Kur’an’ın indirilişinin birinci amacı kıyamete kadar her zaman ve
mekândaki tüm insanlığa tevhit /tek Allah inancını önermek, yani
onları her tür şirkten, zulümden, hukuksuzluktan, adaletsizlikten
kurtuluşun yolunu göstermektir. Hemen peşinden Kur’an’ın indirilişinin
bir önemli amacı, kadını yaşadığı ortamda olması gereken saygın
düzeye ulaştıracak hak ve özgürlüklerinin tanınmasının önünü
açmaktır. Bu manada Kur’an, kadını korumakta, onu yüceltmekte ve
çağlar üstü haklara ulaştırılması gerektiğinin hükümlerini
getirmektedir. Bu duygu ve düşüncelerle dünya kadınlar günününde
kadınlarımızın gününü en içten saygı ile kutluyorum.
1. Yaratılış Yönünden Kadın
Kur’an’da yaratılışla ilgili ayetler incelendiğinde kadın ve erkeğin;
tüm insanların aynı yaratılışla yaratılıp birbirlerinden hiç farkları
olmadığı[1] görülür.
“O, sizi bir candan oluşturan ve ondan da, kendisine ısınsın
diye eşini yapandır. Ne zaman ki o, onu örtüp bürüdü, o zaman o
hafif bir yük yüklendi. Ve bununla gidip geldi. Ne zamanki hanım
ağırlaştı, hemen o ikisi Rablerine dua ettiler: “Eğer bize sağlıklı bir
çocuk verirsen, ant olsun ki kesinlikle karşılığını ödeyenlerden
olacağız.”(A’raf/189)
“Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten oluşturan, ondan eşini
oluşturan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın türetip yayan
Rabbinizin koruması altına girin. Ve Kendisiyle birbirinizle
dilekleştiğiniz Allah’ın ve akrabalığın koruması altına girin.
Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözeticidir.” (Nisa/1)
2. Atatürk’e Göre Kadın Erkek Arasında Denklik Esastır
“Yaradan insanları iki cins olarak yaratmıştır: Kadın ve erkek…
Fakat bu cinsler birbirinin tamamlayıcısı olmak üzere yaratılmıştır.
Onlar ki ayrı olarak hiçbir şeydir; fakat birlik halinde bir şeydir,
çok büyük bir şeydir. Bütün insanlığın devam edebilmesinin
kaynağıdır. Bir toplumun birbirine gerekli olan iki unsurudur. Bu iki
unsur her yönden birbirinin yardımcısı, destekçisi, ortağı olmadıkça
toplum tamam değildir. Ve onu oluşturan ve oluşturacak olan bütün
kurtuluş orduları da yarımdır, zayıftır. Bu iki parça (kadın-erkek)
her bakımdan birbiriyle denk olmak zorundadır. Aklın,
mantığın, doğanın ve dinin emrettiği şey de budur. Birey olarak
iki varlık arasında söz konusu olan bu denklik, toplumun geneli için
de söz konusudur. Dolayısıyla kadınlarımız erkeklerimizle
bilimde, teknikte, faaliyette denk olacaklardır, yani aynı
olgunluk derecesine ulaşacaklardır. Biri diğerinde aşağı
kalmayacak, yaşam ve faaliyette birlikte olacaklardır.”[2]
3. Kız Çocuğu Yüce Allah’ın Bir Lütfudur
Allah’ın, insanlık dünyasının davranışlarından hoş görmediği hatta
en fazla gazaplandığı konuların başında, kişilerin kız çocuklarına ve
kadınlara karşı takındıkları soğuk tavır ve olumsuz davranıştır. Bu
yanlış davranışın düzeltilmesi bağlamında Kur’an’ın, kadın
konusundaki konumunu doğru bir şekilde tespit eden Saygıdeğer
Prof.Dr. Bayraktar BAKRAKLI Hocamıza kulak verelim.
