Fransız kamu hukuku profesörü Georges Vedel (1910-2002), “Demokrasi, siyasi partiler olmaksızın yaşayamaz, fakat siyasi partiler yüzünden son bulabilir” demiştir. Birçok ülkede demokrasiyi yaşatıp, geliştiren siyasi partiler olduğu gibi, hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla demokrasiyi zedeleyen hatta yok eden siyasi partiler de bulunmaktadır. Demokrasilerin olmazsa olmazı olarak kabul edilen siyasi partilerin kapatılması belirli koşullarda olağan gözükmektedir. Eğer demokratik rejimi tehdit eden eylemlerin içinde bulunuyorlarsa, şiddet kullanılmasına tepkisiz kalıyorlarsa ve parti programları demokrasinin temel ilkelerine aykırılık taşıyorsa siyasi partilerin kapatılması ya da etkinliklerinin yasaklanmasının gündeme getirilmesi kaçınılmazdır. Bu durumda siyasi partilerin kapatılması “Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu”nun (Venedik Komisyonu) ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) uygulamaları ile de kabul edilmiştir.
Ancak siyasi partilerin kapatılması konusu ülkemizin gündeminde gereksiz tartışmalara yol açmaktadır. Şimdi HDP hakkında kapatma davası açılması, çok yönlü ve gereksiz olarak tartışılmaktadır. AKP, 31 Temmuz 2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı söylem ve eylemlerin odağı olduğu” gerekçesiyle kapatılmamış ama para cezasına çarptırılmıştır. Böylece laik bir ülkeyi, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu onaylanan bir siyasi iktidar yönetmektedir.ARA REKLAM ALANI
İşte bu siyasi iktidar, HDP ile birlikte sözde çözüm süreci denilen bir ortamı yürütmüştür. O dönemde, devletin güvenlik görevlileriyle PKK terör örgütü Oslo’da görüşmeler yapmış ve PKK terör örgütüne bazı kolaylıklar sağlanmıştı. Siyasi iktidar, Dolmabahçe’de HDP ile görüşmüştü. HDP, siyasi iktidarın isteği üzerine, hükümet ile PKK terör örgütü arasında arabuluculuk yapmıştı. Habur’da çadır mahkemeleri kurulmuş ve gelen PKK teröristleri sözde yargılanmış ama ellerini kollarını sallayarak istedikleri yere gitmişlerdi. HDP’nin bazı milletvekilleri, PKK terör örgütüne ve bebek katili başına övgüler düzmekteydi. “Apo’nun heykelini dikeceğiz, PKK terör örgütü değildir, PKK’yı silahlı bir halk hareketi olarak görüyoruz” sözleri, demokrasi ile bağdaşmaz. PKK terör örgütü üyesi Osman Öcalan, devletin televizyonu TRT’ye çıkarılmıştı. HDP’nin her zaman PKK terör örgütüyle ilişkileri olduğu bilinmekte ve açıkça görülmekteydi. Bütün bunlar ortaya saçılmışken AKP iktidarı, sanki bunların yeni farkına varmış gibi, ancak 17 Mart 2021 tarihinde HDP’nin kapatılması için gereğinin yapılmasına karar verdi.
