Bu yazımda, Türkiye’de Kamu Hukuku dalında gerçekten çok ender kişilerden biri olan Prof.Dr. Anıl ÇEÇEN Hocamızın “Türkiye’de Cumhuriyetçilik” adlı eserinden, Cumhuriyetin bugünkü durumunu ele almak istiyorum. Çünkü Sayın Prof. ÇEÇEN’in bu eseri, “Cumhuriyet” ya da “cumhuriyetçilik” üzerine Türkiye’de yayınlanmış olan ender yapıtlardan birisidir. Demokrasi kavramı üzerine yüzlerce bilimsel çalışma yapılmasına rağmen, “cumhuriyet” ve “cumhuriyetçilik” konuları bilinçli olarak görmezden gelinmekte ve bu yüzden bu alanda fazla yayın yapılmamaktadır.
Daha önceki yıllarda,
* “Atatürk ve Cumhuriyet” ve
* “Türkiye Cumhuriyeti Ulus Devleti” adlı kitapları ile bu alana girmiş olan Prof.Dr. ANIL ÇEÇEN
* “Cumhuriyetçilik” alanındaki “Türkiye’de Cumhuriyetçilik” adlı bu üçüncü kitabını, Türk kamuoyunun tartışmasına sunmaktadır.
Küresel emperyalizm, demokrasi tartışmaları üzerinden
– Cumhuriyet rejimlerini ya da
– Devletlerini tasfiye etmeye kararlı olduğu için
* Devlet yapılanmasını ifade eden “cumhuriyet” kavramına kasıtlı olarak uzak durulmakta ve demokrasi kavramı üzerinden toplumsal yapılarla oynayarak, cumhuriyet devletlerinin ortadan kalkmasına çalışılmaktadır.
Günümüzde bütün dünya ülkeleri ve devletleri böylesine saldırı ve işgal planları ile karşı karşıyadır. İşte bu aşamada “Türkiye’de Cumhuriyetçilik” adını taşıyan bu kitap,
* Siyasal gerçekleri ortaya koymak ve
* Bu doğrultuda Türk kamuoyunu bilinçlendirerek,
* Emperyalist planlara karşı ikinci bir ulusal kurtuluş mücadelesini gündeme getirmek üzere yayınlanmıştır.
1. “Türkiye Cumhuriyeti Tasfiye Ediliyor”
Bir Kamu Hukuku Profesörü olan Sayın Anıl Çeçen’in Türk kamu oyuna Cumhuriyetimizin geldiği noktadaki bugünkü konumunu genel hatlarıyla “Türkiye Cumhuriyeti Tasfiye Ediliyor” başlığı altında şöyle duyurmaktadır:
Türkiye, son yıllarda sürekli olarak dıştan dayatılan reformlarla uğraşmak zorunda bırakılıyor. Yeni dünya düzeni kurmak için birilerinin çok acelesi olduğu için, bir an önce istedikleri aşamaya gelebilmek üzere dışarıdan içeriye doğru sürekli olarak bir inisiyatif yönlendirmesi yapmaktadırlar.
Böylesi dış merkezli bir emperyalist oyuna bütünüyle Türk toplumu alet edilmek istenirken,
* Türk ekonomisinin köşe başlarını tutan kadrolarla,
* Medyada etkili olan işbirlikçi mandacı gruplar,
ülkemizi böylesi bir maceraya doğru el birliği ile sürüklemektedirler.
Yüzyıllar önceden hazırlanmış bir plan ve bu doğrultudaki proje uğruna büyük bir ulusal kurtuluş savaşı vererek Türk milletinin kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti tasfiye edilmektedir. Bu gerçek, artık saklanamayacak kadar açık ve net bir biçimde Türk kamuoyunda kesinlik kazanmıştır.
Hiç kimse cumhuriyet yıkıcılığı ya da Türkiye düşmanlığı yaptığını kabul etmiyor. Her şey “değişim” kavramı içerisinde ve Türk devleti dıştan zorlanan bir plan dâhilinde çözülmeye mahkûm ediliyor. Değişim sözcüğünün sihirli görünümünün arkasına sığınan
– İkinci cumhuriyetçiler,
– Maddeci işbirlikçiler,
– Alt kimlikçi federasyoncular,
– Ilımlı İslamcı görünümlü şeriatçılar,
– Emperyalizm ve Siyonizm ile her türlü işbirliğine açık olan oportünistler (fırsatçılar) koalisyonu elbirliği ile
* Atatürk’ün cumhuriyetine saldırmaktalar ve
* Kültürel alt kimlikçilik dış desteklerle hortlatıldığı gibi,
* Kayıt dışı ekonominin sağladığı olanaklarla
* Yeraltı ilişkileri doğrultusunda birçok mafya ve benzeri hukuk dışı çıkar örgütlenmelerinin de gündeme geldiği görülmektedir.
