Sevgili okur, Demet Duyuler ile Sanat Söyleşileri köşemizin konuğu Tiyatro Sanatçısı Gökhan Yener
Demet Duyuler: “Sayın Gökhan Yener, tiyatroyla ilk ne zaman ve nasıl tanıştınız? Bu sanat dalına olan ilginizin kökenleri ve sizi bu alanda kariyer yapmaya iten etkenler neler oldu?” Uzun yıllardır tiyatro dünyasının içinde yer alan bir tiyatro emekçisi olarak bu süreçte en çok nelerden ilham aldınız?
Gökhan Yener: “Tiyatroyla tanışmam bin dokuz yüz doksan iki yılının baharı, mayıs ayının on beşi cuma günü, lise birinci sınıfın ikinci dönemi okulun bodrum katında arkadaşlarımla kurduğumuz tamamı öğrenciden oluşan amatör tiyatro grubu. Biriketlerle derme çatma bir şekilde örülüp içi betonla doldurulmuş, kırık ve dökük okul sıraları ile seyirci kısmı oluşturulmuş, sahnedeki oyuncunun gözüne level atlatan yalnız başına çaresiz bir spotun ışığı ve tek kaset çalabilme varyetesine sahip bir müzik çaların acınası haykırışları arasında oldu tüm tiyatro maceramın başlaması. O günden bugüne tiyatroyla tek taraflı aşk yaşadım, yaşamayada devam ediyorum. O kaçtı ben kovaladım ve hala arkasında izler, öğretiler ve deneyimler bırakarak kaçmaya devam ediyor. Okul yıllarımda sahnelediğimiz oyunlar, tiyatroya olan tutkumun alevlenmesini sağladı. Üstesinden gelemediğim bir sevdaya dönüştü ve meyvelerini her yeni dönemde yeni oyunlarla verdi. İlk oyunum, Fazıl Hayati Çorbacıoğlu’nun Kurtuluş Savaşı Gazisi ve Kahramanı bir kadının trajedik hikâyesini anlatan “Erkek Satı” oyunudur. Devam eden süreçte sırasıyla Ülker Köksal’ın “Uzaklar”, Nejat Uygur’un “Hastane mi Kestane mi”, Turgut Özakman’ın “Ah Şu Gençler” gibi önemli eserleri sahneleyerek deneyim kazandım. Lise yıllarımdan sonra tiyatroyla profesyonel olarak ilgilenmeme vesile olan Adananın özel tiyatrolarından Tiyatro Suflenin Kurucusu ve Genel Sanat Yönetmeni 2017 Yılında aramızdan ayrılan rahmetli Nedim Demir sayesinde oldu. Nurlar içinde uyusun. Tiyatro Sufle ’de birçok önemli oyunda yer alarak deneyimlerimi ve yeteneklerimi zekâmıda işin içine katarak geliştirdim ve sür direk devam ettirmekteyim. İsterseniz bu oyunların bir kısmından bahsedeyim.
Rıfat Ilgaz’ın “Hababam Sınıfı”, Haşmet Zeybek “Düğün Ya Da Davul”, Yaşar Kemal “Teneke”, Yılmaz Erdoğan “Kadınlık Bizde Kalsın”, Willy Russell’ın “Kan Kardeşler”, Dimitri Psathas “Yalancı Aranıyor”, Hristo Boytchev “Albay Kuş”, Müjdat Gezen “Salak Oğlum”, Haldun Taner “Kabare” gibi klasikleşmiş oyunlarda rol almak benim için unutulmaz bir deneyimdi. Üniversite yıllarımda tiyatroya olan ilgim hiç azalmadı. Atatürk Üniversitesi Radyo ve Televizyon, Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümlerini tamamladıktan sonra gazetecilik alanında da kariyer yapmaya başladım. Türkiye’nin ve birçok yurt dışı temsilciliği olan Değerli Nazif Uslu ve Nurhan Uslunun Kurucusu olduğu Tiyatro Gazetesin de Adana temsilciliği görevini üstlenmekteyim. 2015 yılından beri aktif olarak makaleler, röportajlar yazmakta ve sektördeki gelişmeleri takip etmekteyim. İşaret dili, oyuncu koçluğu, vurmalı enstrümanlar, basketbol diğer profesyonel uğraşlarım olarak söyleyebilirim. Vizyon Sahnenin kurucusu ve sanat yönetmeni olarak tiyatro hayatıma, emekçiliğine devam etmekteyim.” Süreçte nelerden ilham aldığım konusundan kısaca bahsedecek olursam, şöyle; Toplumun, hatta tüm canlıların faydalanabilmesi için ahlaklı, emek ve emekçilerin ortaya koyduğu tüm değerler. En başta Tiyatro, Sanat ve dalları, Bilim, Edebiyat, Tarih, Felsefe, ilham kaynağımdır. Ek olarak öz eleştiri ve empati yeteneğini ortaya koyabilen tüm rasyonel eylemler, etik ve estetik, sağ duyulu fikirler bunlarda olmazsa olmazıdır.
