KÜLTÜR SANAT

Demet Duyuler ile Sanat Söyleşileri’nin konuğu şair Ersun ÇIPLAK

“Sanat bir ifrazattır. İşleve dair farklı düşünceler ancak sanata sonradan yamanabilir.” Ersun ÇIPLAK

 

Demet Duyuler: Söz gazetesi okurları için yaşam yolculuğunuzdan bahsedebilir misiniz ya da başka bir deyişle özgeçmişiyle Ersun Çıplak kimdir?

Ersun Çıplak: Son yayımlanan kitaplardaki özgeçmişimi bırakayım buraya:

Ersun Çıplak (Adana/1976). Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümü mezunu (1999). Aynı üniversitede Eğitim Bilimleri alanında yüksek lisansını tamamladı (2004). 2015’te ise “Grupla Psikolojik Danışmada Şiir Kullanımı: Deneysel Bir Araştırma” başlıklı teziyle doktor oldu. Adana’da bir ortaokulda psikolojik danışman olarak çalışmaktadır. Şiir, inceleme, çeviri ve söyleşileri; Varlık, Kitaplık, Sadece Şiir, Roman Kahramanları, Hürriyet Gösteri, Özne, Şiir Atı, Cumhuriyet Kitap, BirGün Kitap, Sol Kitap, Sincan İstasyonu başta olmak üzere pek çok dergide yayımlandı. Seyir Defteri, Yom Sanat ve Düzyazı Defteri dergilerinin yayın kurulunda bulundu. Cuma Duymaz ile birlikte Karayazı Edebiyat dergisini yayıma hazırladı.

“Turgut Uyar’ı ‘Kan Uyku’dan Uyandırma Denemesi”  ile 2007 Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü Bir Şiir İnceleme Ödülü’ne; Eksik Emanet başlıklı dosyası ile Homeros Ödülleri 2007 Attila İlhan Şiir Ödülü’ne ve Eksik Emanet başlıklı kitabı ile de 2010 Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülleri İlk Kitap Özel Ödülü’ne değer bulundu.

Yayımlanmış kitapları: Bir Şiirin Söylediği, Mayıs Yayınları: 2007 (Şiir inceleme-kolektif); Eksik Emanet, Karahan Yayınları/Karayazı Kitaplığı: 2009 [2. Basım Betik Yayınları: 2019] (Şiir); Fatih Terim, Çizmeli Kedi Yayınları: 2013 (Biyografik roman); Minima Poetika, Dedalus Yayınları: 2014 [2. Basım Everest Yayınları: 2021] (Şiir inceleme, eleştiri); Nicholas Mazza, Şiir Terapi, Okuyan Us Yayınları: 2014 (Psikoterapi Kuram/Çeviri); Sen Anlama, A5 Yayınları: 2017 (Şiir); Kaostan Düzen Arayışına: İnsanın Mitolojik Serüveni Üzerine Denemeler, A7 Yayınları: 2020 (Deneme); Josh Cohen, Freud’u Nasıl Okumalıyız?, Runik Kitap: 2020 (Psikoterapi Kuram/Çeviri); David Tacey, Jung’u Nasıl Okumalıyız?, Runik Kitap: 2021 (Psikoterapi Kuram/Çeviri); Metapoetika, Everest Yayınları: 2024 (Şiir inceleme, eleştiri); Herkes Kendi İçine: A7 Yayınları: 2025 (Şiir).

 

D.D: Edebiyatın sizin için anlamı ve hayat – edebiyat ilişkisi hakkında neler söylemek istersiniz?

E.Ç: Hayatta kalmak için yazmakta karar kıldım. Bu nedenle, başka ne söylesem gereksiz olacak.

 

D.D:  “Şairin kimliği şiir dilinde saklıdır” derler. Sizce nasıldır?

E.Ç: Dilden başka bir malzeme yok şairin elinde. Onun sınırları dâhilinde meramını anlatabilecek güce sahip. Bu nedenle genellikle dille didişiyor, dilin sınırlarını genişletmeye çalışıyor. Şairin kimliğinin dile dönüştüremediği kısmı elbette onun olamaz. Şiirle uğraşırken şairin kimliğini belgelere ulaşabildiğimiz sürece bilebiliriz. Ya hakkında belge olmayan şiirlerle uğraşıyorsak? Elbette şairin kimliği dilinde, dolayısıyla şiirinde saklıdır. Bence en doğrusu…

 

 

D.D: Şiir okurunun her geçen gün azalmasının birçok nedeni var. Sizce bu nedenler arasında bugün yazılan şiirin ve bugünkü şairin rolü var mı?

E.Ç: Hangi şiirin okuru azalıyor. Ninnilerle şiirin alımlayıcısı olmaya başlayan insan, örneğin şarkı sözleriyle şiiri alımlamaya devam ediyor. Romantik telefon mesajlarıyla falan… Okurun, anlamak için emek harcamasını gerektiren şiirin okuru ise her zaman azdı zaten. Öyle kalmaya da devam edecek. Görünen o… Takılmamak lazım. Şöyle bir sır verebilirim size: Okurunuz çoksa, kolay anlaşılıyorsanız, yazdığınızdan şüphelenmenizin zamanı gelmiş demektir.

