DARBE SUÇU İŞLEYENLER DIŞARIDA, MONTRÖ’YE VE EGEMENLİK HAKLARIMIZA SAHİP ÇIKAN AMİRALLER GÖZ ALTINDA. BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI NEREDE ?…
126 Emekli Büyükelçi’nin Kanal İstanbul ve Montrö konusundaki endişelerini dile getiren açıklamasına ses çıkarmayan AKP Hükümeti ve yargı, aynı konuda açıklama yapan 104 Amirali darbe iması yapmakla suçladı. Yüzlerce Mehmetçiğin katili terörist Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılmasını ifade özgürlüğü sayıp soruşturma bile açmayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 104 emekli Amiral’in Montrö açıklaması için TCK 316/1 maddesinde yazılı “Devletin Güvenliğine ve Anayasal Düzene Karşı Suç İşlemek İçin Anlaşma” suçundan re’sen soruşturma başlattı.
Amiraller, TCK 302-316 arasındaki maddelerden sorumlu tutuluyor. Amirallerin açıklamasında söz konusu suçlara karşılık gelen hiçbir madde yok. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına sahip çıkmak ne zaman suç oldu? Aslında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, farkında olmadan Cumhur İttifakını suçlamış. 2018 Seçimleri ile başlayan Cumhur İttifakı döneminde, Küçük Çuha ve Limoniye adaları ile Muğla Plati Kayalığı Yunanistan tarafından işgal edildi. 2 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı’nın işgalinden, ittifak liderleri AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve BBP Genel Başkanı Mustafa Destici sorumludur.
Anılan liderlerin, TCK 302 ve 309’da tanımlanan suçlar ile birlikte TCK 316’da tanımlanan, “Suç İşlemek İçin Anlaşma” suçunu işledikleri açıkça görülmektedir. TCK 309’da tanımlanan suçun da darbe suçu olduğunu hatırlatalım. Bizzat darbe suçu işleyenlerin, Türkiye’nin egemenlik haklarına sahip çıkan 104 Amirali darbecilikle suçlaması akla ziyan bir durumdur.
Şimdi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na soralım, suç işlemek için anlaştığı açıkça görülen Erdoğan, Bahçeli ve Destici hakkında neden soruşturma açılmıyor? Başta Küçük Çuha Adası olmak üzere Girit Adası’nın etrafında işgal edilen Türk adaları hakkında soruşturma açmaktan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı sorumludur. Girit etrafında işgal edilen adalardan 5’i, 2004 yılında işgal edildi. Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde işlediği suçlardan dolayı hakkında soruşturma açılması ve yargılanmasının önünde hiçbir yasal ve hukuki engel yoktur.
MÜSTAFİ AMİRAL CİHAT YAYCI, SİLAH ARKADAŞLARINI NASIL SATIŞA GETİRDİ?
Amiral Cihat Yaycı, 104 Amiralin açıklamasına imza atmadı. İmza atmak ya da atmamak Yaycı’nın en doğal hakkıdır. Yaycı’nın, söz konusu açıklamayı siyasi olduğu için imzalamadığı iddia ediliyor. Ancak, Yaycı’nın Deniz Kuvvetleri Temsilcisi olarak, Bahçeşehir Üniversitesi’nde, 09-10 Kasım 2016’da düzenlenen Montreux Türk Boğazları Sözleşmesi Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, 104 Amiralin yaptığı açıklamada kullanılan ifadelerin benzeri var. Yaycı da yaptığı konuşmada, “ Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni tartışmaya açacak düzenlemelerden kaçınılması gerektiğini” belirtmiş. Yani Yaycı, daha önce söylediklerini inkâr ederek, 104 Amiralin açıklamasını siyasi bulmuş ve silah arkadaşı amiralleri satışa getirmiş.