Kur’an’ın gönderilişinin ana nedenlerinden biri de şudur:
2
* Kadına karşı bu yanlış tavır ve davranışı ortadan kaldırmak,
* Erkek ve kadın arasındaki ayrımcılığı yok etmek,
* Kadını lâyık olduğu şerefli konuma yükseltmek ve
* Kadını, erkeğin zulüm ve haksızlıklarına karşı korumaktır. [3]
“Göklerin ve yeryüzünün hükümranlığı yalnız Allah’ındır. O,
dilediğini oluşturur, dilediğine kız çocuk bahşeder, dilediğine de
erkek çocuk bahşeder.”
“Yahut Allah, onları erkek ve kız olmak üzere eşleştirir. Dilediğini
de kısır yapar. Şüphesiz O, en iyi bilendir, çok güçlü
olandır.”(Şura/49-50)
Kız çocuklarını ve kadını öne almak, onlara öncelik vermek bir
sosyal âdet değil, aksine ilahi bir uygulamadır. Allah’a inananlar, kız
çocuğunu bir lütuf olarak görmeli, bu tarz bir davranışın ibadet
olduğunu bilmeli ve bu anlayışı yaymaya çalışmalıdır. Allah’ın lütuf
olarak gördüğünü küçümseyen kişi Allah’a isyan etmiş olur. Kız
çocuğunu lütuf olarak görmek bir şeydir ve lütuf olan varlık
korunmalı, iyi yetiştirilmeli ve en üst düzeyde eğitimi çağdaş
psikolojik ve pedagojik yöntemlerle yapılmalıdır.[4]
Şûrâ/49. ayetinde geçen “dişi” sözcüğünün öne alınmasının bir
nedeni, erkeğin ondan doğmasıdır. İlk insanın yaratıldığı “nefis” denen
“cevher” de dişidir. Böylece, ilahi yaratışta, takdirin /kaderin ilk
sırasını dişi almıştır. Dişiyi aşağılamak, ilahi takdirin
benimsenmemesi anlamına geleceğinden, büyük bir günahtır.
4. İslam Tarihinde, Millī Mücadele’de ve Bütün Yaşamda
Kadınlar Erkeklerle Ortak Sorumluluk ve Görevde Oldular
Bunu en güzel, en gerçek ve en doğru şekilde Atatürk şöyle
açıklamaktadır:
“İslam tarihine bakınız: Doğrudan doğruya Cenabı
Peygamberimiz zamanında ve ondan sonra, daima kadınlar
bilim ve erdem sahibi olurlardı. Kocalarıyla birlikte savaş
meydanlarına, fazilet meydanlarına giderlerdi. O kadınlar ki, savaş
meydanlarında erkekleriyle yarışmıştır. İslamiyet zamanında
kadınlardan çok büyük âlimler, şairler, yazarlar yetişti. Yeni
Türkiye halkını oluşturan toplumun kadınları da; aynı zamanda
kocalarına, erkeklerine yardım etmekte ve aynı şekilde vatan
ve millet çalışmasında onlara en yüksek derecede destek
olmaktadırlar. Özellikle Millī Mücadele’de geçen üç buçuk yıl
boyunca, erkeklerini orduya gönderdikten sonra sabanını
eline alarak tarlalarını süren, bağını temizleyen, sütünü sağan,
pazara giden ve en çok kağnısı ve diğer araçları ile cephane
taşıyan kadınlarımız oldu. Dolayısıyla toplumun kuvveti için ve
türlü yüksek maksatların elde edilmesi için erkeklerle beraber
olması ve birlikte çalışması gereken, kadınlarımızdır. Genel olarak
kadınlarımız bütün hayatta erkeklerle ortaktır.”[5]
5. Kur’an’a Göre Kadın ve Erkek Akıl ve Zihinsel Yetenekleri
Yönünden Eşit Yaratılmıştır
Atatürk, “Kadın insandır ve aklı başındadır” demiştir.
