Ulus`u oluşturan yurttaşlık kavramı, sınırları belli bir ülkede yaşayan herkesi hangi soydan gelirse gelsinler, hangi dine inanırsa inansınlar YURT KARDEŞİ sayılıyordu. YURT KARDEŞLİĞİ demek olan yurttaşlığın benimsenmesi ile insanlar arasında soy ayrılığı ya da din ve mezhep ayrılığı nedeniyle kan dökülmesini önleyecekti.
YURTTAŞLIK kavramı; bir ve aynı yasaya bağlanıp bir ve aynı eğitimi alarak bir ULUS oluşturabilen toplumlar, bilim ve teknik alanında dev adımlarla ilerliyor, aşiret ya da ümmet aşamasında takılan toplumlarsa her bakımdan geride kalıyordu.
Osmanlı, son döneminde bu gerçeği kavramış, ümmetçi “OSMANLI MİLLET VE EYALET DÜZENİ”`nden, Osmanlı devleti sınırları içerisinde yaşayan herkesi eşit yurttaş sayan “TEK OSMANLI MİLLETİ” anlayışına geçmeye çalışmış fakat devletin ömrü, ümmetçiliğe son vererek “TEK OSMANLI ULUSU” noktasına gelememiştir.
Birinci Dünya Savaşından sonra Bağımsızlık savaşı ile ortaya çıkan TÜRKİYE CUMHURİYETİ, kardeş aşiret ve dindaş ümmet kavramlarını aşıp YURTTAŞ ULUS toplum kavramına bağlanmaksızın, TÜRKİYE`nin varlığını birliğini korumanın ve sürdürmenin olanaksız olduğunu daha OSMANLI döneminde kavramış olan kadroların çabalarıyla kurulabilmiştir.
Türkiye`nin yurttaşlık temelinde ulus- devlet olarak kuruluşunun en önemli basamaklarından biri olan LOZAN görüşmeleri sırasında, TÜRKİYE`deki gayrimüslim azınlıklara tıpkı Osmanlı`nın “MİLLETLER VE EYALETLER DÜZENİ”`de olduğu gibi ayrı millet ayrıcalıkları verilmesi istendi. TÜRK Sözcüleri bu isteklere karşı çıktıklarında;
“Sizin anayasanızda yasanızın “MECELLE” olduğu yazılıdır. Mecelle İslam yasası olduğuna göre ve İslam yasaları da gayrimüslimlere uygulanamayacağına göre, gayrimüslimlerin kendi din mahkemelerini kurmaları İslam`ın da bir gereğidir. Öyle ise kendi dinimize uyan ve gayrimüslimlere kendi din hukukları ile ayrı cemaatler olarak yaşama hakkı tanıyın!” dendi.
LOZAN`daki Sözcülerimiz, Osmanlı`nın bu ayrıcalıklar yüzünden dağıldığını, yeni kurulan TÜRKİYE`de Müslim ya da Gayrimüslim herkesin eşit olacağı, tüm dinlerin üyelerine eşit olarak uygulanabilecek nitelikte tek bir anayasa yapılacağını, Müslimlerin de Gayrimüslimlerin de uyabileceği nitelikte böyle bir TEK YASA yapıldıktan sonra, artık “AZINLIK SORUNU VEYA AYRICALIĞI” diye bir durumun kalmayacağını söylemişlerdir. Bunun üzerine ADALET BAKANLIĞIMIZ GAYRİMÜSLİM Azınlık sözcüleri ile görüşmelere başlayarak “İsviçre Medeni Yasasını” benimsemiş, İsviçre`deki Müslümanlar İsviçre Medeni Yasası`yla yargılanıyorlar. İsviçre`deki Museviler ve Hıristiyanlar da aynı yasa ile yargılanmaktalar, siz de TÜRKİYE`de İsviçre Medeni Yasası`nı benimseyince bu yasayla yargılanacaksınız, bir itirazınız var mı? Sorusunu yönelmiştir.
Musevi ve Hıristiyan cemaat sözcüleri bu konuyu kendi kilise ve havralarında din önderleri ve ileri gelenleri ile görüşmüşlerdir. İsviçre Medeni Yasası`nın benimsenmesi durumunda kendilerine Lozan, da tanınan “AZINLIK” AYRICALIKARINDAN vazgeçip eşit YURTTAŞLIK olmayı kabul edeceklerini bildirmişlerdir.
