KÜLTÜR SANATMANŞET

Demet Duyuler ile Sanat Söyleşileri’nin konuğu şair Duran Aydın  

Sevgili okur, Demet Duyuler ile Sanat Söyleşileri köşemizin konuğu şair Duran Aydın

 

“ Sesimizin yankısını ölçme alanları ya da…Edebiyatın sıcak kanının aktığı damarlardır dergiler. Kan dolaşımı; okurdan  yazara-yazardan okura…”  Duran Aydın

 

 

 

Demet Duyuler: -Söz gazetesi okurları için yaşam yolculuğunuzdan, bu    yolculukta yolunuzun edebiyatla nasıl kesiştiğinden ve bugünlere nasıl geldiğinizden söz eder misiniz?

Duran Aydın: ‘Hayatın bana sunulmuş bir armağan olduğunu’ sezinlediğim ilk gençlik yıllarımda izlediğim filmler, dinlediğim şarkı ve türküler gibi okuduğum kitapların da etkisinde kalem-kâğıtla sevişir olmuştum. Okuma-yazmayı henüz söktüğümüz ilkokulun ilk aylarındaki öğretmenimizin  o sözünü hiç unutmuyorum: “Çocuklar, rüzgârın uçurduğu bir kâğıdı bile yakalayıp okuyun!” Bunu yüreğime yazar da durur muyum… Elime ne geçerse okumak gibi sonradan yararlarını göreceğim alışkanlık, giderek okuyacağımı seçme konusunda yolumu aydınlattı. İlk başlarda okuduğum Adnan Veli, Ömer Seyfettin, Halide Edip vb. yazarlara Bekir Yıldız, Çetin Altan, Fakir Baykurt, Orhan Kemal, Erdal Öz, Yılmaz Güney, Kemal Burkay, Can Yücel, Yaşar Kemal, Muzaffer İzgü, Demirtaş Ceyhun… da eklenince dünyam giderek daha bir aydınlanır oldu.

İlk kalem alıştırmalarım öyküyleydi. Hatta söylemesi ayıp “roman” bile yazdım; kendimden başkasının okumaya katlanamayacağı! Sözcüklerle de gevezelik yapılmaması gerektiğini algıladığım günlerde bir gün Diyarbakır Cezaevi’nde yatan dayımın ölüm haberi geldi. Adına “şiir” denir mi bilmem, ama ilk şiirim o gün döküldü ak kâğıda. Böylelikle, şiirde kanat alıştırmaya başladım. Bu kez de hayatıma Nâzım, Ahmed Arif, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Orhan Veli, Cemal Süreya, Edip Cansever, A. Kadir, Gülten Akın, Mayakovski, Yesenin, Pablo Neruda…lar girdi doğal olarak. Yazdığım ilk şiir denemelerim doğduğum, bugün de yaşadığım kent Adana’nın Hürses, Toros Ekspres, Çukurova, Yeni Adana vb. yerel gazetelerinde yayımlanmaya başlamıştı. O cesaretle Ümit Yaşar Oğuzcan’ın Hürriyet/Kelebek gazetelerinde düzenlediği ‘şiir köşeleri’ne gönderir oldum yazdıklarımı. Dergilerin farkına varmadan Ümit Yaşar’ın süzeğinden geçmek çok önemli görünmüştü o aralar bana da. Çünkü yerel gazetelere ne göndersem basılıyordu.

Bir rastlantı sonucu 1976’da Adana’da yayımlanan “Koza” dergisini gördüm bir gazete satıcısında. Ali Sönmez, Turan Altuntaş, Salih Bolat, Ahmet Fazıl Göktuğ, Kemal Bayrakçı, Hüseyin Yapıcı, Kemal Ayda, Hüseyin Canımana gibi adlarını bildiğim imzalar da vardı dergide. Onlar ve dergide yazan diğer kişilerle çok zaman sonra değil, hemen birkaç ay içinde tanıştım. “Koza” üç sayı sonrasında kapanınca da Ankara, İzmir, İstanbul, Kayseri gibi kentlerde çıkan Varlık, Saçak, Sesimiz, Petek, Yapıt, Ilgaz, Dönemeç, Oluşum, Türkiye Yazıları… dergilerinde sınava çektim kendimi. Bu süreç Adana’da kimi arkadaşlarımızla kendi dergilerimizi çıkarmaya, şiirde-edebiyatta sesimizi yaşadığımız coğrafyadan yükseltmeye evrildi. Mutfağında çalıştığım Düşün, Akdeniz, Söylem, Turunç, Çağdaş Yaşam ve Yaşam Sanat dergilerinden sonra, SarmalÇevrim’de dergiciliği öğrenmeye devam ediyorum hâlâ.

