SEDAT ŞENERMEN

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN KUR’AN KÜLTÜRÜ

Kur’an’daki İslam Mı Rahmanî, Yoksa Ilımlı İslam Mı?

 

Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalb ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz da.[1] ATATÜRK

 

Şeytanı tanrı, şerri ve şeytanlığı şeriat ve yaşam biçimi edinen ve bunu dünyaya dayatan emperyalistlere karşı, 20. yüzyılda, Müdafaayı Hukuk’u Kur’an’dan evrensel değerler üzerine oturtan Mustafa Kemal önderliğindeki Kuvayı Milliye’nin gerçekleştirdiği “ulusal bağımsızlık destanına” tüm dünya hayranlık ve şaşkınlıkla tanık olmuştur. Böyle bir destanın dünya tarihinde eşi, benzeri, örneği var mı?

1492’de “Mesih Planı” olarak başlatılan, birinci aşaması (1492-1897), ikinci aşaması (1897>> 14 Mayıs 1948) tamamlanan, üçüncü aşaması ise Şubat 1945 Yalta Konferansı ile uygulamaya konulan ve günümüzde Büyük Ortadoğu Projesi adıyla nitelenen proje kapsamında hedefe oturtulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tarih sahnesinden silmek isteyenlere karşı, Misakı Milli Sınırları içinde vatanın bölünmez bütünlüğünü korumak isteyen, Allah’ı Rab, Kur’an’ı din edinen gerçek vatanseverler, Kur’an ve evrensel Cumhuriyet Değerleri eksenli yeni bir uygarlık hareketini anti-emperyalist ve tam bağımsızlıkçı nitelikleriyle yeniden inşa bağlamında örnek alınabilecek tek eşsiz örnek model Gazi Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye Hareketi’dir. Çünkü yaklaşık beşyüz otuz yıllık bir küresel projeyi ilk kez ve bir defa İngiliz egemen kapitalist emperyalizme karşı durarak onu durduran, engelleyen, geciktiren ve kesin yenilgiye uğratan tek dehâ ve müstesna lider Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Milletidir. O gün, “Türklük ve İslam” tarihin arşivine kaldırılmak isteniyordu. Bu proje/plan, Atatürk tarafından engellenerek, Türkiye Cumhuriyeti üniter, laik, ulus devleti kuruldu; böylece “Türklük ve İslam” varlığını/yaşamını günümüze kadar getirdi. XXI. yüzyılda bu plan/projenin BOP uygulamasıyla hedefinde yine “Tüklük ve İslam” var; “Atatürk ve kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti” var. Yıkılmak istenen, tarihin arşivine kaldırılmak istenen bunlar. Türk Milleti buna izin verecek mi?

Türklüğü, İstiklâl Savaşı bağlamında savaş meydanlarında kazandığı zaferlerle kurtaran, Anadolu’nun tapusunu Lozan’da dünyaya onaylatan, kabul ettiren Atatürk, İslam Dini konusunda da başlattığı “Dinde Öze Dönüş Projesi[2] ile Kur’an’daki İslam’ın bilinmesi, anlaşılması, öğrenilmesi çığırını başlatarak yirminci yüzyıldan kıyamete kadar sürecek şekilde önünü açmıştır.  

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamında, Yüce Kitabımız Kur’an’ı Kerim’in, önemli bir yeri vardır. Yaşamının çeşitli aşamalarında Kur’an’dan ya doğrudan ya da dolaylı olarak kendisinin etkilenmiş olduğunun örnekleri çoktur.  Gazi Mustafa Kemal’in, hem geleneksel hem de entelektüel düzeyde Kur’an’la ve Kur’an kültürü ile ilişkili olduğu görülür.

Gazi Mustafa Kemal, Kur’an’ın, Kur’an’dan Kur’anca anlaşılması ve Kur’an kültürünün yaşanması konusunda Türk Milleti’ne Çanakkale Savaşı’ndan ruhunu teslim edinceye kadar geçen sürede eylemleriyle, devrimleriyle önderlik etmiş ve Türk Milleti’nin inanç tarihinde örneği olmayan cesur adımlar atmıştır. O’nun attığı adımlar, Türk Milleti’nin dini yaşamına yeni bir canlılık, yeni bir ufuk, yeni bir görüş getirmiştir. Bu açıdan bir örnek vermek gerekirse sadece TBMM kararı ve devlet politikası olarak Kur’an’ın Türkçeye çevrilmesinde M. Hamdi YAZIR’IN hazırladığı “Hak Dini Kur’an Dili” adlı dokuz ciltlik eserin dilimize kazandırılmasında yaptığı öncülük müstesna bir devrimdir.

