Merhaba sevgili okur,
Bu haftanın şair konuğu sevgili Bilge KARGA GÖLLÜ 28 Haziran 1986’da Kırklareli’nin Pınarhisar ilçesinde doğdu. İlköğretim ve lise eğitimini burada tamamladı. 2008 yılında Gazi Üniversitesi Kırşehir Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. 2011’de Selçuk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Eski Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda yüksek lisans çalışmasını yaptı. Divan edebiyatı üzerine uzmanlaşan şair, 2011 yılından itibaren çalışmalarına Çukurova Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak devam etti. 2018 yılında İran edebiyatının usta isimlerinden ve ünlü şair Şeyh Gâlib’i etkisi altında bırakan Şevket-i Buhârî’nin bir Osmanlı vakanüvisi olan Hâkim (Seyyid Mehmed Efendi) tarafından yapılan şerhi ile doktorasını tamamladı. Türk edebiyatının yanı sıra Fars edebiyatına ve diline de ilgi duyan şair hem Türkiye’de hem de Tahran’da Farsça eğitimler aldı.
Küçük yaşlarda şiire ilgi duymaya başlayan şairin ilk şiirleri 10-11 yaşlarına aittir. Lise ile üniversite yıllarında şiir yazma ve okuma ödülleri almış, şiir ile olan bağını hiçbir zaman koparmamıştır. Şair, akademik çalışmalarının yanında çeşitli dergilerde şiirler de kaleme almıştır. İlk şiirleri Maki ve Yaşam Sanat dergilerinde yayımlanan şairin Ömrü Beş Geçe (2020) ve Altüst Şiirler (2022) isimli iki şiir kitabı bulunmaktadır.
Şiirlerinde aşk, ayrılık, ölüm, hayatın aksayan yanları ve toplumsal sorunlar derinden hissedilmektedir. Ruhsal çatışmalarla hayatın sorgulandığı mısralarda gerçeklerle yüz yüze kalmış bir insanın eleştirileri vardır. Öğretici bir yanı da olan şiirlerinden, şairin araştırma alanı paralelinde divan şiiri geleneğinin sesi duyulmaktadır. Şair bu durumu şöyle ifade etmektedir:
“Şiir yazmaya yeni başlayan diğer insanlar gibi, ben de bu serüvenin başlarında içimden ne geliyorsa onu söylüyor ve yazıyordum. Sonra divan şiiri gibi zengin bir dünya ile karşılaştığımda her şey tamamen değişti. Söylenmiş bir söz nasıl daha güzel ifade edilebilirdi? Bütün derdim bu olmaya başladı… Şiirde mana ile birlikte şekil ve ritim de önem kazandı. Bu doğrultuda altı asır devam eden şiir geleneğinin anlaşılması, bugünün şiir anlayışı ile birleştirilebilmesi, yeni şiirin geçmişe yüz çevirerek bir yere gelemeyeceği inancındayım. Geçmiş yüzyılların şiirine sırtını dönen bir şairin birkaç adım geride olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. O sebeple şair hem dünü hem bugünü bilmelidir. Şiirin toplum hayatına ışık tutan bir yanı da olmalıdır.”
.
Ömrü Beş Geçe
Yapraklar sararır düşer…
düşer…
düşer…
Sonbahar olur
Bu meydan kime kalır?
Ömrü beş geçe her gerçek koca bir yalan olur
Yağmurlar yağar…
yağar…
yağar…
Umman olur
Bu deryada ava düşen çoktur
Ömrü beş geçe her yer kan revan olur
Karlar yağar…
yağar…
yağar…
Mevsim kış olur
Bir lahza vefayla ne gönüller hoş olur
Ömrü beş geçe er kişi dillere destan olur
Zaman geçer…
geçer…
geçer…
Ömrü beş geçe güzeller şehlâ olur
Cemâl dökülür kemâl birikir
Ömrü beş geçe cemâle gülen çok olur
(Ömrü Beş Geçe, 2020, s. 56)
**
.
Kimdin Sen?
Ona buna ne derim seni sorarlarsa?
Nasıl anlatırım asırlarca tozlanmış hayalini?
Arayıp bulamazsam ya izlerini…
Üşüşürse haydutlar dertsiz başıma
Ben ne derim, nasıl anlatırım seni?
.
O tarafa, bu tarafa ne diye koşarım?
Kimin için haykırırım ufuklara?
Dilimin ucunda adı…
Lakin çıkmıyor, saplanmış duvara bıçak
Adın neydi, kimdin sen?
(Ömrü Beş Geçe, 2020, s. 59)
**
.
Püsküllü Sevdalar
Yürekte boy vermiş pamuktan saçaklar
Her birini yolar bir garip durmadan
Bağlı değil mi zaten pamuk ipliğine hayatlar
Düştükçe düşer, kaybolur orada ne zatlar
.
İki yanında gümüş telleri bir geçkin gelindir gönül
Tellerini ne hayallerle koparır her bakir
Gider nasibini alanlar birer birer…
Kalır geride tohuma yüz tutmuş tazeler
.
İp gibi salyalar döker mağaralarında
Mülk sahibidir o yarasalar
Kimin yolu düşerse yapışır yüzüne gözüne
Dolanır ayaklara o makaralar
(Ömrü Beş Geçe, 2020, s. 53)