D.D: “Tiyatroya başladığınız yıllardaki tiyatro anlayışı ile günümüz tiyatro anlayışı arasındaki en belirgin farklar nelerdir? Özellikle oyuncu, seyirci ve oyun metinleri bağlamında bu değişimi değerlendirir misiniz?”
G.Y: Bin dokuz yüz doksan iki yılında tiyatroya merhaba diyen bir tiyatro emekçisi olarak söyleyebileceğim çok şey var başladığım zamandan günümüze. Dünya genelinde tiyatro sanatının evriminde önemli değişiklikler oldu. Bu tarihten itibaren, tiyatroda pek çok değişim yaşandı hem oyuncular hem de seyirciler açısından yeni dinamikler ortaya çıktı. Günümüzde, tiyatro, bu değişimler sayesinde daha fazla erişilebilir hale geldi ve zenginleştirildi.
Tiyatroda Oyuncuların Rolü ve Gelişimi
Öncelikle, oyunculuk eğitimi ve profesyonelleşme konusunda önemli ilerlemeler kaydedildi. Artık birçok tiyatro, lisans ve yüksek lisans programları aracılığıyla nitelikli oyuncular yetiştirmekte. Ayrıca, oyunculukta çeşitlilik ve kapsayıcılık konuları daha fazla gündeme gelmeye başladı. Farklı etnik kökenlerden, cinsiyetlerden ve yaşam deneyimlerinden gelen sanatçılar, sahneye derinlik ve zenginlik kattı.
Gelişen teknolojiyle birlikte, oyuncuların performanslarını dijital mecralarda sergilemeleri için yeni fırsatlar ortaya çıktı. Online platformlarda sunulan temsiller, daha geniş kitlelere ulaşmalarını sağlarken, oyuncuların da daha fazla görünürlük elde etmelerini sağladı. Tiyatroda oynanan oyunların bağlamı da değişti; sosyal meseleler, politik konular ve kimlik temaları daha fazla işlenmeye başlandı ve bu, oyuncuların yaratıcı anlatım biçimlerini geliştirmelerine olanak tanıdı.
Seyircinin Tiyatro ile İlişkisi
Seyircilerin tiyatro ile olan ilişkisi, 1992 yılından günümüze önemli bir dönüşüm geçirdi. Öncelikle, tiyatro seyircisi daha çeşitli hale geldi. Sosyal medya ve dijital platformlarda yayılan içerikler, daha genç ve farklı demografik grupların tiyatro ile buluşmasına yardımcı oldu. Artık tiyatroyu sadece elit bir etkinlik olarak görmek yerine, toplumsal bir deneyim olarak algılayan bir izleyici kitlesi oluştu.
Pandemi süreciyle birlikte, seyirci alışkanlıkları daha da değişti. Tiyatro performansları çevrimiçi hale geldiğinde, seyirciler evlerinin konforunda tiyatro izleme fırsatı buldu. Bu durum, seyirci sayısında bir artış sağladı. Aynı zamanda, dijital platformlarda sunulan tiyatro oyunları, deneyimi daha erişilebilir kıldı ve sanatın her kesime ulaşmasını sağladı.
Tiyatronun Evrimi ve Gelecek Beklentileri
Tiyatro, günümüzde geleneksel ve dijital formatları bir araya getiren hibrit bir model ile evrim geçirmeye devam ediyor. Bu, oyuncuların ve seyircilerin farklı formatlarda deneyim
Kazanmalarına olanak tanıyor. Tiyatro oyunları, artık daha geniş bir kitleye ulaşmak için sosyal medyada tanıtılıyor ve interaktif unsurlar ekleniyor.