Çünkü “İslam dininde ruhbanlık yoktur”.

Bu ne demektir?

Herkes dinini bizzat kendisi, aracısız, anadilinde doğrudan Kur’an’dan öğrenmesi gerekir”, demektir. M. Hamdi Yazır’ın bu hazırladığı eser, dokuz cilt olarak 1935’den 1938 yılına kadar her cildi on bin nüsha olarak basılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, her ciltten sekiz bin adedinin bedelini bizzat kendi cebinden ödemiş ve bunların halka dağıtılmasını sağlamıştır. O’nun açtığı bu çığırdan günümüze kadar üç yüzü aşkın Kur’an çevirisi ve tefsiri hazırlanmıştır. Bunlardan bazı çevirilerin yüzlerce kez baskısı yapılmıştır. Bunun anlamı, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN açtığı “Kur’an’dan İslam’ı öğrenme” çığırıyla, Türk Milleti yüz yıllardır uğruna canını ve her şeyini verdiği İslam dinini tüm sadeliği ve gerçekliğiyle Kur’an’dan öğrenmeye başlamıştır. Türk Milleti, İslam inanç tarihinde gerçek Müslümanlığa, kendisini Kur’an’la tanıştıran Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı bu çığır ve önderlikle ulaşabilmiştir. 

Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz  

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.[*] (Ziya Paşa)

 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarihinde ilk kez halkın kendi dilinde Kur’an’ı anlayarak okuması /dinlemesi /öğrenmesi konusunda İstanbul’da 1931 yılında başarıyla ve büyük katılımlarla gerçekleşen camilerde halka anadilde Kur’an okumaları çalışmaları da yaptırmıştır. Bu bağlamda Ayasofya, Yerebatan, Sultan Ahmet, Beyazıt ve diğer camilerde ramazan ayında o günün tanınmış din görevlileri (Sadettin Kaynak, Hafız Burhan vb gibi) Kur’an’dan, önce orijinal metni makamla okumuşlar, daha sonra da okunan ayetlerin Türkçe çevirisi/meali, camide yoğunlaşan halka büyük bir şevkle okumuşlardır. Mevsim kış ve havanın çok soğuk olmasına rağmen bu camilerde halk, Kur’an’ı kendi dilinden manasını dinlemek /anlamak /öğrenmek için çok büyük bir izdiham oluşturmuştur. Ayasofya Camii’nde cami dışındaki avluda havanın soğukluğuna aldırmadan dinleyen halkın sayısının otuz binden fazla olduğu, o dönemin günlük gazetelerinde sekiz sütun manşet halinde verilmiştir. Bu çalışmalardan biri olarak yine ilk kez o ramazan ayında kadir gecesinde radyodan tüm dünyaya canlı yayınla nakledilen bir Kur’an ve mevlit okuması yapılmıştır ki ta Hindistan’dan yankıları basına yansımıştır.

İnsan inancını yaşar.

Kültür, kişiliğin temel belirleyicilerinden biridir.

Kültür ve kişilik iç içedir.

Bu durumda Gazi Mustafa Kemal’in doğrudan Kur’an’ın kendisiyle ve Türk Milleti ile çok yönlü ve çok yakından ilgili olarak yaptıkları, Kur’an’la karşılaştırıldığında İslam’ın temel emri bir ibadetin Kur’an’ı anadilde anlayarak okumak /öğrenmek olduğu[3] çok açık görülür. Bir Müslüman’ın Kur’an’la kurabileceği ilişkilerin bütün boyutlarının Atatürk’ün kişiliğinde ortaya çıktığı gibi, bunu Türk Milleti’ne de yansıtmaya çalıştığı görülmektedir.

İçinde yetişmiş olduğu kültür ortamı Gazi Mustafa Kemal’in kişiliğinin şekillenmesinde etkili olmuştur. O, inanç ve manevi değerlerle ilgili unsurları, çevresini kuşatan kültür ortamından edinmiştir. Manevi dünyasını oluştururken İslam kültüründen ve onun temel kaynağı olan Kur’an’dan önemli ölçüde etkilenmiştir. Başta aile ortamı olmak üzere, yaşamının çeşitli aşamalarında Kur’an’dan doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenmiştir.

Gazi Mustafa Kemal, kişiliğinin dinsel yönünü ifade ederken:

Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum

Elhamdülillah, hepimiz Müslüman’ız; hepimiz dindarız” demiştir.[4]

O, İslam Dini’nden,

Bağlı bulunmakla mutlu olduğum İslam Dini” diye söz etmiştir.

