HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, “Ermeni Soykırımı’nın Tanınması, Soykırım Faillerinin İsimlerinin Kamusal Alandan Kaldırılması” hakkında hazırladığı kanun teklifini, 22 Nisan 2022 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sundu. TBMM Başkanı Mustafa Şentop, sözde Ermeni soykırımının tanınmasını içeren kanun teklifini, TBMM İçtüzük hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle iade etti. Aslında bu kanun teklifi iade edilmeyip, TBMM’de görüşülseydi, kimlerin bu hainlere destek verdiği daha net bir şekilde ortaya çıkmış olurdu.
Osmanlı Devleti; 24 Nisan 1915 tarihinde yayınladığı genelge ile Taşnak, Hınçak, Ramgavar ve benzeri Ermeni komitelerinin kapatılması, evraklarına el konulması, elebaşları ile zararlı etkinlikleri bilinen Ermenilerin tutuklanması, cezalandırılması ve bunlardan bulundukları yerlerde kalmaları sakıncalı görülenlerin uygun yerlerde toplanması talimatı vermiştir. İstanbul’da gözaltına alınan 245 örgütün ileri gelenleri Ankara-Ayaş ve Çankırı’ya mecburi ikamete tabi tutulmuştur. Tutuklananların örgüt mensubu Ermeniler olduğu İngiliz istihbaratı tarafından da doğrulanmıştır. Ortada ne bir katliam, ne de Ermeni halkının varlığını tehlikeye atacak organize bir terör hareketi yoktur. 24 Nisan günü, bir tek Ermeni bile öldürülmüş değildir. Ancak Ermenilerin, bazı ülkelerin ve yerli işbirlikçilerinin her yıl “soykırım günü” olarak andıkları 24 Nisan tarihi, işte bu tutuklamalar nedeniyledir. Osmanlı Devleti’nin, Ermenilere soykırım uygulaması gibi bir olay olmamıştır. Yaşananlar sadece savaş koşullarında düşmanla işbirliğine ikna edilmiş Ermenilerin, iç ve dış güvenlik açısından yerlerinin değiştirilmesidir. Bu göç olayı sırasında karşılıklı kırıma dayalı üzücü olaylar ve kayıplar yaşandığı da zaten bilinmektedir. 1915 olayları, Ermenilerin ve onlara inananların anlattıkları şekilde değildir. Ermeni Taşnak Komitesi Arşivi, ABD’dedir ve Türk araştırmacılara kapalıdır. Ermeni Patrikhanesi Arşivi, İsrail’dedir ve Türk araştırmacılara kapalıdır. Buna karşılık Türk tarafı, kendi arşivlerindeki belgeleri yayınlamıştır.
Yerli kaynaklara yanlı diyenler olabilir ama dış kaynaklarla Ermeni sorununu öğrenmeden, basit mantıkla “Ermeni soykırımı” yapıldı demek, ancak ihanetle açıklanabilir. Hepsi bir tarafa 1918 yılında kurulan Ermenistan devletinin ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin (1867-1938), 1923 yılında Bükreş’te yapılan Ermeni sorunuyla ilgili Taşnak Partisi toplantısında sunduğu “Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok” adlı 128 sayfalık rapor bütün gerçekleri gözler önüne sermektedir. Bu raporda şu çarpıcı ifadeler vardır: “Türklere savaşı biz açtık. Türklere karşı ayaklandık. Hepimiz Türklerin düşmanı olan İtilaf devletlerinin kampındaydık. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiye’ye göndermeleri ve hakimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerika’ya resmi çağrılar yaptık. Öldük ve öldürdük. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. …Emperyalistler bizi kullandı. Büyük Avrupa devletleri bizi defnettiler. Sevr yerine, Türkler’le anlaşsaydık çok şey kazanırdık. İngilizler karşılıklı katliamları kışkırttı. Müslüman bölgelerinde düzeni sağlayacak idari önlemler alamadık, silaha sarılmak zorunda kaldık, ordular gönderdik, yıktık ve katliamlar gerçekleştirdik. Türkler savunma güdüsüyle hareket ettiler. Övünülecek hiçbir işimiz yok. Kendi dışımızda suçlu aramayalım. Evet, intihar etmeyi öneriyorum. Taşnak Partisi’nin artık yapacağı hiçbir şey yok. Partiyi dağıtalım. Bu kararı almazsak, bizi yıkım ve şerefsizlik bekliyor.”
