Gerekse müminler,
Saygıdeğer Peygamberimizin, Mescidi Haram’dan Mescid-i Aksa’ya yürütüldüğü ve Cennetü’l-Me’va denilen yerde son sidre ağacının yanında Allah’tan ilk vahiyleri aldığı,
Ramazan gecesinin “Kadir Gecesi” olduğunu,
KADİR suresi indikten sonra öğrenmişlerdir.
Kadir gecesi Sevgili Peygamberimizin
Kur’an’la ilk kez tanıştığı gecedir.
Kadir gecesi, insanlığın, son Allah elçisine gelmeye başlayan Kur’an’la buluştuğu gecedir.
Değerli ve önemli olan Kadir gecesi değil,
Bu gecede inmeye başlayan Kur’an’dır.
Bu gecenin aslında değer, güç, şeref ve önemi
Kur’an’dan gelmektedir.
Kur’an’ı önemli kılan, Kadir gecesi değil;
Bu geceyi değerli ve önemli kılan Kur’an’dır.
Kadir gecesini kutsallaştırmak, o geceden bir şeyler ummak, Kur’an’dan uzaklaşmak demektir. Çünkü “muhatabını reşit kılarak hidayete erdirecek olan”, “takva sahibi olmak isteyenlere kılavuzluk edecek olan” Kadir gecesi değil, KUR’AN’dır.
Kadir suresi, Kur’an’ın hayata katacağı anlamı ve yaşamı aydınlatmasını ifade eden bir içeriğe sahiptir.
Kişinin, vahyin mesajıyla buluştuğu, Kur’an’dan kavram ya da konu olarak herhangi bir şeyi anladığı/ öğrendiği her zaman ve zemin Kadir gecesi olarak değerleneceği anlayışıyla, yeni bir “Kadir” anlamından bu surede söz edilmektedir.
Kur’an’ı okuyup anlamaya başlayan her kişiye
Kur’an o anda vahiy ediliyor demektir ki, bu an,
O kişi için de Kadir gecesi oluyor demektir.
Kur’an’la buluşulan her an, kadir ve kıymet kazanmakta,
Kur’an’ı anlamak uğrunda yapılan çalışmalar, her zaman ve kişi için, Kadir gecesi hükmündedir.
Vahyin anlam kazandırdığı ve yaşamını vahyin şekillendirdiği her insana, meleklerin inmesi, her zaman mümkündür.
İçinde Kur’an’ın bulunduğu her an,
İnsanın kadir gecesi olmaktadır.
Kur’an ile dolu bir yaşam,
Kur’ansız bin hayattan ileridir ve değerlidir.
Vahiy, insan kaynaklı değildir,
Allah’ın varlıkları bilgilendirme sistemlerinden biridir. Bu bilgilenmeden yararlanan kişiye vahiy geliyor,
O zamana da kadirli, kıymetli zaman deniliyor.
Kur’an’da, Kur’an’ın indirilmesinden söz edilen tek gece Kadir Gecesi’dir. Duhan/3’te “mübarek gece” ile kastedilen de aynı gecedir.
“Kadir” sözcüğü, “kanun, kudret, değer, plan ve ölçü” anlamına gelir. Kadir suresi, ayetleri şöyledir:
“MUHAKKAK Kİ BİZ, ONU, KADİR GECESİNDE İNDİRDİK.”
“Biz indirdik onu” ifadesinde (o)” zamiri ile kastedilen Kur’an’dır.
Kur’an’ı anlamak ve yaşamak isteğinde olanlar, onu kesinlikle iniş sırasına göre ve “tertîl” ile yani “kavram kavram, konu konu” okumalıdırlar. Aksi halde ayetler ve sureler arasındaki bağı kuramaz onu Allah’ın tanımladığı şekilde doğru anlayamazlar, dolayısıyla Kur’an’ı gerektiği gibi Kur’anca anlayamazlar. Esas olan da Kur’an’ı, Kur’an’dan Kur’anca anlamak, öğrenmektir.
“KADİR GECESİ NEDİR, SANA NE İDRAK ETTİRDİ?”
Kur’an’ın inmeye başladığı bu gecenin Ramazan ayının hangi gecesi olduğu önemli değildir; Önemli olan,
– Surenin mesajını doğru anlamaktır.
– Kerametin, gecede değil,
İndirilen Kur’an’da olduğunun bilincine varmaktır.
– Önemli olan Kur’an’la Kur’anca tanışmaktır ve
– Kur’an’la kurulan ilişki, bir ömürden daha değerlidir.