Geleceğe baktığımızda, tiyatronun daha kapsayıcı ve çeşitli olmasının yanı sıra, sürdürülebilirlik üzerine de odaklanması bekleniyor. Hem oyuncular hem de seyirciler, çevre bilinci yüksek projelere daha fazla ilgi göstermeye başlayabilir. Ayrıca, yapay zekâ ve sanal gerçeklik gibi teknolojik gelişmelerin tiyatroda kullanılması, seyirci deneyimini daha etkileşimli hale getirebileceğini düşünüyorum…
D.D: “Devlet tiyatroları ile özel tiyatroların oynadıkları oyunların içerikleri, nitelikleri ve oyunların maliyetleri açısından karşılaştırmak istesek bu konuda neler söylersiniz?
G.Y: Tiyatro, toplumsal bir sanat dalı olarak, farklı yapıların içinde varlık gösterir. Bu bağlamda, devlet tiyatroları ve özel tiyatrolar, her biri kendine özgü dinamikleri ve kaynaklarıyla önemli oyuncular olarak ortaya çıkmaktadır. Bu iki farklı yapı arasındaki karşılaştırmayı, oynadıkları oyunların içerikleri, nitelikleri ve maliyetleri açısından ele aldığımızda, belirgin farklılıklar ve paralellikler gözlemlenmektedir.
Devlet tiyatroları genellikle daha geleneksel bir repertuvar benimserler. Klasik eserler, ulusal yazarlara ait oyunlar ve sosyal temalı çalışmalar, devlet tiyatrolarının tercih ettiği içeriklerin başında gelir. Bunun yanında, bazı devlet tiyatroları, çağdaş eserleri ve yerel hikayeleri de sahneleyerek, toplumsal sorunlara dikkat çekme amacını güder. Devletin desteği sayesinde, daha geniş bir seyirci kitlesine ulaşmak hedeflenir. Özel tiyatrolar ise genellikle daha cesur ve deneysel içeriklere yönelme eğilimindedir. Bu yapılar, yerel yazarların eserlerine, avant-garde oyunlara ve uluslararası prodüksiyonlara daha fazla yer verebilir. Özel tiyatrolar, seyirci ilgisini çekmek amacıyla yaratıcı ve yenilikçi temalar üzerinde dururken, çoğu zaman sosyal eleştiriler yapmayı tercih eder. Bu da onların daha özgür bir ifade alanı yaratmalarını sağlar.
Oyunların Nitelikleri hakkında bahsedecek olursak; Devlet tiyatrolarının prodüksiyon aşamasında, genellikle daha fazla insan kaynağı ve teknik altyapıya sahip olmaları sayesinde yüksek kaliteli sahne tasarımı ve oyunculuk sunmaları mümkün olur. Bununla birlikte, devlet destekli olmaları, bazı durumlarda yaratıcılığın kısıtlanmasına neden olabilir; özellikle de siyasi ve toplumsal konularla ilgili hassasiyetlerden dolayı nasıl bir içerik sunulacağı konusunda bazı sınırlamalar meydana gelebilir. Ancak geniş kaynaklar sayesinde yüksek kaliteli oyunlar sahneleme kapasitesine sahiptirler. Özel tiyatrolar nitelik açısından daha değişken bir profil çizebilir. Kısıtlı bütçelerle, daha az kaynakla çalışmak zorunda kalabilirler. Ancak, bununla birlikte daha yaratıcı ve özgün çözümler üretebilirler. Özellikle bağımsız tiyatrolar, deneysel sanat yaklaşımları ve yenilikçi sahne teknikleriyle öne çıkmaktadır. Bu durum, seyirciye yeni ve ilham verici deneyimler sunma fırsatı tanır.
Maliyetler konusunda ise, Devlet tiyatrolarının maliyetleri genellikle devlet destekli olduğundan, sanatçılar ve teknik ekipler daha güvenli bir finansal zeminde çalışabilmektedir. Ülke bütçesinden gelen destekler, prodüksiyon maliyetlerini karşılayarak daha büyük ölçekli projelerin gerçekleştirilmesine olanak tanır. Ancak, bu desteklerin yanı sıra belirli bir bürokrasi süreçleri ve yönetmeliklere bağlı kalmak zorundadırlar. Özel tiyatrolar, maliyet açısından daha değişkenlik göstermektedir. Özel sponsorlar, bilet satışları ve bağışlarla finansman elde etmektedirler. Bu tiyatroların mali yükümlülükleri, sezonsal zorlayıcı nitelikler taşıyabilir; dolayısıyla başarılı bir sezon geçirmeleri büyük önem taşır. Bu mali baskı, bazen içerik seçimlerini ve sahneleme biçimlerini etkileyebilir. Daha yaratıcı ve yenilikçi projelere yönelmekle birlikte, maddi imkânlar sınırlı olduğunda daha geleneksel projelere dönme eğilimleri gözlemlenebilir.