 

D.D: -Dergilerin yazın yaşamınızdaki önemine değinmişken, Turunç ve Yaşam Sanat’tan sonra Ocak 2021’den bugüne “Genel Yayın Yönetmeni” olarak görev yaptığınız “SarmalÇevrim” dergisinden söz etmeniz yerinde  olacak.

D.A. İlk sorunuzu yanıtlarken dergilere kısaca değinmiştim. Ancak, eklemek gerekir ki genelde kültür-sanatın başkenti sayılan özellikle de edebiyatın merkezi oldukları  herkesçe kabul edilen Ankara, İstanbul  ve İzmir’in dışındaki il ve ilçelerde  yaşayan şair-yazar adayı gençler için (Oralarda yayımlanan dergilere sıçramanın ön adımı olarak) bir dergi yayımlamak düşü her zaman kurulmuştur. Sanırım bunun etkisinde, yazdıklarımla ilk kanat alıştırmalarımı  yaptığım yıllarda dergiciliği sürekli düşledim. Çok geçmeden kendimi (17-18 yaşlarımda) Salih Bolat, Turan Altuntaş, Ahmet Fazıl Göktuğ, Hüseyin Yapıcı, Kemal Ayda, Ali Sönmez gibi adlarla “Koza” dergisinin çatısı altında buldum. Birkaç sayı sonrasında “Koza”nın kalbi tekleyince bu kez de Ocak 1979’da ilk sayısını yayımladığımız “Düşün” dergisinde aldım soluğu. “Düşün”de, Turan Altuntaş, Mustafa Dertli, Çetin Derdiyok, Mehmet Taşar ve Nevzat Sıkık’la daha bilinçli bir tutum sergilediğimizi söyleyebilirim. 6 sayı süren “Akdeniz Yazın Seçkisi” sürecimiz ise benim askerliğim sonrasına rastlar. Ardından Söylem, Turunç, Çağdaş Yaşam ve Yaşam Sanat’lı yıllarımız gelir. Yaşam Sanat’ın dergicilik deneyimimde “piştiğim” bir dönemi içerdiğini söylemeliyim. Bu dergideki 10 yılımın “araya gittiğini” söylersem nankörlük etmiş olurum. 19. sayısında eleştirmen – şair İbrahim Oluklu’dan “Genel Yayın Yönetmeni” olarak görevi devraldığım, bugünlerde 44. sayısı yayımlanan SarmalÇevrim’de acemilik dönemimi tümüyle atlatmış olmamdaki katkılarından dolayı; İbrahim Oluklu, Ahmet Özer, Mehmet Yaşar Bilen, Ali Mustafa ve dergimizin sahibi Bülent Elitok’un üzerimdeki emeklerini teşekkürle anmam yerinde olacak.

 

 

D.D: Edebiyatın sizin için anlamı ve hayat – edebiyat ilişkisi hakkında neler söylemek istersiniz?

D.A. Edebiyatın şiir ağırlıklı damarları için insan hikâyelerinden sözcük süzmek; ne yazdığının, neden yazdığının ayrımında olan şairler gibi benim de çabam bu yönde. Bunu yaparken de biricik malzememiz sözcükleri günlük kullanımından arıtıp şiire hazırlamak. Ardından imge avı başlıyor. İmgelerle düşleri örgütlüyorsunuz aslında. Bilinmez yolculuklara çıkıyorsunuz okurunuzla birlikte. Onu bildiğiniz, tanıdığınız istasyonlara taşıyorsunuz. Ben bunun çoktandır ayrımında olarak günlük yaşamımda tıpkı bir öykücü gibi düş hırsızlığı yapıyorum. Yaşadığım şehrin yeni sokaklarını keşfediyorum bazen kaybolduğuma şaşarak. Hayatın kitaplardan dökülüp sokaklarda adım atışlarına tanık oluyorum. İnsanların yazamasalar, ayrımında olamasalar da şiiri yaşadıklarını mutsuzluklarında, sevinçlerinde, öfkelerinde de görüyorum.