 

D.D: Yazarlık sürecinizde dergilerin yeri ve Türkiye’deki genel dergicilik hakkında neler söylersiniz?

E.Ç: 1996’da üniversitede arkadaşlarımla Seyir Defteri adlı bir dergi çıkararak girdim bu yola pek de farkında olmadan. İkinci sayısında yer alan bir yazım nedeniyle şair sıfatı ekledi adıma sonradan tanıştığım bir okur. 2003’te Yom Sanat’ın kadrosuna katıldım. 2008’de ise karayazı Edebiyat’ı yayımlamaya başladık Cuma Duymaz ile. Sanırım yeterince açık. Dergicilik disiplin kazandırdı bana, zorluklarla baş edebilecek düzeyde geliştirdi, sabırlı olmayı öğretti. Dergiler olmasaydı, kesinlikle olmazdım.

 

D.D: Yaratıcı yazarlık kursları hakkında düşünceleriniz nelerdir?

E.Ç: Her beceri alanını için kurslar açılabilir. Yazarlık, çaba harcanarak edinilebilecek, dahası geliştirilebilecek bir beceri… Dolayısıyla, kişiyi berbat yazmaktan birazcık esirgerse, bu kursların yararlı olduğu söylenebilir. Yaratıcı kısmına gelince, o noktada çok da iyimser değilim. Umarım bu kurslara katılan/katılacak kişi yaratıcılık bakımından şanslıdır.

 

D.D: Sosyal medya, dijital platformlar ve okuma alışkanlıklarındaki değişimler üzerine ne düşünüyorsunuz? Bu değişimler sizin yazma biçiminizi ya da edebiyata yaklaşımınızı etkiledi mi?

E.Ç: Sosyal medya platformları insanların farklı kimliklerini sergileyebilmeleri için önemli bir imkân. Olumlu olduğu kadar, olumsuz yönleri de var. İki binlerin başında internet ortamının insanları özgürleştirdiği yanılsaması hâkimdi. Bugün böyle olmadığı görüldü. Ben dijital platformları okumayı beceremiyorum, hala sayfanın kokusunu arıyorum. Baştan beri neredeyse hiç kâğıt kullanmadan yazıyorum. Bunun dışında dijital olanaklar çok ilgimi çekmiyor.

 

D.D:  Sizce gerçek sanatın işlevi ne olmalıdır?

E.Ç: Sanatın işlevi sadece sanat olmaktır. Daha doğrusu sanatın kendisi bir işlevin sonucudur ya da bir işlevin arızalanmasının. Sanat bir ifrazattır. İşleve dair farklı düşünceler ancak sanata sonradan yamanabilir.

 

D.D: Türkiye’de sanat denildiği zaman ne görüyorsunuz?

E.Ç: Az sanat, çok kalabalık. Sanat sanılan aşırı miktarda çöp… Özellikle de emek harcamadan sanat yapabileceğini sananların ürettiği…

 

D.D: Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak bizlere ve okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

E.Ç: Teşekkür ederim.

 

 

otobiyografi

 

rüstem ben,

adam yerine konduğu sürece reankarne bir şahsiyet

tabii bir şahsiyet sayılırsam, haşa zerrece şüphem yok

sıkıntı sizin bakışınızda

 

falanca yerde filanca anda

dünyaya geldim gizli sekişin eşkere buzağısı olarak

babamı bilmedim annemi birkaç kez gördüğüm

inkar etsem de şahitlerce sabit

 

yanaktan makasın bir paket sigaraya

denk olduğunu öğrendim beş yaşında

dilenci avucu gibi derin bakışlara kırıtarak gitmeler

bıraktığını gördüm orospuların

 

dokuzumda viski tattım, cinim kızdı onumda

o gün bugün hazzetmedim yumuşak içkiden

korkutmadı fal büyü şeytan. üşüyen göğünsün

iç yakıyorsa ne âlâ

traşlanmamış tam gördüğümde ağladım

on ikimde sünnet oldum o gündür karanlık mekanda

darbeden koruduğum ilk yer, bacaklarımın arası

dikişliyken kendimi bildim

 

on beşte böl dediler bildiğin ne varsa

türkülerdeki acıyı keşfettim

paranın paylaşılabilir bir şey olduğunu

sıcak somunu katık olarak toprağa sürüp yemeyi

 

on dokuzumda adam öldürdüm

adam dediysem lafın gelişi. bırakın cesedi yok etmeyi

gerek görmedim cinayeti bile gizlemeye

eğitim hayatım o zaman başlar

 

saz çalmayı orda öğrendim satranç oynamayı.

esrarı sevmedim sevenlerle dalga geçtim ses etmeden

kıçımdaki kurdun kelebeğe dönüşmesi için şartmış

başladım şiir karalamaya, suskunluğu denedim

 

Okura not: Bursa / Nilüfer Belediyesi’nin Türk şiirine büyük katkıda bulunan Mehmet H. Doğan adına düzenlediği eleştiri ödülünü “Metapoetika” adlı eseriyle kazanan şairimiz Ersun ÇIPLAK’ı kutlarız. Nice ödüllere…

 

 

 

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.