D.D: “Tiyatro ile birinci derecede ilişkili olmasa da Türk halkının izleme oranının en yüksek olduğu yerli diziler ve bu dizelerdeki oyuncu seçimleri ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
G.Y: Günümüz Türk televizyon dizileri, kendi izleyici kitlesi tarafından oldukça ilgi görmekte ve büyük izlenme oranlarına ulaşmaktadır. Örnekleri de çoktur. Tiyatro ile doğrudan bir ilişki içerisinde olmasa da Türk halkının izleme oranının en yüksek olduğu yerli diziler toplumsal dinamikleri yansıtmakta mı? Değil mi? Tartışmaya çok açık bir konu. Bence etik ve estetik perspektifin, sosyal ve kültürel temaların, kavramların, öz değerlerin ve manevi ahlakın vs. Bu gibi çalışmaların üzerinde çok dikkatli bir dramaturgi eleğinden ve eleştirisinden geçirilerek toplumu sanatın ve kültürün, ahlaki değerle zenginleştirebileceğini düşünmüyorum. Öz kültürümüzün çok uzağında ve yabancılaştırılma çabalarının varyetesinde hareket edilmeye devam ediliyor.
Bu dizilerdeki oyuncu seçimleri ise, daha çok içeriğin sanatsal ve öz bağlamdaki oyunculuğun getirisi olan ahlaki yapısını, estetik ve etikliğin kalitesinin haricinde kitlesel bir çekim yasasına hitap etmek için uyarlandığının birçok örneklerini görüyoruz.
İzleyici Eğilimleri, Türk Sinema ve Dizi İçerikleri genellikle dram, komedi, aile ve aşk vs. Temaları etrafında şekillenmektedir. İzleyicinin yüksek izleme oranlarıyla gösterdiği bu diziler veya sinema filmleri, sık sık toplumsal sorunlar ya da geniş bir kitleye hitap eden duygusal temalara odaklanma gayreti içinde görünse de belden aşağı kelimelerin pelesenk olduğunu bizim kültürümüzü pek yansıtmadığını ve gitgide dahada artarak toplumu mekanik ve hibrit özenti yapmacıklığı ile yok etmekle odaklanıldığının kanaatindeyim. Yanıltıcı bir çabayı ve yapıtları da ivedilikle beklemekteyim. Bu bağlamda, diziler, sosyal normlar, aile yapısı ve toplumsal değerler gibi konuları işleyerek, izleyicinin kendi hayatına ve toplumsal yapısına dair sorgulamalar yapmasına olanak tanımadan yansıtmasına devam ediyor. Oyuncu Seçimleri ve Üretim Süreci hakkında değerlendirme yapacak olursak. Dizilerdeki oyuncu seçimi, genel olarak dizinin başarısında büyük bir rol oynamaktadır. Yapımcılar, popülerliği ve izleyici tarafından tanınma oranı yüksek olan kişiler, YouTube’lar, kast ajansları, tiyatro oyuncuları vs. Oyuncuları tercih etmektedir. Bu durum, özellikle oyuncunun daha önceki projelerindeki başarıları ve toplumsal algısı üzerinden yapılmaktadır. Tanınmış isimler, diziye olan ilginin artmasına yardımcı olurken, izleyicinin güven duyacağı bir performans beklentisi yaratmaktadır. Ancak, bu durum birçok açıdan tartışma yaratmaktadır. Özellikle, bazı izleyiciler, tanınmış ve tecrübeli oyuncuların yanı sıra, yeni yeteneklere ve genç sanatçılara daha fazla fırsat verilmesi gerektiğini savunmaktadır. Son yıllarda, dizi yapımcıları, sosyal medyanın etkisiyle daha genç ve dinamik oyunculara yönelme eğiliminde olmuştur. Bu da hem izleyiciye hem de oyunculara yeni bir deneyim sunma imkânı sağlamaktadır. Tiyatro ile etkileşimi konusundan bahsedecek olursak; Tiyatro ve dizi dünyası arasında bazı önemli benzerlikler ve farklılıklar bulunmaktadır. Tiyatro, canlı performansın estetiği ve sahne sanatlarının geleneksel biçimlerini içerirken, diziler görsel medyada hikâye anlatımının daha geniş bir biçimidir. Ayrıca, dizilerde kullanılan çekim teknikleri ve prodüksiyon değeri, izleyicilere görsel bir deneyim sunarak, dizi izleme alışkanlıklarını şekillendirmektedir.