Gerçek bir Müslüman olduğunu bütün yaşamı boyunca göstermiştir.[5]

 

Gazi Mustafa Kemal, bu ifadeleriyle, dindarlığın kendi kişiliğinde önemli bir yeri olduğunu belirtmiştir. İslam Dini’ni, kendi kimliğini oluşturan temel unsurlarından biri olarak kabul etmiştir.

  Gazi Mustafa Kemal’in dine bağlılık ve Kur’an ile ilişkisi, O’nun kişiliğinin temel özelliklerinden birisi olarak değerlendirilmiştir. O’nun, Kur’an mesajının özünü iyi kavradığı ve tarihi mecrasını /gelişimini çok iyi bildiği söylenmiştir. Atatürk, konuşmalarında, Kur’an ayetlerine referansta bulunmuştur. O, İslam dini ve İslam’a özgü temel kavramlar hakkında geniş ve zengin bilgi sahibidir. Dinine bağlı bir insan olan Gazi Mustafa Kemal, dinini hiçbir zaman red etmemiştir.[6]

Gazi Mustafa Kemal, İslam Dini’ni en güzel şekilde anlamış, inanmış ve anlatmış bir insandır, din konusundaki inanç ve düşüncelerinde samimidir.[7]

Atatürk, İslam dini hakkında çok temelli bilgilere ve olgunlaşmış görüşlere sahiptir.[8]

Mustafa Kemal Atatürk, insanlık tarihindeki “Allah’la Aldatma”nın tarihini çok iyi bildiği için Türk Milleti’nin bu şekilde aldatılmasını önlemek bağlamında Kur’an’ı, Türkçeye çevrilmesinin öncülüğünü yapmıştır. Atatürk, Kur’an’ın Türkçeye tercüme çalışmalarının şu gerekçeyle yapıldığını söylemiştir:

Türkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun için Kur’an Türkçe olmalıdır.[9]

Türk, Kur’an’ın arkasından koşuyor; fakat O’nun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var, bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım, arkasından koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın.[10]

Bunları söyleyen ATATÜRK, şunları da ifade etmişti:

Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Bilince aykırı, ilerlemeye engel hiçbir şey içermiyor. Hâlbuki Türkiye’ye istiklâlini veren Bu Asya milleti içinde daha karışık, sun’î, bâtıl inanışlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu âcizler sırası gelince aydınlanacaklardır.

Eğer ışığa yaklaşamazlarsa kendilerini mahv ve mahkum etmişler demektir. Onları kurtaracağız.[11]

Nasıl kurtaracaktı ATATÜRK?

Kur’an’ı, Din/İslam; Dini, Kur’an yaparak. Bunun için Türkiyeyi Laikleştiren yasalar, devrimler peşpeşe yapıldı. Bu yasalar hâlen Anayasa’mızda var ve Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri arasında yer almaktadır.[12]

Atatürk’e düşmanlığı yaşam biçimi edinenler, günümüzde Atatürk’ün Kur’an Temelli Devrimlerini[13] ve Cumhuriyetin kurucu değerlerini, kurumlarını bir bir etkisiz hâle getirmek için var güçleriyle çalışıyorlar. Kur’an’daki İslam’ı, BOP kapsamındaki “Ilımlı İslam” projesiyle yıkmaya çalışıyorlar.

Esasen günümüzde BOP’un dinsel yönü olarak sunulan “Ilımlı İslam” da, “Allah’la Aldatma”nın küresel yıkıcı planı kapsamındadır. Tarihsel gelişim içinde “Allah’la Aldatma” Allah Elçisi Musa’dan (a.s) günümüze kadar aşama aşama sürdürülmüştür. Atatürk, bu plana da 20. yüzyılda karşı duruşunu İndirilen dinin anlaşılmasını anadilde, aracısız sağlayacak yöntemi uygulayarak, Kur’an’ı Türkçeye kazandırmakla gerçekleştirmiştir. Milletimiz Atatürk’e bu konuda da minnettardır, şükran borçludur.

Burada sorulacak soru şudur:

Kur’an’daki İslam” ile “Ilımlı İslam”dan hangisi Rahmanîdir?

Yazıyı Yüce Allah’ın şu ayetiyle tamamlayabiliriz:

Allah: Elbette, Ben ve elçilerim galip geleceğiz diye yazmıştır. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır.”(Mücadele/21)

 

Sedat Şenermen

 

Kaynakça

[1] GENEL KURMAY, ATATÜRKÇÜLÜK Atatürkçü Düşünce Sistemi, İstanbul, 1984, Cilt: III,  s.457.