KANAL İSTANBUL’UN İNŞA EDİLMESİ HALİNDE, MONTRÖ SÖZLEŞMESİ FİİLEN SONA ERER, TÜRKİYE’NİN VE KARADENİZ’E KIYIDAŞ DEVLETLERİN GÜVENLİĞİ TEHLİKEYE GİRER !…
Yaycı, 28 Mart 2021’de yayınladığı tweet mesajında, “Kanal İstanbul, deniz hukuku açısından Montrö Boğazlar Sözleşmesini kesinlikle etkilemez” demiş. Kibirli ve çokbilmiş tavırları ile tanınan, TV programlarında Profesör ünvanlı akademisyenlere ve emekli Büyükelçilere ayar ve akıl vermeye çalışan, AKP’nin ve ABD’nin borazanı Yaycı’nın bu sözleri kuyruklu bir yalandır. 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) Madde 37-44’e göre uluslararası seyrüsefere açık doğal ve yapay boğazlardan, bütün ticaret ve savaş gemileri, transit geçiş hakkını kullanarak, engelleme ve sınırlama olmadan geçiş yapar. BMDHS Md. 35/c’ye göre hukuki statüleri özel sözleşmelerle belirlenmiş boğazlarda transit geçiş rejimi uygulanmaz. Danimarka Boğazları ve Cebelitarık Boğazı ile Çanakkale ve İstanbul Boğazları, geçiş rejimi özel sözleşmelerle belirlenmiş boğazlar arasında yer almaktadır.
1936 Montrö Sözleşmesi Madde 18’e göre, barış zamanında, Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerinin Karadeniz’deki toplam tonajı 45 bin tonu geçemez ve her bir savaş gemisi Karadeniz’de 21 günden fazla kalamaz. Kanal İstanbul’un inşa edilmesi halinde, Montrö Sözleşmesi’ndeki kuralları, kanal için uygulamak mümkün değildir. Çünkü, Montrö, sadece Çanakkale ve İstanbul boğazları ile Marmara Denizi’nden geçiş kurallarını öngören ve Uğraksız Geçiş’i düzenleyen bir sözleşmedir. Yapay kanallar arasında bulunan Panama ve Süveyş Kanalı’nda olduğu gibi Kanal İstanbul’da da, BMDHS Md. 37-44 de öngörülen transit geçiş kurallarını uygulamak zorunluluğu vardır.
İnşa edilmesi halinde, kanalı kullanan savaş gemileri, 45 bin ton tonaj ve 21 gün sınırlamasına tabi olmadan transit geçiş yaparak Karadeniz’e giriş yapabilir ve Karadeniz’de istediği kadar kalabilir. Böyle bir durumda Montrö ile Karadeniz’de uygulanan 45 bin ton tonaj ve 21 gün sınırlaması ve Montrö Sözleşmesi fiilen sona erer. Kanalı inşa etmek isteyen AKP İktidarının maksadının, ABD savaş gemilerinin Montrö’ye tabi olmadan Karadeniz’e çıkmasını sağlamak olduğu açıkça görülmektedir.
Montrö Sözleşmesi’nin giriş kısmında, sözleşmenin Türkiye’nin güvenliği ve Karadeniz’e kıyıdaş devletlerin güvenliği için düzenlendiği belirtilmiştir. Kanal İstanbul’un inşa edilmesi ve işletilmesi halinde, hem Türkiye’nin ve Karadeniz’e kıyıdaş olan devletlerin güvenliği tehlikeye girer hem de bölgemiz ile birlikte dünya kaosa sürüklenir. Türkiye, Montrö’deki kazanımlarını ve egemenlik haklarını kaybederek, İstanbul ve Çanakkale Boğaz Komutanlıkları ile Gökçeada, Bozcaada, Heybeliada ve Marmara adalarındaki askeri birliklerini lağvetmek ve 2. Kor. K.lığı birliklerini Çanakkale Boğazı’ndan geriye çekmek zorunda kalır. Ayrıca, Kanalın inşası ile Trakya’nın işgali kolaylaşır.
