Oslo’da İngiliz istihbaratının tuzağına düşerek organize suç örgütü ve terör örgütü PKK’yla masaya oturanlar, İngiliz istihbaratının yapılmasını istediklerini not alanlar tekrar aynı tuzağa düşerek bunun bir hatadan öte bilinçli bir tercih olduğunu ortaya koymaktadır.
İktidarı sıfır terörle devralıp bugün PKK ve Hizbullah’ın Meclis çatısı altında siyasal bir görünüm kazanmasına göz yumulması artık kabul edilemez bir seviyeye gelmiştir.
İktidar bulduğu her fırsatta “Eski Türkiye” diye bir söylemle kendinden önceki dönemleri sert şekilde eleştirirken 20 yıllık iktidarının yarattığı yıkıma dair hiçbir özeleştiri yapmamakta, eleştirileri de algı yöntemleriyle bertaraf etmektedir. İktidarın eleştirileri bertaraf etmesindeki en büyük şansı da “ılımlı muhalefet”tir.
Yerel seçimlerden birinci parti çıkmasına rağmen Saray görüşmesinden sonra neredeyse “iktidar ülkeyi iyi yönetiyor” noktasına gelen Ana Muhalefet’in söylemesi gerekenleri ifade etmemesi de en az iktidarın yanlışları kadar ülkeye zarar vermektedir. Atatürk’le, Cumhuriyet’le bir türlü barışamayan iktidar zihniyetinin Büyük İngiliz Oyunu’na karşı koyması kapasite olarak mümkün değildir. İngiltere; I. Dünya Savaşı’nda yerle bir edemediği, ele geçiremediği Anadolu’ya dair emellerinden hiç vazgeçmedi!
İngiliz aklı bugün ABD ve İsrail ortaklığıyla sahadadır. 100 yıl önce İngiliz Oyunu’nu bozan, Türk kimliğinin koruyucusu ve savunucusu, kurtarıcısı Büyük Atatürk’e saygı ve minnet duymayan bir zihniyetin Türkiye’yi mevcut konjonktürde temsil etmesi bir beka sorunu haline gelmiştir. Atatürk ve arkadaşları olmasaydı İngilitere tıpkı bugünkü Suriye, Libya gibi Türkiye’yi parçalamış ve Türk Kimliği’ni bu coğrafyadan silmişti.
I. Dünya Savaşı’nın Türkiye’ye verdiği zarar hafızalarımızda dururken İngiliz bankerlere borçlanarak ekonomik bir bağımlılık yaratmak ne yerlidir ne de millidir. Kendini milliyetçi olarak tanımlayanların ve ana muhalefet görevini icra edenlerin bunu dile getiremeyişi de çok kritik bir sorun haline dönüşmüştür. Hapisteki Paşaları “kurtardım” şeklinde bir ifade ile anlatarak hukuksuzluğu meşrulaştıran bir muhalefet anlayışı tutarsızdır.
Adalar Denizi’ne, Libya’daki askeri varlığımıza, Musul-Kerkük meselesine, Zengezur Koridoru’na, Kıbrıs’ta yaklaşan referanduma, sığınmacı ve kaçak yabancılar meselesine, PKK ve Hizbullah’ın siyasi taleplerine, ekonomik sorunlara dair İktidar ve Muhalefet çözüm olarak ne düşünmektedir?
Muhalefetin en yüksek oyu aldıktan sonra bir anda İktidara yaklaşmasının ardında kişisel bir mesele var mıdır?
İsrail’e Anadolu topraklarını hedef gösterecek kadar şirazesini yitirmiş bir iktidarı eleştirmekten korkan bir muhalefetin amacı nedir?
Türkiye hem iktidarın hem de muhalefetin basiretsiz politikaları arasına sıkışıp kalacak bir ülke değildir.
Türk Milleti büyük bir millettir ve kendisine emperyalizm tarafından dayatılan oyunları er ya da geç bozacaktır!
Türk Milleti’nin aklıyla alay edercesine politikalar icra eden siyasetçiler siyaseten tasfiye olacaktır. Bu yurt bizim sahip çıkacağız!