Merhaba sevgili okur,
Bu haftanın şair konuğu sevgili Ayfer Karakaş 1979 Adana Kozan doğumlu olan yazar Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilgiler öğretmenliği bölümünden mezun oldu.
Bir süre Adana Toros Gazetesinde köşe yazarlığı yapan Ayfer Karakaş. Son Gemi adlı e-derginin şiir editörlüğü görevini yürütmektedir.
2019 da Kemal Özer Şiir ödüllerinde övgüye değer görülen şiir dosyası yine 2019’da Klaros Yayınları tarafından kitaplaştırıldı.
Şiirleri, inceleme yazıları, öykü ve söyleşileri Akatalpa, Eliz, Son Gemi, Şiiri Özlüyorum, Edebiyatist, Hayal, Ecinniler, Kurşun Kalem, Vurgu, Babylon, Yaşam Sanat, Alanya Güncel Sanat, Lümpen, Karangu gibi dergi ve fanzinlerde yayınlandı.
Şairlik derinlik, olgunluk sembolüdür de ve çok az kişinin nasibine düşer, aynı şehrin elleri kalem tutan çocukları olarak her zaman başarılarıyla gurur duyduğum iki şairimin ( İlhan Kemal ile ) dayı yeğen olduklarını da not düşmek isterim.
Ailedeki şairliğin genlerle taşınmasına da en güzel örneklerden biri de bu olsa gerek!
Teşekkürler şairim.
Kitapları ;
‘’ Ölü Geyikler İçin Eleji / 2019
‘’ Öldü, Kim, Hiç’’ 2021 / Klaros Yayınları
Ayfer Karakaş’ın şiir üzerine düşünceleri;
Şiiri tanımlamak pek mümkün bir davranış değildir. Şiir; duyguların, düşüncelerin, sezgilerin kalemden
kağıda ince ince süzülüşüdür.
Şiir; yaşadığımız dış dünya ile kişisel iç evrenin sentezlenip aktarılmasıdır. İçsel bir müziği vardır; buna şiirin ritmi de diyebiliriz.
Ayrıca şiir insan sıcaklığını da bünyesinde barındırmalıdır. İnsan sıcaklığı olmayan şiir mekanik, matematiksel, formülsel bir hale dönüştürür. Bu durum da şiirin kalıcılığını etkiler.
Geçmişten günümüze kadar gelen tüm şiirlerde bu sıcaklık mevcuttur.
DENEY
ne sen bir değişkensin ne de bu bir deney
aynı yolda birbirine doğru yürüyen körler var
hiç tanışılmadı…
yabancılık.
buna “yok” denir.
inanabilirdim olsaydı
ve,
inandırabilirdim olsaydı
olsaydı susulmazdı.
sessizlik.
sert suya çarpma halleri var.
gürültüsüz, tekil.
her cümlede yüzleştirdiğin şey o,
evet diyorum,
ötesi değil.
ortada bağıran birileri yok,
kuluçkada bir aşk da yok.
inanabilirdim olsaydı
ve,
inandırabilirdim olsaydı
olsaydı susulmazdı.
olsaydı,
şüphen olmazdı.
**
BOZUK RADYO
sen bir maddesin
damıttığın yağlarla çarkı çevrilen
yalanların var biliyorum
söylediklerin yaşadıkların değil
sakladığın cevizler çürümüş
inandırdığın öğretiler inandıkların değil
ellerinde yağ var ve ceplerinde olası metal
sen o doğrulanmışlardan değilsin
mantığımı alnına iliştireceğim
olan olmayan olasılar düşlerinde yok
sepetten düşen küflü elma
aksini ispatladığın çok şey var
seni sevecekler, çok sevecekler seni
vaat ettiğin ütopyalarla
karşıtlığında ağızdan düşenlerin
düşüncelerin gözlerinde mavi değil
aklında kara bir savaşın çığlıkları
olmaya çalıştığın olduğun değil
düşmüş bir düşün bitimisin
son perdede makyajını siliyorsun
yüzünü tanımıyor ayna
kirpiklerin metal matı
gözlerin ışıksız insansız
için çürümüş hayaletler çatı katı
veda değil veda alamaz makineler
bozuk bir radyo gibi kaldırıyorum seni
**
JANUS
sesin gelse bana çarpsa
bir koza çatlasa boynumda
bir masa bizlense
bahçe soluklansa ırmağımızın kıyısında
gelsen
gözlerin gelse rengi çarpsa
bir rıhtım kalabalıklaşsa gölgende
bir balık pulu ışıldasa
gökyüzü yıldız yağardı
gelsen
ellerin gelse emek çarpsa
bir kaportacı dinlense sandalyede
bir çocuk ekmekle dönse evine
ucunu ısırıp
kapanırdı yırtığı yüreğimizin
gelsen
ayakların gelse varmak çarpsa
bir yatılı okullu ev koksa
bir anne evlat gülse
eşiklerde yan yana olurdu ayakkabılar
gelsen
yüzün gelse yağmur çarpsa
bir tohum uykudan uyansa
bir serçe gökyüzü uyusa
kafeslerin canı cehennem
gelsen
olsa bunlar