Bazı dizi projeleri, tiyatro kökenli oyuncularla çalışmayı tercih ederek, sahne performansının zenginliğini izleyiciye taşımayı amaçlamaktadır. Tiyatro deneyimi olan oyuncular, duygusal derinlik ve karmaşık karakter tasvirleri konusunda genellikle daha yetkin bir performans sergileyebilirler. Bu nedenle, dizilerde tiyatro geçmişine sahip oyuncuların yer alması hem izleyiciler hem de eleştirmenler tarafından olumlu karşılanmaktadır.
D.D: “Pek çok oyun oynadınız. Sizi en çok etkileyen oyun hangisiydi? Hangi oyunu oymak istersiniz?
G.Y: Tiyatro hayatım boyunca pek çok farklı oyun oynadım ve her biri kendine özgü deneyimler sundu. Ancak, beni en çok etkileyen oyun, Ortaoyuncular’ın kurucusu, yönetmen, yazar ve oyuncu Rahmetli Ferhan Şensoy’un bir zamanlar ülke tiyatrosuna damgasına vuran ölümsüz eseri “Şahları Da Vururlar” oldu. Bu oyun, derin sosyal ve politik temaları ele alıyordu ve karakterlerin yaşadığı içsel çatışmaların yanı sıra, toplumun dinamiklerini de çarpıcı bir şekilde yansıtıyordu. Oyun sırasında sahnedeki yoğun duygusal anlar, tiyatro emekçisi olarak beni derinden etkiledi hem de seyirciyle güçlü bir bağ kurmamı sağladı.
Gelecekte yapacağım proje ya da projelerden bahsedecek olursak, bu bir tiyatro oyunu projesidir. Yetişkin veya çocuk oyunu değişmez. Yetişkin oyununda Üstat Şair ve yazar Murathan Mungan’ın Mezopotamya Üçlemesi adlı oyun üçlemesinin ilki olan “Mahmut ile Yezida” oyununu oynamak ya da yönetmek en büyük hayalim. Murathan Mungan, genellikle eserlerinde zengin bir dil kullanır. Kendi üslubuna özgü, yer yer şiirsel bir anlatım tarzı benimseyen bir yazardır. Karakterlerin içsel dünyalarını ve duygusal çatışmalarını ustalıkla aktarır. Bu durum, oyunun sahnelemesinde hem oyuncular hem de yönetmen için geniş bir yaratıcı alan sunar. Dilin estetik kullanımı, izleyicinin dikkatini çekmekte ve karakterlerin içsel dönüşümlerini daha anlaşılır hale getirmektedir. Murathan Mungan’ın “Mahmut ile Yezida” eseri, sanatsal ve toplumsal açıdan önemli katmanlar içermektedir. Hem dil estetiği hem karakter derinliği açısından zengin bir yapı sunarken, toplumsal cinsiyet, aşk, sadakat ve sosyal baskılar gibi evrensel temaları derinlemesine sorgulayan bir karakter analizi gerçekleştirmektedir. Oyun, izleyiciye düşündürücü, duygusal ve dönüştürücü bir deneyim sunarak, tiyatronun toplumsal eleştiri gücünü de gözler önüne sermektedir.
Bu oyunu sergilemek, dramaturjik yapısının içinde olmak, sahnelemek, yönetmek ya da oynamak anlamında beni zorlayacak hem de izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunacaktır. Buradan tüm sanat emekçilerine selam olsun.
D.D: “Tiyatro sanatına olan tutkunuzla şekillenen bir vizyonunuz var mı? Bu vizyonda, tiyatronun toplumdaki rolü, oyuncunun sorumluluğu ve izleyicinin deneyimi nasıl bir ilişki içindedir? Ek olarak Tiyatro sanatının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Hayalinizdeki tiyatro, günümüz tiyatrosundan ne gibi farklılıklarla öne çıkacaktır?
G.Y: Tiyatro, benim için sadece bir sanat dalı değil; aynı zamanda toplumsal dönüşümün önemli bir yapısıdır. Bu sanatın temelinde, tiyatronun toplumda üstlendiği rol, oyuncunun sorumluluğu ve izleyicinin deneyimi yatmaktadır. Sanatın doğası gereği, tiyatro; bireylerin iç dünyalarını, toplumsal sorunlarını ve kültürel kimliklerini ön plana çıkarma kapasitesine sahiptir.