Kurtlar Vadisi gibi televizyon dizileri ile böylesine hukuk dışı bir yapılanma iç ve dış menfaat çevreleri tarafından hem özendirilmekte hem de desteklenmektedir.
Böylesine olumsuz bir süreç içinde ülkenin birliği ve bütünlüğü tehlike altına sürüklenmekte, seksen beş milyonluk bir milletin gelecek güvencesini sağlamakla görevli Türk devleti her gün biraz daha gerileyerek devre dışı kalmaktadır. Bu aşamada Türkiye’yi yöneten bir zihniyet, yeni dönemin plan çalışmalarında devletin küçültülmesini ana hedef olarak ilan etmektedir. Bu tür bir hedef belirleme, şimdiye kadar yarısı tasfiye edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin geri kalan diğer yarısının da tasfiye edilmek istendiğinin en açık göstergesidir. Sürekli olarak dış baskılarla iyice küçülmüş olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceği ile ilgili planlama çalışmalarında devletin küçültülmesi ana hedef olarak belirlenirse, bu gelecekte Türkiye Cumhuriyetinin ulusal ve üniter yapısının ortadan kaldırılmak istendiğinin en açık göstergesi olarak anlaşılmasıdır. Çünkü OECD istatistiklerine göre; Avrupa ve Amerika gibi kıtalardaki batı ülkelerine oranla en küçük devlet Türkiye Cumhuriyeti’dir. Batı ülkelerinde devletin ekonomideki ağırlığı ortalama olarak yüzde kırk ya da elli oranında olmasına rağmen, Türkiye’deki devletin ekonomideki büyüklüğü son yıllarda yüzde yirmilerden yüzde onlara doğru küçülmüştür. Kendi devletlerini güçlü ve büyük tutan batılı emperyal ülkeler sıra Türkiye’ye gelince, Osmanlı İmparatorluğu’nun bugünkü mirasçısı Türkiye’yi daha da küçültmenin yollarını aramaktadırlar. Avrupa Birliği sürecinde yeni bir Yugoslavya modeli yaratarak Türkiye’nin ülkesini bir Sevr haritasına dönüştürmek isteyenler, bu doğrultuda devletin küçültülmesi için sürekli olarak baskı yapmaktadırlar. Avrupa Birliği’ne paralel olarak IMF ve Dünya Bankası gibi uluslar arası kuruluşlar da Türk devletinin küçültülmesi için devletin yetkili organlarını baskı altında tutmaktadırlar.
Kabuk devlet suçlamaları ile medyadaki papağanlarını Türk devletinin üzerine süren emperyal merkezler, kendi devletlerini daha da büyütmenin arayışı içindedirler. Bu doğrultuda dünyanın her bölgesini sömürge durumuna düşürürlerken, Türkiye’yi de iyice küçülterek çeşitli eyaletlere bölebilmenin çabasına girmişlerdir.
– Büyük Avrupa,
– Büyük Ortadoğu,
– Büyük İsrail gibi
* Dünyanın merkezini içine alacak bölgesel federasyon planlarına Türkiye’nin ülkesini merkez yapmak isterlerken,
* Bu ülkenin üzerinde kurulu bulunan Türk devletinin ortadan kaldırılmasına giden yolu açmak istemektedirler.
Demokrasi, küreselleşme, değişim gibi sihirli sözcüklerle Türk Devleti yavaş yavaş ortadan kaldırılmakta, gelecekte bir dış destekli federasyona giden yeni bir yol açılmaya çalışılmaktadır. Batılı merkezlerin hepsi bu doğrultuda çalışırken, Yugoslavya’dan sonra dünyanın merkezinde kurulmuş olan Türk devleti de tasfiye edilmek istenmektedir. Son yıllarda reform adı altında gündeme getirilen bütün yasal düzenlemelerin devletin merkezi gücünü ortadan kaldırdığı, parçalı bir yapıyı ortaya çıkarabilmek üzere, merkezin yetkilerinin sürekli olarak yerel yönetimlere devredildiği artık iyice görülmektedir.