1925 de önce Musevi cemaati, ardından Ermeni cemaati ve en sonunda Rum Ortodoks cemaati,
“İSVİÇRE MEDENİ YASASI benimsenirse biz de LOZAN`daki AZINLIK HAKLARIMIZDAN VAZGEÇERİZ TÜRK YURTAŞI oluruz.” demişlerdir. Bu cemaatlerin yazılı olarak verdikleri azınlık haklarından feragat dilekçeleri, devletin arşivlerindedir.
İşte TÜRKİYE`de YURTTAŞLIK MÜSLİMLERİN VE GAYRİMÜSLİMLERİN aynı medeni yasaya bağlanmalarıyla böyle kurulmuştur.
Bu arada Türkiye`deki azınlıkları kendi çıkarları için kışkırtanlar bunu gönüllü yapmadıklarını ve bu feragatlerin geçersin olduklarını öne sürerek TÜRKİYE`nin MUSEVİLERE, RUMLARA, ERMENİLERE KORKU VE BASKI ile haklarını ellerinden alındığını öne sürmüşlerdir. Buna istinaden BİRLEŞMİŞ Milletlere başvurarak itiraz etmişlerdir. Birleşmiş Milletler bu itirazı inceledikten sonra azınlıkların zorla değil kendi özgür iradeleri ile ayrıcalıklardan vazgeçerek TÜRK YURTTAŞI olmayı kabul etmişlerdir. Hatta LOZAN Anlaşmasının 44 maddesi öyle bir zorlama var ise LA HAYE ADALET DİVANI`na azınlıkların başvurma hakları olmasına rağmen başvuru yapılmayarak TÜRK YURTTAŞLIĞINA devam etmişlerdir.
Bu olaylardan sonra 1926 yılında “MECELLE” yürürlükten kaldırılarak İSVİÇRE MEDİNİ YASASI`nın benimsenmesine bağlı olarak bütün ayrıcalıklar ortadan kalkmış, Müslim ve Gayrimüslim herkes, tek hukuka bağlanarak eşit haklara ve ödevlere sahip yurttaşlara dönüşmüşlerdir.
1926 yılında ülkemizde her türlü AZINLIK AYRICALIKLARI kalkmış ve YURTTAŞLIK BİRLİĞİ kurulmuştur. Hem de öylesine kurulmuştu ki, 1933`te bir Alman Musevi`nin yazdığı “MUSA DAĞDA 40 GÜN” adlı romanında TÜRKLER Ermenilere soykırım yapmakla suçlandığında, Türkiye`de ki Musevi ve Ermeni Yurttaşlarımız, bu romana karşı çıkarak ayağa kalkmış, Musevi kökenli TÜRK YURTTAŞLARIMIZ, TÜRK YURTAŞLIĞI bağlarını öne çıkararak, kendi kandaşları ve dindaşları olan bu romancıya lanetler okumuş, ERMENİ Kökenli TÜRK YURTTAŞLARIMIZ da 1935`te kandaşlık ve dindaşlık bağlarının geriye itip TÜRK YURTTAŞLIĞI bağlarına sımsıkı sarılarak; “HAYIR bu roman yalan söylüyor, TÜRK kardeşlerimiz asla bizlere soykırım yapmadılar, bu roman bizim aramızı bozmak istiyor, ” diye haykırmışlardır.
Bununla da yetinmeyerek ERMENİ Kökenli TÜRK YURTTAŞLARIMIZ 15 Aralık 1935 günü İstanbul Pangaltı Ermeni Kilisesi`nde toplanıp bütün dünya basınını da çağırarak, tüm dünyaya “TÜRKLER ERMENİ SOYKIRIMI YAPTILAR” diyen bu romanı ve yazarın portresinin üzerine gaz dökerek yakmış ve “Bizler ERMENİ asıllı TÜRK YURTTAŞLARIYIZ, TÜRKİYE de TÜRKLER VE ERMENİ KÖKENLİLER YURT KARDEŞLERİDİR, YURTTAŞTIR, hepimiz kardeşiz, yurttaşız, işte aramızı bozmak isteyen romancının resmi de romanını da yakıyoruz!” diye haykırmışlardır.