 

D.D: Eğer iyi bir okur değilseniz iyi bir yazar olmanız çok zor. Bu konudaki görüşünüz neler?

D.A: Yalnızca okur olmak da yetmiyor  bence iyi bir yazar/şair olmaya. Bir üstteki soruya bağlantılı olarak yanıt vermem doğru olacak: Okuduğumuzun sokaktaki karşılığı yeteneğimizle harmanlanıp insanlara dokunabiliyor mu? Yaşayan şiire nasıl erişebileceğiz okumazsak? Geçmişten günümüze ustalardan el alıp onları okuyup özümseyerek yolumuzu açacağız, bu net! Doğru söze ne denir: Yeterince beslenemezsek aç kalıp öleceğiz, okuyarak beslenip / yazamazsak öleceğimiz gibi! Gelelim asıl soru/numuza: Bilgisayar çağına yetişen bizim kuşak da buna koşut olarak hızına erişilmez bir yarışa kapılmış gidiyoruz! Bu yarış hepimizi okumaktan alıkoyuyor ne yazık ki! Sonuçta “okumazyazar”lar ordusuyla nereye varacağız, bunu çok merak ediyorum.

 

D.D: Yaratıcı yazarlık kursları hakkında düşünceleriniz nelerdir?

D.A: Yazmaya ısındırma, alıştırma çabaları diyebiliriz. Bir anlamda, varsa yeteneğinizi bileyleme…  Odanızda bir başınıza yaptığınız okuma/öğrenme etkinliklerinizi sizden daha deneyimli bir kişinin öğretmenliğinde elde ediyor ya da edemiyorsunuz. Doğal olarak yazma/yaratma yeteneğinin öncelikle mayanızda/kumaşınızda var olması koşuluyla, yararlı olduğunu düşünüyorum bu kursların. Memleketin şair-yazar nüfusuna katkı olsun diye, bir gün emekli olunca bu kurslara giderek şair-yazar olayım diye de bir şey yok ama! Yazarlık yolunda işin başında kişisel uğraşılara yön verme diyelim kısaca.

 

D.D: Yazarlık sürecinizde dergilerin yeri  ve Türkiye’deki genel dergicilik hakkında neler söylersiniz?

D.A: Yazma yaratma sürecinde sofraya koyduklarımızı görücüye çıkarma, kendine güven tazeleme alanlarıdır dergiler. Hiçbir şair-yazar yoktur ki dergilerden yolu geçmesin! Bulunduğumuz çevrede yazan çizenler olarak çemberin dışından çemberin içindekilere sesimizi duyurma çabasıdır dergiler.  Edebiyatın merkezi olan Ankara, İstanbul’da yayımlanan dergilerde yazdıklarımıza yer açabilmek için kanat alıştırmaktır bu heyecanın adı. İletişim kurmada, yazdıklarımızın kitaplaşma sürecinde okurla tanışma seansları da diyebiliriz dergi olgusuna. Sesimizin yankısını ölçme alanları ya da…Edebiyatın sıcak kanının aktığı damarlardır dergiler. Kan dolaşımı; okurdan  yazara-yazardan okura…

D.D: Sosyal medya, dijital platformlar ve okuma alışkanlıklarındaki değişimler üzerine ne düşünüyorsunuz? Bu değişimler sizin yazma biçiminizi ya da edebiyata yaklaşımınızı etkiledi mi?

D.A: Bırakın kitap ve dergileri, gazetelerin bile giderek okunmaz olduğu bir gerçek. Hayatımızı kuşatan teknolojinin hızına  erişebilmek birçok alışkanlığımızdan vazgeçmemizi zorunlu kılıyor. Günümüzün kaçınılmaz gereği ve gerçeği teknolojinin kölesi haline getirdi birçoğumuzu. Yaşantımıza sağladığı olanakları yadsıyamayız elbette. En olumsuzu nedir diye soracak  olursak kendimize; öncelikle insanları okumaktan alıkoyduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan ise kendi adıma teknolojik devrimin yararlarını sıralarsam sayfalara sığmaz. Şöyle bir düşündüğümde 65 yıllık ömrümde neler gördüm, nasıl da bu  hıza uyum sağladım… Radyo örneğin… Plak, kaset, kasetçalar, video, sinema, daktilo, sabit telefonlardan cebimize sığdırdığımız telefonlara, bilgisayarlara, şimdi de yapay zekâ mucizesine varana çok şanslı bir kuşaktan olduğuma da sevinmiyor değilim.

