Sevgili okur, Demet Duyuler ile Sanat Söyleşileri köşemizin konuğu şair Şahin Taş.
“Okumasam yazamazdım. Doğayı, toplumu, insanları okumak da buna dâhil. Birikimsiz, sanatın hiçbir dalında dişe dokunur eserler verilemez. Nitelikli okumalar, yazma, yaratma dürtüsünü tetikler.” diye belirten, yıllardır sanatını büyük beğeni ile takip ettiğim şair arkadaşım Şahin Taş, Gaziantep’te dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Gaziantep’te tamamladıktan sonra, 1989 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Çorum, Mersin ve Adana’da öğretmenlik yaptı.
Şahin Taş’ın “Kuş Yağmuru” adındaki ilk şiiri 1981 yılında Milliyet Çocuk dergisinde yayımlandı. Daha sonraki şiirleri , günlükleri ve küçürek (minimal) öyküleri Sanat Olayı, Varlık, Yedi İklim, Mavera, Bengisu, Hece, Hece Öykü, Heves, Sincan İstasyonu, Yaşam Sanat, Yom, Yasakmeyve, Yalnız Ardıç ,Edebiyat Yaprağı, SarmalÇevrim vb. dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Ürünleri birçok yıllık ve seçkide yer alan, akademik çevrelerde tez ve bildiri konusu olan Şahin Taş’ın Güle Betik, Kün, Anı Döken Bahçe, Kısa Yaz, Uçmak Kuşu , Alleben Şiirleri, Tire adlı şiir , Öykünün Dönüşü adlı öykü, şiir incelemelerinin yer aldığı Şiir Sanatı Üstüne Günsüz Günlükler adlı kitapları bulunmaktadır.
Demet Duyuler: Sevgili Şahin Taş, Söz gazetesi okurları için yaşam yolculuğunuzdan, bu yolculukta yolunuzun edebiyatla nasıl kesiştiğinden ve bugünlere nasıl geldiğinizden bahsedebilir misiniz?
Şahin Taş: İlkokul üç’te, içe kapanık çocuk, kendi ruhuna uygun oyunu, şiiri keşfetti. Ortaokulda öğretmenlerinin yönlendirmesiyle bir başka oyunu, önceki oyunu besleyen okuma alışkanlığını keşfetti, dünyayı keşfetti!
O gün bugündür hem okur hem yazar, yalan dünyadan bezer, güzel şiiri sezer J
D.D: Edebiyatın sizin için anlamı ve hayat-edebiyat ilişkisi hakkında neler söylemek istersiniz?
Ş.T: Edebiyat benim dilim, kendimi, duyumsadıklarımı ifade etme biçimim. Edebiyatın malzemesi, dil, konusu insan toplum ve doğa ilişkileridir. Edebiyat, insanlarda “empati” duygusunu geliştirir. “Empati yapma”, toplumda diğer insanlarla iletişim kurma, onları anlamada bireyin en önemli dayanağıdır. Herkes bir hayat yaşar. Okuduğunuz öykülerde, romanlarda, şiirlerde, anlatılarda, başka insanların deneyimlerini de kendi dağarcığınıza katar, varsıllaşırsınız. Bakış açınız değişir, ufkunuz genişler. Niçin şöyle değil de böyle bir toplumuz eleştirisinin kaynağına indiğimizde, edebiyatsızlıkla, şiirsizlikle karşılaşırız.
D.D: Eğer iyi bir okur değilseniz iyi bir yazar olmanız çok zor. Bu konudaki görüşünüz neler?
Ş.T: Okumasam yazamazdım. Doğayı, toplumu, insanları okumak da buna dâhil. Birikimsiz, sanatın hiçbir dalında dişe dokunur eserler verilemez. Nitelikli okumalar, yazma, yaratma dürtüsünü tetikler. Bu yüzdendir ki Paul Eluard: “Şair, esinlenenden çok esinleyendir,” demiştir. Bu görüşe yürekten katılıyorum.
