Güzelliğe, zarafete, inceliğe açım!
Balta, keser sesli varlıklardan usandım!
Nakış nakış işlenmiş sözlere açım!
Sahte insan yığını görmekten usandım!
* *
Ne sanattan konuşan var,
Ne sanatçı gibi zanaatçılardan…
Para ve makamın ortaya saçtığı,
İmitasyon insan yığınından usandım!
* *
Öfke kinle harmanlanıp zehir saçıyor,
Nerede güzel bir şey görse, dibin kazıyor!
Gül bile bülbülünden korkuyor,
Zifiri karanlıkta yürümekten usandım!
* *
Kuyumcu sahte, mücevher sahte,
Sanat öksüz, edebiyat yasta!
El eğri, kafa beton, akıl çimento!
Bu kirli şehirlerde Mimar Sinan’dan utandım!
* *
Bilim yasaklı, akıl Kaf Dağına göç etmiş,
Engizisyon papazlarını izlemekten usandım!
Arsız bilirkişi, hırsız kasaya bekçi,
Gerçeğe düşman olan şarlatandan usandım!
* *
Açım billur gibi bir ses duymaya,
Gönüller yapan gönül ustalarına hasretim!
Psikopat bir nalbant gibi,
Kuzuları bile nallayan nalbanttan usandım!
* *
Her birinin önünde parçalanmış bir leş,
Avuçlarıyla kapışmalarından tiksindim!
Leş kokan ağızlarıyla,
Din-iman satışından iğrendim!
* *
Nereye gitti o güzel insanlar?
Sarraf nerede, mücevher nerede?
Gönüllerimiz ıssız bir vadiye döndü,
Tepesine baykuş tünemiş viraneden usandım!
* *
Işıkları kara bir el söndürdü tek tek!
Sevgisizlik ekti sevgiye düşman yürekler!
Her şey sahte, her şey yalan!
İyiye, doğruya, doğaya, güzele, İNSANA düşman,
İNSAN YİYEN tepegözlerden usandım!