Tablo kesin hatları ile belli olduğuna göre, Türk devletinin geleceğine bir büyük ulusal kurtuluş savaşı vermiş olan Türk milleti karar verecektir. Türk milleti, ulusal ve üniter cumhuriyet devleti tasfiye edilirken, bu gidişe bir dur diyecek, ulusal egemenliğine sahip çıkarak yeni yüzyılda da bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin çatısı altında yaşamını sürdürecektir. Artık ulus devleti ve çağdaş cumhuriyeti ortadan kaldırmakta olan bu reform görünümlü deforme sürecine Türk Milleti acilen “dur” demelidir.
Böylesine olumsuz bir sürece karşı çıkmak için aslında çok geç kalınmıştır. Ama genelde zararın neresinden dönülürse dönülsün, ortaya çıkarak birşeyler yapmak dedelerimizden miras kalan cumhuriyetin yaşatılabilmesi için yaşamsal öneme sahiptir.[1]
2. Atatürk’e Göre Cumhuriyet Yönetimi ve Anlamı
Cumhuriyeti kuran Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, cumhuriyet yönetimi ve anlamı hakkındaki söylemlerinden burada sadece birkaçı anımsamalıyız.
“Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz cumhuriyeti kurduk; o, on yaşını doldururken demokrasinin bütün gereklerini sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır.”(1933)[2]
“Çağdaş bir cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir.”[3]
“Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve mantıklı uygulamasını
sağlayan hükümet şekli, cumhuriyettir.”(1930)[4]
“Cumhuriyet, düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimi ve
haklı olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. Her görüş bizce saygıya değerdir. Yalnız, karşı çıkanlarımızın insaflı olması gerekir.”(1923)[5]
“Cumhuriyet, imkân demektir. Cumhuriyet, yalnızca
adıyla bile birey özgürlüğünü aşılayan sihirli bir aşıdır. Görülecektir ki cumhuriyet imkânları olan her memleket, özgürlük davasında er geç başarılı olacaktır. Cumhuriyet, kendisine bağlı olanları en ileri aşamalara götüren imkânları verir. Bağımsızlık ve özgürlüğüne sahip olan milletler, ilerleme yolunda imkânlara sahip demektirler. O halde cumhuriyet, her alanda ilerlemenin de en belirgin teminatıdır. Cumhuriyeti bu anlamıyla ve bu kapsamıyla anlamak gerekir.”[6]
3. Prof.Dr. Anıl ÇEÇEN’İN Yayınlanmış Eserleri
Cumhuriyet, Türk Devrimi’nin bir adıdır. Türk Devrimi, XX. yüzyılın çok önemli bir olayıdır. Devrimle yeni ve modern bir devlet kurulmuştur. Türk Devrimi, Türk insanının zekâsını insanlığın hizmetine sunmuştur. Türk Devrimi, devlet ve toplum yaşamına yeni değerler kazandırmıştır. Türk Devrimi, Siyaset bilimine de katkılarıyla, toplumun çağdaşlaşmasını, insanlaşmasını, akıl ve bilimi yaşam biçimi edinmesini sağlamıştır. Bölgede ve dünyada barışın teminatı, dayanağı olmuştur. Ulus devlet gerçeğinin uygulanması ve yaygınlaşmasında örnek, rol model olmuştur. İşte Sayın Prof.Dr. Anıl ÇEÇEN Hocamızın eserlerinin bütünlüğüne bakıldığında, Türk Devrimi’ni Kurucu Lider Atatürk açısından ele alan, onu yaşanmışlığı ve XX1. yüzyılda yeniden inşasında tutulacak yol ve yöntem konusunda çözüm önerileri sunduğu görülecektir.
Başlıca eserleri şunlardır:
Sendikalizm (1970), Türkiye’de Sendikacılık (1973), Adalet Kavramı (1981), Sosyal Demokrasi (1984), Kültür Ve Politika (1996), Atatürk Ve Cumhuriyet (1995), Düşünce Hukuku (1995), Ulusal Sol (2005), Atatürk Ve Avrasya, Halkevleri (2018), İnsan Hakları (2015), İnsan Hakları Rehberi (1999), Çeçenistan Dosyası (2002), Türkiye Cumhuriyeti Ulus Devleti (2002), Kemalizm (2006), Türk Devletleri (2006), Türkiye Ve Avrasya (2006), TÜRKİYE’nin B PLANI (2011), Türkiye’nin Avrupa Macerası, Kıbrıs Çıkmazı (2018), Günümüzde Atatürkçülük (2013), Türkiye’nin Birliği (2013), Türkiye Ve Balkanlar (2015), Kapitokrasi (2015), Türkiye’nin Konumu (2015), Türkiye Ve Ortadoğu (2018), Türkiye’de Cumhuriyetçilik, Nergiz Yayınları, İstanbul, 2020.
