Adana’da Çukurova Üniversitesi ve Seyhan Belediyesinin ortaklaşa hazırladıkları Adana’daki tarihi binaların restorosyonu konulu bir söyleşiye katıldım. Türkiye’de ilk olan ve Tarihi Belediyeler Birliği tarafından 2021 müze ödülü verilen Diş Hekimliği müzesi ilgimi çekti. Elbette bu müzeyi görmeliydim.
Ama önce bu müzeyi kuran ve adını veren İlter Uzel’i tanımak gerek. Uzel, 1944 yılında Niğde’nin Bor ilçesinde doğmuş, İTÜ Diş Hekimliği Fakültesinden mezun olmuş, çeşitli hastanelerde çalışarak ortodonti uzmanı olmuş 1977 yılında Cenevre Üniversitesi Diş hekimliği bölümünde çalışmıştır. Kendi ağzından müze çalışmaları, “Tıp tarihi alanına 1972 yılında ikinci bir uğraş olarak başladım. GATA, Gazi Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesinde ders verdim. Araştırma yapan ve öğrenci yetiştiren bir bilim ve eğitim hayatım oldu. 1986 yılında Ankara’da GATA TIP MÜZESİ’sini, 2003 yılında da AMASYA BELEDİYESİ SABUNCUOĞLU TIP VE CERRAHİ MÜZESİNİ’ni kurdum. Her iki müze de ziyarete açıktır.
Sistemli olarak topladığım tıp ve diş hekimliği ilgili objeler ve kitaplarla ilgili müze kurma fikrim vardı. Seyhan Belediyes,i tarihi bir binayı restore ederek müze kurmamda yardımcı oldu.
Müzemiz “TEMATİK MÜZE”dir. Tıp gelişiminin şu kesitlerini anlatmaya yöneliktir:
*Akılcı tıp etkinliğinin başladığı yer olan vatanımız Anadolu’da gelişen Anadolu-Türk Tıbbını,
*Antik Çağdaki adıyla “Kilikya” nın (Çukurova) ve Adana’nın bu etkinlikteki yerinin belge, kitaplar ve görsellerle tanıtmayı amaçlamaktadır.
Tıp gelişimini konu edinen tematik müze olarak bu yönüyle şimdilik Türkiye’de ilk ve tek müzedir.
Diş Hekimliği Müzesinde,
*3000 kadar Türkçe ve yabancı dillerde nadir diş hekimliği kitabı,
*Periyodikleri ile,
*Diş hekimliği alet ve cihazları,
*Kendi çalışmalarımız olan diş hekimliği tarihi ile ilgili minyatür ve akvarellerden oluşmaktadır.”
Müzeyi bana bu konuda yardımcı olan arkadaşla gezdim. Vasat birkaç diş hekimliği ile ilgili eski bir iki alet bulacağımı düşünürken bir tarih ve uzun soluklu bir araştırma buldum. Gezdikçe hayranlığım arttı. Yukarıda yazdığım bilgileri Seyhan Belediyesinin hazırlamış olduğu büyükçe, çok kapsamlı kitaptan aldım. Neler yoktu ki bu müzede binlerce yıl önce uygulanmış tedavi yöntemlerini anlatan yazılar, bunları gösteren minyatür resimler, balmumu heykeller, endemik iyileştirici bitkilerin resimleri ve koskoca bir kitaplık. Lokman Hekim, Hipokrat, Galenos, İbni Sina hakkında bilgiler bulunmaktaydı. Gezdikçe hayranlığım ve ilgim daha da arttı.
Bakın bu konuda Seyhan Belediye başkanı Akif Kemal Akay neler söylüyor, “Arkeolojik bulguların bize anlattığı Adana (Çukurova) geçmişten bu yana sağlık merkezi olmuştur. Lokman Hekim efsanesinin “Ölümsüzlük İksiri”, dünyanın ilk eczacı-hekimi Anavarzalı Dioskorides’in bu topraklarda yaşamış, antik dünyanın üç önemli sağlık merkezinden birinin bugünkü Yumurtalık’ta (Aigai) kurulmuş olması bunun kanıtıdır. Cumhuriyet Çağında sıtma, kolera gibi salgın hastalıklarda önemli başarılar elde eden Adana’nın günümüzde de bu özelliğini sürdürmesi ile oluşturduğumuz müzemizin son yıllarda gelişen sağlık turizmine katkıda bulunmasını hedefliyoruz.”
Ben tarihçi ya da arkeolog değilim ama hepimizin tarih bilincine sahip olmamız ve tarihimizi iyi bilmemiz gerektiğine inanıyorum. Tarihi çoğumuz pek sevmeyiz okullarda savaşlar ve tarihlerini öğrenmek zor ve sıkıcı gelmiştir. Bize asıl gerekli olanlar yerine bunları ezberlemekzorunlu kılındı. Bunun yerine Tarih derslerinde müzeler tarihi eserler gezilerek çocuklara tarihimizin ne kadar eskiye dayandığı anlatılsaydı sanırım bu kadar sıkıcı olmaz, ilgi çekici hale getirilebilirdi.
Tarihimizi iyi bilmek ve tarih bilinci neden önemlidir? Geçmişini bilmeyen geleceğini sağlam temeller üzerine kuramaz. Eğer kendi tarihimiz bilmezsek bize dayatılan, başkalarının bize dayattığı tarihe inanırız. Bizimle ilgili söylenen olumsuz düşünceler karşı kendimiz savunamayız. Ve zamanla kendimizi değersiz başkalarını değerli hissederiz. Tarihimizde yapılan başarılı işler bizde yeni, olumlu çalışmalar yapmamızda ve kendimize güven duymamızda bize güç verir.
Tarihte yaşananların en güzel ve doğru kanıtı da arkeolojik kazılar ve bu kazılardan çıkartılan kalıntılar ve yazıtlardır.Binlerce yıl önce yaşanmış uygarlıkları yer altından yer üzerine çıkartılıp yazıt ve tabletlerin okunduğunda öğreniyoruz. Binlerce yıl önce yaşamış insanların sosyal hayatlarını, kadına verilen değeri, tıp ve iyileştirme, hukuk, adalet konularını öğrendiğimizde hayran olmamak elde değil. Hukuk, adalet, kadın hakları gibi konularda günümüz Türkiye’sinden daha ilerde olmaları düşündürücüdür.
Onun içindir ki tarihimize, tarihi eserlerimize gözümüz gibi bakıp değerini bilmeliyiz. Yıllardır tarihi eserlere gereksiz taş yığınları gibi görülmüş bunun değerini bilen batılılar tarafından Anadolu adeta yağmalanmıştır. Kaçırılan tarihi eserlerin bir kısmı o zaman ki hükümetlerin izniyle, bir kısmı da kaçak yollarla yurdumuzdan gitmiştir. Son yıllarda izinsiz kaçak yollardan yurt dışına kaçırılan eserler vatanına geri dönmektedir, Karun Hazineleri vb gibi. Ama bazıları hükümet izniyle çıktığı için geri alınamıyor Berlin’deki Zeus Sunağı gibi.
Tekrar ediyorum tarihimiz bilmek ve tarih bilinci çok önemlidir. Geleceğimizi kurmakta bize kılavuzdur.Bu konuda araştırmalar yapan, pek çok değerli tarihçimiz ve arkeoloğumuz var. Onlara buradan selam ve saygılar…