TBMM çatısı altında barıştan, sevgiden, demokrasiden, hukuktan söz eden bir milletvekilinin yaptığı bu densizliği onaylamak mümkün değildir. Bu olay TBMM çatısı altında yapılan açık bir ihanettir. Bu olaya en sert şekilde tepki verilmelidir. Tepki vermeyen, görmezden gelen iktidar ve muhalefet milletvekilleri de ihanete ortaktır. Bu ihanet ülkemizde yıllardır yaşanmaktadır. AKP iktidarı, 10 Ekim 2009 tarihinde İsviçre’de Ermenistan ile açılım protokolü imzalamıştır. Siyasi iktidar bu protokolle ilgili olarak kimseyi hiçbir şekilde bilgilendirmemiş, protokol öncesi Ermenistan’la yaptığı tüm görüşmeleri halktan saklamıştır. Hemen ardından 14 Ekim 2009 tarihinde Bursa’da Ermenistan ile yapılan futbol maçına Azerbaycan bayrak ve flamalarının alınmaması ise kardeş ülke Azerbaycan’a yapılan büyük saygısızlıktır ve onur kırıcıdır.
19 Ocak 2015 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen Hrant Dink’i anma etkinliği, bir soykırım propagandasına dönüştürülmüştü. Türkiye’nin sözde Ermeni Soykırımını kabul etmesini dayatan, haksız ve tarihsel gerçekleri reddeden bir gösteriye zamanın CHP Genel Başkan Yardımcıları ve İstanbul Milletvekilleri Şafak Pavey ile Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Milletvekilleri Umut Oran, Süleyman Çelebi, Kadir Gökmen Öğüt, İzmir Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu katılmıştır. CHP Parti Programı’nın 131 ve 132. sayfalarındaki Dış İlişkiler bölümünde şunlar yazılıdır: “…Sözde Ermeni Soykırımı iddiası ile ülkemizin haksız önyargılarla suçlanmasına karşı bugüne kadar Partimiz öncülüğünde sürdürülen kararlı duruşa sahip çıkmaya devam edecektir… Konunun bağımsız tarihçiler tarafından, Türkiye, Ermenistan ve Rusya dâhil, ilgili tüm ülke arşivlerine erişim olanakları kendilerine tanınarak, iddiaların gerçekçi ve doğru zeminde, önyargıya kapılmadan incelenmesi gerektiği görüşündedir.”
CHP Parti Tüzüğü’nün 70. maddesine göre “parti programına, tüzük kurallarına, kurultay ve yetkili organ kararlarına aykırı davranmak” ve “Partide aldıkları görev ve sorumlulukla ve üyelikle bağdaşmayan tutum ve davranışlarda bulunmak” kesin çıkarma cezası gerektiren parti suçlarıdır. Bu konuda CHP Genel Merkezine verdiğim 23.01.2015 tarihli dilekçeme yanıt verilmemiştir. Benzer şekilde CHP İstanbul İl Başkanının sözde Ermeni soykırımı savlarına sahip çıkan sosyal medya paylaşımları bulunmaktadır. Bu sözde Ermeni soykırımına destek olan paylaşımlar da, CHP Parti Programı ile çelişmektedir ve Parti Tüzüğü’ne göre kesin çıkarma cezası gerektiren parti suçlarıdır. Bu konuda da CHP Genel Merkezine özlem ve saygıyla andığım Şahin Mengü ile birlikte verdiğimiz 23.02.2018 tarihli dilekçemize yanıt verilmemiştir.
AKP iktidara gelmeden önce, sözde soykırımı tanıyan 6 devlet vardı. AKP iktidarı ile birlikte dünyada birçok ülke sözde Ermeni soykırımını tanımaya başlamıştır. AKP iktidarının boş vermişliği ve verdiği ödünler sonucunda bugün bu sayı 60’dan fazladır. Üstelik bazı ülkelerde “soykırım yoktur” demek suç haline getirilmiştir.
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan bütün bunları bilmektedir. Türkiye’nin ekmeğini yiyip, suyunu içip, maaşını devletten alan bu ihanetçi, emperyalizmin hizmetinde olduğu için ülkemizin bölünmesi ve parçalanması için görevlendirilmiştir. Partisi HDP de aynı yoldadır: 24 Nisan 1915 tarihini “Büyük Felaket” olarak anmaktadır. Geçen yıl HDP’nin yaptığı açıklama şöyleydi: “Ermeni soykırımı utancıyla yüzleşin”. Bunlar TBMM’de görev yapan işbirlikçilerdir. Büyük felaket diyen ABD Başkanlarını görmüştük, şimdi soykırım diyen ABD Başkanını görmekteyiz. ABD Başkanlarının kararları ABD’yi bağlar ama HDP’nin girişimleri ülkemizdeki dostluğu, kardeşliği yaralar. Garo Paylan ve ekibi de emperyalist ABD’nin düdüğünü çalmaktadır. Ama sıkışan emperyalizm ne yaparsa yapsın, bu topraklarda tekrar yenilgiye uğrayacaktır.