4. Kuruluş Ayarlarında Yeniden Kurulacak Cumhuriyetin Yeni Programı
Kitap sunuş, giriş, dört bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Her bölümü ayrı bir değer ve önemde olan bu eser, özellikle kendi bütünlüğü içinde okunarak “Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet payidar kılmak” için toplum ve kişi olarak üzerimize düşen sorumluluk ve görevlerimizin günümüzde ne olduğunu görüp bizzat vazife çıkarmamız gerekmektedir.
Kitabı oluşturan bölümler ana ve alt başlıklarıyla şöyledir:
1.Bölüm “Cumhuriyetin Zayıflama Dönemi”(s.9-71),
– Türkiye Cumhuriyeti Tasfiye Ediliyor,
– İkinci Cumhuriyetçilik Türkiye’yi Dağıtıyor
– Türkiye Cumhuriyeti Federasyona Zorlanıyor
– Demokratik Cumhuriyet Senaryosu
– Demokrasi Görünümünde Cumhuriyet Karşıtlığı.
2.Bölüm “Cumhuriyetin Güçlenme Süreci”(s.73-139),
– Türkiye Cumhuriyeti Yüz Yıllık Bir Parantez Değildir
– Türkiye’de Cumhuriyet Kimliği
– Cumhuriyeti Demokrasi İle Tamamlamak
– Cumhuriyetçi Demokratlar Birliği Arayışı
– Cumhuriyetçi Birlik Zamanı.
3.Bölüm “Cumhuriyetin Bugünü”(s.141-234)
– Bir Akım Olarak Cumhuriyetçilik
– Türkiye Cumhuriyeti İçin Milli Reform Gerekliliği
– Devlet – Parti – Örgüt Çizgisi (T.C.-Chp-Add)
– Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı
– Türkiye Cumhuriyeti’nin Temel Normu (Kuruluş Modeli)
– Cumhuriyetçi Çağrı
– Cumhuriyetçi Birlik Platformu
5.“Yeni Cumhuriyet Programı”(s.235-291)
Kitabın dördüncü bölümü bu başlıkla bir giriş ile başlıyor ve durum şöyle özetleniyor:
Yirminci yüzyılın başlarında imparatorluklar dağılırken, ortaya çıkan ulus devletlerden birisi olan Türkiye Cumhuriyeti aradan bir yüzyıl geçtikten sonra, 21. yüzyılda yoluna devam ederek kurucu önderin bir hedef olarak ortaya koyduğu, sonsuza kadar var olabilme yolunda kendini yenilemek noktasına gelmiştir.
* Geçen yüzyılda, imparatorluklardan ulus devletlere geçildiği gibi,
* Bu yüzyılda da ulus devletlerden sermayenin egemenliğinde küresel bir imparatorluğa, şehirler ve eyaletler üzerinden gidilmek istenmektedir.
– Bütün diğer ulus devletlerde olduğu gibi, tekelci büyük şirketlerin öncülüğünde sermayenin küresel imparatorluğuna geçilmeye çalışılırken,
– Türkiye Cumhuriyeti ulus devleti de çökertilerek dağıtılmaya çalışılmakta ve
– Bu doğrultuda Balkanizasyonun Orta Doğuya getirilmesiyle hem bölgesel hem de küresel doğrultularda yeniden yapılanmaya doğru zorlanmaktadır.
