Site icon Söz Gazetesi

İSTİSMAR VE TECAVÜZ

                                      

Savaşlarda işgal askerleri girdiği ülkenin kadınlarına, küçük kız çocuklarına, hatta erkeklere TECAVÜZ EDER. Tecavüzler o ülke insanlarını aşağılamak, değersiz hale getirmek, moralini yıkmak için yapılır.

Ülkemizde de gün geçmiyor ki bir taciz, tecavüz haberi duyulmasın. Küçük kız çocukları, erkek çocukları, kadınlar tecavüze uğruyor. Öldürülüyor.… Türk toplumu din tüccarı bir çetenin yönetiminde sürekli aşağı çekiliyor. Aşağılanıyor. Sanki işgaldeyiz de, sistemli bir şekilde Türk Milletinin onuru, şerefiyle oynanıyor. Ve bu aşağılık karanlık proje din kullanılarak yürütülüyor.

Tarikatların önünü ABD’de programlanan Turgut Özal açtı. Elazığ’a gittiğinde ziyaret ettiği Kadiri şeyhinin(Şaşmaz kardeşlerin de şeyhi) taciz ettiği kişiler var.

Tarikat öğretisinde müridin şeyhine bir ölünün ölü yıkayana teslim olduğu gibi teslim olması öğütlenir. İtiraz ederse şeyhinin feyzinden faydalanamaz denir. Şeyhin her işi, sözü ilahidir(!).. Her Salı günü Mekke’nin dışında peygamberin başkanlığında bütün evliyalar toplanır(!).. ‘Şeyh emri peygamberden alır’ diye anlatıldığından, şeyhten asla şüphe etmezler. Şüphe edilmesin diye de;

‘Efendiniz sizi şeriata aykırı bazı işler yaparak imtihan eder, inancınızı ölçer’ diye telkin edilir. Şeyhiyle yatmayı cinsellik değil, miraca çıkmak olarak değerlendirenleri gördüm. Peygamberimiz Aişe ile birlikte iken miraca çıktı diyerek ahlaksızlığa meşruiyet kazandırmaya çalışırlar.  Müridi; ‘tarikat kardeşlerinizle görüşün, gerçek kardeşlik budur’ diyerek aileden koparırlar. Tarikat içinde kalan, dünya gerçeklerinden kopan, sanal bir masala hapsolan mürit, sürekli aynı cümleleri duyarak bir anlamda büyülenir. Zombi haline gelir. İradesini şeyhine teslim eder. Alacağı buzdolabının markasını bile şeyhine sorar. Görünüşte vardır ama varlık gösterme noktasında aslında yoktur. Çünkü şeyhinde yok olmasıyla, fenafişşeyh makamına ereceğine inandırılmıştır.

Şeyhte velayet nuru olduğu anlatılır(!).. Ve denir ki, velayet nuru nübüvvet(peygamberlik) nurundan üstündür.

Bir şeyhin müridinin sayısı önemli değildir. Çünkü o müritlerin sayısı kaç olursa olsun iradesi sıfırdır. Efendisi ne söylerse, beyin devre dışı kaldığı için robot gibi biat ederler. Bu robotlara her istediğinizi yaptırabilirsiniz.

Siz yabancı bir devlet olsanız, böyle kullanıma elverişli yapıları olan bir ülkede çıkarınızı korumak için bu yapılara el atmaz mısınız? Atarsınız!

Mareşal Fevzi Çakmak ‘Cemaat ve tarikatlar Haçlıların Anadolu’da kurdukları ileri karakollardır!’ tespitinde bulunmuştur. 

ABD Donanması Haberalma Servisinin 1979 yılında ele geçirilen raporundan beyin yıkama teknikleri hakkında yazılan bir madde:

“Tarih ve hukuku yeniden yazmak ve halkı sapkın yaradılışın hükmü altına sokmak…”

AKP bu maddeyi de sadakatle uyguluyor. 15 yıldır din adına yaşamadığımız sapkınlık kalmadı. Zaten ABD Yahudi lobileri AKP’ye dini yeniden yorumlama görevi vermiştir. Müslüman kılıfıyla evangelizmi yedirme projesi.