Kanalı ticari gemiler de kullanmaz. Çünkü, şu anda boğazdan geçen gemiler ton başına 0,90 ABD doları öderken, Kanal’dan geçecek gemiler ton başına 5,5 dolar ödeyecek. 100 bin tonluk petrol tankeri veya konteynır gemisi boğazdan geçerse 90 bin dolar, kanaldan geçerse 550 bin dolar ödeyecek. Böyle bir durumda gemi acentelerinin hiçbirisi gemisini kanaldan geçirmez. Ayrıca, Çanakkale ve İstanbul boğazlarından geçen ticari gemilerin sayısı da her geçen yıl daha da azalmaktadır.
100 BİN KİLOMETREKARELİK TÜRK KITA SAHANLIĞI’NI YUNANİSTAN’A TERK EDEN CİHAT YAYCI, YUNANİSTAN HESABINA ÇALIŞIYOR !…
Yaycı, “Libya Türkiye’nin denizden komşusudur” tezi ile Türk kamuoyunu ve devleti yanlış yönlendirmiştir. Çapraz hatlar tezi ile Türkiye’nin Girit Adası üzerindeki egemenlik haklarını yok sayan Yaycı, görsel ve yazılı basın ile akademik yayın yapan dergilerden yaptığım uyarılara rağmen karşılıklı kıyılar kuralını yok saymıştır.
Yaycı’nın kıta sahanlığı haritasında Mısır ile olan deniz sınırımızı 28. Boylamda sonlandırması dikkat çekmiştir. Çünkü anılan 28. Boylam sınırı Soros’un Türkiye’ye dayattığı sınırdır. Yaycı’nın bıraktığı boşluktan istifade eden Yunanistan, 28. Boylam ile 26. Boylam arasındaki Türk Kıta Sahanlığını kendi kıta sahanlığına katmıştır. Yaycı, 80 bin kilometrekarelik Türk Kıta Sahanlığının Yunanistan’a terk edilmesine ve Girit Adası ile etrafındaki adalar üzerindeki egemenlik haklarımızı kaybetmemize neden olmuştur.
Yaycı’nın Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı olarak görev yaptığı dönemde yayınlanan Mavi Vatan haritası’nda da Ege Denizi’ndeki 20 bin kilometrekarelik Türk Kıta Sahanlığı Yunanistan’a terk edildi.
Türk Deniz Kuvvetleri’nin 1974’te yayınladığı haritada 24. Boylamdan geçen Türk Kıta Sahanlığı sınırı, Mavi Vatan haritasında, 85 km. geriye çekilerek 25. Boylamdan geçirildi.
Hokkabazlıkta sınır tanımayan Yaycı, Ocak 2020’de yayınlanan makalesinde büyük bir skandala imza attı. Yaycı’nın AKP’nin borazanı Kriter Dergisi’nde yayınlanan haritasında, Yunanistan’ın 2004 yılında işgal ettiği adalardan 17’si silinmiş, işgal edilen Gavdos Adası da Yunan Adası olarak gösterilmişti. Yunanistan’ın Batnoz Adası’nı haritada gösteren Yaycı, Batnoz’dan daha büyük olan Hurşit Adası’nı denize gömmüş. Türkiye Karayolları haritasında bile gösterilen Türk adaları Yaycı’nın haritasında denize gömülmüş.
CİHAT YAYCI’NIN SON HOKKABAZLIKLARI !…
Çapraz hatlar tezinde ısrar eden Yaycı’nın, “İsrail Türkiye’nin denizden komşusudur” makalesi ve haritası hem Bahçeşehir Üniversitesi’nin sitelerinde hem de İsrail basınında yayınlandı. Yaycı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin de hak sahibi olduğu kıta sahanlığı parsellerini İsrail’e terk etmiş. Halbuki, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi bültenlerinde yayınlanan raporda, “Tampon bölge dahil, Kıbrıs Adası üzerindeki ve etrafındaki tüm doğal kaynaklar tüm Kıbrıslılara aittir ve her iki toplum yararlanacaktır” kuralı bütün dünyaya duyuruldu.
Üstelik, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Lideri Anastasiadis de, Eylül 2020’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Doğal gaz gelirlerini Kuzey Kıbrıs’taki Türklerle paylaşmaya hazırız dedi. Yani, GKRY’nin deklare ettiği 13 parsel de, KKTC’nin de payı ve hakkı var.