“KADİR GECESİ BİN AYDAN DAHA HAYIRLIDIR.”
“Bin ay” ifadesi, söylenenin önemine dikkat çekmek üzere mübalağa üslubuyla ifade edilmiş olup,
Bu üslupla kullanılan ifadeler genellikle, övgü veya saygıya değerlilik kazandırmak içindir.
“Bu asker, bin askere bedeldir” örneğinde olduğu gibi.
“Bin ay”, zaman olarak ortalama bir insanın ömrüne eşittir.
“MELEKLER (HABERCİLER /elçi ayetler), İÇLERİNDEKİ RUH İLE RABLERİNİN İZNİYLE İNER DURURLAR; HER BİR İŞTEN.”
Surenin doğru anlaşılabilmesi,
“Melek-melaike”, “meleklerin inişi” ve “ruh” kavramlarının “Kur’an’dan Kur’anca” doğru bilinmesine bağlıdır.
“Melek” sözcüğü;
“Üluk” kökünden geliyorsa “elçiler /haberciler”; (Nahl; 2)
“Milk” kökünden geliyorsa “yönetim güçleri” anlamlarına gelir. (En’am; 8)
Meleklerin İnişi: “Melek” sözcüğünün, “elçiler /haberciler” anlamında kullanıldığında “Kur’an ayetleri”nin kastedildiğini Nahl; 2; Fussılet; 30-32. ayetlerinde görüyoruz:
“Gerçek şu ki: Benden başka ilah yok,
O halde Benden sakının!” diye uyaran ve
“Korkmayın, üzülmeyin! Size vaat edilen cennete sevinin!”
Diye müjdeleyen meleklerİN,
Aslında Kur’an ayetleriNDEN başka bir şey olmadığı anlaşılmaktadır.
Kur’an, meleklerin inişinden söz ettiği gibi,
Şeytanların da inişinden söz etmektedir:
“Şeytanların kime indiğini (kimin içine yerleştiğini) size haber vereyim mi? Onlar, her iftiracı günahkâra iner. Kulak kabartırlar. Onların çoğu da yalancıdır.” (Şuara; 221-223)
KUR’AN’DA Ruh: Kur’an’da, “İlahi esinti, vahiy /bilgi” anlamında kullanılmıştır.
Vahyin, bilgisizlikten dolayı ölü sayılan kalbe hayat verdiği,
Canın, bedendeki işlevi ne ise
Vahyin de insanlık için aynı işlevi gördüğü,
Bu işlevi dolayısıyla bireyi ve toplumu kokuşmaktan koruduğu, bilinmektedir.
Kur’an’daki “ruh” (ilahi esinti, vahiy) sadece bilerek ve isteyerek bu ruha sahip olan ve onu yaşamına geçiren kişilere ve toplumlara anlamlı bir canlılık veren, onları kokuşmaktan koruyan bir şeydir.
“Ve sana ruhtan sorarlar. Deki:
“Ruh, Rabbimin emrindendir (işindendir).
Size ise az bilgiden başka, bir şey verilmemiştir.” (İsra; 85)
İsra; 85’den 93’e kadarki bölümde, Ruhun
Rivayet tefsirlerinde anlatıldığı gibi,
İnsan ya da herhangi bir canlının ruhu olmayıp
Açıkça “vahiy” olduğu görülür.
Ancak İsra; 85’te belirtildiği gibi, insana ruh konusunda verilen (vahyin şekli ve mahiyeti hakkındaki) bilgiler gerçekten azdır. Dolayısıyla bu konuda verilen bilgi ile yetinilmelidir.
Bu bilgiler ışığında, “emrimizden bir ruh vahyettik” ifadesinden; Allah’ın işlerinden olan ruh/bilgi vahyetme işinin,
Yine O’nun tarafından gerçekleştirildiğini anlamamız gerekir.
Ruh /Vahiy Niçin ve Kime İndirilir?
“İşte böylece sana da kendi emrimizden (kendi işimizden) olan ruhu vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin.
Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz sen de, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.” (Şûrâ; 52)
“Kesin olan şu ki o/Kur’an, âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
Onunla “güvenilir ruh” indi.
Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın.” Şu’arâ; 192-194
Bu ayetler yeterince düşünüldüğünde,
“Ruh” kavramının “orijinal (güvenilir) bilgi” demek olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır.
