Merhaba sevgili okur,
Bu haftanın şair konuğu sevgili Aysel Yenidoğanay 20. 09. 1959 Adana doğumlu. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Radyo ve Televizyon Program Yapımcılığı, 1989 Yılında Hürriyet Gazetesi Çukurova Bölge eki ile gazeteciliğe başladı.1991–1992 yılları arasında Yeni Adana Gazetesi Sanat Sayfası yönetmenliği yaptı.
1992’den 1994’e kadar Tını Sanat-Edebiyat Dergisi’ni çıkardı. Tını Sanat Merkezi ile eş zamanlı Tını Yayınlarını kurdu. Tiyatro Sufle’yi Tını bünyesine aldı ve birçok oyun sahnelediler.
1991-92 Yılları arasında yerel bir televizyon kanalında program hazırlayıp sundu.
1993 yılından sonra yerel gazetelerde köşe yazarlığı, haber, röportaj ve sanat editörlüğü yaptı. 16 Yıl Damar Dergisi Adana Temsilciliği yaptı. Yazıları, öyküleri ve şiirleri birçok gazete ve sanat dergilerinde yayımlandı.
Minimal öyküler ve fotoğraf altı şiirler yazıyor. Tiyatro oyuncusu. Blog yazarlığı yapıyor. Sol Medya’da haftalık köşe yazılarına devam ediyor. Aysel Yenidoğanay; bazı kitaplarında Aysel Yenidoğanay Gökçelik, Aysel Y. Gökçelik imzalarını da kullandı. Aysel Yenidoğanay “Yaşımın kadını değil, yüreğimin çocuğuyum.” diyor ve “Yaşamak için yaşatmak gerek.” ilkesini yaşam biçimine dönüştürmüştür.
KİTAPLARI
ŞİİR:
Gönlüm Bir Deli Poyraz (Yeni Adana Yayınları,
1991.)
Bana Gözlerini Susma (İlgi Yayınları, 1997. )
Çığlığıma Ses Ver -Nehir Şiir-Tiyatro oyununa dönüştürülüp sahnelenmektedir- (İzan Yayınları, 2021)
Yürek Coğrafyam (İzan Yayınları, 2022)
Ayrılık Güncesi (İzan Yayınları, 2022)
ÖYKÜ:
Ölmeyi Öğret Bana (1.baskı, İlgi Yayınları, 1997.) (2. Baskı, Damar Yayınları,2005. ), (1998 Orhan Kemal Öykü Ödülü)
Kanatılmış Karanfiller (Damar Yayınları,2005.), Annemin Aynası (Zemge Yayınları, 2009.),Leylak Kıyımı (Bence Kitap Yayınları, 2012.)
KİŞİSEL DÖNÜŞÜM
Sıfırdan Başla/Mucize Sensin(Cinius Yayınları, 2017.)
Suya Düşen Hayaller Çeker Mi? (Gece Kitaplığı Yayınları, 2019.)
ROMAN
Başak Ve Nerve ( Roman, İzan Yayıncılık 2021)
ARAŞTIRMA
Adanalı Şairler Antolojisi (Altın Koza Kültür Sanat
Yayınları 1992), İbrahim Yıldız Kitabı: Kim Bilir Kime Mektuplar 1 ve 2 (Safranbolu Hizmet Birliği Kültür Yayınları 1996- 1998)
Aysel Yenidoğanay’ın Şiir hakkında düşünceleri:
Yazmak için yola çıkan herkes gibi ben de şiirle başladım yolculuğuma.
Şiir hayatın kendisiydi çünkü. Doğa şiirin en canlı tanığı. Ve ben önce doğaya aşık oldum. İnsana olan aşkım sonradan gelişti.
Ben bir anlatıcıydım; hikaye (öykü) anlatıcısı. Şiirden besleniyordum ve anlatılarım şiirsel bir metne dönüşüyordu. Ne anlattığım hikayelerden vazgeçebiliyordum ne de şiirden.
Şiir; parsellenmiş yürek coğrafyamı, kanatılmış yanımı; kadın olduğumun bilincine vardığımda üşüyen ruhumu özgür bırakıyor.
Şiir; düşünü kurduğum güzel günlerin umudunu yeşertir içimde. Ve benim için şiir; yürekte boy veren çığlığın dildeki ağıtıdır. Yılgın bir halkın
gülümseyişidir.
Ve şiir, sevdiğim insanla ırmaklarımızın karışmasıdır.
Şiir yazarken özgürlük duygusu yaşamam, şiir okurken kanatlanıp uçmam bundandır.
Yine de “ben şairim” demedim hiçbir zaman.
Yaşadığınız/ yaşadığımız coğrafyada, toplumun acılarına duyarlı bir yüreğiniz varsa, buna ortak olmak için can atıyorsunuz. Bunu yazıyla, müzikle, heykelle, karikatürle, resimle, tiyatroyla, sinemayla anlatmaya ve aktarmaya çalışıyorsunuz. Ben de bir hikaye anlatıcısı olarak kimi zaman şiirle kimi zaman düz bir metinle ortak oluyorum bu acılara. Yalnız acıları değil sevinçleri de çoğaltırım yazdıklarımda. Acı ve sevinç ikiz kardeşidir yaşamın.