Soğuk savaş sonrasında içine girilmiş olan küreselleşme döneminde tam çeyrek yüzyıl geride bırakılmıştır. Bu aşamada, bazı federasyonlar dağılmış ve zayıf ulus devletler çökme noktasına doğru istemeden sürüklenmişlerdir. Bu aşamada zayıf ulus devletler dağılma çizgisine doğru sürüklenirken, bazı güçlü ulus devletler de toparlanarak ve ortaya çıkan tarihsel fırsatları değerlendirerek, yeniden yapılanma yoluna gitmişler ve bu doğrultuda güçlenerek hem kendilerini korumuşlar hem de yeni dönemde kendi bölgelerinde daha etkin bir konuma gelebilmenin yollarını aramışlardır. Son yıllardaki bölgesel gelişmeler sonucunda Çin, Rusya, Brezilya ve Hindistan gibi güçlü bazı ulus devletlerin kendi bölgelerinde millet imparatorlukları kurmaya yöneldikleri anlaşılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı imparatorluğunun dağılması üzerine eski devletin merkezi topraklarında ilan edilen Misakı Milli sınırları içerisinde eski Osmanlı ahalisinin bir araya gelerek, batı emperyalizmine karşı vermiş olduğu ulusal kurtuluş savaşı sonucunda kurulmuştur. Cumhuriyet dönemi anayasaları topluca ele alındığında, devletin kurucu iradesinin ortaya Türkiye’ye özgü bir devlet modeli koyduğu görülmektedir. Emperyalist orduların saldırı ve işgal girişimlerine karşı cumhuriyet devletinin çatısı altında bir araya gelerek ulusal kurtuluş savaşı veren Osmanlı ahalisi, savaşarak uluslaşmış ve savaş sonrasında kendi ulus devletini kurma hakkını elde ederek, dünya haritası üzerinde bir yeni ulus devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti siyasal yapılanmasını oluşturmuştur. Türkiye Cumhuriyeti ulus devleti, Türk ulusunu temsil eden kurucu önderliğin Türk ulusunun egemenliğini sağlama doğrultusunda kurulmuş bir kendine özgü devlet yapılanmasıdır. Türk anayasaları incelendiği zaman, Türkiye Cumhuriyetinin, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu bugünkü anayasanın giriş bölümünde belirtilmektedir. Ayrıca, kuruluştan gelen bir doğrultuda Türk devleti, aynı zamanda Atatürk milliyetçiliği anlayışı çerçevesinde milli, üniter ve merkezi bir yapılanmaya da sahiptir. Başkent Ankara’da örgütlenen Türkiye Cumhuriyeti, ulusal sınırlar içerisinde kalan bütün vatan topraklarına eşit düzeyde sahip çıkarak kollarını ülkenin her köşesine ulaştırmaya çalışan ve her yerleşim merkezinde yaşamını sürdürmeye çabalayan Türk halkının, her türlü gereksinmesini kamu hizmeti anlayışı doğrultusunda karşılamayı ulusal görev olarak bilen bir vatansever anlayışın ürünüdür. Türk halkının Düvel-i Muazzama adı verilen batının büyük emperyal güçlerine karşı vermiş olduğu ulusal kurtuluş savaşını zafere ulaştırması sayesinde, tam bağımsızlık düzeni içerisinde Türk ulusu diğer uluslara benzer bir biçimde kazanılmış haklara sahip olmuştur. Ulusal kurtuluş savaşının kazanılması sayesinde, bu durumun doğal sonucu olarak Türk halkı ve devletinin kazanılmış haklarına herkesin saygı göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle, Türkiye’nin önceliği ilk olarak kazanılmış hakların bütünüyle korunmasıdır.(s.235-237)
Daha sonra yazarımız dördüncü bölümü sonuç dâhil, şu başlıklarla sürdürüyor:
Genel Durum, Anayasa Ve Devlet Sorunu, Uluslararası İlişkiler Ve Dış Politika, Ekonomi Ve Maliye, Eğitim Ve Kültür, Sağlık Ve Sosyal Güvenlik, Hukuk Ve Din, Sonuç (s.237-308).
Sayın Prof.Dr. Anıl ÇEÇEN, bu emek yoğun, yurtsever içtenliğiyle, tüm bilimsel görüş ve deneyimleriyle harmanlayarak yazdığı bu değerli, önemli okunası eserini şöyle tamamlıyor:
[Unutmayalım, kurucu önder Atatürk’ün deyimi ile“TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR.”]
Sedat Şenermen
Kaynakça
[1] Prof.Dr. Anıl ÇEÇEN, Türkiye’de Cumhuriyetçilik, İstanbul, 2020, Nergiz Yayınları. [2] Prof.Dr. Afet İNAN, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Ankara, 1959, Türkiye İş Bankası Yayınları, s.251. [3]Gazi’nin Nutuklarından Alınmış Vecizeler, Muhit Mecmuası, Sene: 3, No: 32, 1931, s.7-8’den aktaran: Prof.Dr. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 2007, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, s.186. [4] Afet İNAN, Medenî Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Ankara, 1969, TTK Yayını, s.410-411. [5] ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, cilt: III, s.71. [6] Münir Hayri EGELİ, Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar, İstanbul, 1959’dan aktaran: Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s.186. [7] Prof.Dr. Anıl ÇEÇEN, Türkiye’de Cumhuriyetçilik, İstanbul, 2020, Nergiz Yayınları, s.308.