ZAHİDE UÇARZOR YAZI

İMAMOĞLU’NUN BAŞINI KANAL İSTANBUL MU YEDİ? / Zahide Uçar

 

2005 YILINDA Yasin Aktay; “ilk defa iç ve dış dinamikler aynı amaç doğrultusunda birleşti” dedi.

Türkiye dönüştürülecekti. T.C. Devleti’ni var eden bütün kolon direkleri hedefteydi. O direklerin yıkılması için milli aydınların bertaraf edilmesi gerekiyordu. Türk Ordusu’nun dönüştürülmesi gerekiyordu.

1 Mart teskeresi kabul edilseydi, Amerikan askerleri ülkemize girecekti.  1 Mart teskeresinin reddedilmesi sonucunda Türk Ordusu hedefe kondu. Baykal 1 Mart teskeresine hayır dediği için bertaraf edildi.  Türk Ordusu kendi ülkesinde esir alındı. Kimse bu ihanet sürecini sadece FETÖ’ye yükleyip sıyrılamaz. Ergenekon, Balyoz ve türevi kumpaslar başlamadan SAVCILAR ABD’ye gönderilip konu hakkında eğitim aldı. Amerikalı bir savcı gelip Adalet Bakanlığı’nda çalıştı.

Amerika AKP ile anlaşarak, Fetullahçıları tam yetki ile sahaya sürdü. Operasyon öncesi algı operasyonunu yürütmesi için basın ele geçirildi. Eşi CİA elemanı olan Yasemin Çongar, operasyon için kurulan Taraf gazetesinde yönetici oldu.

Türk Ordusu iğdiş edildikten sonra 1. Açılım ihaneti yaşandı. AKP’nin bazı vekilleri, “askeri vesayet bitirilmeseydi açılım yapamazdık” diye itiraf etti.

***        ***        ***

Türkiye’de yaşadığımız olayları dış dinamiklerden ve yeniden başlayan soğuk savaştan ayrı yorumlayamayız. Amerika Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı ekonomik bir savaş başlatıyor. El altından Rusya ile flört ediyor. Avrupa’yı dışlıyor. İngiltere ile ilk defa çıkarları çatışmaya başladı ama dış istihbarat bağları devam ediyor.

Dünya yeni bir yol ayrımında ama Türkiye iç hesaplaşmalardan başını kaldıramıyor.

Hatırlayalım. AKP Genel Başkanı Erdoğan ilk iktidar yıllarında Amerika ev sahipliğinde birçok devletle birlikte bir toplantıya katıldı. O toplantıda Erdoğan 3. Dünya ülkeleri ile birlikte oturtuldu. Mesaj çok açıktı. Türkiye operasyonlarla bugün 3. Dünya ülkelerinden biri haline geldi.

Türkiye göçmenistan oldu.

***       ***     ***

2. Açılımı İyi parti ve Zafer partisi dışında hepsi destekliyor. İki parti dışında hepsi kurucu unsur olan Türk Milletinin adını söyleyemiyor. Alevi, Sünni diyor. Kürt halkı diyor ama Türk diyemiyor.  Kürt sorunu diyor ama Kürt sorunun ne olduğunu açıklayamıyor. Çünkü Kürt Sorunu dedikleri sorun aslında federasyon adı altında Kürtleri Büyük İsrail’e yamamaktır. Kürt sorunu diyenler Kürtlerle ilgilenmiyor. Kiminle ilgileniyor. Emperyalizmin aparatı olan PKK ve PKK’nın siyasi uzantılarıyla ilgileniyor. Yani Kürtlere sahip çıkmıyor. Kürtleri Yahudi ve Ermenilere satıyor.  İşte açıklayamadıkları Kürt sorununun açılımı budur!

***              ***          ***

İktidar ve AKP küresel bazda çatışmıyorsa, İmamoğlu operasyonu ne anlama geliyor?