Sonuç olarak; yazdığınız bir dize, bir cümle birinin yüreğine dokunuyorsa, işte o zaman göğe eriyor başınız.
YÜREĞİMİN ŞARKILARI
Haftada bir gelirdi.
Bazen iki kez gelirdi haftada.
Kucağında demet demet çiçeklerle…
Kır çiçekleri…
En çok da gül ve karanfil.
Parası yoktu bilirdim.
Geri ödenmemek üzere birilerinden borç alıp gelirdi.
Sormazdım hiç çiçekleri nasıl aldığını,
Sormazdım; deniz manzaralı sitelerin güvenlik görevlilerine kaç kez yakalandığını,
Ve sormazdım deniz kokulu kente nasıl geri döneceğini.
Eline uçan balon tutuşturulmuş çocuklar gibi havalanırdım.
Gözlerinin denizinde yelken açan gemilerce gülerdi o.
Martılar uçuşurdu kıyılarında.
Konuşurdum.
İkimizin yerine konuşurdum.
O, beni susardı yüreğinin tuvaline çizerek.
Akarsuya bırakılan şiirler yazardı. Okurdum o şiirleri. Okudukça coşardım. Başı önde, sakalını karıştırırdı arada bir. Sonra yine susardı.
Haftalar uçurtmanın kanadına takılıydı.
Kucak kucak çiçekler, çiçek çiçek susmalar.
Bilirdim bana yasak olduğunu ve her sevincin ardından O’na gideceğini.
Bilirdim çiçeklerin bir gün solacağını, gülüşümü de soldurarak.
Uçurtmanın bir gün tellere takılacağını, ya da ipinin boşalacağını bilirdim.
Bilmezdim hiç, günün birinde yüreğimin şarkılarının susacağını.
Ve bilmezdim onun faili meçhullere karışacağını…
**
DOGMA
-Bu şiir bir isyan bayrağıdır aslında
Gelincik tarlasında akan kanın çığlığı-
henüz kesilmeden göbek bağımız
görünmez tanrılara emanet ettiler bizi
düşe kalka öğrendik yürümeği
değmedi elimize tanrının eli
diz kapaklarımızdan akan kan
anamızın gül dudaklarında çağladı
günahla tanıştık
sevgilinin yanağına kondururken ilk öpücüğü
ve ilk o zaman çalmıştık
komşunun bahçesinden erikleri
açlığın rengi yoktu
ve bilmiyorduk
yoksulluğun kader diye öğretildiğini
başörtü demek, ak yazmasıydı anamızın
çiçekli dalları baharı anımsatan
oyalı çemberdi gümüş saçları
rüzgarla salınan
büyüdükçe öğrendik
kandan kına yakıldığını
dinlerin afyon olduğunu
ve maddeye bağımlı yaşamanın yan etkilerini
şişme kadınlar gibi ruhsuzdu kılıçtan geçirilmiş öğretiler
en çok sevilenden öğrendik
dokunarak hissetmenin güzelliğini
sevişerek ibadet etmenin özgürlüğünü
ve yüreğimizin tek tanrı olduğunu
**
UMUT TÜRKÜSÜ
her sabah yeni bir şiire başlarım gözlerinde
—dizeleri aşka yürüyen
gülüşlerini biriktiririm öpüşaralarında
yeniden yeniden doğururum seni
—her günikindisinde
gün bitmez yokluğunda
zaman cimri bir bezirgan
—koynunda saklar saatleri
16.05: bekleyişlere gebe yalnızlıklar üretir
yüzünü çoğaltacak işler yaratırım kendime
su veririm çiçeklere
kuşlara yem
kitaplarla konuşurum
joan baez’le
kesip atarım kayıp haberlerini gazetelerden
umut ülkem olur
aşka ve özgürlüğe direnen
bir çocuğun bayram sevincine dönüşür akşamlar
türkü söylemeye başlar yüreğim
eşyalar zil takıp oynamaya
aynada sevişirken gözlerimiz
her mevsimin ilkyaz olduğunu düşler karçiçeği
her sabah gözlerinde uyanırım bu kenti
gagalarında bal taşıyan incir kuşları doluşur yuvama
ilkyaz merhabasıyla aydınlanır sesin
güneşi ayağa kaldırır yüreğimin ezgisi
bildik sokaklarda dolaşırım
dilimde sevda türküsü
amele gülleri açmış beş ocak anıtı
can pazarında sıcak bir ekmek düşü
dokunamam ellerine
elleri türkümün kara yarası
her sabah gözlerinde çoğaltırım mutluluğu
umuda yol alır biriken acılar
kayıp anneleri gülümser kapı aralığından
konuk olurlar soframıza
kendi türkülerinden habersiz bir halkın
sesine karışır sesimiz