Yüce Allah’ın yaratmış olduğu erkek, ne kadar insan ise, kadın da
o kadar insandır. Öncelikle bunun altının çizilmesi gerekiyor. “Çok
tanrılı ve çok karılı” toplumlarda kadının, insan olarak kabul edilmeyişi,
erkeğin tutsağı/kölesi şeklinde muhatap alınması bu gerçeği asla
değiştiremez.
Yaratan Allah, kadın ve erkeği iki amaç için yaratmıştır:
(1) Sadece Allah’ın buyrukları, talimatı, evrensel değerleri önünde
boyun eğmek(Zariyat/56); her tür yardımı da sadece O’ndan
istemek(Fatiha/5).
3
(2) Evreni ve insanı bir kitap gibi okumasını öğrenerek yaratılış
yasalarını, doğanın kanunlarını keşfetmek; yeryüzünü mamur
hâle getirerek yaşarken başkalarını da yaşatan uygarlık kurmak.
Kısaca içindeki varlıkları ehlileştirerek evrene egemen
olmak(Bakara/30).
Bu iki görev ve sorumluluğu yerine getirebilmesi için Yaratan Allah,
kadını ve erkeği;
(a) Allah’a karşı aciz,
(b) Evrene karşı güçlü yaratmış, donatmıştır ki kadın ve erkek
her biri;
– Allah’a karşı aczini idrak ederek sadece O’na boyun eğmeyi,
teslim (İslam) olmayı başarabilsin.
– Evrene karşı gücünü ispat ederek bilim, yaşarken yaşatan bir
uygarlık ve teknoloji üretmeyi gerçekleştirebilsin.
Yüce Allah, kadın-erkek her insana;
* Beynin % 10’undan oluşan fücura yetenek (iblis),
* Beynin % 20’sinden oluşan duygusal beyin,
* Beynin % 70’inden oluşan takvaya yetenek (selim akıl) vermiştir.
Böylece kadın erkek her insanı,
– Hem olumsuzluğa /fücûra /şerre /batıla /şirke,
– Hem de olumluluklara /takvaya /hayra /hakka /tevhide yetenekli
kılmıştır.
Kadın-erkek her insanın beynindeki mantıklı düşünme yeteneği
selim aklını (Neo-Korteks) doğru kullanabilmeyi ve evreni tanımayı
/anlamayı öğreten kılavuz olarak da Yüce Allah, kitap /vahiy
göndermiştir.
Ayrıca kadın-erkek her insanı irade sahibi kılmış ve bu dünyada
özgür bırakmıştır. Hesap ve sorgulamanın öteki âlemde olacağını
yasalaştırdığı için, bu dünyada dayatma /zorlama yoktur.
İşte akıl ve zihinsel yönden de “erkek ne kadar insan ise, kadın
da o kadar insandır”[6] ifademizle anlatmak istediğimiz gerçek budur.
6. Kur’an’a Göre Kadın ve Erkeğin Eşit Hak ve Özellikleri
Vardır
Kadın ve erkek her ikisi de “insan olma” özellikleriyle aynı hak,
özgürlük, sorumluluk ve görevlere sahiptirler. Saygıdeğer Nörolog
Prof.Dr. Gazi Özdemir Bey, “Kur’an Kadını Koruyor” adlı önemli
kitabında, Kur’an’a göre kadın-erkek her iki cinsin sahip oldukları hak
ve özellikleri maddeler halinde şöyle sıralıyor:
* Özgür iradeye sahip olmaları yönünden(Ahzap/72)…
* Kur’an, kadının da erkek gibi çalışmasını, kazancı ve mülk
sahibi olmasını açıkça belirtmektedir(Nisa/82; Âl-i İmran/197; Nahl/97).
* Allah’a inanma ve tövbe etmeleri hakları ve mümin olmaları
yönünden eşittirler(Tevbe/112).
* İbadet etme ve iyi amellerde bulunma hakları yönünden de
eşittirler(Bakara/21; Nisa/124).
* Günah işleme ve sevap kazanma hakları(Tevbe/67, 71)…
* Cennet veya cehenneme kendi yaptıkları sonucu gidecekleri
yönünden eşittirler(Tevbe/68; Tevbe/72).