İmamoğlu İngiltere ile iyi ilişkiler içindeydi. Sevr Anlaşmasının planlayıcısı Chatham House’dan ödül aldı.Türk Milleti demekten özenle kaçınıyor. Milletim diyor. Adı olmayan bir millet…

İlçe belediyeleri ile başlayıp İmamoğlu’na uzanan tutuklamalar ve görevli basın aynı Ergenekon sürecine benziyor. Öyleyse bu işin arkasında ABD onayı var diyebilir miyiz? Bence diyebiliriz. AKP’ye ABD ne zaman olur verse, AKP cesaret buluyor, birikmiş bütün hesaplarını da devreye sokuyor. Asıl operasyonun yanında kendi hesabını da görüyor..

Küresel sisteme uyumlu olmasına rağmen, Ekrem İmamoğlu’nun büyük suçu sizce nedir?

Amerikan projesi olan Kanal İstanbul projesine taş koyması tabii ki… Amerika Montrö Anlaşmasını delemedi. AKP ve görevli aparatlar Montrö Anlaşması aleyhinde propaganda yaptı ama halk yemedi. Bir dirençle karşılaştılar. Bu arada Rus savaş gemileri boğazlardan istediği gibi geçiyordu. Bu durumda ABD’nin Karadeniz’e girebilmek için tek çıkış noktası Kanal İstanbul projesinin biran önce hayata geçmesidir. Bir de kanal yapılacak diyerek bölgeden milyonlar sayıp arazi alanlar mutlaka AKP Genel Başkanını sıkıştırıyordur.

1 Mart Teskeresine hayır diyen sivil ve askere bedel ödettirildi.  Yargı yoluyla. İmamoğlu’na bedel ödetiliyor. Gene yargı yoluyla…

Yöntem aynı. Operasyonu meşrulaştırma görevi Taraf Gazetesi misyonunu yüklenen gazeteci kılıklı aparatlara verilmiş.

Hesaplanmayan durum ise;

Türkiye çapında protestoların yapılması ve sürekliliği… Asosyal, apolitik diye değerlendirilen gençlerin sokağa dökülmesiydi. Polis şiddeti, gözaltı, tutuklamalar ile durdurabileceklerini sandılar ama olmadı.

 Sen bu gençlerin gelecek hayalini çalmışsın. Hayal kuramayan insan ölüdür. Siz bu gençlere ÖLÜ muamelesi yapmışsınız.  Eğitimi çökertmişsiniz. Dip yapan insanın kişisel olarak kaybedeceği bir şey kalmaz. O zaman korkusu da kalmaz. Neyle korkutacaksınız bu gençleri? 

AKP ABD kuyruğunda kendi bacağına sıktı. Neymiş? Öyle paralel silahlı gruplar oluşturarak insanlar korkutulamıyormuş.

Türk Milleti vatanını tehlikede gördüğü an korkuyu yener. Türk Milleti 23 yıldır itelenmenin, ötelenmenin, horlanmanın, aşağılanmanın, soyulmanın öfkesini biriktiriyor.  Ege Adalarının verilmesinin, her yerden Türkiye Cumhuriyeti ibarelerinin kaldırılmasının, dağ-taşın yabancı şirketlere yağmalatılmasının öfkesini taşıyor.

Akdeniz’de yok sayılmamızın, Suriye fiyaskosunun, kendi yurdunda sığınmacıların birinci sınıf, kendisinin 2. Sınıf insan muamelesi görmesinin öfkesini taşıyor. Yalandan, yargının sopa haline gelmesinden, demokrasinin mafyokrasiye  evrilmesinden, kendinden olanı yargılanamaz sınıfına sokmasından, kadın cinayetlerinden, ülkenin uyuşturucu cenneti haline gelmesinden dolayı;

 Türk Milleti  yok olmaya doğru gittiğini artık fark ediyor. Türk milleti sabırlıdır. İnsanı kanser edecek kadar sabırlı…  İşte sokaklar o sabrın sonuna gelindiğini gösteriyor.

Sahi, AKP’nin “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefahati iyidir” sözünü hatırlayan kaldı mı?

(13.04.2025)

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.