Çünkü Mücadele; 22. ayetinde
Allah’tan gelen güvenilir, sağlam bilgi (ruh) ile
Tüm inananların güçlendirildiği, desteklendiği açıkça ifade edilmektedir.
Şu’arâ/193’de ise “er-Ruhu’l-Emin” tamlamasıyla kullanılarak bu bilgilerin;
“En güvenli, en yararlı bilgi” olduğu vurgulanmaktadır.
Şu’arâ/193’de geçen “er-Ruhu’l-Emin” ifadesini
Cebrail olarak yorumlamak ve birçok mealde olduğu gibi ayeti,
“Onu, Ruhu’l-Emin (Cebrail) indirdi” diye çevirmek yanlıştır.
Ruhun Üfürülmesi:
“Onu amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp ruhumdan içine üflediğim zaman, hemen ona secdeye kapanın.”(Sad; 72 ve Hicr; 29)
Allah’ın gerçek anlamda üfürmeyeceği bilindiğine göre, “üfürmek” ifadesinin mecaz olduğu hemen anlaşılmaktadır. Mecazi anlamda “üfürmek”, herhangi bir şeyden başkalarına en az miktarda vermeyi ifade eder. Türkçede, bu anlam yine mecaz bir ifade olan “koklatmak” sözcüğüyle karşılanmaktadır. Bu durumda “ruhun üfürülmesi” ifadesi, “çok az miktarda bilgi verilmesi, bilginin koklatılması” anlamına gelmektedir. Nitekim İsra; 85’de:
“De ki: Ruh Rabbimin işindendir. Ve size bilgiden ancak çok az verilmiştir” denilerek bu konu açıkça belirtilmiştir.
Bakara; 30-34’de ise, meleklerin Adem’e secde etmesinden önceki aşama “Adem’in bilgilendirilmesi ve bilgisinin meleklerle karşılaştırılması” olarak açıklanmıştır.
Sad ve Hicr surelerinde kullanılan “ruh üfürme” ifadesi,
Bakara suresinde yerini “bilgi ile bilgilendirmek” söylemine bırakmış, böylece “ruh üfürme” deyiminin,
“Bilgi ile bilgilendirmek” anlamına geldiği açıklanmıştır.
Özetleyecek olursak:
Kim ki Allah’a teslim olur, O’nu kendisine Rab edinir ve kendisine bir Kadir gecesi seçip, o andan itibaren yaşamını Kur’an’a göre düzenlemeye başlarsa,
Allah’tan gelen ve içlerinde kutsal bilgiler (ruh) olan ayetler, o insana iner, yani insanın içine girer /aklına, benliğine iyice yerleşir. Böylece o insan, kendisine kılavuz, destek, müjdeci olan ayetler sayesinde, Allah’tan başka ilah edinilmemesinin, sadece O’na kulluk edilip, O’ndan sakınılmasının bilincine varır, mutlu olur ve gerçek başarıya ulaşır. İşte, meleklerin ruh ile inişi budur.
Kur’an’da “melek” olarak nitelendirilen Kur’an ayetleri,
Her bir konuda yol göstermek, bilgi vermek,
Destek olmak, müjdelemek için
Kur’an’ı kendisine rehber edinmiş kişilerin içlerine inerler.
Her ayet o insana can olur, kılavuz olur,
Öğretmen olur, maddi ve manevi destek olur; o insanın her bir derdine, problemine reçete olur.[1] Böylece o insan, Kur’an’ı kılavuz edinerek, yaşamında yapacağı devrim sayesinde bin ayını (Kur’an’sız geçebilecek ömrünü) daha değerli bir hale getirmiş olur.
“BİR ESENLİKTİR O, ŞAFAK SÖKENE KADAR.”
Sonuç: Kur’an ile tanışanlar, her türlü zihinsel karanlıklardan mutlaka kurtulur, aydınlığa çıkarlar. Ruh /can taşıyan melekler, kişilerin içlerine işlerler ve her konuda onlara yol gösterir, yardımcı olurlar. Sonunda onları kurtuluşa ulaştırırlar.
Kadir gecesiyle tanışmak (Kur’an’ı kendine kılavuz edinmek), bin aydan ya da bir ömürden daha hayırlıdır.
Dinimizde faziletli zamanlar (kandil geceleri gibi) ve mekânlar asla yoktur; faziletli eylemler vardır.
Keramet gecede değil, Kur’an’dadır.
Kaynakça
[1] Hakkı YILMAZ, Tebyînü’l-Kur’an /İşte Kur’an, 2015, c.1, s.433-458.