D.D: İmza günleri veya kitap fuarlarında yazar ve kitaplara olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

D.A: Bu konuda aldığım kişisel kararım kitap fuarlarına yalnızca okur olarak katılmak. Bir de etkinlikler var severek izleyicisi olduğum. İzlenimlerime sanırım siz de katılırsınız: Artık kitap fuarları kırtasiyeci yaklaşımıyla özellikle çocuk kitabı alıcılarını tavlamaya yönelik çalışıyor. Beri  yanda okuru müşteri gibi algılayan, özellikle kendilerini “mahalli yazar-şair” olarak adlandıranların birkaç kitap satabilmek için çırpınışlarını gördükçe  üzülüyorum.

D.D: Türkiye’de sanat denildiği zaman ne görüyorsunuz?

D.A: Doğrusu çok kapsayıcı, sınırlarının belirlenmesi gereken bir soru. Genelgeçer yanıtlarla bütün sanat dallarını içeren yanlış yorumlanabilecek sözler etmek istemem. Özel ilgi alanım olan şiire odaklı yanıtımı yinelemenin sırasıdır: Beni şiir kurtardı… Bu anlamda sanatın diğer dallarında soluklansam da hayata genelde sanat, özelde şiirle tutunduğumu söyleyebilirim.

D.D: Yazın yaşamlarında ödüllendirilmek  şair-yazara moral desteği sağlar.  Sizin de birçok ödülünüzün olduğunu biliyoruz. Hangi ödüllerdi, öğrenmek isteriz.

D.A:  İlki 1976 yılında Mersin’de yayımlanan Güney gazetesinin açtığı bir şiir yarışmasından aldığım ikincilik ödülüydü. İkincisi bundan bir yıl sonra, Ankara’da çıkan Yapıt  dergisinden  verilen birincilikti. Sonrakiler ise; Yeni Türkü (1984), Çukurova gazetesi (1989), Tay dergisi/İbrahim Yıldız (2011), Kıyı dergisi/Nabi Üçüncüoğlu (2013), Kar dergisi/Raşit Kara Şiir Ödülü, son olarak da Özkan Mert Şiir Onur Ödülü’ne  (2023) değer görüldüm.

D.D: Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak bugüne kadar yayımlanan kitaplarınız hangileri; bunları da öğrenmek isteriz.

D.A: Söyleşiye değer gördüğünüz için asıl ben size teşekkür ediyor; bizi okuyan-okuyamayan insan kardeşlerimize sanatla mutlu bir yaşam diliyorum.

Kitaplarım ise sırasıyla şunlar:Yoklar Sahibi (Şiir, 1987-Akdeniz Yayınları), Hayatı Yeniden Denemeye (Şiir, 1998-Özgün Yayınları), Gölgemi Sildin Gölgenden (Şiir, 2013-Çağdaş Yaşam Yayınları), Hergele Yolu ve İstiklâl Mahallesi’nden Tozu Alınmış Yıllar (Anlatı/Anı, 2015-Heyamola Yayınları), Kirekör (Anlatı/Deneme/Anı, 2016-NotaBene Yayınları),  Su Çatlağı (Şiir, 2018-Aysad Yayınları), Sonra Sesin Reyhan (Şiir, 2019-Yazılı Kâğıt Yayınları), Yazdığın da Seni Sevecek (Öykülü Denemeler, 2020-İzan Yayınları), Yarası Güzel (Şiir, 2022-ArtShop Yayınları) ve son olarak yine 2022 yılında yayımlanan Serçe İzi (Haikular-Suus Kitap Yayınları)

 

ŞAİRİNİ ARAYAN ŞİİR

 

Sen bunu bir kenara yaz demiştin

Ben “bakma demiştim

manzarasında kaybolursun

içimin”

 

Yazdım işte

Terimiz soğumadan

Çıkarız o dağlara

Olmadı yeniden

 

Gördüğümüz hepi topu

Üç beş ihtilâldi

Sonrası küçüldü ekmeğimiz

 

Üzülme sen yine

Temize çekeriz sonbaharı

Çok mu zor

Kırarız kilitleri en fazla

Pencerelerimiz güneşe

Açık ne de olsa

 

Sen bunu bir kenara yaz demiştin

Okudun işte

 

Duran Aydın

Şubat  2025

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.