Aydınlar Ocağı Başkanı Ahmet Çolak, “Kendisini Türk hissetmeyenler adeta birleşmiş vaziyette yılların hıncını Türk milletinden çıkarmaya çalışıyorlar” demiştir. (30.03.2013)

***        ***

Haham başı Türkiye’de 72 tarikatı biz kurduk demişti değil mi? Tıpkı İngiliz istihbaratının Osmanlı topraklarında 500 tekke kurupduğu gibi… 

Museviliğin sapkınlaştırılmış uygulamasında Yahudi olmayan 3 yaşında bir çocukla evlenildiğini biliyor musunuz? Dikkat ediniz, Yahudi olmayan 3 yaşında çocuk… Yahudi olmayanlar Goyim olarak görüldüğü için 3 yaşında ölümüne kullanabileceği bir oyunca sadece..

Ülkemizde olup-bitene bir de bu gözle bakınız!..

Tarikatlar uyuşmuş, kimliksiz, vatansız, cumhuriyet karşıtı robotlar üretir. Söylemleri içinde Museviliğin karanlık öğretisi olan Kabala öğretileri de vardır.

İspanya’da kurulan Ben-i Ahmer(Gırnata) devletini aslında tarikatlar çökertmiştir. Yüzlerce müridi olan El Meymune isimli bir Yahudi tarikat şeyhi; ‘Biz erkekler birbirimize yeteriz. Kadınlara ihtiyacımız yok’ diye sapık fetvalar vermiştir.

Türkiye Türk düşmanları tarafından Gırnata’ya benzetilmiştir.

***           ***

AKP 2004 yılında Türk Ceza Kanununun 263. maddesini değiştirdi. Değiştirdiği 263. Maddesi şöyleydi:

MADDE 263.- (1)Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açanlara, bunları çalıştıranlara ve bu kurumlarda kanuna aykırı olarak açıldığını bildiği halde öğretmenlik yapanlara, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2)Yukarıdaki fıkrada gösterilen yerlerin kapatılmasına da karar verilir.

Bu yasa değiştirilerek öğretmenin kanuna aykırı eğitim kurumlarında çalışmasının önü açıldı, ceza alması önlendi.

2013 yılında;

 “MADDE 13- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 263. maddesini yürürlükten kaldırmıştır.  5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlükten kaldırılan 263. maddesi şöyledir:

MADDE 263- Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açan veya işleten kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

Böylece tarikat ve cemaatlerin okul(!) açmasının önü açılmış, Öğretim ve Eğitim birliği bozulmuştur.

Özel yurtlar yönetmeliği değiştirilerek dinsel propaganda yapmak serbest bırakıldı.

AKP önce misyonerliği serbest bıraktı. Yabancı(misyoner) okullarının açılmasını sağlayacak yasal düzenleme yaptı.  Kurtuluş Savaşı yıllarında, Anadolu’da, Katolik ve Protestanlarca açılan 800 okul vardı. Çoğu işgalcilerle iş birliği yaptı. Ve Cumhuriyetin ilk yıllarında zararlı faaliyetleri nedeniyle kapatıldı…

1889 yılında Fransa Maliye Bakanlığı Müşaviri ve Avrupa Devletlerinin İstanbul’daki Duyun-u Umumiye-Dış Borçlar Hesap Komisyonu Başkanı olan Daniel Ducaste şöyle diyordu:

“-Şimdi Türkler, hızla borçlanmaktadırlar. Ancak 25 yıl sonra Osmanlı toplumunda, borçlanmaya karşı sert muhalif unsurlar çıkacaktır. İşte o zaman, gerek alacaklarımız ve gerekse faizleri tehlikeye düşecektir. Bu nedenle; Türkiye Devletinin maliyesi, ekonomisi, hazinesi ve tüm servetleri üzerindeki bizim hayati çıkarlarımızı koruyacak Türk Yöneticilere ihtiyacımız olacaktır. Ben, bu yerli misyonerlerin; davamıza bizden ve bizim yapacağımız siyasi baskılardan çok daha faydalı olacakları inancındayım. Bunlar; TÜRK Milletine karşı kendi dillerinde ikna yöntemleriyle yaklaşacaklardır. Bu,”YERLİ MİSYONERLERİMİZ”; alacaklarımızın ve hayati menfaatlerimizin, tüm Anadolu ve Ortadoğu topraklarında bir ya da bir kaç yüzyıl, teminatlarımızın en önemli koruyucuları olacaklardır.’