D.D: Yaratıcı yazarlık kursları hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Ş.T: Bu konuda pek bir bilgim yok. Zaman zaman yetkin ya da kendini yetkin gören birçok ismin bu tür kurslar açtıklarını görüyor, duyuyorum. Umarım katılanlar yararını görüyorlardır. Bana göre yazma öğrenilebilir ama öğretilebilir mi? Pek emin değilim. Belki kursu yöneten kişi kendi deneyimlerini aktarabilir. Kursiyer de bunlardan kulağa küpe olabilecek birkaç tüyo kapabilir ancak iyi yazabilmek, yetenek de varsa, kitapların, edebiyatın dünyasına dalmakla, edebiyatı bir yaşama biçimi olarak seçmekle mümkündür.
D.D: Sosyal medya, dijital platformlar ve okuma alışkanlıklarındaki değişimler üzerine ne düşünüyorsunuz? Bu değişimler sizin yazma biçiminizi ya da edebiyata yaklaşımınızı etkiledi mi?
Ş.T: Ben kağıda dokunmalıyım. Okuyacağım metin kağıda basılı olmalı. Dijital platformlarda metin okumaktan pek hoşlanmıyorum. Hele de kitap boyutundaki metinleri oralardan okuyamıyorum.
Bilgisayar, yazma biçimimi değiştirdi, evet. Eskiden, yani 20. yüzyılda, kağıtlara, defterlere hatta bazen okumakta olduğum dergi ve kitapların boşluklarına notlar alır, şiirlerimi oralara yazardım. Sonra üzerinde çalışır, daktiloda temize çekerdim ancak daktiloda temize çekerken hata yapıldığında daksille silmekten kağıt lekelenir, hatta yıpranır, yeni kâğıt kullanmak zorunda kalırdık. Bu da büyük kağıt israfına yol açardı. Bugün cep telefonlarımıza notlar alıyor, bilgisayarda dosyalar açarak şiir ve yazılarımızın taslakları üzerinde istediğimiz gibi değişikler yapabiliyoruz. Sözcüklerle, harflerle oynayarak, görsel ögeler ekleyerek görsel, somut şiir denemelerine girişebiliyoruz. Bu da şiire yeni açılımlar kazandırıyor. Benim kitaplarımda bu tür dizelere ve şiirlere rastlayabilirsiniz.
D.D: İmza günleri veya kitap fuarlarında yazar ve kitaplara olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ş.T: Kitap fuarlarındaki imza günleri “star”lara göre! Diğer şair ve yazarlar, yani bizler, ne yazık ki bütün gün sinek avlayıp duruyoruz. Birbirimizin eline kendi kitaplarımızı tutuşturarak sosyal medyada hazin pozlar veriyoruz. Kitap fuarları beni daha çok bir okur olarak ilgilendiriyor. Adana’da bulamayacağım kitapları satın alma fırsatını yakalıyorum. Starlarla tanışma ve kitap imzalatma adetim olmadığı için de fuarlar bunun dışında beni pek ilgilendirmiyor. Ha, çeşitli konulardaki söyleşi ve panelleri saymazsak.
D.D: Türkiye’de sanat denildiği zaman ne görüyorsunuz?
Ş.T: Taşrada sanat öksüz ve yetimdir. Türkiye de sanat yönünden git gide taşralaşmakta, çoraklaşmaktadır. Maddi getirisi yok çünkü. Onu da geçtik, iltifatsız meta! Bunlar genel yakını konuları gerçi.
D.D: Sevgili Şahin, bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak bizlere ve okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Ş.T: Ben teşekkür ederim. Ne söylemek isterim? Her şeye rağmen, hüzünlü ve umarsız sloganımızla bitirelim: “Yaşasın edebiyat!”
KONUŞANLAR
alçak sesle konuşamaz
çığırtkan
yayar kötülüğü iblis
koğuculukla
çoğunlukla suskundur
şakır sevgi aylasında
utangaç
ağzı sıkılar da vardır,
suskunluğa yakın duranlar da
evet bildiniz: şairler!
ayırgan, buyurgan, çenebaz, boşboğaz
durmadan işler bazısının da
çene kası
kıstıkça kısar sesinin fitilini
ah bilmezsiniz geceler boyu
için için konuşur,
için için yanar
dört duvarın yalnızı
Şahin Taş (TİRE,2024)