Yaycı, BM Raporuna ve Anastasiadis’in açıklamalarına rağmen yayınladığı haritada, karşılıklı hatları, Rodos Adası’nın üzerinden geçirmiş, Gazze Şeridi’ndeki Filistin’in Kıta Sahanlığı ve MEB’ini yok saymış, KKTC’nin de hak sahibi olduğu 12. parselin tamamı ile 7,8,9,10 ve 11. parsellerin bir kısmını İsrail’e terk etmiştir.
Yaycı, başka bir hokkabazın uyandırması ile yeni bir harita yayınlayarak, “Filistin ve İsrail Türkiye’nin denizden komşusudur” haritasını yayınladı. İlk yayınladığı haritadan “U” dönüşü yapan Yaycı, yeni haritada, karşılıklı hatları, Rodos Adası’nın kuzeyinden geçirmiş, Gazze Şeridi’ndeki Filistin’in Kıta Sahanlığı ve MEB’ini haritaya dâhil etmiş, KKTC’nin de hak sahibi olduğu 12. parselin tamamı ile 7,8,9 ve 11. parsellerin bir kısmını İsrail ve Filistin’e terk etmiştir.
Böyle bir hatayı zırcahil birisi yapsa cahilliğine verilir. Ancak, bu kadar vahim hataları yapan Yaycı’nın isminin önünde emekli Amiral ve Doç. Dr. sıfatı var.
DARBE SUÇU İŞLEYEN AMİRAL YAYCI, BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ’NDE !…
Cihat Yaycı, 20 Ağustos 2017-18 Mayıs 2020 tarihleri arasında yaklaşık 3 yıl süre ile Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı olarak görev yaptı. Kurmay Başkanı’nın, Deniz Kuvvetleri Komutanı adına, Donanma Komutanlığı, Kuzey Deniz Saha ve Güney Deniz Saha Komutanlıklarına direktif verme yetkisi var. Görsel ve yazılı basın üzerinden, Yunanistan’ın, Küçük Çuha Adasını işgale hazırlandığını belirterek uyarıda bulunmama rağmen, Yunanistan, hiçbir engelle karşılaşmadan elini kolunu sallayarak 19 Ağustos 2019’da Küçük Çuha Adası’nı işgal etti. İşgal ile ilgili video Greek Reporter’da yayınlandı. Video’nun bağlantısı https://www.youtube.com/watch?v=iYM2Uzfoyrc dir.
İşgalin tespit edilmesi sonrasında, Küçük Çuha Adası’nın işgali haberi 10 Aralık 2020’de Türk basınında yayınlandı.
Yunan Savunma Bakanı Yardımcısı Alkiviadis Stefanis’in 14 Mart 2020’de Plati Kayalığı’nı ziyaret etmesi üzerine Muğla Plati Kayalığı’nın da işgal edildiği ortaya çıktı.
1999’da Türk Genelkurmay Başkanı ve Türk Deniz Kuvvetleri’nin sahip çıktığı Muğla Plati Kayalığı, 14 Mart 2020’de gözümüzün içine baka baka işgal edildi.
Küçük Çuha Adası ve Muğla Plati Kayalığı işgal edilirken Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı, makamında sepet gibi oturdu, olanı biteni turist gibi seyretti, işgalin önlenmesi için Deniz Kuvvetleri Komutanı adına, Donama Komutanlığı ve Güney Deniz Saha Komutanlığı’na direktif vermedi.
Vatan topraklarını savunmadan Yunan askerine teslim eden, TCK 302 ile TCK 309’daki darbe suçunu işleyen Yaycı, Bahçeşehir Üniversitesi’nde, Denizcilik ve Global Stratejiler Başkanı olarak çalışıyor. Bahçeşehir Üniversitesi’nin imkânlarını kullanarak hokkabazlık yapmaya devam eden Cihat Yaycı, kamuoyunu yanıltmaya devam ediyor.
Ümit YALIM
Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri