Değerli okur, ciğerlerimiz yandı. Canlar yandı. Köyler yandı. Akdeniz den Ege bölgemize kadar yanan ormanlarımız ile ilgili bir sorumlu bulundu mu bilmiyoruz.
Köyü, evi, hayvanları yanan köylülerle görüşüyoruz. Çaresizlik içindeler. Geçim kaynağı olan hayvanı, ağılı, serası yanmış. Evi yanmış. Bu acılı ve büyük bir travma yaşamış insanların yanına giden AFAD yetkilileri köylülere ev yapmak için boş kağıt imzalatmaya kalkmış. 22 yıl devletin bir memuru olarak çalıştım. Böyle bir kepazelik görmedim. Bir devlet yetkilisi vatandaşa boş kağıt imzalatır mı? Üzerine ne dolduracaksınız? Siz devlet yetkilisi misiniz yoksa mafya tetikçisi mi? Öyle ya, bizim bildiğimiz, bir mala çökmek isteyen mafya malına çökeceği insana-insanlara boş kağıt imzalatır. Sizler nasıl bir devlet görevlisisiniz?
Anlaşılan şirazeden çıkmayan hiçbir kurum kalmamış.
Evini, ahırı ve hayvanlarını kaybetmiş, babası kanser hastası, küçük bir de bebeği olan Aynur Hanım ile konuştum. Diyordu ki;
“Biz hep kendimiz kazanıp kendimiz yedik. Yardım almak bile zoruma gidiyor. Evimiz, hayvanlarımız, bahçemiz, ekili alanlarımız, her şeyimiz yandı. 12 gün biz açıkta kaldık. Devlet kurumlarından kimse yanımıza gelmedi. Ekmek, domates yedik. Yıkanamadık, koktuk.”
Kızılay gelmedi mi diye sordum. “Hayır, gelmedi. En azından bir çadır kursalardı.” Dedi. Sadece bir yardım kolisi bırakmışlar. Hepsi bu dedi Aynur Hanım.
12 gün sonra bir konteynır verilmiş. Aynur Hanımlara ulaşan iyi insanlar oldu. Bir otelin ortaklarından olan A. Bey konteynırda kullanmaları için buzdolabı, çamaşır makinesi ve kanepe aldı. Bazı hayırseverler hayvanları yandığı için birkaç hayvan ve belli süre için yemini de almış. Şimdi o hayvanlar için ahır yapmaları gerekiyor.
Aynur Hanım diyor ki;
“Her şeyimiz yanmış, bu zor ve acılı günümüzde devletimiz bize BOŞ KAĞIDA İMZA ATTIRMAK için geldi. En çok da bu zoruma gitti. Ben neye güvenerek borçlanacağım? Benim geçim kaynağım kalmamış. Zaten kredi borcumuz var.”
Daha birçok yer yanarken TOKİ evi yanan veya yarım yanmış hasarlı evlerin tespiti için köylere gitti. 2 yıl ertelemeli kredi borcuyla ev yapacağını söyledi. Köylü şaşkın. Başka bir köyden Fatma Hanım da endişesini şöyle açıklıyordu;
“Biz o kredileri nasıl ödeyeceğiz? Ödeyemeyiz. O zaman evleri elimizden alacaklar. Bu evlere kimleri yerleştirecekler? Bizler köyümüzde bir aile gibiyiz. Bu yapı bozulur, aramıza yabancılar girerse biz bu köylerde oturamayız.”
Fatma Hanım’ı dinlerken beşli çete geldi aklıma:
Kalyon Holding’e 19 kez vergi muafiyeti,
Cengiz Holding’e 31 kez vergi muafiyeti,
Makyol İnşaat’a 24 kez vergi muafiyeti,
Kolin İnşaat’a 36 kez vergi muafiyeti,
Limak İnşaat’a 19 kez vergi muafiyeti tanıyan hükümet, her şeyi yanan köylüye borçlanma teklifiyle gitti..
Bizlerin ulaşabildiği köylerin acil yazlık kıyafet ihtiyacı karşılandı. Konteynırlar verildi ama o konteynırlara eşya lazım. Buzdolabı, çamaşır makinesi, fırın-ocak, hem oturup hem yatabilecekleri küçük ebatlı iki kanepeye ihtiyaç var.
Kaymakamlık evi yanan ailelere farklı miktarlarda para yardımı yapmış. Neye göre belirlendiğini bilmiyorum. Bir de tapu kaydı olmayıp da evi yananlar var. Onlar yardım alamıyor. Çünkü resmiyette bir ev görünmüyor. Resmi kaydı olmayan ev yandı diyemezsiniz. Çünkü yok hükmünde. Onlar tam mağdur.
Sevgili okurlar, bu insanlara maddi manevi destek olmalıyız. Bu insanlara destek olursak, köylerinde kalmak, hayata tutunmak için moral bulurlar. Bir aileyi kardeş aile kabul edebiliriz. Köylüler köylerini terk etmek zorunda kalmasın. Yaralarımızı birlikte sararsak, köyler yok olmaz. Yaşayan her köy hayat demektir. Üretim demektir. Önümüz kış. Onları küllerin içinde yalnız ve umutsuz bırakmayalım.