AİHM’nin, HDP’nin kapatılmasına onay vermeyeceğini söyleyen bazı bulanık akıllara anımsatmamız gereken bir olgu var. İspanya’da Batasuna Partisi, 17 Mart 2003 tarihinde Yüksek Mahkeme tarafından BASK Bölgesi’nin bağımsızlığı için silahlı mücadele veren terör örgütü ETA (Bask Yurdu ve Özgürlük) ve onun alt kuruluşlarıyla organik bağı bulunduğu, gerçekleştirilen terör eylemlerini kınamaktan kaçındığı, ETA terör örgütü üyelerini partiden aday gösterdiği, terörizmi destekleyen afişler astığı ve halkı devlete karşı mücadele etmeye tahrik ettiği gerekçeleriyle kapatılmıştır. Yüksek Mahkeme’nin kararı Anayasa Mahkemesi tarafından da onaylanmıştır. Batasuna Partisi bu kararlara karşı AİHM’ye başvurmuştur. AİHM, Batasuna Partisi’nin kapatılmasında hukuka aykırılık bulmamış, yapılan eylem ve söylemlerin şiddeti desteklediğini, terörizmle bağlantısı olan kişileri övdüğünü ve örgütlenme hakkının kısıtlanmadığına 30 Haziran 2009 tarihinde oybirliğiyle karar vermiştir. Kararda şiddetin kınanmamasının, dolaylı olarak onaylanması anlamına geldiğini vurgulamış, demokratik toplum kavramıyla bağdaşmayan bir toplum modeli ortaya çıktığını açıklamış ve bu nedenle partinin kapatılmasının orantılı bir önlem olduğu sonucuna varılmıştır.
AİHM, daha önce de 13 Şubat 2003 tarihinde Refah Partisi’nin kapatılmasını onaylamıştı. Kararda Refah Partisi’nin İslami kurallara yönelik eylemleri yüzünden Şeriat’tan soyutlanmasının mümkün olmadığını, parti yöneticilerinin şiddeti çağrıştıran söylemlerinin ve partinin hedeflerinin demokratik kurallara aykırı olduğu açıklanmıştı. İşin özü AİHM’nin parti kapatılması konusundaki kararlarının özeti şöyledir: “Hiçbir siyasi partinin demokrasiyi kullanarak demokrasiyi ortadan kaldırma gibi bir hakkı yoktur.”
HDP, teröre destek verdiği için kapatılmalıdır, çünkü terörden demokrasi çıkmaz. Ancak sadece bu yetmez; ülkemizin topraklarını ve ulusal varlıklarını peşkeş çeken, Fethullah Gülen için “ne istedilerse verdik” diyerek işbirliği yapan, HDP ile sözde çözüm süreci hazırlayan, halkı kin, nefret ve düşmanlığa sevk eden, hukuk dışı tutum ve davranışlarla laik cumhuriyeti ortadan kaldırmaya çalışan, anayasal düzeni yıkarak sivil darbe yapan AKP’nin de kapatılması gerekmektedir. Demokratik ülkelerde, anayasa ile sınırları belirlenen demokratik düzeni yıkmaya kalkışan siyasi partilerin, demokratik düzeni korumak için kapatılması olağandır ve doğrudur.
Bu arada Siyasi Partiler Yasası’nın değiştirilen 108. maddesine göre, bir parti kendisini feshederse, hakkında açılan kapatma davası düşmektedir. Malları hazineye devredilemez, yöneticilerine siyasi yasak gelemez ve aynı isimle yeni bir parti kurulabilir. İşte AKP iktidarının “ileri demokrasi” adını verdiği bu düzene göre, HDP’nin kapatılma davası sonuçlansa da değişen fazla bir şey olmayacaktır. Demokrasinin, şiddeti ve terörü savunma hakkı olmadığını anladığımız zaman, olaylara daha doğru bakmayı da öğreneceğiz. Bütün demokratik rejimlerde, bir terör örgütünün yasal uzantısı olarak etkinlik yürüten parti kapatılır.
Bütün bunlara karşın terörle ve terör örgütü ile bağı olan HDP, anayasanın, yasaların, hukukun ve vicdanın bir gereği olarak kapatılmalıdır. HDP’ye kapatma davası açılmasının ardından Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Genişlemeden Sorumlu Komiser Oliver Varhelyi yaptıkları ortak açıklamada, kapatma davasından son derece endişe duyulduğunu bildirdiler. Kendilerini sömürge valisi yerine koyan bu emperyalist uşaklara da, AİHM’nin Batasuna kararını okumalarını önermekten başka seçeneğimiz yoktur.