TAMER UMAN

Savaş kapıda bekliyor

                     

     Cumhuriyetimiz kurulduğundan beri hiç bu kadar topyekun bir savaşın eşiğine kadar  gelmemiştik. Kuzeydoğumuzda devam etmekte olan Azerbaycan-Ermenistan savaşı her an bizi de Azeri kardeşlerimizin yanında bir  savaşın içine sokabilecek şekilde sürmektedir.Başta devlet öneticilerimiz olmak üzere hiç kimse böyle bir tehlikenin varlığını görmüyor,göremiyor veya görmek istemiyor Gerçekten tehlike sanıldığından da büyük.İsterseniz bu savaşın başlangıcından bugüne kadar olanları kısaca bir gözden geçirelim ve tehlikenin boyutlarını kafamızda tasarlamaya çalışalım.

    Dünyanın süper güçlü devletleri ve onların yancıları Türkiyenin yeniden büyük Osmanlı Rüyası ile hareket etmekte olduğunu ve bu yolda da çok büyük adımlar atmakta olduğunu düşünmektedirler.Aslında böyle bir rüyanın  hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğini çok iyi bildikleri halde sanki böyle bir ihtimal varmış gibi hareket etmektedirler.Çünkü onların yıllar önce çizmiş oldukları Büyük Ortadoğu Projesinin içinde Osmanlı gibi heybetli bir devlet değil,küçük küçük devletçikler vardır.Yıllardır çeşitli oyunlarla ve soğuk savaş yöntemleriyle  bölünmenin eşiğine kadar getirdikleri ülkemizi bir türlü parçalayamayınca artık son çare olarak sıcak bir savaşın içine çekmek suretiyle bu emellerini gerçekleştirmeye karar vermişlerdir.Kendilerine göre çok da haklıdırlar,zira Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri hiç bu kadar zayıf ve dış tehditlere karşı hassas bir konuma gelmemişti.Evet yanlış duymadınız,bu devlet hiç bu kadar bütün kurum ve kuruluşlarıyla bu denli zayıflatılmamış,içi boşaltılmamıştı.Bizlere ve bütün dünyaya yutturulmaya çalışılan Büyük ve Güçlü Türkiye imajının arkasında maalesef bambaşka bir Türkiye varki onun gerçek halini burada tarif etmeye içim elvermiyor ve değil anlatmak düşünmek bile istemiyorum.

    Her ne kadar ilk bakışta Ermenistanın arkasında Minsk Üçlüsü denilen A.B.D-Fransa ve Rusya gibi güçlü ülkeler var gibi görünmekte ise de bunlara İsrail,İran,Yunanistan,BAE başta  olmak üzere birçok arap ülkesini ve PKK/PYD,PEJAK gibi pek çok terör örgütünü de ilave etmek gerekir.Bizim yanımızda ise Pakistanın dışında ikinci bir ülkenin varlığını göremiyoruz,buna Katar da dahil.Bu kadar yanlızlığı nasıl başarabildiğimizi sorarsanız bizi dış ülkelerde temsil eden elçilere şöyle bir bakmanız ve onları oralara nasıl ve niçin gönderdiğimizi düşünmeniz yeterlidir.Sadece elçi göndermekle iş bitiyor mu,tabii ki hayır.Bu elçilerin yanlarında çalışan çok sayıda dışişleri mensubu ile askeri ve ticari ateşelerimiz de var.Ben onların da en az bu elçilerimiz kadar liyakatli ve becerikli olduklarını düşünüyorum! Milletlerarası arenada yalnız kalmamak için dış ülkeler nezdinde çok iyi temsil edilmek ve çok zekice lobicilik faaliyeti yürütmek gerekmektedir.Bizim bu işlerle görevli olan temsilcilerimiz ise, sadece manasız bir inat uğruna bu göreve atanmış sıradan siyaset eskisi  kişilerdir ve sırf ortalıkta gözüküp de iktidar partisinin imajını zedelemesinler diye dış görevlere gönderilmişlerdir.Hal böyle olunca da Ermeni diyasporası ile  PKK  ve FETÖ soytarıları yıllardır meydanı boş bulmuşlar ve at koşturuyorlar.

                    Rusyanın 15.yüzyıla kadar Türk-Tatar hakimiyeti altında yaşaması tarihsel hafızaları içerisinde katı bir Türk düşmanlığı yaratmıştır.Bu imajı yok etmek adeta  imkansız gibi görünmektedir.Ancak son yıllarda Türkiyenin Asyadan Avrupaya uzanan enerji koridorunu kontrol ediyor olması, Rusları sahte bir yakınlaşma mecburiyetinde bırakmıştır.İlkokulda ezberlediğim bir şiirin dizelerini hatırladıkça bugün bile o sözlerin hala geçerli olduğunu görebiliyorum.

Sus moskof,cüssen büyük ama ne gabavet ki için kof,tarih boyu ben seni düşman bilirim moskof,

Doymaz Katerinler gibi azdıkça azdın,bir Baltacı lütfetmese asla yaşamazdın.

Gerçekten de Rusyanın parçalanmasıyla birlikte  içinin ne kadar kof olduğunu gördük,günümüzde de pek çok cephede karşımızda mevzilenerek bize nasıl kin beslemekte olduğunu  yaşıyoruz. Yıllardır PKK ya kol kanat germesi,İdlip de  halen bize yapmakta olduğu  oyunlar ,Libyada darbeci Hafteri bize karşı tutması ve son olarak da Azerbaycan karşısında Ermenistanın yanında yer alması yıllardır süren kin ve garezin açık tezahürleridir. Bu bakımdan savaşın en önemli öğeleri olan güçlü bir ordu, güçlü bir ekonomi ve inanmış bir millet sahibi olamazsak,moskof gavuru devamlı olarak bize aba altından sopa göstermeye devam edecek,belki daha da ileri giderek yancıları ile bizi bir savaşın içine çekecek.İçinde yaşadığımız bu coğrafya çok dikkatli ve ihtiyatlı olmamızı ve birlik – beraberlikten hiç taviz vermemezi şart koşuyor.

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.