* Allah’ın cinsiyet farkı belirtmeksizin Nisa/1. ayetin ilk hitap
sözcüğündeki gibi kadın-erkek tüm insanları, özgür irade ve
sorumluluk demek olan emaneti taşıyan birer halifesi, prototip
görevlisi olarak yaratmış ve emanet sorumluluğunu hem kadın hem
erkeğe vermiştir(En’am/165; Ahzab/73).
* Kadın erkek birbirleri için birer giysi/elbise olmaları yönünden
de eşittirler(Bakara/187).
* Kadın ekindir/tarladır/kültürdür, erkek çiftçidir. Dolayısıyla
birbirlerini tamamlayan, biri için diğerinin gerekli olduğu ikili
durumundadırlar(Bakara/223).
4
* Kadın erkek okuma-öğrenme-öğretme, bilim, sanatsal
faaliyetler yapma hakları yönünden de eşittirler(‘Alak/1; Zümer/9).
* Kur’an’a göre Allah’ın indirdiği bilinen kitapların hepsine veya
birine ve bir Allah Elçisi’ne inancı olanlar arasında evlilik serbest
kılınmıştır(Bakara/221; Nur/32).
* Vasiyet şahitliği ve boşanmak üzere olanları barıştırmada
kadının, erkek ile aynı sayıda önerilmesi(Talak/2; Maide/106).
* Ailece yapılacak misafirliklerde kadın-erkek birlikte oturmak,
yemek yemek sakıncalı bulunmamış ve haremlik-selamlık
uygulaması önerilmeyip, şartlara göre hareket edilmesi
istenmiştir(Nur/61).[7]
7. Atatürk’ün, “Millī Türk Kadını” Kimliğini Oluşturma Çabaları
Türk kadınlarının bilim, ahlâk, sosyal konular, siyaset ve
ekonomide erkeğin yanında eşit şartlarla yer almasını sağlayan
Atatürk, “Millî Türk Kadını” kimliğini oluşturma çabalarına ağırlık
vermiştir.
“Kadın varlığı milletin bin bir noktadan temelidir.”
“Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir. Bugünün
levazımından biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini
temindir” diyen Atatürk’ün, kadın haklarıyla ilgili görüşlerini şu
şekilde değerlendirebiliriz:
– “Millî kimliğe sahip,
– Erkekle her alanda eşit Türk kadınını simgeleştirmek.
– Eğitimli,
– Ülkesi ve ailesi için çalışan,
– Milliyetçi ve medeniyetçi,
– Taklitçilikten uzak Türk kadını anlayışı yerleştirmek ve
– Kadına saygın bir konum kazandırmak.
– Batıda kadınlara tanınan hakların Türk kadınına da tanınmasına
özen göstermek.
– Türk kadınlarının batılı kadınların sahip olduğu mevkiin üzerinde
yer almasına gayret etmek.”[8]
8. Atatürk Devriminin Hedefi Olan “Türk Kadınının
Yeteneklerini Açığa Çıkarılmasını Sağlamak”
Günümüzün Güncel Önemli Görevlerindendir
Türk kadınının yeteneklerinin açığa çıkarılmasının hedeflendiği
devrimler yapılırken şu amaçlar belirlenmiştir:
* “Çağdaşlaşırken kadına kendi değer yargılarını
kaybettirmemek;
* Millî bir kimliğe sahip kılmak,
* Kadını eğitmek ve
* Bilinçli olarak toplum hayatına katmak;
* Saygın bir konum kazandırmak;
* Kadını iyi eş, iyi anne, iyi vatandaş olmaya özendirmek;
* Vatanın geleceğinde önemli bir güç haline getirmek;
* Kadın erkek eşitsizliğini gidermek.”