Tiyatro, toplumun aynasıdır. Sahneye taşınan sosyal adaletsizlikler, kültürel çatışmalar ve insan ilişkilerindeki karmaşıklıklar, izleyicinin bu meselelerle yüzleşmesini sağlarken, kendi yaşamındaki yansımaları sorgulamasına zemin hazırlar. Her bir oyunun, bir toplumsal meseleyi, derin bir duygusal bağ ve estetik bir anlatım yoluyla ele almasını hedefliyorum. Bu bağlamda, tiyatro yalnızca eğlence sunmaktan öte; izleyiciyi düşünmeye, hissetmeye ve dönüşmeye teşvik eden bir platform olmalıdır. Tiyatro, izleyicilere kim olduklarını ve toplum içinde nasıl bir rol oynadıklarını sorgulatma gücüne sahiptir. Oyuncular, bulunduğunuz toplumu temsil eden birer sanatçıdır. İyi bir oyuncu, karakterinin ruhunu anlamalı ve bu ruhu izleyiciye aktarırken toplumsal duyarlılığı göz önünde bulundurmalıdır. Bu nedenle, oyuncuların sorumluluğu yalnızca sahnede performans sergilemekle sınırlı kalmaz; aynı zamanda toplumun problemleri üzerinde düşünmek, tartışmak ve bu meselelerin farkındalığını artırmak üzerine odaklanmalıdır. Benim hayalimdeki tiyatroda, oyuncular sürekli olarak kendilerini sorgulamalı ve toplum ile etkileşimde bulunarak rollerini derinleştirmelidir.
Tiyatro, izleyici ile sanatçı arasında güçlü bir duygusal bağ kurar. İzleyicinin deneyimi, pasif bir seyircilikten öte, aktif bir katılımcılığa dönüşmelidir. İzleyici, oyunun bir parçası haline gelmeli ve karakterlerin yolculuklarına duygusal olarak dahil olmalıdır. Bunu sağlamak için tiyatronun farklı formatlarını ve deneysel yaklaşımları yansıtan eserler üretmeyi hedefliyorum. Görsel-işitsel unsurları, interaktiviteyi ve yenilikçi sahne tasarımlarını bir araya getirerek izleyicinin deneyimini zenginleştirmek arzusundayım. Gelecekteki tiyatro, teknolojik gelişmelerle birleşmiş klasik unsurları harmanlayarak daha kapsayıcı ve erişilebilir hale gelecektir. Sanatı daha fazla insanla buluşturmak için sanal ve artırılmış gerçeklik gibi yenilikçi yöntemlerin kullanılacağını öngörüyorum; bu sayede sahneleme deneyimi tamamen dönüşecektir. Hayalimdeki tiyatro, yalnızca sahne arkasında değil, tüm toplumu dahil eden, çeşitli sesleri ve bakış açılarını temsil eden bir platform olacaktır.
Hayal ettiğim bu tiyatro, sadece belirli bir izleyici kitlesine hitap etmekle kalmayacak; aynı zamanda toplumun çeşitli katmanlarını temsil eden eserler üreterek, sosyal adaletsizliklere ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dair duyarlılığı artıracaktır. Böylece, sadece bir gösterim değil, toplumsal bir değişim hareketi olmayı hedefleyecek ve izleyicinin yalnızca bir seyirci değil, bir değişim aktörü olmasının önemini vurgulayacaktır.
Sonuç olarak, benim tiyatro vizyonum, toplumsal dönüşümün öncüsü ve izleyiciyle derin bir bağ kuran, sorumlu oyuncularla dolu bir sahne yaratmaktır. Bu tiyatro, insanı, toplumu ve evrensel temaları derinlemesine sorgulayan, izleyiciyi her seferinde düşündüren bir deneyim sunacaktır. Günümüz sanat camiasına ilham vermek ve tiyatronun olanaklarını genişletmek için çalışmalarıma devam edeceğim; bu sanatı daha derin, daha erişilebilir ve daha anlamlı hale getirme hedefimden asla sapmayacağım. Tiyatro, sanatın en derin biçimi olarak, insanın ruhunu ve toplumun dinamiklerini anlamanın anahtarıdır.
D.D: “Tiyatroya gönül veren gençlerin, oyunculuk dışında sahne arkası işleri, yönetmenlik ya da dramaturgi gibi alanlarda uzmanlaşarak kendilerini geliştirmelerine yönelik neler önerirsiniz? Bu disiplinli ve zorlu sanat dünyasında başarılı olmanın anahtarları nelerdir?
