez amaç hükümlere götürücü, onları gerçekleştirici araçlar, yöntemler,
(b) “Allah, Ahret, Melek, Cennet, Cehennem, Cin, Şeytan, Vahiy, vs” gibi semboller veya
(c) Evren bilgileridir. Sembol olmayan yöntem, araç veya Evren’e ait bilimsel özellikli müteşabihler, dinamik-esnek-değişken özellikte ve zaman ve topluma göre farklı olabilecek mesajlardır(Kur’an ve Son İslam, s.105).
(c) Salih Amel Nedir?
İmanı pekiştirecek ve imanın pratik uygulamaları demek olan Salih ameller, Kur’an’da serpiştirilmiş bilgiler halinde olan muhkem/değişmez amaç hükümlere uygun olumlu işler ve mümin oluşu sağlayacak ahlâksal davranışlar demektir. İşte bu nedenle de Salih amelleleri gerçekleştirmek için,
* Muhkem/değişmez amaç hükümleri çok iyi bilmek, anlamak, kişiliğe benimsetmek ve
* Bunlara uygun yaşamak gerekmektedir.
Çünkü bu şekilde yaşayışa Kur’an, doğru yolda /hidayette oluş demektedir(Kur’an ve Son İslam, s.104-105).
(d) Kur’an’da Muhkem/Değişmez Amaç Hükümler
* Haramlar 213 yasak (s.111-288); 14 İsm/günah (s.421-426)
* Yapılması istenen 213 farz buyruk (s.289-420)
* Yapılması veya yapılmaması günah olmayan ve sadece tavsiye edilen davranışlar 46 adet (s.427-444)
- “Kabul Edilmiş Tevrat ve İncil’de Önceki İSLAM”[5]
Sayın Prof.Dr. Gazi Özdemir Bey uzu yıllar boyunca, önce Kur’an’daki, son yıllarda da “Kitab-ı Mukaddes” olarak da bilinen elde mevcut ve inananlarınca kabul edilmiş olan Tevrat ve İncil’de bulunan muhkem/değişmez amaç hüküm şeklindeki mesaj ve bilgileri tasnif ettiğini, kitabında açıklıyor. Daha sonra belirlediği bir muhkem/değişmez amaç hüküm için şu üç özelliği kriter olarak benimsediğini de ilave ediyor:
(1) Muhkem hüküm tartışılmaz özellikte ise,
(2) Zaman üstü ve her zamana uygun ise,
(3) Her topluma uygun ve uygulanabilir ise(Kabul Edilmiş Tevrat ve İncil’de Önceki İslam, s.32).
(a) Bu Yöntemlere Göre Tevrat’ta Muhkem Hükümler
Hâlen inananlarınca kabul edilmiş bulunan Tevrat’ta,
– Haramlar 100 yasak (s.35-86)
– Yapılması istenen 75 buyruk (s.87-115)
– Bazı tavsiyeler 5 adet (s.116)
– Bazı bilgiler 2 adet (s.117)
(b) Bu Yöntemlere Göre İncil’de Muhkem Hükümler
Hâlen inananlarınca kabul edilmiş bulunan İncil’de,
* Haramlar 151 yasak (s.121-156)
* Yapılması istenen 193 buyruk (s.157-198)
* Bazı tavsiyeler 4 adet (s.199)
* Bazı bilgiler 11 adet (s.200-202)
– Tevrat’ta toplam olarak 175 ilke, din denilen ve muhkem /değişmez ana kural,
– İncil’de toplam olarak 344 ilke, din denilen ve muhkem /değişmez ana kural, bulunmaktadır(s.25).
Bu kuralları kendi tercihleri ve özgür iradeleriyle öğrenip uygulayan Yahudiler, Tevrat’ta; Hristiyanlar ise İncil’de önerilen ve kendilerinin de kabul ettikleri özgün dinlerini uygulamış ve yaşamış olacaklar.
- “KUR’AN İNCİL TEVRAT Ortak Olan Ve Olmayan MUHKEM KURALLAR”
“Dünyada Dinlere göre nüfus”[6] tablosunda tek tanrı’lı din olarak yer alan üç dinin dünya nufusuna göre oranları şöyledir:
– Hristiyanlık, Tek Tanrı (Kutsal Üçleme: Baba, Oğul, Kutsal Ruh), 2,5 milyar, dünya nüfusuna oranı, %31.7, kurucu: İsa/Pavlus.
– İslam, Tek Tanrı (Allah), 2 milyar, dünya nüfusuna oranı, %25,3, kurucu: Muhammed.
– Yahudilik, Tek Tanrı (YHVH), 14-15 milyon, dünya nüfusuna oranı, %0,18, kurucu: İbrahim/Musa.
– Dinsiz/Deist/Agnostik/Ateist, 1.19 milyar.
Ayrıca bu tabloda İslam, Hrıstiyanlık, Yahudilik “İbrahimî dinler” olarak nitelendirilmektedir.
Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR Bey, “KUR’AN İNCİL TEVRAT Ortak Olan Ve Olmayan MUHKEM KURALLAR” adlı eserini, “Kur’an, İncil, Tevrat, yani her 3 kitabın inananlarının yine her üç kitabı birlikte değerlendirmelerine kolaylık sağlamayı” amaçladığını şöyle açıklamaktadır:
İlk yaratılış döneminde tek Allah, tek İslam dini ve tek İnsan nesli inancı vardı. Bunları sağlayacak haramlar /yasaklar ve yapılması istenen /helal kurallar doğacak insanların Dünya Öğrencisi Ruh’larına yükleniyor ve bu bilinçaltı bilgilerle doğuyorlardı.
“Şunu iyice bilin ki, insanlar ilk yaratıldıkları zaman, tek bir ümmet idiler ve hepsi de öncelikle bu konularda tek bir dine bağlıydı ve tek bir Allah’a ibad ve ibadet ediyorlardı. Sonradan anlaşmazlığa düştüler, inanan ve inkâr edenler olarak ayrıldılar. Eğer, cezanın ertelenmesiyle ilgili Rabbinin vermiş olduğu bir sözü olmasaydı, şirk koşup küfre sapanları hemen cezalandırır ve işleri bitirilirdi.” (Yunus/19)
Âdem’den sonra Nuh’a kadar tüm insanlar bu inançtaydı. Daha sonra insanlar bencillikleri ve kibirlilikleri sonucu, Allah ile yaptıkları anlaşmayı göz ardı edip birbirlerine düştüler ve birbirleri ile savaşıp öldürmeye başladılar.
Bunun üzerine tekrar tek ilahın Allah olduğunu, insanların birliğini, Dünya’da huzurlu yaşamanın kurallarını yine doğmakta olan Öğrenci Ruhların hafızalarına yüklemeye başladılar ve hatırlatmak üzere de kendilerine Peygamberler gönderildi.
Bu yaşam kurallarına “Din Kuralları” denildi. Toplum başlangıçta az sayıda, yaşam kuralları demek olan bu kurallar da önce sahifelere sığacak az sayıdaydı. Toplumda insan sayısı arttıkça, Dünya yaşamımızda başarılı olmamızı sağlayacak olan bu kurallar, Yüce Allah tarafından Hz. Musa’ya Tevrat, Hz. İsa‘ya İncil ve son olarak da bütün kurallar tamamlanmış şekilde Hz. Muhammed’e Kur’an adında vahiy kitapları halinde indirilmiştir.
Kur’an’dan öğrenmiştim ki, Hz. İbrahim’den başlamak üzere TEK İLAH OLARAK ALLAH’A iman etmek ve herhangi bir şekilde şirk koşmaksızın sadece O’na kulluk etmenin, O’na TESLİM OLMANIN kelime karşılığı “İSLAM” diye tanımlanmıştır. Buna iman ve teslim olan kişiye de Müslüman denmiştir.
“Ayrıca İbrahim, kendisinin Allah’a olan davranışının aynısını çocuklarına ve torunu Yakub’a da vasiyet etmiş ve onlara: “Evlatlarım, Allah sizin için Allah’ı tek ilah kabul eden bu dini /İslâm’ı seçti ve ölünceye kadar da Müslüman olarak kalın” demişti.” (Bakara/132)
Demek ki Kur’an’a göre İslam ve Müslüman kelimeleri, sadece Kur’an’a ve Peygamber olarak Hz. Muhammed’e inananlara sınırlı kelimeler değildir. İnancı ne olursa olsun ve hangi Peygambere ve kitaba iman etmiş olursa olsun Tek ilah Allah’a iman etmiş her kişi, Allah’ın tek olan İslam dininde ve Müslüman olmaktadır.
“Ya Muhammed! Sana, “Yahudi ve Hıristiyanlar gibi inanın ki doğru yolu bulasınız” diyorlar. Onlara, “Biz, Allah’a şirk koşmaya hiçbir şekilde bulaşmamış /hanif olan İbrahim kavminin /milletinin tek Allah inançlı dinine uyarız. 136. Devamla yine onlara; “Biz, Allah’a, bize Kur’an ile indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya ve Rabbi tarafından tüm peygamberlere verilenlere inanırız. Bunların hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Biz sadece Allah’a teslim olanlarız /Müslümanlarız”şeklinde cevap ver.” (Bakara/135)
“Gerçek şu ki, Allah’ın kabul edip tüm Peygamberler aracılığı ile gönderdiği tek din, şirk koşmadan tek ilah olarak Allah’a teslim olmak temelli din olan İslâm’dır. Daha önce kitap verilmiş olanlar (Yahudiler ve Hristiyanlar) kendilerine gerçeklerle ilgili bilgi geldikten sonra bile, hırs ve çekememezlikleri nedeniyle, bildirilen din kitapları olan Muhkem /Evrensel değişmez farz ve Müteşabih /değişken kuralları, farklı olan yorumlarına dayatarak farklı gruplara ayrıldılar ve farklı dini görüşler oluşturdular. Hâlbuki kim Allah’ın ayetlerindeki gerçeklen kabul etmez ve değiştirecek olursa hesabının hızla yapılıp cezalandırılacağını bilmeleri gerekirdi.” (Âl-i İmran/19)
Âl-i İmran/67. ayette, Nuh’tan sonraki Hz. İbrahim’in Peygamber olarak Tek İlah Allah’ın olduğu İslam’ın tek din olduğuna ve sonra bildirilen din kurallarının bu İslam şemsiyesi altında, daha gelişmiş kurallar şeklinde sanki ayrı bir dinmiş gibi ayrışmış olduklarına değinilmiştir.