Oluyorlar da!..

Cumhuriyet hükümetleri, yabancı okullara giden Türk çocuklarının eğitiminden endişe duyduğu için 23 Mart 1931’de 1778 sayılı kanunu yürürlüğe sokmuştur. Türk çocuklarının milliyetçilik bilinciyle yetiştirilmesi amacını güden kanunun 1. maddesi “Türkiye’de ilk tahsillerini yapmak üzere mektebe gidecek Türk vatandaşı çocuklar, bundan böyle, bu tahsilleri için ancak Türk mekteplerine girebilirler” hükmünü getiriyordu. Kanunun yürürlüğe girmesi üzerine çok sayıda yabancı ilkokul, öğrencisi olmadığı için kapanmak zorunda kalmıştır (Tozlu 1991).’

***       ***

Bu noktada tabloyu tam görebilmek için bir hatırlatma daha yapalım:

Siyon protokolleri

Teşkilatı Mahsusa’da çalışırken Milletlerarası Siyonist Teşkilatı’nın 22 maddelik ilkesini ele geçiren     Sayın Hüsamettin Ertürk’ün anlatımından dikkatimizi çekenler;

1-Genç nesilleri mugayiri ahlak telkinlerle ifşat etmeli..

2-Aile hayatını yıkmalı.

3-İnsanlara aşağı sınıflarla tahakküm etmeli.

5-Mukaddesata hürmeti yıkmalı, hürmetle anılan kimseler hakkında rezilane vakalar uydurmalı.

6-Hudutsuz bir lüks, baş döndürücü modalar icat etmeli, çılgınca sarfiyatı teşvik etmeli.

7-Kalabalıkların vakitleri, eğlenceler, oyunlarla oyalanmalı, kişiler düşünmekten alıkonmalı.

8-Müfrit nazariyelerle fikirler zehirlenmeli, gürültü ve kargaşalık yaratılmalı, içtimai sınıflar arasına kin ve itimatsızlıklar sokulmalı.

9-Sanayiin ziraati ezmesine imkan vermeli, böylece köylü sınıfını ortadan kaldırmalı.

10-Saçma nazariyeleri ortaya atarak halkı gayrikabili tatbik fikirlerle dolambaçlı yollara sevketmeli.

11-Hayat pahalılığını körüklemeli, ücretleri arttırmamalı.

12-Milletlerin mukadderatını tahsil ve terbiyeden yoksun kimselerin ellerine tevdii ettirmeli.

13-Meşru hükümet tarzlarından mutlak istibdada gitmeli.

14-Mali istikrarı bozmalı, iktisadi krizleri çoğaltmalı, spekülasyonlara, enflasyonlara yol açmalı, altını mahdut ellerde toplamalı, muazzam servetleri felce uğratmalı.

 Sayın Emekli Süvari Albayı Hüsamettin Ertürk hatıratına şöyle devam ediyor.”

 “Teşkilatı Mahsusa’nın dikkatli tetkikleri neticesinde vardığımız hakikat şudur ki,1892 den beri dünyamız, bu zihniyetteki Siyonistlerle mücadele halindedir. Bunlar bir(Cihan İhtilali) hazırlamaktadırlar.” (G. E. İrhan çalışmasından)

Şu anda ülkemizde bu maddelerin tamamı uygulanıyor. Bu demektir ki ülkemizi tasfiye etmekle görevli bir irade var. Bu iradeyi herkes biliyor ama siyaset kılıfıyla milletten saklıyor.

Türk toplumu çökertildi. Araştırmalar Türkiye’de her dört kişiden birinin depresyonda olduğunu, antidepresan ilaç kullanımının 5 kat arttığını, ruh sağlığı hastanelerinin tam kapasite ile dolduğunu, son on beş yılda 45 bin kişinin intihar sonucu yaşamını yitirdiğini ortaya koymaktadır.