G.Y: Tiyatroya gönül veren gençler için, oyunculuk dışında sahne arkası işleri, yönetmenlik ve dramaturgi gibi alanlarda uzmanlaşmak, sanatsal ve profesyonel gelişim açısından oldukça önemlidir. Bu alanlarda kendini geliştirmek, genç sanatçılara yaratıcılıklarını ifade etme ve sahne sanatlarının çok yönlü doğasını anlamada fırsatlar sunar. İşte bu süreçte dikkate alınması gereken bazı öneriler ve başarılı olmanın anahtarları: Maddeler halinde sıralayacak olursam.
Resmi Eğitim: Alaylı veya Mektepli Tiyatroya emek veren profesyonel emekçilerden, okulları veya üniversitelerin sahne sanatları bölümlerinden eğitim almak, teknik bilgi ve becerilerinizi geliştirmenin yanı sıra, sektördeki profesyonellerle bağlantı kurmak vs. Yönetmenlik, dramaturgi ve prodüksiyon alanlarında sunulan dersler, pratik ve teorik bilgi edinmenizi sağlar.
Atölye Çalışmaları: Farklı tiyatro okulları veya sanat merkezi tarafından düzenlenen atölye ve workshop’lara katılmak, alanınızda derinleşmenize ve yeni teknikler öğrenmenize yardımcı olur. Bu tür ortamlar, deneyimli eğitmenlerden geri bildirim alma fırsatı sunar.
Okuma ve Araştırma: Tiyatro kuramları, dramaturji, sahne tasarımı ve yönetmenlik üzerine kitaplar okumak, bu alanlardaki bilgi birikiminizi artırır. Klasik ve modern oyunların analizlerini yapmak, sahne metinlerinin derinlemesine incelenmesi için faydalıdır.
Staj ve Gönüllü Çalışmalar: Gençler, profesyonel tiyatrolarda staj yaparak veya gönüllü olarak çeşitli projelerde yer alarak sahne arkasında deneyim kazanabilirler. Bu tür deneyimler, pratik bilgi edinmenin yanı sıra, ekip çalışması becerilerini geliştirme imkânı sunar.
Kısa Projeler ve Deneysel Çalışmalar: Kendi projelerinizi yaratmak için arkadaşlarınızla veya tiyatro gruplarınızla birlikte kısa oyunlar, skeçler veya deneysel performanslar oluşturabilirsiniz. Bu tür projeler, yaratıcılığınızı serbest bırakırken, sahne iş sürecini daha iyi anlamanızı sağlar.
Sektör Bağlantıları: Tiyatro dünyasında, ilişkiler ve bağlantılar oldukça önemlidir. İlgili etkinliklere katılarak, gösterimlere giderek ve diğer sanatçılarla iletişim kurarak kendinize bir ağ oluşturun. Bu, gelecekteki projelerde yer alabilmeniz için kapıları açabilir.
Mentorluk Programları: Tecrübeli sanatçılardan mentorluk almak, kariyerinizdeki yönlendirmelere yardımcı olabilir. Onların deneyimlerinden ve perspektiflerinden faydalanarak, hedeflerinizi belirleyebilirsiniz.
Etkili İletişim: Yönetmenlik veya dramaturgi gibi alanlarda çalışırken, etkili iletişim becerileri geliştirmek hayati öneme sahiptir. Ekip üyeleriyle açık ve net bir iletişim kurmak, projelerin başarılı bir şekilde hayata geçirilmesi için gereklidir.
Eleştiriye Açıklık: Yaratıcı sürecin bir parçası olarak eleştiriye açık olmak, gelişim için önemlidir. Geri dönüşleri değerlendirmek ve uygulamak, daha iyi bir sanatçı olmanızı sağlayacaktır.
Sürekli Gelişim: Tiyatro dünyası, sürekli değişen ve gelişen bir alandır. Bu nedenle, alanınızdaki yenilikleri takip etmek ve kendi becerilerinizi sürekli olarak güncel tutmak önemlidir.
Zaman Yönetimi: Sanat pratiği kadar disiplinli yaklaşım ve zaman yönetimi de gereklidir. Proje takvimlerini izlemek ve hedeflere ulaşmak için iyi bir organizasyon becerisi geliştirmelisiniz.