“Sizin anlayamadığınız gerçeklerden biri de şudur ki, İbrahim ne bir Yahudi ne de bir Hıristiyan’dı. O, Tek Allah’a içtenlikle iman edip teslim olmuş, tertemiz-Hanif bir Müslüman’dı ve hiçbir zaman Allah’a şirk koşanlardan /müşriklerden olmadı.” Âl-i İmran/67
Yine Kur’an’da Âl-i İmran/85 ve Nisa/125. ayetlerde bütün Peygamberlerin bildirdiklerinin temelde Allah kaynaklı olmaları nedeniyle İslam dini kuralları olarak kabul edilmelerine vurgu yapılmıştır.
“Çünkü her kim, tüm Peygamberlerin bildirdiği ve şirk koşmadan sadece Allah’a tam bir teslimiyetle iman etmek olan İslâm’dan başka bir din ararsa, Allah tarafından bu dini ve yabası kabul görmeyecek ve Ahiret’te de kaybedenlerden olacaktır.” (Âl-i İmran/85)
“Gerçekten de Allah’a teslim olan /Allah’ın tek ilah oluşunu ve bildirdiği gerçekleri kabul eden ve Salih ameller işlemiş ve atalarına uymayıp Allah’a hiç şirk koşmayarak Hanif olmuş İbrahim’in tek ilahlı dinine uymuş olanın sahip olduğu dinden daha güzel başka bir dine kim sahip olabilir ki! Bu nedenle zaten Allah, İbrahim’i dost edinmiştir.” (Nisa/125)
Bu açıklamalar ışığında son 3 vahiy kitabının bildirdiği (Hz. Davut aracılığı ile tebliğ edildiği kabul edilmiş olan Zebur isimli kitap, genelde Eski Ahit (Tevrat) içinde Mezmurlar bölümü halindedir) ve İslam Dini adı altında toplanan Yaşam kurallarını 2018 yılında
– “Kabul edilmiş Tevrat ve İncil’de ÖNCEKİ İSLAM” ve
– “KUR’AN ve SON İSLAM” adı ile 2 ayrı kitap halinde yayınladım.
Zaman içinde, “her 3 kitap da tek kaynak olarak Allah kaynaklı olduğuna göre mutlaka ortak ve farklı din kuralları söz konusu olmalı” düşüncesi ile çalışmaya başladım.
İşte bu kitapta, her 3 vahiy kitabının, İslam Dini demek olan ortak /aynı ve farklı /ayrı Yaşam kuralları halindeki Muhkem /Evrensel /değişmez farz ana kurallarını bir arada ve ayrı bölümler halinde gruplandırdım. Böylece her 3 kitabın inananlarının yine her üç kitabı birlikte değerlendirmelerine kolaylık sağlamayı amaçladım.
Çünkü her 3 vahiy kitabının, tek kaynak olarak Allah’ın farklı zamanlarda ve farklı bilinçte olan toplumlara uygun kurallar içermekte ve her bir kitabın birbirinin daha kapsamlı halleri olduğunu fark ettim. Bu fark edişimi de kitaplaştırmış oldum.
Sizce, bunca emek, araştırma, göznuru ile hazırlanan bu değerli/önemli eserler okunmaya layık değil mi, Değerli Dostlar.
Not:
(1) Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR Bey’in tüm kitaplarının geliri NOVAK VAKFI eliyle Tıp Fakültesi Öğrencilerine burs olarak verilmektedir.
(2) Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR Bey’in tüm kitapları ŞİRA Yayınları’ndan temin edilebilir.
http: www.sirayayinlari.com
e-mail: bilgi@sirayayinlari.com
Kaynakça
[1] Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR, “adıKUR’AN İNCİL TEVRAT Ortak Olan Ve Olmayan MUHKEM KURALLAR, İstanbul, Nisan 2024, ŞİRA Yayınları. [2] Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR, Allah’ın Tek Dini İslam’a SON DAVET KUR’AN, İstanbul, 2018, 3.Baskı, Şira Yayınları, s.XI-XII. [3] Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR, “OKU! SÖZLÜK Konularına Göre Kur’an Ayetleri Alfabetik Konu Dizimi”, İstanbul, Şira Yayınları. [4] Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR, KUR’AN ve SON İSLAM, İstanbul, 2018, Şira Yayınları. [5] Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR, Kabul Edilmiş Tevrat ve İncil’de Önceki İSLAM, İstanbul, 2018, Şira Yayınları. [6]https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCnyada_dinlere_g%C3%B6re_n%C3%BCfus