Kadın hakları başta olmak üzere her alandaki devrimlerde bu
dönemde Türk toplumuna yönetici kadro ve aydınlar tarafından batı
örnek gösterilmiştir. Toplumun çağdaşlaşmasını sağlamak için;
– İslâmiyet öncesi Türk tarihinde kadının yeri ve sahip olduğu
haklar ön plana çıkarılırken,
– Kadını kısıtlayan sosyal âdetler ve
– Dinî baskının eleştirisi yapılmıştır.
– Kadın erkek eşitliği gerçekleştirilmeye çalışılmış,
– Kadının sosyal hayata katılması sağlanırken,
– Kadının amaç dışı kullanılmasına karşı çıkılmıştır.
– Ucuz işgücü,
5
– Ahlak dışı hareketler ve oluşumlar,
– Sokak gösterileri toplumun o günkü anlayışa ters düşen, aşırı
sayılan istekleri de zaman zaman önlenmiştir.[9]
Mustafa Kemal Atatürk’ün;
“Ey Kahraman Türk Kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar
üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın” ifadesi,
günümüzde yeniden Cumhuriyetin kurucu ayarlarına dönüş özelinde
gerçekleştirilmesi gereken erkekler için öncelikli, önemli, insani ve
çağdaş bir görevdir.
Atatürk’ün gerçek demokrasiye katkısının en açık kanıtlarından
biri O’nun “kadın hakları devrimi” idi.
– Kadın erkek eşitliğinin olmadığı,
– Kadınların toplumsal yaşamdan,
– Siyasal yaşamdan dışlandığı bir toplumda gerçek demokrasinin
kurulması olanaksızdır.
Kadın erkek eşitliği mücadelesi,
* Hem demokrasi,
* Hem laiklik mücadelesidir.[10]
Yazımı, Atatürk’ün şu özdeyişleriyle tamamlamak isterim:
“Kadın varlığı, ulusun bin bir noktadan temelidir!”[11]
“Erkeklere ilk öğüdü, ilk eğitimi veren ve onun üzerinde ilk
analık egemenliğini ve etkisini kuran, kadındır.”[12]
“Pek yakın bir gelecekte, kadının her anlamıyla erkekle eş
olacağı bir dünya doğacaktır.”[13]
Sedat Şenermen
Kaynakça
[1] Hakkı YILMAZ, Kur’an’a Göre Kadın (İslam Dininde Kadın), İzmir,
www.istekuran.com ; www.tebyinulkuran.com ; www.iştekuran.org
[2] Prof.Dr. Cihan DURA, ATANAME, İstanbul, Doğu Kitabevi ve Nergiz Yayınları,
s.623.
[3] ve [4] Prof.Dr. Bayraktar BAYRAKLI, Din ve Kadın, İstanbul, 2015, Düşün Yayıncılık,
s.13, 15.
[5] Cihan DURA, ATANAME, s.624.
[6] Sedat ŞENERMEN, Atatürk ve Türk Kadını, İstanbul, 2018, Nergiz Yayınları, s.11-12
[7] Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR, Kur’an Kadını Koruyor, İstanbul, 2015, Şira Yayınları, s.96-
116.
[8] Leylâ KAPLAN, Cemiyetlerde Ve Siyasî Teşkilatlarda Türk Kadını (1908-1960),
Ankara, 1998, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, s.173.
[9] Bernard CAPORAL, Kemalizm’de Ve Kemalizm Sonrasında Türk Kadını (1919-
1970), İstanbul, 1999, Cumhuriyet Yayınları, s.652.
[10] Sinan MEYDAN, 1923 Kuruluş Ayarlarına Dönmek, İstanbul, 2017, İnkılâp
Yayınları, s.413.
[11] Müjgân CUMBUR, ATATÜRK’ÜN El Yazısıyla Kadınlar Hakkında Düşüncesi, Türk
Kadını Dergisi, Sayı: 6, 1966, s.19.
[12] Prof. Ayşe AFETİNAN, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları,
s.89, TTK Yayını, Ankara, 1969.
[13] A. AFETİNAN, Atatürk’ten Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Yayınları,
Ankara, 1959, s.58.