Bu tarihi bilgi ile birlikte yakın tarihimiz olan 1982 yılında ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ ASALA`nın cinayetlerini protesto etmek için kendisini yakan ARTİN PENİK adlı ERMENİ KÖKENLİ TÜRK YURTTAŞIMIZIN HASTANEYE KALDIRILDILAN ERMENİ KÖKENLİ TÜRK YURTTAŞIMIZIN KONUŞMASINDA ACILAR İÇERSİNDE KIVRANIRKEN söyledikleri bugün yaşadıklarımıza ders verir mahiyette, buyurun okuyalım.
“Ermeniler adına cinayetler işleyen “ASALA” katillerini protesto etmek için kendimi yaktım. Öleceğim ama pişman değilim. Şimdi kurtulacak olsam ASALA`YI PROTESTO ETMEK İÇİN KENDİMİ BİR KEZ DAHA YAKARIM. TÜRKLER VE ERMENİLER KARDEŞTİR. Başta FRANSA olmak üzere Ermenilerle Türklerin arasını açmak isteyenlere lanet olsun. Ben ERMENİ KÖKENLİYİM ama TÜRKÜM. ATATÜRKÇÜYÜM. TÜRK YURTTAŞIYIM!” diye haykırıyor ve birkaç gün sonra da ölüyor.
Kandaşımız olmayabilir, dindaşımız da olmayabilir, fakat yurttaşımızdı ARTİN PENİK…
TÜRK DİPLAMATLARINI öldüren ASALA KATİLLERİNİ protesto etmek için kendisini yakmış ve TÜRK YURTTAŞLIĞINI savunmak uğruna ölmüştü. Türkiye Cumhuriyet tarihinde YURTAŞLIK BAĞINI ne denli önemli ve nelere kadir olduğunu apaçık gösteren en çarpıcı olaylardan birisi olarak karşımızda çok şeyler anlatmıyor mu? Bugün geldiğimiz noktayla o günkü nokta arasında geçen süre zarfında YURTTAŞLIK BİLİNCİ NEDEN YOK EDİLİYOR? YA DA YOK EDİLMEK İSTENİYOR?
BİZİ KİMLER NEREYE GÖTÜRMEYE ÇALIŞIYOR? BİZİ BİRBİRİMİZE KIRDIRARAK KENDİ YURDUMUZDA CEHENNEMİ NEDEN YAŞATIYORLAR? KİMSE BUNLARA DUR DEMEYECEK Mİ?
BU VATAN – BU BAYRAK ALTINDA EŞİT HAK VE ÖZGÜRLÜKLERDE BİRLİK VE BERABERLİK içinde yaşamamıza kim engel oluyor? Bunları ortadan kaldıran YURTTAŞLIK BİLİNCİ ZAYIFLATILARAK KİMLERE HİZMET EDİYORUZ FARKINDA MISINIZ?
Sevgi ve saygılarımla YURTTAŞLIK BİLİNCİNDE BULUŞMAK DİLEĞİYLE – AKLI-SELİM İNSANLARIMIZ NEREDESİNİZ?
KENDİ YURDUMUZDA CENNETİ YAŞAMAK VARKEN, BAŞKALARININ CENNETİ YAŞAMASI İÇİN NEDEN YURDUMUZU CEHENNEME ÇEVİRİYORUZ?
BU YAZININ İKİNCİ BÖLÜMÜNDE BU SÜRECE NASIL GELDİĞİMİZİ TARİHSEL OLARAK ORTAYA KOYARKEN; İÇİMİZDEKİ HAİNLERİN NE TÜR ANLAŞMALARA İMZA ATTIKLARINI GÖRMEK DİLEĞİYLE BÜTÜN YURTTAŞLARA SELAM OLSUN…
ATATÜRK GENÇLİĞİ EMANETİNE SAHİP ÇIK!
BU KUTLU GÖREV SİNİN, NE SAĞ NE DE SOL TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ KEMALİST DEVRİM HAYAT BULDUKÇA ZAFERLER DE O ZAMAN ANLAM KAZANIR.
ATAN, ÖZÜN SENDEN BUNU BEKLER…
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI VE MİLLİ ZAFER BYRAMLARINI TÜRKİYE CUMHURİYETİ`Nİ KURAN VE DAİM KILANLAR KUTLAR…
SÖZ GAZETESİ– murat akbaş
KAYNAKÇA: KALEMİN NAMUSU 1 – TÜRK SAVUN KENDİNİ – CENGİZ ÖZAKINCI