Başarılı olmanın anahtarı, tutkulu bir çabayla öğrenme ve gelişim isteği taşımaktır. Tiyatro dünyası zorlu olsa da her adımda kazandığınız deneyimlerden ve karşılaştığınız zorluklardan öğreneceğiniz çok şey vardır. Kendinize güvenin, yaratıcı olun ve her fırsatı değerlendirerek bu büyüleyici sanat alanında ilerlemeye devam edin. Unutmayın ki, tiyatro sadece sahnede değil, sahne arkasında da sanatsal bir yolculuktur.
D.D: “Tiyatro dünyası hızla değişiyor. Dijitalleşme ve yeni teknolojiler, tiyatroyu nasıl etkiliyor? Sizce gelecekte tiyatro nasıl bir hal alacak ve siz bu dönüşümde hangi rolü üstleneceksiniz?”
G.Y: Günümüzde tiyatro, dijitalleşmeyle birlikte hızlı bir değişim sürecinde. Bu değişim hem yeni fırsatlar sunuyor hem de bazı endişeleri beraberinde getiriyor. Bir yandan tiyatro, daha geniş kitlelere ulaşma imkânı bulurken, diğer yandan fiziksel tiyatroların varlığı tehdit altında. Bu dönüşüm sürecinde tiyatronun geleceğiyle ilgili şu noktalar öne çıkıyor: Dijital ve fiziksel tiyatronun bir arada var olması: Tiyatro hem dijital platformlarda hem de fiziksel sahnelerde yer alarak daha geniş bir kitleye ulaşabilir. Yeni teknolojilerin kullanımı: Sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik gibi teknolojiler, tiyatro deneyimini zenginleştirebilir ve yeni anlatım biçimleri geliştirebilir. Toplumsal rolün güçlenmesi: Tiyatro, toplumsal sorunlara dikkat çekmek, farklı kültürleri bir araya getirmek ve insanları birleştirmek gibi daha aktif bir rol üstlenebilir. Geleneksel değerlerin korunması: Dijitalleşme sürecinde, tiyatronun temel değerleri olan estetik, duygusal etkileşim ve toplumsal sorumluluk unutulmamalıdır. Sonuç olarak, tiyatronun geleceği, dijitalleşmeyle birlikte daha da karmaşık ve heyecan verici bir hal alıyor. Bu süreçte, tiyatro sanatçıları, emekçileri ve yöneticileri hem geleneksel değerlere bağlı kalarak hem de yeni teknolojileri kullanarak, tiyatronun hem sanatsal hem de toplumsal bir değer olarak varlığını sürdürmesini sağlamalıdır. Özetle, tiyatro, dijital dönüşümün etkisiyle hem sanatsal olarak zenginleşiyor hem de toplumsal bir sorumluluk alarak hayatımızın daha da önemli bir parçası haline geliyor. Benim bu dönüşümdeki rolüm nedir diye sorarsanız. Etik, estetik, ahlaklı, adaletli; bilimi, sanatı, toplumu, bireyi diyalektik düşünce ve faydacı eleştirel yapıya sokan her şey diyebilirim. Öncelikle bir insan kendisiyle barışık olabilmeli ki toplumla barışçıl ve kendini ifade edebilen bir süreklilik yakalayabilsin. Kendini ifade edemeyen, ezilen, esaret altında olan ve geliştiremeyen bireyler her zaman kendine ve topluma zarar vermeye meyillidir. Bu bağlamda dijitalleşme, değerleri yok ederek ilerliyorsa bunun topluma ve insanlığa hiçbir getirisi yoktur.
D.D:“Bu keyifli söyleşiniz için gazetemiz ve kendi adıma çok teşekkür ederim.
Son olarak bizlere ve okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
G.Y: “Sizinle tiyatroyu konuşmak ve bu röportajı yapmak benim için de büyük bir keyifti. İlk defa soru soran röportajı yapan kişi değil, yapılan kişi olmak ayrıca çok kaliteli ve zevkli bir süreç geçirmemi sağladı.
Tiyatro, eleştirilerle ve alkışlarla beslenen bir sanat dalıdır. Sizin gibi duyarlı ve bilgili bir profesyonelin yorumları, bizim için yol göstericidir. Umarım bu söyleşi, tiyatroya olan fedakârlığımızı daha da artırır ve gelecekte daha çok bir araya geliriz.”
“Röportaj İçin Size ve Söz Gazetesi Emekçilerine Çok Teşekkür Ederim”.
Tekrar Görüşmek Dileğiyle.