[2] ATATÜRK’ÜN “ALLAH, MUHAMMED, KUR’AN, İSLAM” hakkında görüşleri ve “Dinde Öze Dönüş Projesi”ni bu yıl, Ocak 2023’den itibaren VERYANSIN TV’de SERKAN ÖZ Bey Kardeşim ile yirmiden fazla canlı yayın programı yaptık. Dileyen Dostlar, Toutube’dan bu videolardan yararlanabilir.

[*] [İnsanın (ne olduğunu anlamak için) sözüne değil işine, eserine bakılır; kişinin aklının derecesi, kendi eserinden belli olur.] ZİYA PAŞA (Tercî-i Bend Terkîb-i Bend) Bakınız: https://1000kitap.com/sahsin-gorunur-rutbe-i-akli-eserinde–885846

[3] Anadilinde anlayarak Kur’an okumanın ibadet olduğunun bir ayeti şudur:

Ben sadece, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Orayı saygıya layık kılmıştır O. Her şey O’nundur. Ben, Müslümanlardan /Allah’a teslim olanlardan olmakla emrolundum.

Ve Kur’an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: ‘Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!” NEML/91-92.

[4] Mustafa Kemal ATATÜRK, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. III, s.93;

Hüseyin Cevizoğlu, Neden Laiklik, Çığır Stratejik Araştırma Vakfı Yayınları, Ankara, 1999, s.70.

[5] Ünver GÜNAY – Harun GÜNGÖR – A. Vehbi ECER, Laiklik, Din ve Türkiye, Adım Yayınları, Ankara, 1997, s.129;

Namık Kemal ZEYBEK, O, Hakiki Bir Müslüman’dı, (http://ww.gazi.edu.tr/ ayerdem/gazetemak/ohakiki.html

[6] Prof.Dr. Ethem Ruhi FIĞLALI, Din ve Laiklik Üstüne Düşünceler, Muğla Üniversitesi Yayınları. Muğla, 2001, s.166;

Mehmet Emin BAYAR, “Atatürk’ün Din Anlayışı Üzerine Bazı Düşünceler”, Atatürk Haftası Armağanı Genel Kurmay Basımevi, Ankara, 2000, s.70;

Zehra Odyakmaz ALTINBAŞ, “Atatürk ve Hukuk İnkılâbı”, (Atatürk’ün Ölümünün 50. Yılı Anısına: Atatürk ve Ankara), Nehir Ofset, Ankara, 1988, s.77; Ali İhsan BEYHAN, Atamız Atatürk, Akçadağ İlk Öğretmen Okulu Basımevi, Malatya, 1960, s.60;

Doç.Dr. Abdurrahman KASAPOĞLU, Atatürk’ün Kur’an Kültürü, İstanbul, 2008, 13. Baskı, İlgi Kültür Sanat Yayını, s.17.

[7] E. General Faruk GÜVENTÜRK, 29 Yıl Sonra Atatürk İnkılâplarına Bakış, Ak Yayınları, 1968, s.167;

Ali TÜRKMEN, Atatürk, İstanbul, 2005, Ata Düşünceleri Kültür Yayınları, c. I, s.148.

[8] Prof.Dr. Özer OZANKAYA, Türkiye’de Laiklik: Atatürk Devrimlerinin Temeli, İstanbul, 2000, Cem Yayınevi, s.179.

[9],  [10] Osman Nuri ERGİN, Türk Maarif Tarihi, İstanbul, 1977, c.5, s.1957, s.1950.

[11] Sadi BORAK, Atatürk ve Din, 1962, s.85-86; Prof.Dr. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 1971, s.197; GENEL KURMAY, ATATÜRKÇÜLÜK Atatürkçü Düşünce Sistemi, Cilt: III, s.456-457; Ahmet GÜRTAŞ, Atatürk ve Din Eğitimi, Ankara, 1991, DİB Yayınları, s.33.

(12) Türkiyeyi Laikleştiren Yasalar için bkz. Sedat ŞENERMEN,

Gazi Mustafa Kemal’in İslam/Kur’an Kültürü, İstanbul, 2013, s.147-149;

ATATÜRK, İSLAM VE LAİKLİK Halifeliğin Kaldırılması, İstanbul, 2017, Nergiz Yayınları.

[13] Bkz. Sedat ŞENERMEN, ATATÜRK DEVRİMLERİ KUR’AN TEMELLİDİR, İstanbul, 2022, ŞİRA Yayınları.

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.