***      ***

Şimdi de Ünal ACAR’ın http://www.sosyalarastirmalar.com sayfasındaki makalesine bir göz atalım:
Nike Air Max Invigor – Nike StoreNike Air Max Invigor, Nike Store – Need a pair of new shoes? Nike Factory Store is offering all the latest serie…

 ‘1980’li yılların başında dünya dengeleri yeniden kurulurken, İsrail Devletinin stratejisini açıklayan raporlar da yayınlanmıştır. Oded Yinon raporu da bunlardan sadece bir tanesidir. Makalemizin konusu olan, Oded Yinon’un yazdığı “1980’lerde İsrail için bir strateji” raporu; İsrail’in Orta Doğu ülkelerini bölme stratejinin en açık ve ayrıntılı anlatımıdır. Ortadoğu ülkelerinde yaşayan Kürt, Şii, Sünni grupların birbirleriyle nasıl savaştırılması gerektiğini anlatan bir rapordur. Raporun önemi, günümüzde yaşanan olaylara etkisinin yanında, önerdiği stratejinin acımasızlığında da gizlidir

Ralph Schoenman, “Siyonizmin Gizli Tarihi” adıyla Türkçeye de çevrilen kitabında şöyle der: “Bu stratejiden çıkan sonuç, Siyonist hareket için her şeyin bir zaman tablosu üzerinde yazılı olduğu, her bölgenin fetih için işaretlendiği ve bir fırsat hedefi olarak kabul edildiği, ancak bu arada uygun güçler dengesi, ani ve yararlı sonuçlar sağlayacak bir savaş durumu beklendiğidir” (Schoenmann, 1992:109).

***    ***

BOP Büyük İsrail Projesi olduğuna göre, Eş Başkanlık kime hizmet eder?

Hahambaşı’nın ‘72 tarikatı biz kurduk dediği’ tarikatlara Türk çocuklarını teslim etmek BOP projesi gereği midir? Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Esergür Balcı, bir milyon çocuğumuzun cemaat ve tarikatların elinde olduğunu açıkladı. Bu bilgiye göre, bir milyon mankurt zombi yetişecek ve kendi milletine karşı kullanılacaktır.

Bu güne kadar hiçbir tarikat şeyhi;

Hırsızlık, yolsuzluk, yağma, iftira, adaletsizlik hakkında tek kelime etmedi. Bu demektir ki;

Her biri SİYON PROTOKOLLERİ’ni uygulamakla görevli BOP aparatı, zamanın El Meymune’leridir.

Bu işbirlikçi takım son model araçlar kullanır. En pahalı telefonları kullanır ama bisiklet yapamayacak çocuklar yetiştirirler.

***        ***

Senatör Chuck Hagel, 23 Ocak 2004’te Brüksel’de yaptığı, “Amerika, NATO ve Büyük Orta Doğu” başlıklı konuşmada,

“21. yüzyılda NATO’nun Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında stratejik yoğunluğu, Türkiye, Afganistan, Irak, Akdeniz ve İsrail ve Filistin üzerinde olacaktır. Akdeniz, 21. yüzyılın en stratejik bölgesi olarak öne çıkacaktır” diyordu.

Bu hedef için Türkiye şekillendirildi.

Dünya bambaşka yöne evriliyor. Bilime, bilgiye hakim olan geleceğe de hakim olacaktır. Ülkemiz bu yarıştan çekiliyor. En geç 50 yıl içinde bu yıkımın sonuçları görülecektir. Cehaletin hakim olduğu bir ülkeyi elinizde tutamazsınız. 

Şu gerçeği hiç unutmayın!

İslâmcılık, hâkim milliyete karşı hoşnutsuzluğunu doğrudan doğruya belirtemeyen etnik azınlıkların ideolojisi olmuştur.

Bunların amacı, ‘yaşadıkları ülkede milliyetçi politikayı etkisiz duruma getirmektir. ‘

“Bu azınlıklar kendilerini güçlü hissettikleri an kendi istikametlerinde bir milliyetçilik hareketi açıklamaktan geri kalmazlar. Güce erişemedikleri müddetçe İslâm davasının şampiyonu olarak görünürler.”

Zahide UÇAR(06 Eylül 2020)

Ek alanı

Exit mobile version